Bölüm 490

avatar
7156 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 490


Bölüm 490: Yeraltı!



Akşam olduğunda ziyaretçi gelişimciler için hazırlanan çadır bölgesinde Mor Yağmur yağmaya devam ediyordu.



Meng Hao ve Sun Dahai birkaç Ruh Taşıyla aldıkları çadırda oturuyorlardı.



Yüce Kutsal Antik…” dedi Sun Dahai, düşük bir ses tonuyla bulduklarını Meng Hao’ya rapor etmeye başladı. “Bugün baya araştırma yaptım. Sekiz Dal Birliği dört aydır buradaymış. Her ayın son günlerinde bir açık artırma yapıyorlarmış.”



“Bu açık artırmalarda popüler eşyalar ortaya çıktığında bazen ölümler olmuş. Fakat, bu ölümlerin hiçbiri Sekiz Dal Birliğiyle bağlantılı değilmiş.”



Böyle ölümler genelde kişisel tartışmalar ve hırsızlıklar yüzünden olmuş. Genel anlamda Sekiz Dal Birliği sadece iş ile ilgileniyor ve kötü niyete sahip değiller.



Son açık artırma on gün sonra yapılacak. Bittiğinde ise Sekiz Dal Birliği buradan ayrılacak. Bu yüzden bu son açık artırmada birçok yerel kabile olacak ve birçok değerli eşya satışa sunulacak.”



Bacaklarını çaprazlamış biçimde oturan Meng Hao’nun yüzü siyah pelerinle gizlenmiş durumdaydı. Sun Dahai’nin raporunu dinledikten sonra konuştu: “Burayla ilgili olağan dışı bir şey olmadığını mı düşünüyorsun?



Sun Dahai’nin gözleri titreşti. “Özellikle şüpheli görünen bir şey yok gibi. Fakat, tetikte olmalıyız. Sekiz Dal Birliğinin daha büyük balıklar yakalamak için yem atıyor olma ihtimali de var, böylece en sonunda bütün hasılatı tek hamlede toplayabilirler.



Çevredeki kabilelerin tetikte olmama ihtimali düşük.” diye devam etti. “Eğer Sekiz Dal Birliği onları yutmak istiyorsa, bunu başarmaları zor olacak. Üstelik Kıyamette sağ kalan kabileler savaş konusunda tecrübeliler. Böyle kabilelerin aptalca bir şey yapmaları pek mümkün değil. Buraya birkaç üyelerini göndermiş olsalar da Ruh Taşlarının ve kaynaklarının çoğunu getirmemiş olmalılar. Eğer ben yerel bir Büyükbaba olsaydım, buraya büyük bir grup göndererek sayıca güvende olmak isterdim. Ruh Taşları ise ikinci planda olurdu.



Dahası, Eğer Sekiz Dal Birliğinin bir kabileyi tamamen yutmaya gücü varsa neden şehre ihtiyaç duysunlar? Neden direk çevredeki kabileleri yerle bir edip yağmalamasınlar? Bu onları büyük bir zahmetten kurtarırdı.” Sun Dahai’nin kafası karışmış gibi göründü.



Bu yüzden tahminimce yüzde yetmiş ihtimalle onlar gerçekten de iş yapmaya odaklılar ve insanları soymak gibi kötü niyetlere sahip değiller.” diyerek Meng Hao’ya baktı.



Meng Hao kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra boğuk bir sesle güldü.



Eğer sen bu kanıya vardıysan büyük ihtimalle diğer kabileler de böyle düşünecektir. Bu anlayış sayesinde bu şehir on binden fazla yabancıyı ağırlıyor. Çoğu, bölgedeki diğer yedi kabileden ve bazı gelişimciler daha uzak bölgelerden geliyor.



Fakat, Sekiz Dal Birliğinin gerçek amacının iş yada Ruh Taşı ve kaynak çalmaktan başka bir şey olabileceği hiç aklına gelmiyor mu?” Siyah pelerinin altındaki soğuk, pırıldayan gözler Sun Dahai’ye döndü.



Sun Dahai’nin kafası karıştı ve bir an düşüncelere daldı.



Aynı sırada onlarca günlük mesafe uzakta bulunan Karga Mabudu Kabilesi dinleniyor, Meng Hao’nun gerçek benliği bacaklarını çaprazlamış şekilde oturuyordu. Aniden canlı bir ışıkla parlayan gözleri açıldı ve ayağa kalktı.



Karga Mabudu Kabile üyeleri, bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar sonra uçan aracımıza bineceğiz ve hızlı bir şekilde Sekiz Dal Birliğine doğru yola çıkacağız!” Hemen bütün üyeler meditasyonlarından çıktılar. Hiçbir soru sormadan ayağa kalktılar. Kısa bir süre sonra on bin kadar kabile üyesi devasa engereğe bindi. Keskin bir çığlık gökyüzüne yükselirken uçan engerek havada uğuldayarak fırladı. Ruh Taşları hiç tereddütsüz bir şekilde harcandı ve uçan engereğin büyük bir hızla Sekiz Dal Birliğine doğru fırlaması sağlandı.



Karga Mabudu Kabilesi Sekiz Dal Birliğine doğru yola çıktıktan sonra Meng Hao ve Sun Dahai için zaman yavaşça aktı. Daha önceki ihtiyatlarını bir kenara bırakarak Sekiz Dal Birliği şehrine gittiler ve alış veriş yapmaya başladılar.



Birkaç gün içinde göç için gerekli olan birçok malzeme için hatırı sayılır miktarda Ruh Taşı harcadılar. Sekiz Dal Birliği açık artırmanın çok yakında yapılacağına dair duyurularını sık sık tekrarlıyordu. Aslında her gün çeşitli dükkan ve mağazalar açık artırmada satılacak bazı eşyalarını sergiliyorlardı.



Meng Hao üç tane uçan araç görmüştü, bir tanesi 25,000 metrelik gerçek bir gemi biçimli hazineydi ve yaklaşık on bin kadar insanı taşıyabiliyordu.



Gemi pırıltılı bir kalkanla korunuyordu ve hayret verici bir hıza sahipti. Onu çalıştırmak için muazzam miktarda Ruh Taşı gerekse de, bu araç şu an Batı Çölü Kabileleri için kullanılabilecek tek tip eşyaydı. Normalde gök ve yerin ruhsal enerjisini özümseyen büyü formasyonlarıyla çalışan eşyalar şu an kullanılamaz durumdaydı.



Şehirde en çok konuşulan konulardan biri birkaç özel totem damgalama tekniğiydi. Fakat, Meng Hao’nun gözüne en çok takılan şey şeytansılardı.



Sekiz Dal Birliği yüz binden fazla çeşit çeşit şeytansıya sahipti. Onların görüntüsü bir insanı şok ediyordu



Aslında… Sekiz Dal Birliğinin sergilemekte olduğu üç tane de Totemik Kutsal Antik bulunmaktaydı. Bir tanesi üç başlı bir Xuanwu Kaplumbağasıydı. Diğeri üç bin metrelik altın bir kartal. Sonuncusu ise kör bir kargaydı. Bu karga Meng Hao’nun siyah kargalarına oldukça benziyordu; fakat onun aurası çok çok daha engindi.



Ne yazık ki bu üç Totemik Kutsal Antik son derece güçsüz ve yorgun görünüyordu. Belli ki Onlara iman eden kabile ve kabile üyeleri tamamen katledilmişti. Bu nedenle, depoladıkları inanç gücü zamanla tükenmiş ve yenilenememişti.



Buna ek olarak, vücutlarını delip geçen gümüş zincirlerle iyi bir şekilde bağlanmışlardı. Onların daha önce sahip oldukları gurur ve yalnızlık değişmişti. Şu an onlar sadece kayıtsız bakışlar gören satılık eşyalardı.



Her gün şehirde içtenlikle dolu bir ses çınlıyordu. Seste herhangi bir riyakarlık hissedilmiyor ve kulağa tamamen inandırıcı geliyordu.



Selamlar Yoldaş Taoistler. Sekiz Dal Birliği son açık artırmasını altı gün sonra yapacak. Açık artırmadan sonra buradan ayrılacağız. Bu açık artırmada son zamanlarda görme fırsatı bulduğunuz bütün eşyalar satılacak. Bu eşyaların bazıları Sekiz Dal Birliğine aitken büyük bir kısmı ise satılması için bize başkaları tarafından emanet edilen şeyler.”



Bazı durumlarda bu eşyalar Ruh Taşları karşılığında değil, gerekli olan diğer özel eşyalarla takas edilecek. Ne de olsa, böyle eşyalar seyahat edeceğimiz sonraki yerlerde açık artırmaya sunulmaya hazırlanacak.



Sekiz Dal Birliğinin itibarı ve açık artırmaya koydukları son derece cazip eşyalar her gün şehre daha fazla gelişimcinin akın etmesine neden oluyordu.



Bu insanlar sadece çevredeki yedi kabileden değil, daha güneydeki yerlerden de geliyordu. Tabii ki güvenlik için büyük gelişimci grupları tanınmış figürlerini gönderiyorlardı. Tüm bu grupların liderleri Gelişen Ruh aşamasındaydı.



Açık artırmanın başlamasına üç gün kala, şehirdeki yabancı nüfusu çoktan yirmi bine dayanmıştı. Şehir insanlarla dolup taşıyordu ve atmosfer son derece canlı ve sıra dışıydı. Hatta bazı kabileler çoktan gizlice iş yapmaya başlamışlardı.



Sun Dahai sudaki balık gibi mutluydu; hemen diğer kabilelerle etkileşime geçmeye başlamış ve ihtiyaçları olan bütün şeyleri toplama girişiminde bulunmuştu. Meng Hao, buraya getirdiği Ruh Taşlarını çeşitli eşyalar alarak çoktan bitirmişti.



Daha fazla insan geldikçe Sun Dahai buranın daha da güvenli hale geldiğini düşünüyordu. Meng Hao ise tam tersini hissediyordu. Son yedi sekiz günde herhangi bir alış veriş girişiminde bulunmamıştı. Bunun yerine, şehirde dolanmış, gözlem yapmış ve incelemelerde bulunmuştu. En sonunda bu bölgenin yüzeyinin altında büyük bir büyü formasyonu olduğuna ikna olmuştu!



Büyü formasyonu son derece karmaşıktı. Birçok insan üzerinde çalışsa bile kurması aylar alacaktı. Sekiz Dal Birliğinin burada ne kadardır durduğunu düşününce, Meng Hao bu büyü formasyonunun onlar tarafından yapıldığına emin olmuştu!



En şüpheli nokta ise, bu büyü formasyonunun Şeytani Qi’yi harekete geçirebiliyor ve katılaştırabiliyor gibi görünmesiydi!!



Büyü formasyonu öyle iyi gizlenmişti ki Gelişen Ruh Gelişimcileri bile onu tespit edemeyeceklerdi. Meng Hao’nun onu tespit edebilmesinin tek nedeni, içinde Şeytani Qi’nin toplanmış olmasıydı. Meng Hao’nun vücudu hayali, cisimleşmiş Şeytani Qi’yi kullanıyordu; doğal olarak Şeytani Qi’ye karşı son derece hassastı.



Meng Hao’nun çok iyi bildiği gibi Şeytani Qi biçimsizdi. Kimse onu göremez ya da hissedemezdi. Sadece şeytansılar yada Totemik Kutsal Antikler onu hissedebilirdi. Fakat, büyü formasyonundaki Şeytani Qi’nin zayıflığını düşününce, onu hissedebilmek Kutsal Antikler için bile zor olacaktı.



Fakat bu Şeytan Mühürleyici olan Meng Hao’nun gözünden kaçmamıştı.



Şeytani Qi’yi çeken bir büyü formasyonu, sıradan gelişimcilerin kuramayacağı tipte bir büyü formasyonudur. Onun Şeytani Qi içerdiğini düşününce onu yaratma becerisi ikinci planda kalıyor. Bunu kim yaptıysa, Şeytani Qi’ye dair belli bir seviyede anlayışa sahip olmalı.” Meng Hao şehri gezerken sekiz gün boyunca bunu düşünmüştü. Sanki satılacak eşyaları inceliyor gibi görünüyordu ama gerçekte dikkatlice büyü formasyonunu gözlemliyordu.



Gözlemledikçe ona olan ilgisi daha da artıyordu.



O sırada artık açık artırmaya bir gün kalmıştı. Meng Hao şehrin merkezinde duruyordu, orada hiçbir dükkan yoktu, sadece bir sunak vardı. Sunak sıradan görünüyordu. Sunağın tepesinde sırtından kanatlar uzanmış olan devasa bir gelişimci heykeli vardı.



Bu, Sekiz Dal Birliğini oluşturan sekiz Kabileden birinin totem heykeliydi. Benzer heykeller şehrin dört bir yanında vardı, her biri sekiz Kabileden birini temsil ediyordu.



Meng Hao sunağa yaklaştığı anda üzerine gelen en az on tane Kutsal Duyu akışı hissetti. Bu Kutsal Duyu akışlarına sahip olan gelişimcilerin ne türde gelişim pratiği yaptıklarını söylemek imkansızdı. Bu çok derin bir şekilde gizlenmişti. Gelişimcilerin seviyelerini söylemek de imkansızdı. Hatta Meng Hao’ya çarpmış olan bir Şeytani Qi ipliği de vardı. Meng Hao içten içe soğukça güldü. Biliyordu ki eğer sıra dışı bir şey yaparsa burası anında en az on tane Gelişen Ruh Gelişimcisiyle dolacaktı.



Kafasını kaldırarak pırıldayan gözleriyle heykele baktı ve kayıtsızca yürüdü. Durmadı. Fakat, yaptığı şey kendi Ruhsal Duyusunu aşağıdaki Şeytani Qi ile gizlice bütünleştirmekti. Yavaşça yeraltına doğru tespit edilemez bir şekilde yayıldı. Günlerdir süren gözlem ve incelemeleri sonucunda Meng Hao bu sunağın büyü formasyonunun merkezi olduğuna emin olmuştu.



Meng Hao Ruhsal Duyusunun yayılmasıyla birlikte devasa büyü formasyonunu görebildi. Dahası, büyü formasyonunun merkezinde nabız gibi titreşen siyah bir sis vardı. Siyah sisin içinde her ne varsa onu görmek imkansızdı.



Tam o sırada, zihninde şiddetli bir titreme meydana geldi ve bunun kaynağı depolama çantasıydı. Batı Çölünde uzun zamandır duymadığı kadim bir ses duyuldu. Ses yankılanarak zihnini doldurdu.



Üçüncü Nesil Şeytan Mühürleyici Kan Arıtımı, Şeytani Silah Yalnız Lahit!



Şeytan Mühürleyiciler Birliği! Birinci Nesil Atadır. İkinci Nesil Mirasçıdır. Üçüncü Nesil en güçlüdür. Dördüncü Nesilden sonra gelenler giderek zayıflar… Ama Dokuzuncu Nesil nihai olandır! Eğer Dokuzuncu Nesil ölmezse, zirvede olacaktır!












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr