Bölüm 491

avatar
7120 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 491


Bölüm 491: Tanıdık Bir Burgaç



Bu ses sadece Sekiz Dal Birliğindeki Şeytani Cisimleşimin değil, aynı zamanda şu an o yöne doğru hızla ilerlemekte olan gerçek benliğinin de zihninde çınlanmıştı.



Meng Hao’nun Şeytani Cisimleşiminin zihni titredi ama ifadesinde en ufak bir değişim olmadı. Döndü ve yavaşça oradan uzaklaştı. Onun büyü formasyonunu incelemesi ve ani şoku hiç kimse tarafından fark edilmemişti. O yürüyerek oradan uzaklaşırken üzerindeki Kutsal Duyular da yavaş yavaş kaybolmaya başladı.



Gecenin ilerleyen saatlerinde Meng Hao, çadırında gözleri kapalı bir şekilde sessizce oturuyordu.



Sun Dahai çoktan meditasyon transına girmişti. Burada kendini yüzde yüz huzurlu hissetmese de temel olarak güvenli hissediyordu. Sekiz Dal Birliğinin yüzde seksen ihtimalle sadece iş yapmakla ilgilendiğini düşünüyordu.



Bu sırada, Karga Mabudu Kabilesinin bir Şeytan Ruhuna sahip olması Batı Çölünün bu bölgesinde evleri bulunan diğer yedi kabilenin dikkatinden kaçmayacaktı. Hepsi de bunun farkındalardı.



Bu…



Bir Şeytan Ruhu! Bu bir Şeytan Ruhu!



Gerçekten de bir Şeytan Ruhu ortaya çıktı! Onu almalıyız!!



Kabilelerden iki tanesi Şeytan Ruhunu daha önce hissetmişlerdi. Diğer beş tanesi ise sonradan anlasa da yine aynı şaşkınlığı yaşamışlardı. Yedi kabileden beş tanesi hemen Feng Shui pusulalarının gösterdiği noktaya adamlarını yolladılar.



Kısa bir süre içinde tüm bölge çalkantılı bir karmaşanın içine düştü.



Çeşitli kabilelerin ellerinde parlak bir parıltıya sahip olan Feng Shui pusulası tutan Baş Papazları heyecanla dolmuştu. Onlar kuvvet gönderdikleri sırada Sekiz Dal Birliği de sekiz Kabilenin Büyükbaba ve Baş Papazlarından oluşan bir meclis toplamışlardı. Anında hararetli bir tartışma başladı.



Lanet olsun! Neden böyle bir zamanda Şeytan Ruhu ortaya çıktı!?”



Gözcülerimizden aldığımız bilgilere göre çevredeki kabileler çoktan harekete geçmişler. Dahası, Şeytan Ruhu direk olarak bize doğru geliyor! Eğer beklenmedik bir şey olmazsa, Şeytan Ruhu iki gün sonra burada olacak, tam da diğer kabilelerin geleceği zamanda! O zaman kesinlikle savaş ve hırsızlık olacak!”



Ağı devreye sokma işini erteleyelim mi? Ne de olsa, planımız son derece önemli ama bir Şeytan Ruhu da onun kadar önemli!



Bizim için ideal olan ağı başarılı bir şekilde devreye sokmak ve bir Şeytan Ruhu elde etmek olacak…



Tartışma devam ederken yaşlı bir adam onur koltuğunda oturuyordu. Üzerinde kırmızı bir cübbe vardı ve gözleri kapalıydı. Bir süre sonra aniden gözlerini açtı.



Yeter!” dedi, sesi gök gürültüsü gibi çınladı. Çadırdaki diğer bireyler anında sessizliğe gömüldü.



Şeytan Ruhları iyidir. Fakat, Sekiz Dal Birliği için en önemli şey Kutsal Antiğin gücünü yenilemektir. Batı Çölünün doğu bölgesinde bizim Sekiz Dal Birliğimizin kuvveti önemli ölçüde hasar aldı. Hepiniz ciddi yaralanmalar yaşadınız. Daha da önemlisi, iş gelişim merkezlerimize gelince acele etmemeliyiz. Eğer totemlerimiz hasar alırsa, bu gelişim merkezlerimizde düşüş tehlikesi yaratacak.



Burada konaklamamızın nedeni olan bölgedeki kabileleri yok etme görevi kolay bir şey değil.



Planın ana amacını unuttunuz mu? Alana daha fazla gelişimci çekeceğiz ve ardından büyü formasyonunun gücünü kullanarak kan adağını uygulayacağız. Bu bizim totemlerimizin görkemini tekrar kazandıracak! Aslında, Şeytan Ruhunun gelmesi iyi bir şey!”



Doğrusu buraya daha fazla insan çekmenin daha iyi bir yolu olamazdı!” Adam konuşmasını bitirdiği anda gözlerinde soğuk bir ışık parladı.



Sekiz Dal Birliğinin diğer Gelişimcileri sessizce başlarını aşağı yukarı sallamaya başladılar.



Son hazırlıklar yapılmıştı. İki gün sonra şafak vaktinde, Sekiz Dal Birliği açık artırmayı başlattı.



Şehirde yirmi binden fazla insan vardı. Bundan dolayı açık artırma için özel bir yer yoktu; şehrin tamamında yapılacaktı.



Sabahın erken saatlerinde şehirdeki bütün dükkanlar ve mağazalar hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Geriye geniş, engin bir meydan kalmıştı. Sekiz Dal Birliği Gelişimcileri sıralarını koruyarak çadırlarından çıktılar.



Açık artırmaya katılan herkes elinde yeşim bir kayış tutuyordu. Bu yeşim kayışlar birkaç gün önce dağıtılmıştı, Meng Hao ve Sun Dahai de dahil herkeste vardı.



Başlıyor!” dedi Sun Dahai heyecanla. Bir Gelişen Ruh Gelişimcisi olmasına rağmen daha önce hiç açık artırmaya katılmamıştı.



Diğer taraftan Meng Hao böyle organizasyonlara alışkındı. Mor Felek Tarikatındaki hap açık artırmasına yüz bin gelişimci katılmıştı. O açık artırma buna göre çok çok büyük bir organizasyondu.



Yukarıda ortaya çıkan parlak bir ekranın içinde bir adam belirdi. Yakışıklı yüzü yeşim gibi bembeyazdı. Gülümseyerek ellerini kenetledi ve aşağıdaki binlerce gelişimciye baş selamı verdi.



Tekrar karşılaştık Yoldaş Taoistler! Ben Dong Hanzi, burada daha önce yapılan dört açık artırmayı yönetmiş olan kişiyim.



Bugün Sekiz Dal Birliğinin son açık artırması gerçekleştirilecek. Kurallar aynı. Hepiniz bir fiyat damgalayabileceğiniz yeşim kayışlara sahipsiniz. Bu fiyatlar yukarıda belirecek.



Çene çalmaya gerek yok. Bugünkü ilk parçamız…” Dong Hanzi’nin sesi çınladıktan sonra açık artırma resmi olarak başlamış oldu. İlk parça hemen büyük bir karmaşaya sebep oldu. Yeşim kayışlara yazılan teklifler hemen havadaki hayali ekranda belirmeye başladı. Teklifler anında yükselmeye başladı.



Yukarıdaki ekrana bakan Sun Dahai’nin gözleri kocaman açıldı. Meng Hao ise açık artırmayla pek ilgilenmiyordu. Etrafına düşünceli bir şekilde bakmakla meşguldü.



Zaman geçtikçe açık artırmanın heyecanı da yükselmeye devam etti. Dört saat geçtikten sonra neredeyse öğle vakti olmuşken Dong Hanzi, Totemik Kutsal Antiklerden birini satışa sundu. O anda artık açık artırma zirveye ulaşmıştı.



Hem sözlü hem de yeşim kayışa damgalanarak verilen teklifler şok edici biçimde yükseliyordu. Bu durum biraz kaotik olsa da genelde düzen korunuyordu. Bu noktada Sun Dahai artık heyecanına yenik düştü; elindeki yeşim kayışla teklifler yaparak açık artırmaya katıldı.



Meydandaki yirmi bin insan adeta çıldırmış gibiydi. Sadece yüzü siyah pelerinle gizlenmiş olan Meng Hao sakin görünüyordu.



Bu Şeytani Qi büyü formasyonu gerçekten de ilginç!” diye düşündü, gözleri soğukça pırıldadı. Sabahın erken saatlerinde açık artırma başladığında büyü formasyonunun çalışmaya başladığını görmüştü. Şu an hızlı bir şekilde dönüyor, büyük miktarda Şeytani Qi katılaştırıyor ve ardından onu bölgedeki gelişimcilerin duygularını etkilemek için dalgalı bir şekilde gönderiyordu.



Bu dalgalanmalar yaklaşık yirmi bin gelişimciyi yavaş yavaş delirtmeye başlıyordu.



Bunun tam aksine, bölgede şimdiye kadar dükkan sahibi olan ve dükkanlarda çalışan Sekiz Dal Birliği üyelerinin yüzlerinde ise soğuk, alaycı gülümsemeler beliriyordu.



Meng Hao aniden uzaklardan sonsuz bir sisin yaklaştığını gördü. Onun ne zaman ortaya çıktığını söylemek güçtü, ama yayılarak alanı kapladı. Dahası, aşağıdaki kalabalığa soğukça bakan on altı tane gelişimci havada süzülüyordu.



Bu on altı kişiden neredeyse yarısı Erken Gelişen Ruh Gelişimcisiydi ve dört tanesi Orta Gelişen Ruh aşamasındaydı. Şaşırtıcı bir şekilde, iki tane de Geç Gelişen Ruh aşamasında olan uzman vardı.



Onların içinde Ou Yunzi, bilgin kıyafetli adam ve Leydi elbisesi giymiş olan kadın da vardı.



Bu on altı kişinin gelişim merkezleri yayılmaya başladı. Fakat, Meng Hao onların gelişim merkezlerinin dengesiz olduğunu ve büyük zorlukla ayakta tutulduklarını görebiliyordu. Bu insanlardan birkaç tanesinden de zayıf bir Şeytani Qi sızıyordu.



Meng Hao onlara baktıktan sonra ifadesi soğuklaştı ve ardından bakışlarını Sun Dahai’ye çevirdi. Aniden Sun Dahai’nin ismini söyledi. Adam ismini duyunca aniden vücudunu şiddetli bir titreme aldı. Gözlerindeki delirmiş bakış yok oldu ve önce kafa karışıklığına, ardından da hayrete dönüştü. Biraz önceki davranışlarında yanlış bir şeyler olduğunu biliyordu.



Nefes nefese kalmış bir halde etrafına baktı, kalbi temkinle dolmuştu. Etrafındaki insanların yüzlerindeki delirmişliğin görünce ve fiyatların uçuk bir noktaya tırmandığını fark edince alnında soğuk bir ter damlası aktı.



İstemsizce Meng Hao’ya döndü ve konuştu: “Kutsal An…



Benimle gel.” dedi Meng Hao yavaşça. İkili hemen kalabalığın içinden kendilerine bir yol açtılar. Çok fazla dikkat çekmemeye çalıştılar ve hızlıca hareket ederek bir yere geldiklerinde Meng Hao aniden durdu.



Burası güvenli. Eğer beklenmedik bir şey olursa, buraya oturup meditasyon yapmayı unutma. Bir adım bile uzaklaşma.



Sun Dahai kurnaz ve akıllı bir adamdı. Daha önce istemsizce büyü formasyonunun etkisine girmişti, ama şimdi kendine gelmişti ve bölgedeki tuhaflığı görebiliyordu. Meng Hao’nun sözleri üzerine başını aşağı yukarı salladı. Ne olursa olsun bu noktadan bir adım bile uzaklaşmamaya karar vermişti.



Aynı zamanda Meng Hao’ya karşı duyduğu hayranlık daha da artmıştı. Meng Hao’ya doğru baktı ve pelerinin altındaki suratını göremese de onun gözlerini ticaret mevkisi şehrinin merkezine çevirdiğini hissedebiliyordu.



Meng Hao Ruhsal Duyusunu Şeytani Qi ile bütünleştirdi ve onu yere gönderdi. Büyü formasyonunun giderek daha hızlı dönmeye başladığını ve aynı zamanda bölgedeki sisin yoğunlaştığını gördü.



Tam öğlen vakti, yeryüzü ile güneşin hizaya geldiği andır. Bu aşırı uç anında… Yin en sert, Yang ise en yumuşak halindedir!



Şeytani Qi ya da ister yumuşak olsun ister sert diğer Qi çeşitleri, öğle vaktinde ortaya çıkacaktır!” Meng Hao hemen o anın zamanını hesapladı.



Sadece üç nefeslik süre kaldı… Üç, iki, bir…” Hızla dönen büyü formasyonunun alandaki sisin çalkalanmasını izleyen Meng Hao’nun gözlerinde canlı bir ışık parladı. Aynı zamanda aşağıdaki zeminin rengi değişti. Şu an kan kırmızısıydı.



Şeytani Qi iplikleri havayı doldurmaya başladı. Şaşırtıcı bir şekilde bu Şeytani Qi dönmeye ve gökyüzünü dolduran devasa bir burgaca dönüşmeye başladı.



Tabii ki Sun Dahai bunu göremiyordu. Onun için her şey normaldi. Gökyüzü hala durgundu ve farklı olan hiçbir şey yoktu.



Fakat Meng Hao için bu görüntü şok ediciydi.



Havadaki on altı gelişimci büyü hareketleri uyguluyorlardı. Ardından gürültülü kükremeler koparttılar ve aniden on altı tane büyülü sembol akışı gökyüzündeki burgaca doğru yayılmaya başladı.



Meng Hao dışında devasa burgacı görebilen yoktu. Bu görüntü ona bir yerden tanıdık geliyordu, sanki buna benzer bir şeyi daha önce görmüş gibiydi.



Burgaç hızla dönerken aniden ortasında siyah bir delik belirdi. Siyah deliğin içinde başka bir dünya gözler önüne serildi!



Dünyanın görünmesiyle birlikte Meng Hao’nun kalbi hayretle doldu ve yüzünde inanamaz bir ifade oluştu. Aniden oranın neresi olduğunu anladı!













Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr