Bölüm 496

avatar
6783 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 496


Bölüm 496: Bu Ne Cüret!?!?



Bayrak gürleyerek her yeri kapladı, havanın bozulmasına neden olarak gökyüzünü salladı ve yeryüzünü sarstı. Göz açıp kapayıncaya kadar dehşet verici bayrak siyah cübbeli adama doğru fırladı.



Adam geriye doğru savrulurken yüzü inanamaz bir ifadeyle doldu. Hızlıydı, ama üç flamalı bayraktan kaçınabilecek kadar değildi. Hava gümbürtülerle dolarken bayrak adamı sarmaladı ve onu ölümüne boğmaya başladı!



Adamın elindeki siyah mızrak parçalanırken hava çatırtı sesleriyle doldu. Fakat bunun ardından adam aniden uzaklarda bir noktada tekrar somutlaştı. Bu sefer çok daha hayali bir görüntüye sahipti ve daha fazla titreşiyordu. Belli ki daha da zayıflamıştı.



Bu bayrak… Bu bayrak…” Adam kocaman açılmış gözleriyle Meng Hao’nun etrafında dolanan bayrağa bakakaldı.



Adamın vücudu bayrak tarafından patlatılmış ve onun büyük ölçüde zayıflamasına neden olmuştu. Meng Hao uzun adımlarla ilerlerken bir kez daha eskiden Patrik Reliance karşısında kullandığı, Şeytan Mühürleyicilerin ölümcül aracı olan Şeytan Mühürleme Yazıtını okumaya başladı:



Antik Tao… Gökleri Mühürlemek İçin Israrlı Arzu... Dağlardaki Her Şeyin İyiliği İçin... Tao Felaketi Dokuz Dağlar ve Denizlere Gelmeli... Benim Kaderim Ebedi!



Yazıt okunduğu anda siyah cübbeli adam bir kez daha acı feryatlarla geri çekildi.



Lanet olsun! Lanet olsun! Çok şerefsizsin!” diye kükredi. Bu noktada Meng Hao’nun bayrağı kullanmasının nedeninin yazıtı bastırmak konusunda onun dikkatini dağıtmak olduğunu anlamıştı. Adam çok çok uzun zamandır böylesine bir hayal kırıklığı yaşamamıştı. İlk başta üstünlük elindeydi, ama göz açıp kapayıncaya kadar büyük ölçüde zayıflamıştı. Vücudu parçalanmış ve daha kendini tekrar oluşturmaya fırsat bulamadan bu lanet olası şerefsizin bir kez daha Şeytan Mühürleme Yazıtını okumasıyla yazıt tarafından baskılanmıştı.



Siyah cübbeli adamın geri çekilmeye başlamasıyla aynı anda Meng Hao’nun gözleri titreşti. Zayıflıktan faydalanarak rakibinin canını alacaktı! Bu, Meng Hao’nun dövüş ilkesiydi. Hiç tereddüt etmeden sağ elini havaya salladı ve kan renkli bir ışık hüzmesinin inanılmaz bir hızla siyah cübbeli adama fırlamasını sağladı.



Bu kanlı ışığın içinde bir Kan Klonu vardı!



Ji Klanı Kan Klonu!



Klon ortaya çıktığı anda etraftaki her şey kızıl bir parıltıyla kaplandı. Siyah cübbeli adam yazıt tarafından baskılanmıştı; Kan Klonu üzerine atılırken vücudu titredi.



Adamın yüzü tamamen düştü; bir patlama oldu ve vücudu parçalandı. Onun iblis iradesini ve hayat kuvvetini oluşturan muazzam miktarda siyah sis Kan Klonu tarafından özümsendi.



Bunu kabul etmeyeceğim!!” Uzaklarda siyah cübbeli adam bir kez daha belirdi, bu sefer öncekinden de zayıftı. Kafasını kaldırarak kükredi. Bu durumu gerçekten de kabul edemezdi. Eski zirve gücündeyken bu Kan Klonuyla bile kolayca başa çıkabilirdi. Ama şu an çok zayıf bir haldeydi.



Aniden zihninde tehlikeli bir ölüm hissiyatı alevlendi. Gerçekten de katledileceği bir günün geleceğini hiç hayal etmemişti.



Kan Klonu ona bir kez daha yaklaşırken adamın gözleri delilikle doldu. Aniden elini kaldırdı ve yukarıdaki burgaca doğru işaret etti.



Yalnız Lahit!” diye kükredi.



Bu kelimeler ağzından çıktığı anda vücudu hızla parladı. Aynı esnada burgacın içindeki sunakta bulunan sis kaynamaya başladı. Sanki yüzeyindeki suratlarla mücadele ediyor gibiydi. Fakat, suratlar onu önceki gibi delicesine baskılıyorlardı.



Onlar sisi baskılarken, sis tarafından kuşatılmış olan Sekiz Dal Birliğine ait on binlerce insandan muazzam miktarda hayat kuvveti ve Şeytani Qi yayılmaya başladı. Açık artırmaya katılmak için orada bulunana bütün gelişimciler titremeye başladılar. Vücutları kurudu ve hızla yaşlanmaya başladı. Hayat kuvvetleri deliklerinden dışarı sızarak Şeytani Qi ile birleşti ve ardından yukarıdaki girdaba doğru fırladı.



On binlerce insanın hayat kuvveti sayısız Qi ipliklerine dönüşerek girdaba fırladı. Onları çılgınca yiyip bitiren suratların bir anda yarısı sisin içinden fırladılar. Onlar hızla burgacın içinden çıktılar ve gökyüzünde ilerleyerek siyah cübbeli adama ulaştılar.



Onların burgaçtan ayrılmasıyla beraber sunaktaki sis şiddetli kükremeler yaymaya başladı. Sanki içerde bir şey dışarı çıkabilmek için müthiş bir mücadele veriyor gibiydi.



Suratlar göz açıp kapayıncaya kadar siyah cübbeli adama ulaştılar ve onun etrafında dolanmaya başladılar. Siyah cübbeli adamla kaynaşırken zalimlik, delilik ve kana susamışlıkla doluydular. Bunun ardından adamın aurası yükseldi ve şok edici bir şiddetle arttı.



Muazzam miktarda vahşi suratla dolu olan siyah bir aura kaynadı. Bu suratlardan her biri Sekiz Dal Birliği Gelişimcilerinin iman ettikleri birer totemdi.



Ben Yalnız Lahit’im, bir İblis Kurgusuyum… Ben, bir İblis Kurgusu olarak sayısız yıldır aldığım hayatların sızlanmalarından şekillenen Şeytani Silah Yalnız Lahit’im!



Yalnız Lahit yok eder, İblis Kurgusu yükselir!” Siyah cübbeli adamın gözlerinde garip bir ışık parladı. Aurası aniden patladı ve bölge siyah Qi ile doldu. Ji Klanı Kan Klonu bir anda duraksadı ve adama bakakaldı. Sanki tehditkar bir şey hissetmiş gibiydi.



Meng Hao derin bir nefes aldı ve yüzünde benzersiz bir konsantrasyon belirdi.



Tam o anda aniden uzaklarda arka arkaya ışık ışınları belirdi. Bir anda on binlerce gelişimci ortaya çıktı.



Bunlar Karga Mabudu Kabilesinden Şeytan Ruhunu çalmak için gelen yerel kabilelerin gelişimcileriydi. Onlar ortaya çıktıktan sonra öldürme arzuları yepyeni bir boyut kazandı. Fakat, savaş alanındaki durumu gördüklerinde, ister istemez ağızları açık kaldı ve aniden sessizleştiler.



Gözlerini bir anda Meng Hao ve muazzam bir siyah aura ile patlamış olan siyah cübbeli adama diktiler.



Geber!” diye bağırdı siyah cübbeli adam bir adım ilerleyerek. Sağ elini kaldırarak siyah Qi’nin kaynamasına ve ardından devasa, vahşi bir surata dönüşerek Meng Hao’ya doğru fırlamasına neden oldu.



O sırada daha fazla siyah Qi girdap gibi döndü ve Kan Klonuna fırladı.



Meng Hao tekrar Kan Renkli Maskeyi taktı. Derin bir nefes alırken gözlerinde kararlılık parıltısı görüldü, sağ eliyle hızlı bir hareket uyguladı ve ardından ileri doğru işaret etti.



Bir yüz olmadan!



Denk büyüklükte bir surat aniden ortaya çıktı, bu Kan Ölümsüzü Kutsal Becerisiydi. Meng Hao’nun kendi yüzünü anımsatan surat ileri doğru fırlayarak sayısız vahşi surattan şekillenmiş olan siyah Qi suratına doğru ilerledi.



Şok edici gümbürtü havayı doldururken Meng Hao bir kez daha konuştu.



Tek bir kelime!” Aniden Meng Hao’nun çağırdığı suratın dudakları hareket etmeye başladı. Ses dalgaları yayıldı.



Savaş alevleri birleşsin!” İki elini havaya kaldırdı ve ardından yere doğru itti. Hemen savaş alevleri gibi görünen bir şeyle birlikte duman dört bir yanda yükseldi. Bu, Kan Ölümsüzü mirasının üçüncü formuydu.



Gürleme seslerinin arasında, Meng Hao’nun gözleri canlı bir ışıkla parladı.



Sizin… İnanç gücünüze ihtiyacım var!” diye bağırdı. Karga Mabudu üyeleri birer birer secdeye yatmaya başladılar. Aynı zamanda Meng Hao’nun da bir parçası olan vücutlarındaki totem dövmeleri ışıkla parlamaya başladı.



Bölünen bulutlar…” Meng Hao’ya doğru dört bir yandan sınırsız inanç gücü aktı. Bu güç şiddetle patlayarak Meng Hao’nun daha önce hiç kullanmadığı, Kan Ölümsüzü mirasının dördüncü formunu ortaya çıkartmasını sağladı!



Bu, “Bölünen bulutlar, kanlı bir yağmur, gökyüzünü kaplayan denizler!” dizesinin bölünen bulutlarıydı.



Bölünen bulutlar! Önceden bütün halinde olan bulutlar şimdi bölünmüştü. Bölünen bu bulutların gücü gök ve yeri bile ezebilecek bir bölünen bulut rüzgarının yükselmesine neden olacaktı. Bu güç, belli ki Kan Ölümsüzü mirasının ilk üç formuna nazaran çok başka seviyedeydi. Gücün şok edici şiddeti aniden Meng Hao’nun etrafında sayısız bulut katmanının peyda olmasına sebep oldu. Bulut katmanları yayılarak tüm alanın yoğun bir pus ile dolmasına sebep oldu.



Bu pus, aslında bulutlardan yapılmıştı.



Bölünen bulutların gücü, bulutları parçalamaktan geliyordu!



Gümbürtüler yankılanırken bölgedeki bulut pusu aniden devasa, görünmez bir el tarafından yırtılmış gibi göründü. Parçalandılar ve bu parçalanma anında, siyah cübbeli adamın kutsal becerisiyle çağırdığı surat aniden yerle bir oldu.



Siyah cübbeli adam geriye doğru sendeledi, hala durumu kabullenemiyordu. Şu an gelişim merkezinin yalnızca yüzde otuzunu kullanabiliyordu. Geri kalan kısmı savaş boyunca giderek kısıtlanmıştı.



Büyüsünün bir kez daha parçalandığını gören adam kafasını kaldırarak kükredi. İki eliyle bir büyü hareketi uyguladı ve bir kez daha burgacın içindeki siste bulunan suratların neredeyse yarısı dışarı uçtu ve onun vücuduyla kaynaştı. Bunun ardından tekrar aurası patlama yaşadı.



Adamın yüzü aniden son derece vahşi bir hal aldı ve eliyle aşağıdaki on binlerce açık artırma katılımcısına doğru işaret etti.



Acı dolu feryatlarla birlikte Meng Hao’nun kalkanıyla koruma altında olan Sun Dahai hariç diğer bütün gelişimcilerin bütün hayat kuvvetleri vücutlarından dışarı çekildi ve Şeytani Qi ile bütünleşti. Şeytani Qi ve hatta gelişimcilerin etrafındaki sis bile siyah cübbeli adama doğru akın etti.



Sisin çekilmesiyle birlikte on binlerce kurumuş cesedin her yere saçılmış olduğu gözler önüne serildi!



Siyah cübbeli adam kükrerken sisler vücuduyla kaynaşarak gelişim merkezinin yenilenmeye başlamasına neden oldu. Adam elini kaldırdı ve Meng Hao’ya doğru bir yakalama hareketi yaptı.



Bu harekete karşılık, siyah sis vücudundan dışarı patlayarak üç bin metrelik devasa bir ele dönüştü ve Meng Hao’ya doğru ilerledi.



Kanlı bir yağmur!” dedi Meng Hao, iki eliyle büyü hareketini uygularken. Bu kritik anda Kan Ölümsüzü kutsal becerisinin beşinci formunu da kullandı. Meng Hao’nun kontrolü altında Kan Klonu patlayarak sayısız kanlı ışık ışınına dönüştü ve Meng Hao’ya doğru fırladı. Onlar Meng Hao’nun biraz önce çağırdığı kanlı yağmur ile bütünleştiler ve tüm bölgeye gerçekten de kandan oluşan bir yağmurun yağmasını sağladılar.



Bu korkunç kan yağmurunun her bir damlası Kan Ölümsüzü kutsal becerisinin gücüyle doluydu. Yağmur havada fırlayarak siyah cübbeli adamın çağırdığı devasa ele doğru ilerledi.



Bu manzara orada bulunan herkesin büyük bir şaşkınlık geçirmesine sebep oldu. Öyle bir gümbürtü koptu ki on binlerce kilometre öteden bile duyulmuştu. Geriye doğru sendeleyen Meng Hao’nun ağzından kanlar sızdı. Kutsal becerisi yerle bir oldu. Kanlı yağmur dört bir yana saçıldı. Kan Klonu artık yorgun düşmüştü. Siyah cübbeli adamın vücudu titredi, yine neredeyse yok olma derecesine kadar zayıflamıştı. Yazıt tarafından zayıflatıldıktan sonra bu savaş onun için zorlaşmıştı. Fakat zafer yakındı. Yüzü vahşice çarpıklaştı, bütün gücüyle Meng Hao’ya doğru başka bir siyah sis el gönderdi.



Geber, Şeytan Mühürleyici!!



Tam o anda…



İblis Kurgusu, bu ne cüret!?!?” Göklerin kudretini barındırıyormuş gibi görünen inanılmaz bir ses öfkeyle yankılandı. Ses burgacın içindeki dünyadan gelmişti, öfkeli bir sağanak gibi sunaktaki sisten çıkıyordu.



Ses gürlediği anda baskılamak için siyah siste kalan suratlar aniden acınası çığlıklar attılar. Aniden yerle bir olmalarıyla birlikte sis bir anda dört bir yana açıldı ve sunağın kalbine saplanmış olan bembeyaz bir mızrak ortaya çıktı.



Bu mızrak, gerçek Şeytani Silah Yalnız Lahit idi!!












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr