Bölüm 497

avatar
6904 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 497


Bölüm 497: İblis Silahı



Sunağa saplı duran mızrak yaklaşık on metre uzunluğa sahipti!



Onun adı Yalnız Lahit idi!

 

Şeytani Silah Yalnız Lahit!



Üçüncü Nesil Şeytan Mühürleyici tarafından kandan arıtılan bu silahın kaç tane gelişimciyi ve kaç tane Antik Şeytanı kan denizine çevirdiğini söylemek imkansızdı!



Sıradan mızrakların boyutu bu mızrakla kıyaslanamazdı. Tamamen bembeyazdı, sanki kemikten yapılmış gibiydi. Yüzeyinde herhangi bir süsleme yada büyülü sembol yoktu. Görülen tek şey tıpkı kan damarlarını andıran zayıf izlerdi ve bu ona son derece tuhaf bir görüntü veriyordu.



Uzun mızraktan yayılan tarif edilemez aura gök ve yeri sarsıyordu; burgacın içindeki dünyanın da titremesine neden oldu. Aura, burgacın içindeki dünyadan çıkarak Batı Çölüne girdi.



Gürültülü vınlamaların arasında mızrak hareket etmedi. Sanki burgacın içindeki dünyayı terk edemezmiş gibiydi. Fakat ondan soluk beyaz bir ışık ışını fırladı, yıldırım gibi hızlıydı. Göz açıp kapayıncaya kadar burgaç dünyasından dışarı çıktı.



O anda siyah cübbeli adamın yüzü düştü. Sayısız surat onu delerek dışarı çıkarken vücudu şiddetle titredi. Bütün suratlarda benzersiz bir korku ve dehşet ifadesi vardı.



Gökyüzüne yükselen sayısız tiz çığlık duyuldu.



Soluk beyaz ışık inanılmaz bir hızla Meng Hao’ya doğru ilerleyen siyah eli delip geçti. O anda şok edici, güçlü siyah sis el sanki ateşe basmış gibi davrandı. Bir anda dağılarak içindeki sayısız siyah suratın ifadelerinin dehşet ve benzersiz bir umutsuzlukla dolmasına neden oldu.



Gerçek hayatta onlar bu mızrak tarafından öldürülmüşlerdi. Ölümden sonra, somutlaşarak bir İblis Kurgusuna dönüşmüşlerdi, ama hala mızraktan inanılmaz derecede korkuyorlardı.



Mızrak tarafından öldürülünce asla reenkarnasyon geçirememişlerdi. Bütün nesiller onun içinde hapsolmuştu. Onlara bundan daha korku verici bir ceza uygulanamazdı!



Devasa sis elin, soluk beyaz ışık tarafından delinip yok edilmesiyle bir gümbürtü koptu. Daha sonra soluk beyaz ışık Meng Hao’ya doğru fırladı.



Meng Hao’nun zihni uğultularla doldu. Biraz önce vücudu Alkol Qi’si ile patlamanın eşiğine gelmişti. Sahip olduğu son Dans Eden Kılıç Qi’si parçası bir süredir kaynıyordu, Öd Ağacının hayat kurtarma gücünü bile aşan gizli bir koz olarak bekliyordu!



Fakat onu kullanmaya gerek kalmamıştı. Soluk beyaz ışık ortaya çıkmış, Şeytani Silah Yalnız Lahit somutlaşmıştı. Gök ve yer gürültüyle dolmuştu!



Meng Hao önündeki beyaz ışık ışınına baktı ve güçlü bir çağrı hissetti. Zihnin dolduran bu çağrı tanıdık geliyordu. O mızrağı çağırıyor, mızrak da onu çağırıyordu!



Bu ani iyi talihin ortaya çıkmasıyla birlikte Meng Hao’nun düşünceleri netleşti. Elini havaya kaldırdı ve soluk beyaz ışığı aldı. Aniden, bu ışık hayali, ama son derece gerçekçi görünen soluk beyaz mızrağa dönüştü!



Soluk beyaz Yalnız Lahiti kavramasıyla birlikte aniden zihni uğultularla doldu.



Hangi nesil Şeytan Mühürleyici olduğun önemli değil...” dedi kadim bir ses. “Ben Üçüncü Nesil Şeytan Mühürleyici tarafından kandan arıtılan, İlkel Şeytan Mühürleme Düzlemine mühürlenen Şeytani Silah Yalnız Lahit’im. Benim iradem uyuduğu için İblis Kurgusu doğdu…



İblis Kurgusu da benim. Yaratıldığım günden beri hayatım boyunca toplamda dokuz Efendiye sahip olmam kararlaştırıldı. Birinci Nesilden Dokuzuncu Nesle kadar hepsi benim Efendilerim!



Sen hangi nesilden olursan ol, İlkel Ölümsüz Şeytan Düzlemine gel. Seni orada bekliyorum… Üçüncü Nesil Şeytan Mühürleyici Antik Tao’sunu tamamladı ve Dokuz Dağları ve Denizleri aştı. Fakat, şu an o yıldızlı gökyüzüne gömülmüş durumda. Onun ölümüyle ilgili arkada kalan ip uçları şok edici bir sırla bağlantılı. Onun mirası benimle birlikte… Çok uzun süre bekleyemem. Sen… Buraya gelmelisin!”



Şu an hayat irademin yalnızca küçük bir zerresini gönderebiliyorum. Kısa bir süre sonra derin uykuma geri dönecek ve irademi muhafaza edeceğim. Senin ya da diğer Şeytan Mühürleyicilerin gelmesini bekleyeceğim. Yüce Şeytan Mühürleyici, hayat irademi tut, Antik Şeytan Mühürleme Yazıtını oku ve bu İblis Kurgusuna boyun eğdir.



Bu aynı zamanda… İlkel Ölümsüz Şeytan Düzleminde iletişim yolumuz olacak! Eğer bu hayatta İlkel Ölümsüz Şeytan Düzlemine gelemezsen, bu mızrağı bir miras olarak Dokuzuncu Nesil Şeytan Mühürleyiciye kadar ulaştır!



Üçüncü Şeytan Mühürleyici ölmeden önce dedi ki… Eğer Dokuzuncu Nesil Şeytan Mühürleyici ölmezse, zirve kişi olacak! Gökleri def etme ve kaderi değiştirme fırsatı olacak, o Yüce Dokuz Dağlar ve Denizler için son umut ışığı olacak!” Ses zihninde yankılanırken zayıfladı. Depolama çantasındaki Şeytan Mühürleme Yeşimi sanki Üçüncü Nesil Şeytan Mühürleyicinin ölümünü hissetmiş gibi kıpırdanmaya başladı. Aniden bir hüzün hissiyatı yaydı.



Ses yok olduktan sonra Meng Hao yavaşça kafasını kaldırdı.



Ben… Dokuzuncu Nesilim.



Bu sözlerin ardından gözlerinde garip bir ışıkla o sırada geri çekilmekte olan siyah cübbeli adama baktı.



Antik Tao... Gökleri Mühürlemek İçin Israrcı Arzu… Dağlardaki Her Şeyin İyiliği İçin... Tao Felaketi Dokuz Dağlar ve Denizlere Gelmeli…” Bu kelimeleri yavaşça mırıldanırken soluk beyaz mızrağı kaldırdı. Beyaz bir parıltı dalgalanarak siyah cübbeli adama doğru saplandı.



Meng Hao’nun sesi garip bir güç ile doluydu. Diğerleri onu ne duyabiliyor ne de görebiliyordu, ama siyah cübbeli adam ya da Patrik Reliance için bu bir çeşit büyülü lanet gibiydi!



Siyah cübbeli adam acınası feryatlar kopartırken vücudu parçalanarak dağılmaya başladı. Siyah sis dört bir yana yayıldı.



Kafasını kaldırdı ve gökyüzüne doğru delice bir kükreme koparttı.



Kapa çeneni! Kapa çeneni! Okumayı kes!!” diye bağırdı. Gözleri kıpkırmızı olurken öldürmek amacıyla Meng Hao’ya doğru fırladı. Fakat daha ona üç yüz metre bile yaklaşamadan korkunç bir feryat koparttı ve vücudu hızla çözünmeye başladı.



Adam giderek korkuyla dolmaya devam ediyordu. Aniden uzaklara doğru kaçma girişiminde bulundu, artık Meng Hao’yu öldürme niyetini aklından çıkartmıştı. Şu an aklında bulunan tek düşünce yıllar önce Patrik Reliance’ın aklındakiyle aynıydı. Kaçmalıydı ve bir daha asla Meng Hao’yu görmemeliydi.



... Benim Kaderim Ebedidir!” Meng Hao Antik Şeytan Mühürleme Yazıtını okumayı adam kaçmaya başladığı anda bitirdi. Son kelimeleri söyledikten sonra siyah cübbeli adam korkunç bir feryat koparttı, sesi tam anlamıyla hüzünle doluydu. Vücudu dağılmaya devam etti. Artık kaçınamayacak kadar zayıflamıştı. Gözleri şok ve umutsuzlukla doldu ve kontrolünü tamamen kaybetti. Meng Hao’nun elindeki uzun mızraktan sanki muazzam ve direnilemez bir çekim kuvveti ortaya çıkmış gibiydi. Siyah cübbeli adam kendini Meng Hao’ya doğru çekilmekten alıkoyamadı.



Sizi lanet olası Şeytan Mühürleyiciler Birliği! Dokuz Dağlar ve Denizler sizi hoş göremez! Hepiniz korkunç birer ölümü hak ediyorsunuz!



Adam çığlıklar atarken Meng Hao ona buz gibi gözlerle baktı. Ardından, Şeytan Mühürleme Yazıtının ikinci dizesini okumaya başladı.



Antik Tao... Sonsuz Çeşitlilikteki Şeytanlara Çalış... Ölümsüzlerin Yolundan Yürüme... Dokuz Dağlar ve Denizlerin Felaketiyle Yüzleş…



Siyah cübbeli adamın vücudundan daha fazla siyah sis yayıldı. Hareketlerine engel olamayarak Meng Hao’ya doğru sendelerken acınası feryatla koparttı. Şu an ikisinin arasında sadece 3,000 metre vardı.



2,500... 2,000... 1,500…



Siyah cübbeli adam daha fazla dağılırken kükremeye devam etti. Aniden vücudunun içinde muazzam miktarda surat görüldü. Vahşilik ve korkuyla dolu olan bu suratların her biri dışarı çıktılar ve adamın vücudunu başka yöne doğru çekmeye çalıştılar.



... Benim Tao’m Bakidir… Kitleler Hataya Düştüler ama Benim Tao’m Gerçek Olan…



Kelimeler sanki göklerden geliyormuş gibi yankılandılar. Siyah cübbeli adamın kulağına ulaştıklarında onun etrafındaki suratlar ürperdiler ve çarpıldılar, sanki silinip gidecek gibilerdi. Siyah cübbeli adam giderek yaklaştı.



1,200 metre... 1,000 metre… 300 metre!!



İnanılmaz bir tehlike hissiyle dolan adam tamamen delirmişti. Kükremesiyle birlikte bölgede bulunan on binlerce Sekiz Dal Birliği gelişimcisi titremeye başladı. Aniden on binlercesinin vücudundaki totemler onların hayat kuvvetlerini emmeye başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar bütün insanlar kurumuş, ölü cesetlere dönüştüler. Totemleri havalandı ve kan renkli suratlara dönüşerek siyah cübbeli adama fırladılar.



Bu olaydan etkilenen Sekiz Dal Birliği Gelişimcilerinin sayısı giderek arttı. Hava kan donduran çığlıklarla birlikte patırtı sesleriyle doldu. Göz açıp kapayıncaya kadar on binden fazla gelişimci sefilce ölerek kurumuş cesede dönüştüler.



Onlara ait olan hayat kuvvetleri totemler tarafından emildi ve ardından uçarak siyah cübbeli adama götürüldü. Totemler onun etrafında dönerek Meng Hao’dan gelen çekim kuvvetine direnmek adına bir güce dönüştüler.



Yüce Kutsal Antik…” Sekiz Dal Birliğinin geriye kalan beş Gelişen Ruh Gelişimcisinin yüzleri hüzünle doluydu. Vücutlarındaki totemlerin hayat kuvvetlerini emdiğini hissediyorlardı. Kabile üyelerinin öldüğünü görüyorlardı. Birkaç nefeslik sürede on binden fazla kabile üyesi kuruyarak cesede dönüşmüştü.



Bu hüznün sebebi, bir Kutsal Antiğin kendi kabilesini yok ediyor olmasından, tüm Sekiz Dal Kabilesini yerle bir ediyor olmasından kaynaklanıyordu.



Şu anda olanlar izleyici gelişimcilerin hayal edebileceklerinin çok çok üstünde şeylerdi. Bu özellikle siyah cübbeli adam için geçerliydi. Onun kudretli varlığı onlara boğulma hissiyatı yaşatmıştı. Fakat bu inanılmaz gücüne rağmen şu an çökmekteydi. Bir anda orada bulunan tüm Kabileler Şeytan Ruhunun sahibi Meng Hao tarafından şaşkınlığa uğratılmışlardı.



Gürültüler havayı doldurdu. Bu noktada Sekiz Dal Birliğinin yüzde doksandan fazlası ölmüştü. Onların inanılmaz sayıdaki totemleri siyah cübbeli adamın etrafında dolanarak vücudunun direnç göstermesine ve hareket etmeyi kesmesine neden olmuşlardı.



Siyah cübbeli adam tam rahat bir nefes almışken ve son bir kaçış hamlesi yapmak için bütün gücünü toplarken Meng Hao’nun gözleri öldürme arzusuyla pırıldadı ve Şeytan Mühürleme Yazıtının ikinci dizesinin son kısmını okudu.



... Benim Kaderim Ebedidir!”

 

Siyah cübbeli adamın içinde gök gürültüsü gibi bir şey patladı. Bu, daha sonra kan donduran bir çığlığa dönüştü. Etrafındaki suratlar parçalanmaya başladılar. Adamın vücudu havada adeta kayan bir yıldız gibi uçtu.



300 metre... 150 metre... 30 metre… Siyah cübbeli İblis Kurgusu göz açıp kapayıncaya kadar soluk beyaz mızrağa çarparak bir kükreme koparttı. Tamamen siyah bir sise dönüştükten sonra mızrağın içine emildi.



Soluk beyaz mızrağın rengi değişmeye başladı. Kısa süre sonra tamamen siyaha dönüştü. Dahası, artık hayali değil gerçekti!



Şu an o Şeytani Silah Yalnız Lahit değil, bir İblis Silahıydı!



Mızrağın içindeki irade silme mühür izlerinin gücü dışarı doğru patladı. Siyah cübbeli adamın iradesi silinmişti. Bu İblis Kurgusu artık bir kurgu değildi. Geriye sadece bir İblis kalmıştı!



Meng Hao mızrağı ittiğinde hava bir gümbürtüyle doldu. Aniden siyah bir rüzgar peyda oldu ve saçlarını dalgalandırdı. Yeşil cübbesi şu an siyah rüzgardan dolayı tamamen siyah görünüyordu.



Elindeki İblis Mızrağıyla birlikte siyah rüzgar siyah bir sise dönüşerek dört bir yana yayıldı. Sisin içinde acı ve kükreyişlerle çarpıklaşan binlerce surat görülüyordu. Onlar korku vericiydi, ama aynı zamanda Meng Hao’ya karşı hissettikleri benzersiz bir korkuya sahiplerdi.



Mızrağı elinde bulunduran kişi Yalnız Lahit tarafından katledilmiş olanların bu kinci hayaletlerini kontrol edecekti!












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr