Bölüm 488

avatar
6943 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 488


Bölüm 488: Merkez Bölgesine Giriş



Can düşmanlarıyla karşılaştıklarını düşününce bu Karga Mabudu Kabilesi için büyük bir zafer sayılabilirdi. Beş Zehir Kabilesini yok etmişlerdi. Ne yazık ki bu zaferin bedeli de ağır olmuştu.



On bin gelişimciden oluşan kuvvetleri şu an üç binden biraz fazlaydı. Fakat hayatta kalanlar bir çeşit arınma tecrübe etmişlerdi. Hem gelişim merkezi anlamında, hem de diğer insanlar üzerinde bıraktıkları izlenim anlamında şu an bir kılıç gibi keskinlerdi… Kınından çıkmamış, ölümcül bir kılıç!



Şu ana kadar yaptıkları savaşlarla ölüm bile artık bu insanlara önemsiz gelmeye başlamıştı. Kan ve katliamla birlikte onlar için kalplerindeki gelişimci teriminin anlamı bile değişmişti.



Karga Mabudu Kabilesi çalkantılı bir değişim tecrübe etti. Geriye kalan bu üç bin gelişimci, Karga Mabudu Kabilesinin yıllar önceki en güçlü üyelerine denk durumdalardı.



Savaş bir kabileyi silip atabilirdi. Aynı zamanda bir kabileyi şöhrete de taşıyabilirdi! İnsanları öldürebilirdi. Aynı zamanda yeni bir hayata doğma imkanı da sağlayabilirdi!



Karga Mabudu Kabilesi göz açıp kapayıncaya kadar yeniden doğmuştu. Şu an eğer yollarına devam edip Siyah Topraklara ulaşırlarsa büyük bir kabile olacaklarını, Batı Çölü Kıyametinde şöhretlerini yükselttiklerini tahmin etmek mümkün olacaktı. Sahip oldukları savaş hünerleri ve kararlılıklarıyla diğer büyük kabileler tarafından bile korkulan bir kabile olacaklardı.



Aynı zamanda, Meng Hao’nun kişisel kuvveti artmaya devam ediyordu. Umutsuz krizlerde yaptığı savaşlar, Karga Mabudu Kabile üyelerinin kalplerinde ona karşı vahşi bir inancın büyümesine neden oluyordu. Bu durum takvaya dönüşüyor, Meng Hao’nun etrafında sürekli bir inanç gücü dolanıyor ve onun vücuduyla kaynaşıyordu.



Aslında onu özümsemese de, onun vücudunun içindeki varlığı Meng Hao’nun hayat kuvvetini besliyor ve kutsal becerilerinin, büyülü tekniklerinin gücünün çarpıcı bir şekilde artmasını sağlıyordu.



Meng Hao Karga Mabudu Kabile üyelerinin inancının onun gücünü artırma potansiyeli olduğunu biliyordu. Aynı zamanda Meng Hao’nun varlığı da üyelerin gelişim merkezini yükseltebilirdi.



Beş element karışımı Karga Mabudu Kabile üyelerinin büyük bir sıçrama yapmasına sebep olabilir!” diye düşündü Meng Hao. Şu an uçan engereğin önünde oturuyordu. Bir yandan rüzgar suratına çarparken bir yandan da gözlerini aşağıdaki topraklara dikmişti.



Meng Hao savaşın ardından Beş Zehir Kabilesinin şeytansılarını özümsemişti. Bir çoğu ölmüş olsa da şu an sürüsü toplam 50,000 civarındaydı.



Buna ek olarak Beş Zehir Kabilesinden hatırı sayılır miktarda kaynak elde etmişlerdi. En önemlisi ise binlerce insanı taşıyabilen bu değerli uçan araç idi!



Devasa engerek havada uğuldayarak ilerlerken Karga Mabudu Kabilesine seyahatlerinde yardımcı oluyordu.



Şu anki inanılmaz hızları Karga Mabudu üyelerinin umutla dolmasına neden olmuştu ve bir süre önce verdikleri vahşi savaşın izlerinden kurtulmalarına olanak sağlamıştı.



Batı Çölünün kuzey bölgesinin derinliklerinde yürüyerek iki yıl geçirmişlerdi. Birçok savaşa girmişler ve en sonunda Beş Zehir Kabilesi ile karşılaşmışlardı. Şu an, sanki onlar için yeni bir kapı açılmış gibiydi.



Bu kapıdan geçen Karga Mabudu Kabilesinin görkemi Batı Topraklarında bir kez daha duyulacaktı.



Devasa engerek havada günlerce uçmaya devam etti. Uçan araca sahip olmayan birçok kabilenin üstünden geçtiler ve kısa sürede, yürüyerek on yıl sürecek mesafeyi kat ettiler.



Güneye doğru gittikçe gördükleri göller ve nehirlerin sayısı da azalıyordu. Bunun nedeni güneye gittikçe yükseltinin artmasıydı. Bunun aksine kuzey bölgesindeki birçok alan çoktan deniz olmaya başlamıştı bile.



Günler sonra ileride bir dağ silsilesi göründü. Dağlar siyahtı ve sanki sonsuza kadar uzanıyor gibiydi.



Meng Hao’nun yanında oturan kişi Karga Mabudu Kabilesinin Büyükbabasıydı. Adamın yüzü soluktu ve vücudu yaşlanmıştı. Uzaklara doğru bakarken öksürdü ve ardından yavaşça konuştu: “Burası kuzey bölgesi ile merkez bölgesi arasındaki gerçek sınır, Mürekkep Qilin Dağ Menzili…”



Savaş sırasında Büyükbaba düşman Baş Papazı oyalamak için kendi hayat kuvvetini yakmayı seçmişti. Meng Hao’nun yaptığı tıbbi haplarla ve Ahşap-tip toteminin iyileştirme gücüyle aylardır yapılan tedaviye rağmen adamın temeli hasar görmüştü. Ölüm zamanının yakın olduğunu biliyordu. Altmış yıllık döngünün yarısı kadar ömrü vardı.



Ama hiçbir pişmanlığı yoktu. Altmış yıllık döngünün yarısı, onun Karga Mabudu Kabilesinin Siyah Topraklara girişini görmesi için yeterli olacaktı. Hatta oraya girdikten sonra kabileyle bir müddet daha vakit geçirebilirdi.



Onun için bu yeterliydi. Birkaç aylık seyahat boyunca hiç gelişim pratiği yapmamış, aksine sıradan bir insan gibi yaşamıştı. Uyuyordu ve bazen yıllardır hiç tecrübe etmediği bir şey olan rüya görüyordu. Rüyasında kendisini, yıllardır dövüştüğü ve arkasından iş çevirdiği diğer Büyükbabaları görmüştü. Rüyasında gülümsüyorlardı ve artık yanlarına gelmesini, onu beklediklerini söylüyorlardı.



Onlar bir ömür boyu beraber savaşmışlardı, ama şimdi geriye sadece o kalmıştı. Rüyalarından uyandığında yalnız ve tek başına hissediyordu.



Bu dağları geçtikten sonra...” diye devam etti düşük bir tonla. “Batı Çölünün merkez bölgesine girmiş olacağız. Şu an, muhtemelen burada en büyük gelişimci grupları toplanmış olmalı.” Bunun ardından birkaç kez öksürdü.



Ruh Taşı stoğumuz yeterli.” diye devam etti. “Ne yazık ki, Beş Zehir Kabilesinin bu uçan aracı muhtemelen uzun bir süre böyle devam edemeyecek. Daha önce aşırı yükleme yapıldığı için hasar görmüş. Korkarım ki yarım yıldan fazla dayanamayacak. Bunun ardından çalışmayı durduracak.” Büyükbaba endişeyle kaşlarını çattı.



Meng Hao başını aşağı yukarı salladı ama cevap vermedi. Uçan engerek hazinesi Mürekkep Qilin Dağlarından geçtikten sonra Meng Hao’nun gözlerinin önüne engin bir tablo serildi. Burası devasa bir düzlüktü ve kuzeydeki bölgelerden tamamen farklıydı.



Mor Yağmur buraya da düşüyordu ama Mor Yağmurun daha bütün bitkileri yok etmediği alanlarda yeşillikler görünüyordu.



Güneye doğru yol aldıkça daha önce sönmüş olan ruhsal enerji de aniden kıvılcımlanmaya başlamıştı. Bu durum Karga Mabudu Kabile üyelerinin aniden canlanmasına neden olmuştu.



Meng Hao kaşlarını çattı. Merkez bölgesinde ruhsal enerji hala tam olarak kesilmediği ve bütün canlılar hala yok olmadığı için burada çok fazla kabile olacaktı.



Artık buraya geldik, daha dikkatli olmalıyız.” dedi. Bununla birlikte uçan engereği göndererek kabilenin dinlenebileceği ve yeniden örgütlenebileceği bir yer aramaya başladı.



Aynı sırada elini sallayarak büyük bir siyah karga sürüsünün ortaya çıkmasına ve güney, doğu ve batıya gitmelerine neden oldu. Kargalar havada hızla uçarak ortadan kayboldular.



Zaman geçti. Yarım ay sonra hala yerel gelişimcilere rastlamamışlardı. Yine de Karga Mabudu Kabilesi temkinliydi, sürekli dört bir yanı kolaçan ediyorlardı.



Bir öğlen vakti, Meng Hao bacaklarını çaprazlamış otururken gökyüzünde siyah bir ışık ışını belirdi. Doğrudan uçan büyülü hazineye yaklaştı ve ardından siyah bir karga şeklinde Meng Hao’nun önünde belirdi. Meng Hao’nun önünde havada dururken sessizce çağrılar yaydı.



Meng Hao kargaya baktı ve ardından gözleri parlamaya başladı. Bir an sonra elini kaldırdı. Karga avucuna kondu ve ardından ortadan kayboldu.



Yarım ay daha geride kaldı. Meng Hao’nun çevreye göndermiş olduğu siyah kargalar raporlarını getirmeye devam ettiler.



Meng Hao aynı zamanda çevredeki bölgeleri kargaların gözleri yoluyla da görebiliyordu. Onların vücutlarını kullanarak özellikle Ruhsal Duyu menzilini artırabiliyordu.



Günler sonra kargaların hepsi geri döndüklerinde Meng Hao artık bölgeyi avucunun içi gibi öğrenmişti.



Elini sallayarak önünde bir harita şeklinde bir ekranın belirmesine neden oldu. “Bölgede yedi kabile var, hepsi de orta boyutlu kabileler. En küçükleri binlerce, en büyükleri ise 20,000 kişiye sahip…



Büyükbaba ve diğer Gelişen Ruh Gelişimcileri Meng Hao’nun etrafında oturuyorlardı. İlgiyle haritaya bakıyorlardı.



Şu an, şu ikisi bize en yakın olanlar.” diye devam etti. “Onlar da hiç şüphesiz Şeytan Ruhundan haberdarlar. Fakat merkez bölgesine kadar göç etmeyi başarabilmiş kabileler birçok zorluğun üstesinden gelen gruplar olmalı. Aptalca bir hareket yapmayacaklardır ve kesinlikle bizi gözleyeceklerdir.



Son günlerde...” diye devam etti sakince. “O iki kabilenin Totemik Kutsal Antiklerinden geldiğini farz ettiğim en az iki tane Kutsal Duyu dalgası hissettim.” Etrafındaki gelişimciler hiçbir şey söylemediler.



Bu haritada benim en çok ilgimi çeken şey burası.” dedi Meng Hao haritada bir noktayı göstererek. Uçarak yaklaşık iki haftalık mesafedeydi, Meng Hao orayı daire içine almıştı.



Burası oldukça garip görünüyor ve yedi ya da sekiz kabile tarafından tutulmuş durumda. Şeytansılarım ile yaptığım gözlemlere dayanarak, orada bir ticaret mevkisi inşa edilmiş gibi görünüyor.” Kaşlarını çattı.



Onlar bir birlik şekillendirmiş olmalılar!” dedi Gelişen Ruh uzmanlarından biri. O, orta yaşlı bir adamdı, orijinal Karga Mabudu Kabilesi üyesi değildi, sonradan katılanlardan biriydi.



Kıyamet sebebiyle...” diye devam etti. “Ve Mor Yağmurun şiddetlenmesi yüzünden bazı kabileler birbirleriyle savaşmak yerine birlik olmayı seçmiş olmalılar. Böyle birliklerin üyeleri daha güçlü ve hayatta kalma şansları daha yüksek olacaktır.



Yüce Kutsal Antiğin bahsettiği grup kesinlikle böyle bir birlik olmalı. Ticaret mevkisi ise… Açıklaması gayet basit görünüyor. Geçmişte merkez bölgesinin o bölgesinden geçmiştim. O bölgedeki kabileler seyyar ticaret mevkileri yaratma eğilimindeler. Aslında bazı kabileler sadece böyle ticaret mevkilerinden oluşuyor.



Kıdemli Sun haklı.” dedi Karga Kasvet Kabilesi Büyük Kıdemlisi. “Bunu ben de duymuştum. Bu kabileler bir birlik oluşturduktan sonra kaynak ticareti için bir ticaret mevkisi inşa ettiler. Hepsinin farklı istekleri ve ihtiyaçları var, ama hep birlikte Siyah Topraklara gidebilme konusunda daha eminler.” Büyük Kıdemli çoktan totem dövmesini değiştirmişti. Şu an Meng Hao’nun Ahşap-tip totemine sahipti. Bu durum onun gelişim merkezinin tekrar Erken Gelişen Ruh aşamasına sıçramasına neden olmuştu.



Mantıken konuşmak gerekirse...” dedi Kıdemli Sun, “Böyle bir birlik tarafından yaratılan bir ticaret mevkisi olduğu yerde çok fazla kalmayacaktır. Yollarına devam edecekler, giderek güçlenecekler ve sürekli karşılaştıkları kabilelerle iş yapacaklar.”



Orası kesinlikle bizim gitmemiz gereken bir yer. Oradan uzun menzilli uçan büyülü hazine satın alabiliriz. Hatta göç sırasında işimize yarayacak başka eşyalara da sahip olabilirler.



Duyduğuma göre bazı büyük kabilelerin ticaret mevkilerinden, yok olmuş kabilelerin Kutsal Antiklerini bile satın alabiliyormuşsun…



Ana soru şu, biz bu birlikle ticaret mi yapacağız, yoksa onları soyacak mıyız!?” Onun bu sözleri herkesin gözlerinin parlamasına neden oldu ve ardından karar bekler gibi gözlerini Meng Hao’ya çevirdiler.



Meng Hao bir süre sessiz kaldıktan sonra sakince konuşmaya başladı: “Eğer birlik bizimle ticaret yapmayı tercih ederse biz de öyle yaparız. Eğer bizle savaşmak isterlerse de onlara istediklerini veririz!












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr