Bölüm 483

avatar
7183 14

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 483


Bölüm 483: Ölümü Mühürleyeceğim!



Öldürün onları!



Binden fazla Karga Mabudu Özel Kabile üyelerinin gözleri kıpkırmızı oldu. Eskiden Karga Asker Kabilesi Büyükbabası olan, şimdiki Karga Mabudu Kabilesinin Büyükbabası ve Wu Chen, Wu Ling ve diğer kanlı bir savaş geçirmiş olan üyeler hep bir ağızdan öfkeyle kükrediler.



Gözleri öldürme arzusuyla yanarken geçmişten gelen düşmanlıkları ortaya çıktı. İleri doğru fırladılar ve totemleri büyülü bir şekilde somutlaştı. Hemen gümbürtüler havayı doldurdu.



Onların arkasından diğer binlerce Karga Mabudu Kabile üyeleri savaşa girmek için fırladılar.



Karga Mabudu Kabilesi üyeleri iki yıldır çok fazla savaş geçirmiş ve tecrübe etmişlerdi. En başta oldukça küçük ve zayıflardı. Zamanla güçlenmişler ve şöhretlerini artırmışlardı. Karga Mabudu Kabilesinin yalnızca fiziksel gücü yükselmemiş aynı zamanda kalpleri de güçlenmişti!



Karga Mabudu Kabilesine teslim olan ve Meng Hao’ya biat edenler yalnızca elde ettikleri totemler sayesinde gelişim merkezi güçlenmesi yaşamamışlar, aynı zamanda Meng Hao’nun tıbbi haplarından yararlanmışlardı. Bu durum onların Karga Mabudu Kabilesine sadakatlerini güçlendirmişti.



En önemlisi kabileye katıldıktan sonra umut kazanmışlardı. Bu özellikle eski kabileleri artık yok olmuş kişiler için geçerliydi. Şu an Karga Mabudu Kabilesi onların tek umuduydu.



Karga Mabudu Kabilesinin Siyah Topraklara ulaşacağı günü iple çekiyorlardı. Yıllar içinde kazanılan savaşlar umutlarını inanılmaz derecede güçlendirmişti.



Göz açıp kapayana kadar savaş başladı… Karga Mabudu Kabilesi en ufak bir geri çekilme belirtisi göstermedi. Beş Zehir Kabilesi yaklaşırken Karga Mabudu Kabilesi on bin kişi ve 80,000 şeytansıyla beraber anında savaşa girişmişlerdi. O anda artık katliam başlamıştı!



Hiçbir konuşma yaşanmadı. İki kabile arasında uzun süreli bir düşmanlık vardı. Aralarındaki düşmanlık Mor Yağmur Kıyametinin başlamasıyla sekteye uğramıştı.



Eğer o zamanki savaş yaşanmasaydı Karga Mabudu Kabilesi düşüşe geçmeyecek ve çoktan kuzey bölgesinden göç etmeye başlamış olacaktı. Beş Zehir Kabilesi tarafındaysa o savaş yüzünden Akrep Dalı ayrılmış ve Kutsal Antiklerinden iki tanesi eksilmişti!



Beş Zehirden iki tanesi gitmişti. Beş Zehir Kabilesi için bu ağır bir darbe olmuştu. Eğer başka zaman olsa bu büyük bir problem olmayacaktı, ama bu kritik anda, Mor Yağmur gelmişken Beş Zehir Kabilesi göç etmek zorunda kalmıştı. Toplam güç seviyeleri düşmüş ve göç sırasında karmaşık olaylar yaşamak zorunda kalmışlardı.



Bu yüzden Beş Zehir Kabilesinin onlara karşı besledikleri düşmanlık çok güçlenmişti.



Sarsıcı patlamalar havayı doldurdu. Savaşın başında ağır zayiatlar hemen kendini göstermeye başlamıştı. Hatta Karga Mabudu Kabilesinden kendini patlatmayı tercih eden üyeler vardı ve bu durum Beş Zehir Kabilesine yıllar önceki çılgınlığı anımsatmıştı.



Fakat Beş Zehir Kabilesi de çılgınca savaşıyordu. Yıllar önceki savaş bir istilaydı, ama bu savaş hayatta kalma meselesiydi. Beş Zehir Kabilesinde de kendini patlatmayı seçenler çıkıyordu.



Karga Mabudu Kabilesinde yedi tane Gelişen Ruh Gelişimcisi varken karşıda ondan fazla sayıda Papaz vardı. Fakat, Karga Mabudu Kabilesinin avantajı gelişimci sayısından değil şeytansılardan geliyordu.



80,000 tane güçlü şeytansıya sahiplerdi. Hatta sürünün içinde Gelişen Ruh Gelişimcilerine denk seviyede şeytansılar bile vardı. O sırada iki tarafta nispeten birbirlerine denklerdi.



Karga Mabudu Kabilesi Büyükbabası Beş Zehir Kabilesinin Baş Papazıyla yüzleşiyordu. Onların savaşı yeri göğü sarsan cinstendi. Büyükbaba aslında gelişim merkezi anlamında ona rakip olamazdı. Fakat, çoktan gelişim merkezini ve hayat kuvvetini yakmayı tercih etmiş ve geçici olarak güç seviyesini yükseltmişti. Sadece bu yolla Baş Papaza karşı koyabilirdi.



Aslında amaçladığı şey Baş Papazı oyalamak ve onun başkalarına saldırmasına engel olmaktı.



Beş Zehir Kabilesinin Kutsal Antiklerinden Örümcek ve Akrep eksikti. Fakat sahip oldukları Engerek, Kurbağa ve Kırkayak patlayıcı bir baskı yayıyorlardı.



Kıyametten önce onların varlığı büyüleyiciydi. Fakat yıllardır yağan Mor Yağmur ve Karga Mabudu Kabilesinin yıllar önceki totemik mühründen dolayı öncekine göre daha zayıflardı.



Şu an, onların güç seviyeleri Gelişen Ruh aşamasının üzerindeydi ve son derece güçlülerdi. Onların karşısına çıkanlar Yabancı Canavar, Papağan ve Et Peltesiydi. Savaşın başında hem en iyi savaşçılar anlamında, hem de sıradan kabile üyeleri anlamında Karga Mabudu Kabilesi biraz daha zayıf görünüyordu. Ezildikleri söylenemese de oldukça birbirlerine yakın sayılırlardı. Neyse ki Meng Hao’nun 80,000 şeytansısı oradaydı ve direnmelerini sağlıyorlardı.



Fakat, bu durumu sadece kısa bir süreliğine sürdürebilecekleri çok belliydi!



Savaş alanının ortasında hiç kimsenin giremediği garip bir alan vardı. Yaklaşık üç yüz metre büyüklüğündeki alan bomboştu.



Bu alanın tam ortasında devasa, dalgalı bir kan küresi vardı. Ondan gürleme sesleri yayılıyordu, sanki içinde birisi dışarı çıkmak için mücadele ediyor gibiydi.



Bu kan küresi Ji Klanı kanından şekillenmişti. Öd Ağacının gücü sayesinde şekli buna dönüşmüştü. Meng Hao’yu umarsızca öldürmeye çalışmak yerine şu an onu içine almış bir mühür gibi hareket ediyordu.



Öldürün onları!” diye kükredi Karga Mabudu Kabile üyeleri.



Bastırın! Kutsal Antik kesinlikle dışarı çıkmayı başaracak!” Karga Mabudu Kabile üyeleri için Kutsal Antikleri olan Meng Hao tıpkı bir tanrı gibiydi.



Meng Hao yanlarındayken bütün tehlike ve felaketlerin üstesinden gelebilirlerdi!



Meng Hao’ya karşı sıkı bir inanca sahiplerdi. Gerçekten de dayanmaları gerektiğine inanıyorlardı; Kutsal Antikleri o kan küresinden kurtulacaktı. Kurtulduğu zaman Beş Zehir Kabilesine karşı onları zafere taşıyacaktı!



Beş Zehir Kabilesi Büyükbabasının gözleri pırıldadı. Onun gelişim merkezi Geç Gelişen Ruh aşamasındaydı. Soğuk bir homurdanmaya birlikte savaşa alanına girdi. Her gittiği yere ölümü de beraberinde götürdü. Ona direnmeye çalışan bütün Karga Mabudu Kabile üyeleri patlayarak ölüyordu.



Vücudu bir ışık ışınına dönüşerek doğrudan üç yüz metre genişliğindeki boş alana doğru fırladı. Onu kimse durduramazdı. Yaklaştığında iki eliyle bir büyü hareketi uyguladı ve kan küresine doğru gürleyen bir saldırı gönderdi.



Bu özel bir teknikti, kan küresinin içinden geçebilen bir kutsal beceriydi. Amacı Meng Hao’yu öldürmek ve Şeytan Ruhunu almaktı!



Saniyeler önce…



Gürlemeler yankılandı. Kan renkli kürenin içindeki Meng Hao’nun ifadesi sertti. Etrafında onu bir duvar gibi çevrelemiş dalgalı, kanlı ışığa baktı. Bu onu içine hapsetmiş olan devasa bir mühürdü.



Meng Hao iki eliyle büyü hareketi uygulayarak bir büyülü teknik ve kutsal beceri kullandı ve arka arkaya kan renkli duvara yolladı. Çarpma sesi sağır ediciydi ama kan renkli duvara en ufak bir zarar gelmedi.



Meng Hao’nun o sırada dışarıda neler olduğunu bilmesine imkan yoktu. Buraya mühürlenmeden önce Beş Zehir Kabilesinin yaklaşmakta olduğunu görmüştü. O anda bu savaşın Karga Mabudu Kabilesi için bir felaket olacağını anlamıştı!



Meng Hao endişeli ve kaygılıydı. Burada kısa bir süre hapis kalsa problem olmazdı, ama bu süre uzarsa Karga Mabudu Kabilesinin düşmana karşı direnemeyeceğini biliyordu.



Beş Zehir Kabilesi belli ki her şeyi iyi planlamıştı. Amaçları belliydi; Karga Mabudu Kabilesini yok et ve Şeytan Ruhunu çal. Karga Mabudu Kabilesi son iki yıldır hiç böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalmamıştı.



Meng Hao kaşları çatık bir şekilde düşünürken kan renkli duvar aniden daraldı ve biraz sonra dışarı doğru genişledi. Bu kasılma ve genişleme periyodunda aniden duvardan üç tane iplik girdi. Onlar girdikleri anda devasa Engerek, Kırkayak ve Kurbağaya dönüştüler. Beş zehirden üç tanesi büyülü bir şekilde ortaya çıkmıştı. Aniden keskin tiz çığlıklar attılar ve Meng Hao’ya doğru fırladılar.



Bu yaratıkların her birinin vücudunda yaşlı bir adam görüntüsü görünüyordu.



Bu yaşlı adam kan renkli mührün dışında duran Beş Zehir Kabilesi Büyükbabasından başkası değildi.



Meng Hao’nun gözleri pırıldadı ve elini salladı. Bir anda gelişim merkezi dört elementin gücüyle patladı. Vahşi, şiddetli bir rüzgar peyda olarak üç zehre doğru esti. Engerek anında parçalanarak yok oldu.



Meng Hao soğukça homurdandı. İleri doğru hayalet gibi fırlarken vücudundan çatırdama sesleri geldi. Yumruğunu indirdi ve Kurbağa acınası çığlıklar eşliğinde paramparça oldu.



Aynı sırada Kırkayağın vücudu bükülerek yıldırım gibi Meng Hao’ya fırladı. Meng Hao’nun gözleri titreşirken bir ağız dolusu Alkol Qi’si tükürdü.



Alkol Qi’si bir sis gibi anında kırkayağı sardı. Kırkayağın vücudu çürümeye başladı ve feryatlar koparttı. Bu noktada Meng Hao’nun alnında siyah bir ay izi belirdi.



Habis büyüyü kullanmasıyla ay titreşti ve kırkayağın vücuduna damgalandı, onu kullanarak onun şu anda bağlı olduğu Büyükbabaya saldırı gerçekleştirdi. Siyah ay Ruhsal Duyu saldırısı hızla ileri doğru kaynadı.



Biraz önce kan renkli mührün dışında iki eliyle büyü hareketi uygulayan Büyükbabanın yüzü vahşi bir ifade ve öldürme arzusuyla doluydu. Fakat Engereğin öldürülmesiyle birlikte aniden yüzü titreşmişti!



Hiç düşünmeden biraz geriledi. Daha bir kaç adım atmıştı ki ifadesi aniden şaşkınlıkla doldu. O sırada Meng Hao’nun yumruğu Kurbağayla buluşmuş ve onu patlatmıştı.



Daha sonra gözleri kocaman açıldı.



Bu iyi değil!” Hiç tereddüt etmeden geri çekilmeye başladı. Elini hareket ettirerek Kırkayak ile arasındaki büyülü bağlantıyı kesmeyi amaçladı. Daha hareketini tamamlayamadan önce aniden alnında siyah bir ay görüntüsü belirdi.



Mühür alnında belirdiği anda Büyükbaba şiddetli, patlayıcı bir acıyla doldu. Sanki görünmez bir bıçak onun Algı Denizine saplanıyordu. Ağzından kanlar saçıldı ve hayret dolu bir yüzle geriye doğru sendeledi. Anında Kırkayak ile arasındaki bağlantıyı koparttı.



Bağlantı koptuktan sonra Büyükbaba bir ağız dolusu daha kan tükürdü. Yüzü solgundu ve şiddetli bir şok ile doluydu.



Onun gelişim merkezi çok güçlü!” diye düşündü. O anda gözlerinden şiddetli bir vahşilik yayıldı.



Göksel Kana onu öldüremezse mühürlemesini söylemem akıllıca bir hareketti. Eğer şu an mühürlü olmasaydı, savaşı kazanmak için çok ağır bir bedel ödeyebilirdik!



O kesinlikle mühürden çıkmamalı! Şeytan Ruhu büyük ihtimalle onda; bu nedenle, Karga Mabudu Kabilesini katlederken onu mühür altında tutmalıyız. Ardından kabile olarak bütün gücümüzü kullanarak onun vücudunu ve ruhunu yok edeceğiz!” Büyükbabanın dudaklarında vahşice bir gülümseme kıvrıldı. Artık kan renkli mührün içine herhangi bir saldırı gerçekleştirmedi. Bunun yerine orijinal mührün üzerine başka mühürlerde eklemeye başladı, Meng Hao’yu içeride tutma konusunda oldukça kararlıydı.











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr