Bölüm 454

avatar
8118 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 454


Bölüm 454: Dişi Şeytan Zhixiang



Böyle bir şeyi deneyimleyen sadece Meng Hao değildi. Aynı şey diğer kabilelerin katılımcılarına da olmuştu. Karşılarında duran kadın bir gelişimciden ziyade bir kuklaya benziyordu. Köprü ise uçan bir mekiğe dönüşerek onları başka bir konuma taşımıştı.



Kadından gelen en ufak bir hayat kuvveti tespit edilemiyordu. Aslında onun nasıl hareket ettiğini izlersen onun katı olduğunu görebilirdin. O, gerçek bir insandan ziyade bir kukla olmalıydı ve bu da Ölümsüz Yürüyüş Köprüsünün başka bir gizemiydi.



Meng Hao havada ilerlerken etrafında yirmiden fazla figürün belirdiğini gördü.



Bu figürler diğer hak sahibi kabilelerin temsilcileriydi. Fakat inanılmaz bir hızla hareket ettikleri için görünüşleri çok net değildi.



Onlar hava ve bulutların içinde hızla ilerlerken dünya hızla geçip gidiyordu. Hızları inanılmazdı. Kısa süre sonra Meng Hao nefes bile alamayacak hale geldi. Aşağıya baktığında başı dönüyordu. Hızla yollarına devam ederlerken Karga Mabudu Kabilesi artık ufak bir nokta gibi görünmeye başlamıştı.



Kısa süre sonra da artık Batı Çölünün neredeyse yarısı ayaklarının altındaydı!



Böylesine inanılmaz bir hız Meng Hao’nun bir tehlike hissiyle dolmasına neden olmuştu. Eğer Ölümsüzlük Köprü Taşına sıkıca tutunmazsa vücudunun küçük parçalara ayrılacağını hissetmişti.



Bu düşünce aklına girdiği anda yakınındaki figürlerden birinin aniden Ölümsüzlük Köprü Taşıyla temasını kaybettiğini gördü. Aniden bir kan pınarı ortaya çıktı. Çığlık atmaya bile zamanı olmamıştı. Ölüm bir anda gelmişti.



Bu olay Meng Hao’yu derinden etkiledi. Gözlerinde ışıltılı bir parıldamayla birlikte kendi Ölümsüzlük Köprü Taşına daha sıkı tutundu.



Sıcaklık hızla düşüyordu. Soğuk insanın kemiklerine kadar işliyordu; eğer bu insanlar gelişimci olmasalardı bu noktada parmaklarını bile kımıldatmakta zorlanacaklardı.



O anda aşağıdaki manzarayı sadece Meng Hao değil diğer katılımcılar da izliyorlardı. O sırada aşağıda Batı Çölünün yanı sıra Siyah Topraklar ve hatta Güney Diyarı bile görünüyordu. Hatta Samanyolu Denizi bile görüş alanındaydı!



Samanyolu Denizinde çok sayıda ada olsa da Meng Hao’nun bakışları belli bir adanın üzerinde yoğunlaştı. Şu an orası küçük bir nokta halinde görünse de Meng Hao şaşkınlıkla bu adanın güvenilmez Patrik Reliance olduğunu fark etti!



Bakışları titreşerek Güney Diyarına, orada bulunan Mor Felek Tarikatı bölgesine döndü. Tarikatı net bir şekilde göremese de bakışları belli bir alana sabitlenmişti.



Güney Diyarı giderek küçülmeye devam etti. Meng Hao artık Güney Diyarı ve Batı Çölüne ek olarak başka bir kıta daha görüyordu!



Gözlerini oraya diktiği anda kalbi titredi. Neredeyse ona Ölümsüzlük Köprü Taşını sıkıca tutmayı bile unutturacak bir düşünce zihnini doldurdu. Sadece boş boş bakakalmıştı.



Şu an baktığı yer… Doğu Topraklarıydı!



Demek en sonunda… Doğu Topraklarını görebildim...” diye mırıldandı içten içe. Bu onun çocukluğundan beri hayaliydi ve imparatorluk sınavlarına girme nedeniydi. Aslında şu an bile hala hayaliydi.



Doğu Toprakları, Yüce Tang!



O gün kaybolan anne ve babasını düşündü ve mor rüzgar aklına geldi. Ayrıca anne babasının Doğu Toprakları ve Yüce Tang efsaneleri hakkında anlattıkları hikayeleri hatırladı.



Anne, baba… Bir zamanlar bulunduğunuz yer burası mı…?” Meng Hao Doğu Topraklarının giderek küçülmesini ve tüm kıtanın en sonunda küçük bir ark biçimine gelmesini izledi. Tam o sırada aniden vücudu bir gürleme sesiyle doldu ve sanki görünmez bir duvara çarpmış gibi hissetti. Darbenin şiddeti ağzının kanla dolmasına neden olmuştu. Fakat kanı tükürmek yerine tekrar yuttu.



Görüşü bulanıklaşırken etrafındaki her şey belirsizleşti. Ruhsal Duyusunu göndermesi bile imkansızdı. Her şey şiddetle baskılanmıştı. Tek yapabildiği şey Ölümsüzlük Köprü Taşına sıkıca tutunmak ve elini asla gevşetmemekti.



Bu şekilde belirsiz bir zaman periyodunda her şey bulanıklaşmıştı. En sonunda bir gürleme sesi yankılanmaya başladı ve Meng Hao biraz kan tükürdü. Yavaş yavaş bulanıklık yok olmaya başladı. Görüşü normale döndükten sonra Meng Hao’nun tek yapabildiği şey ağzının açık kalmasıydı.



Biraz önce tükürdüğü kan önünde süzülüyordu ve onunla birlikte ilerliyordu.



Etrafı tamamen karanlıkla kaplıydı, sayısız yıldızla bezeli bir karanlık. Yıldız ışıkları göz kamaştırıcıydı ve zifiri karanlığın içinde parlayarak Meng Hao’nun uzakları görmesini sağlıyordu.



Uzaklarda bir köprü gördü!



Harap olmuş bir köprü!



Bu köprünün büyüklüğü akıllara durgunluk verecek cinstendi ve antik bir iradeye sahipti. Sanki sayısız yıllık bir zamanı içinde barındırıyormuş gibiydi. Köprü taştan yapılmıştı ve yıldız ile engin karanlığın içinde uzanıyor, sonunu görmeyi imkansız kılıyordu.



Köprü tam değildi, aksine uzun zamandır sayısız parçaya dağılarak enkaz halini almıştı. Fakat enkaz yığınları dağılmamıştı. Bunun yerine yapının orijinal şeklini korumuşlardı ve uzaktan bakınca köprü sanki sağlammış gibi görünüyordu.



Fakat daha yakına geldikçe çeşitli parçaların arasındaki boşlukları görmek daha kolay olacaktı. Boşluklar küçük gibi görünüyordu ama yaklaşınca aslında çok geniş oldukları ortaya çıkacaktı.



Çeşitli molozların arasındaki boşluklarda sayısız toz parçacıkları dolaşıyordu. Pırıl pırıl parlayarak tüm köprünün ışıldamasını sağlıyorlardı.



Ölümsüz Yürüyüş Köprüsü…” Meng Hao diye içten içe mırıldandı. Köprü yaklaştığında aniden şok edici bir şey görüş alanına girdi.



Yukarıda kukla benzeri kadının etrafında bir anda sekiz tane koyu, bulanık figür belirdi. Ortaya çıkmalarıyla birlikte gelişim merkezleri dalgalanmaya başladı. Bu dalgalar Meng Hao’nun hayal edebileceği herhangi bir şeyin çok üstündeydi ve ona geçen yıllarda göklerden düşen Ölümsüzden aldığı hissiyatı andırmıştı.



Bu sekiz figür Ölümsüzlerdi!



Kadının etrafında ortaya çıkan sekiz Ölümsüz hemen saldırıya geçtiler. Etraflarındaki her şey titrerken tarif edilmesi zor bir yok etme hissiyatıyla dolu kör edici bir ışık ortaya çıktı.



Meng Hao en başta bir gelişimciye benzemeyen katı kadının hareket bile etmeyeceğini düşünmüştü. Fakat tam o anda vücudundan sayısız dalga yayılarak diğer sekiz figürün kutsal becerileriyle çarpıştı. Bir gümbürtü koparken Meng Hao ve elinde taş tutan diğer gelişimciler kan tükürdüler. Birbirlerini net bir şekilde göremeseler de diğerlerinin yaşadığı yaralanma ve şaşkınlığı hissetmeleri mümkün olmuştu.



“O bir kukla değil mi?” diye düşündü Meng Hao şaşkınlıkla. Gümbürtünün kopmasıyla birlikte sert bir rüzgara benzeyen bir şey her yeri süpürüp geçmişti. Meng Hao’nun vücudunun dengesi bozulmuştu ve neredeyse Ölümsüzlük Köprü Taşını tutamayacak duruma gelmişti. Bölgedeki parıltı titreşmeye başladı ve yarı yarıya karardı.



Lanet olsun, lanet olsun…” diye düşündü Meng Hao öfkeyle. Tek yapabildiği buydu; içten içe öfkelenmek ve Ölümsüzlük Köprü Taşına sıkı sıkıya sarılmak.



Gümbürtü sekiz figürün geriye doğru sendelemesine neden olmuştu. Kadın göz açıp kapayıncaya kadar Meng Hao ve diğerleriyle birlikte yola devam ederek uzaklara doğru fırladı. Fakat sekiz figürün geri dönmeleri uzun sürmemişti. Bu sefer vücutları parlak ışıklarla sarılmıştı. Kadına doğru hücum ederken her biri güneş gibiydi.



Kadının ifadesi aniden titreşti. Vücudu ortadan kayboldu, ardından uzaklarda tekrar ortaya çıktığında prizmatik bir ışık ışınına dönüşerek süratle fırladı.



Sekiz figürden biri aniden konuşmaya başladı, sesi soğuktu: “Ölümsüz Şeytan Tarikatından Dişi Şeytan Zhixiang, Genç Efendiyi oyuna getirerek onun değerli hazinesini alabildin. Seni altmış yıllık zaman döngüsü boyunca arayıp durduk ve en sonunda Ölümsüz Yürüyüş Köprüsü kuklası rolü yaptığını fark ettik. Seni küçük üç kağıtçı, bizi daha önce kandırmayı başarmıştın, ama bakalım bu sefer işin içinden nasıl sıyrılacaksın!



Bununla birlikte sekiz figür Meng Hao ve diğerlerini tamamen görmezden gelerek kadının peşinden gittiler.



O peşindekilerden gizlenmek için kukla numarası yapan bir gelişimci miydi? Ölümsüz Şeytan Tarikatı mı? O Tarikat neydi…?” Meng Hao onları izledi, kalbi ve zihni allak bullak olmuştu. Elindeki Ölümsüzlük Köprü Taşı hareket etmeyi kesmemişti. Gelişimci grubunu Ölümsüz Yürüyüş Köprüsüne doğru taşımaya devam etti. Köprüye doğru yaklaşırlarken Meng Hao sahip oldukları hızı anlamakta zorluk çekmişti.



Tam o sırada uzaklardan öfkeli bir kükreme duyuldu. Arkalarında onlara doğru gelen sekiz tane rengarenk ışık vardı. Onların hızını düşününce yetişmeleri çok kısa bir zaman alacaktı.



Meng Hao arkasına baktı ve göz bebekleri büzüldü. “Bu nasıl bir kutsal beceri? Elde ettikleri hızlarla yıldızlar arasında uçabiliyorlar…” Meng Hao’nun bakışları altında sekiz figür tek bir hareketle inanılmaz mesafeler kat edeceklerdi.



Sanki ayaklarının altındaki boşluk daralıyordu.



Daralmak… Daralmak…” diye mırıldandı Meng Hao. Aniden Güney Gök Gezegenini terk ettiği zamanı ve toprağın nasıl daralıyormuş gibi göründüğünü hatırladı. Kendi vücudunun gerçek boyutuna bakılmaksızın sanki tek bir adımla büyük mesafeleri aşıyormuş gibi hissetmişti.



Sekiz figür takibe devam ederken Meng Hao aniden tüm vücudunun titrediğini hissetti. Gürleme sesleri eşliğinde elindeki Ölümsüzlük Köprü Taşından muazzam, görünmez bir kuvvet yayılır gibi oldu ve ardından Meng Hao’yu içine çekti.



Aynı şey diğerlerine de oldu. Güney Gök Gezegeninin Batı Çölünden gelen bütün gelişimciler aniden ortadan kaybolarak gerçek Ölümsüz Yürüyüş Köprüsüne girdiler.



Sekiz Ölümsüz ise vardıklarında boşluktan başka bir şey bulamadılar. Etraflarındaki enkaza baktılar, girmeye cesaret edemediler.



Demek yine kaçmayı başardı. Bu Dişi Şeytanın kurnazlığının sonu yok gibi. Fakat bu sefer fiziksel vücudunu terk etti ve Güney Gökteki karıncalardan birinin vücuduyla ruhunu kaynaştırmak için büyük bir bedel ödedi.



Ölümsüz Yürüyüş Köprüsü uzun zaman önce Ata Ji tarafından yok edildi. Fakat kudretli bir kuvvet onu koruyor ve her bin yılda bir yeniden düzeltiyor. Yıldızlı gökyüzü ona karşı koyamaz ve Ji Ölümsüzleri oraya giremez. İçeri giremeyiz ama en nihayetinde dışarı çıkmak zorunda kalacak. Çıktığında onu burada bekliyor olacağız!” Sekiz Ölümsüz köprüye son bir bakış attıktan sonra dönerek ortadan kayboldular.



-----










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr