Bölüm 471

avatar
7048 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 471


Bölüm 471: Ayaz Toprak Şeytan İmparatoru



Adamın sesi boşluktan yankılanarak gelen milyonlarca Köprü Kölesine çarptı. Fakat bu ses onları incitmek yerine onlardan sekerek sayısız yankıya dönüştü. Sanki milyonlarca ses Han Shan’a cevap vermiş gibiydi.



Konuşma tarzı sayesinde adamın aurası “korkunç” kelimesiyle bile tarif edilemeyecek bir şekilde patladı. En büyük kahramanlar bile şu anki olanların sadece yarısını yapabilirdi!



Han Shan’ı ve onun tek cümlesinin sonucunu görünce Meng Hao’nun zihni allak bullak oldu. O da Köprü Kölelerinin kendilerini Han Shan’ın gücüne karşı savunamaya muktedir olmadıklarını gördü. Doğrusu… Han Shan onları incitmek istememişti.



Ya da onları yanlışlıkla yaralamaktan korkmuş olabileceği de söylenebilirdi!



Yanlışlıkla aradığı kişiyi incitmekten korkmuştu!



Meng Hao adamla ilk karşılaştıkları zamanı ve Köprü Kölelerine bakarken takındığı ifadeyi düşündü. Bu birisini arıyormuş gibi bir ifadeydi, kederli bir bakıştı; görünüşe göre hayatındaki tek kadını arıyordu.



O Xue’er isimli bir kadındı, onun karısı.



Onun yalnızlıkla dolu arayışı üç bin yıl sürmüştü…



Han Shan’ın eli sesinin yankılanmasıyla aynı anda havaya kalktı. Gözlerinde sert bir parıltı ortaya çıkarken aniden dağa doğru bir kesme hareketi yaptı. Bir anda Alkol Qi’si kükredi.



Meng Hao da Dans Eden Kılıç Qi’sine sahipti ama Han Shan’ın kullandığı miktarla karşılaştırıldığında parlak bir ayın altındaki ateş böceğine benziyordu!



Alkol Qi’si yayılarak gök ve yeri doldurdu. İçinde, hepsi de Han Shan’ı andıran figürler görülüyordu. Qi ile birlikte çok sayıda figür ortaya çıkmaya devam ederek en sonunda figürlerin sayısı yüz bine ulaştı!



Han Shan’ın bu yüz bin figürünün hepsi de Alkol Qi’si tükürmeye başladı. Bununla birlikte kabataslak bir görüntü şekillenmeye başladı.



Bu kabataslak görüntü bir dünyanın tasviriydi. Bu, gökyüzü, toprak ve yaşayan insanlarla birlikte tam bir dünyaydı. Her şey gerçekçiydi, sanki bu dünya Han Shan’a aitmiş gibiydi.



Aniden han Shan’ın elinde azur bir kılıç belirdi. Kılıç bir kesme hareketiyle beraber yayılarak azur bir Ejderhaya dönüşen muhteşem bir Kılıç Qi’si ortaya çıkarttı. Ejderhanın kükremesi boşluğu yırttı ve Alkol Qi’sini toplamaya, Han Shan’ın dünyasını özümsemeye başladı. Ardından hızla dağın tepesindeki saraya doğru fırladı.



O hareket ederken ölümcül dalgalar yayıldı. Ejderha gücüne odaklanmıştı ve bu güç normal Gelişimcilerin kutsal becerilerinin çok ötesinde bir şeydi.



Azur Ejderha göz açıp kapayıncaya kadar kükreyerek boşlukta her şeyi parçalayarak ilerledi. Aynı zamanda…



Sarayın içinden soğuk bir homurtu sesi geldi. Ses yankılandığı anda boşluğun soğuğu korkunç bir seviyeye yükseldi.



Azur Ejderha havada duraksadı, vücudu bembeyaz olmuştu. Sadece bir nefeslik sürede buzdan bir heykele dönüştü.



Daha sonra boşluk beyaz katmanlarla dolmaya başladı. Bu beyazlık hiçlikten doğan ayazdı. Ayaz biçimsiz bir kütle halinde toplanmaya başlayarak boşluğun içinde yayıldı. Bu kütle boşluğun içinde göz alabildiğince uzanarak boşlukta devasa bir toprak kütlesi yarattı.



Ayaz topraktan bir kara kütlesi!



Ayaz toprak kara kütlesi buz değildi, bir toprak çeşidi olduğunu söylemek daha doğru olurdu. İçinde yoğun bir Ölümsüz Qi’si vardı ve bu Göksel Topraktan kat kat daha fazlaydı.



Ayaz Toprak Şeytan İmparatoru!” dedi Zhixiang boğuk bir sesle, yüzü şok ve inanamazlıkla doluydu. Hemen Ölümsüzlük Köprü Taşını çıkartarak onu kırdı.



Fakat bunun üzerine yüzü hemen düştü. Ölümsüzlük Köprü Taşının gücü ortaya çıkmamıştı.



Zhixiang’ın yüzündeki kan adeta çekilmişti.



Ayaz Toprak Şeytan İmparatoru yaşıyor olamaz! Ata Ji le yapılan savaşta ölmemiş miydi!?!?



Onun cesedi alındı ve dört büyük gezegenden biri olan Güney Gök Gezegeninde Ölümsüzlük Armağan Kürsüsüne dönüştürüldü! Onun Ölümsüz Mabudu parçalandı ve Ji Klanının Dokuz Hazinesinden biri olan Ayaz Lambasına arıtıldı!



Onun bütün öğrencileri ve tüm soyu Ji Klanı tarafından alındı ve Ji Klanının ana kapısından akan ve asla donmayan Soğuk Nehre arıtıldı!



Zhixiang bu kelimeleri mırıldanırken yüzü giderek doluyordu. Onun kelimeleri yumuşak olsalar da Qilin canavarının sisten vücudunun içinde süzülerek nispeten ona yakın bir yerde olan Meng Hao’ya ulaştı.



Aynı zamanda sarayın içinden bir ses yankılandı. Bununla birlikte ayaz toprak kara kütlesi sallandı ve çevredeki Köprü Kölelerinin yüzleri artık hayal kırıklığıyla dolu değildi. Bunun yerine vahşilikle parlıyordu. Hepsinin de gözleri kızardı ve çılgınca öldürme arzusu yaymaya başladılar.



Soğuk bir ses duyuldu: “Benim Ölümsüz Şeytan dünyama girdikten sonra hayat ve ölüm artık Göklerin elinde olmayacak. Sonsuz bir hayata sahip olduğun sürece kaderin ne anlamı var?” Konuşmayı bitirdiğinde hafif bir iç geçirdi.



Daha sonra bölgedeki Köprü Kölesi kitleleri Han Shan’a doğru hücuma geçtiler. Meng Hao ile Zhixiang’ın içinde bulunduğu Qilin canavarı kükredi ve diğer benzer canavarlarla birlikte Han Shan’a doğru saldırıya geçtiler.



Han Shan hüzünle dolu soğuk ve acı bir kahkaha attı. Kahkaha giderek güçlendi ve en sonunda gök ve yerde duyulan tek ses halini aldı.



Göksel Şeytan dünyasına gir ve bütün ölümlü kaderinden kurtul… Benim böyle bir inancım yok!” Han Shan sürahisini kaldırarak içkisinden içti, ardından döndü ve dağa doğru fırladı. Bununla birlikte başka bir kesme hareketi daha yaptı.



Onun elinin hareketi her şeyin sarsılmasına neden oldu. Karşısında devasa bir yarık açıldıktan sonra bir kılıç aurasına dönüşerek dağın tepesine doğru fırladı. Kılıç aurası yaklaşırken şekilsiz bir şeyden şekle sahip bir şeye dönüştü. Fakat hemen beyazlaştı ve tıpkı azur Ejderha gibi paramparça oldu.



O anda milyonlarca Köprü Kölesi Han Shan’a yaklaşıyordu. Han Shan kıpkırmızı gözlerle yüzünü onlara döndü. Kolunu sallayarak bir Alkol Rüzgarı patlamasının onlara doğru esmesine neden oldu.



Sizi incitmek istemiyorum. Sadece karımı getirin… Beni zorlamayın!” Adam döndü ve daha fazla prizmatik Kılıç Qi’si şeritleri gönderdi. Bir anda dokuz kılıç ortaya çıktı.



İlk Kılıç Qi’si şeridi üç bin metre uzunluğundaydı!



İkincisi ise otuz bin metreydi!



Dokuzuncu kılıç ortaya çıktığında sonsuz Kılıç Qi’si tüm boşluk dünyasını kaplamıştı. Bu dokuz Kılıç Qi’si şeritleri daha sonra birleştiler ve dağa doğru ilerleyen devasa bir azur Kılıç Ruhuna dönüştüler.



Kılıç Ruhu yaklaşırken beyazlamaya başladı. Yaklaştıkça çatırdama sesleri duyuluyordu. Kılıç sönmeye başladı, yüzeyinde ayaz ortaya çıkarken çatladı ve yerle bir oldu. Bu yok edilmiş olan sekiz Kılıç Qi’si şeridinden yalnızca geriye bir tane kalmıştı. Geriye kalan bir tanesi saraya doğru ilerledi.



Gürleme sesleri gökyüzünü doldurdu. Her şey sallandı ve sarayın bükülmesiyle beraber derinliklerinden antik bir el ortaya çıktı. Elin işaret parmağı ileri doğru yöneldi ve Kılıç Qi’si yerle bir oldu.



Han Shan biraz kan tükürdü. Saraya doğru yüzünde vahşi bir ifadeyle bakarak kükredi: “Getir onu!!



Meng Hao’nun başı dönüyordu ve nefesi kesilmişti. Bu sahneyi yüzünde boş bir ifadeyle izliyordu. Burada olup bitenler Altın Çekirdek aşamasındaki bir gelişimcinin idrak seviyesinin çok üstündeydi.



Zhixiang bile kışta kalmış ağustos böceği gibi temkinli ve ciddiydi. O neler olduğunu anlamıştı, ama bu onun daha da korkuyla dolmasına neden olmuştu. “Kılıç Ölümsüzü Han Shan, Dokuzuncu Dağda son birkaç bin yılda yükselen yeni bir görkemli güç… Ve o yaşlı adam… O… O Tarikatın atasal tapınağında asılı duran görüntüye benziyor. O tıpkı Ayaz Toprak Şeytan İmparatoruna benziyor…



O Kılıç Qi’sini parçalayan yaşlı bir adamdı. Şu an üzerinde beyaz bir cübbe ve yüce bir varlık edasıyla sarayın dışında duruyordu. İfadesi soğuktu ve gözlerinde gizemli bir ateş yanıyordu. Sakin bakışları Han Shan’ın üzerindeydi.



Sana tek bir şans vereceğim. Eğer yüz nefeslik sürede bütün Köprü Kölelerini öldürebilirsen karın seni görmek için ortaya çıkacak. Dahası, karının dağın dışındaki Köprü Kölelerinin arasında olmadığını garanti edebilirim.



Han Shan yaşlı adam baktı. Tam o sırada bütün Köprü Kölelerinin gözleri kıpkırmızı olmuş ve yüzleri çılgınlıkla dolmuştu. Han Shan’ı canlı canlı yemek istiyor gibiydiler. Ayrıca tam o sırada ilk Köprü Kölesi ona ulaşmıştı.



Defol!!” diye bağırdı Han Shan, öldürme arzusu göklere ulaşmıştı. Elindeki kılıcı savurmasıyla prizmatik bir Kılıç Qi’siyle beraber kaynayan Alkol Qi’si ortaya çıktı. Kılıç Qi’si geçtiği her yerde binlerce Köprü Kölesini patlattı.



Öldürme arzusu patlayan Han Shan adeta deliye dönmüştü. Onun suçu ve üç bin yıllık eziyeti bu çılgınlıkla birlikte patlamıştı adeta. Köprü Kölelerine doğru fırladı.



Bu sırada yaşlı adamın yanında bir oğlan ortaya çıktı. Orada durdu ve gülümseyerek sesli bir şekilde saymaya başladı, “Bir, iki, üç…



Gümbürtüler yankılanırken Han Shan’ın katliamı zirve yaptı. Sanki muhakeme yeteneğini tamamen kaybetmiş gibiydi. her gittiği yerde sadece bir adam ve bir kılıç vardı. Çok sayıda Köprü Kölesi katledilmişti.



Kılıç Qi’si yükseldi ve devasa bir pitonu kesti. Sis parçalanarak her yere dağıldı.



Han Shan her ne kadar her şeyini verse de yüz nefeslik sürede milyonlarca Köprü Kölesini öldürmek kolay bir iş değildi. Oğlan otuz yediye kadar saydığı sırada Köprü Kölelerinin hala büyük kısmı duruyordu.



Han Shan kükreyerek sağ elini kaldırdı ve alkol sürahisini eğdi. Alkol dışarı akarak havada çok sayıda uçan kılıca dönüştü. Belli ki bu alkol sürahisi alkol yerine bir kılıç barındırıyordu.



Yüz bin kılıç ortaya çıktı. Her bir kılıcın arkasında Han Shan’a benzeyen figürler vardı. Her biri kılıçlarını kaldırdılar, gözleri çılgınlıkla doluydu. Dağılan yüz bin insan milyonlarca Köprü Kölesini katletmeye başladı.



Kükreme sesleri havayı doldururken çok sayıda Köprü Kölesi öldü. Devasa canavarlar düşerek paramparça oldular. En sonunda Meng Hao’nun içinde bulunduğu dev Qilin canavarı Han Shan’ın bir klonu tarafından öldürüldü. Bu sırada Meng Hao Kılıç Qi’sinin korkunçluğunu bizzat tecrübe etti.



Kılıç Qilini anında ikiye böldü. Bir gümbürtü koptu ve Meng Hao’nun ağzından kanlar sızdı. Meng Hao’nun bakışları altında Kılıç Qi’si yaklaştı. Bir anda savaşma veya mücadele etme gücünü kaybetti. Fakat tam Kılıç Qi’si ona vuracakken bir anda durdu ve ardından Meng Hao’nun etrafından dolandı.



Meng Hao’nun yüzü soluktu. Kılıç Qi’si gitmiş olsa da şu an acı bir soğukla çevrelenmişti. Soğuk onu bir anda sardı ve kendi hareket kabiliyetini kaybetmesine neden oldu. Bunun ardından Ayaz Toprak kara kütlesinin yüzeyine düştü. Bir anda vücudu ayaz ile kaplandı.



Meng Hao’yu bir kriz hissi sardı. Düşünmek için zamanı yoktu; hemen Sönmeyen Alevi yaktı. Ateş-tip toteminin gücünü Ahşap-tip totemiyle güçlendirerek destekledi.



Fakat tam Sönmeyen Alev kükreyerek ortaya çıkacakken kolundaki Toprak-tip totem aniden Ayaz toprağı emmeye başladı!



-----











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr