Bölüm 5: Refakatçilerin Kellesini Almak

avatar
316 2

Kralların Yolu - Bölüm 5: Refakatçilerin Kellesini Almak



 

Sevinç çığlıkları ve şenlik havası şehre hakim olmuştu. Prensin konuşması sadece iki kelimeden oluşsa da etkisi binlerce kelimeye bedeldi. Sonrası ise sözcü olan Alan’ın kelime seçimine, sloganlarına, hitabetine kalmıştı. 

 

Akşama doğru pankartlar asıldı. Alan’ın konuşma yaparken kullandığı sloganlar evlerin girişinde asılmıştı. Artık bu kelimeler herkesin zihninde yer edecekti.

 

Zephyr çalışma odasında parmaklarını masaya vururken düşünmekteydi. Halkın gözündeki imajını birazcık iyileştirmiş olmasına rağmen gitmesi gereken daha çok yol vardı. Bu sadece güzel bir başlangıç için temel atmaktı.

 

Bir kraliyet muhafızı içeriye girdi.

 

“Majesteleri, Yardımcı Vali Kylo harekete geçti. Emrettiğiniz gibi mektup güvercinini takip etmek için Akdoğanlarımızı görevlendirdik.”

 

“Cevap gelene kadar onu izlemeye devam edin. Elçiler ne durumda?”

 

Dük Delafontaine, Kuzeyin Dükü olarak da bilinirdi, krallığın dört dükünden birisiydi. Twilight Vilayeti’ni de içine alan kuzey bölgesi onun kontrolündeydi. Aynı zamanda Kuzey hizbinin başkanıydı.


2. Prens Arthur’u desteklemekte kararlı olan kişilerin başında yer alıyordu.

 

Bunun birçok sebebi vardı. Bunlardan en önemlisi Arthur’un torunu olmasıydı. Sadece bu düklüğün desteği bile Arthur’u adaylar arasında ilk üçe sokmak için yeterliyken Arthur diğerlerinin desteğini de almıştı.

 

Twilight Vilayeti onun bölgesinde olduğu için başkent dışında ona da rapor vermek zorundalardı. Sadece bir vali olduğu için Zephyr’in yargılama yetkisi yoktu. Son kararı başkent ya da bölge lordu verirdi.

 

Zephyr, düke bir haberci göndermişti ancak haberci dönmeden önce çoktan suçluların kellesini almıştı. Ancak dük olayı inceleyeceğini, bu süreçte ise suçluların Delafon Vilayeti’nde tutulacağını bildiren elçileri göndermişti.

 

Elçiler ise dörtnala ilerleyerek konağa varmışlardı. Delafon Vilayeti nispeten yakın bir bölgeye kurulmuştu. Kestirmeler ve güçlü atlar kullanıldığında yarım gün içinde ulaşılabilirdi.

 

“Atlarıyla birlikte konağa girdiklerine eminsiniz, değil mi?” diye sordu Zephyr, sakin ses tonu insanın içini ürpertiyordu.

 

“Evet, Majesteleri. Kont Alan, Kaptan ve birkaç muhafız da bu olaya şahitlik edebilir.”

 

“Anladım. Onları karşılama salonuna alın. Ayrıca, Kardinal Retz’den haber var mı?”

 

“Kaptan, durumu ciddiye almaktan başka şansları olmadığını iletmemi istedi. Kont Alan’ın söyledikleri yüzünden manevra alanları kalmadı.” diye saygıyla devam etti muhafız, prensin kurnazlığına ve ileri görüşlülüğüne hayran kalmıştı.

 

Konuşma sırasında tam şeffaflıkla belgeler halka açıklanmış ve kilisenin olayla ilgilenmesini istediklerini beyan etmişlerdi. Kilise harekete geçmez ise halkın gözünde değerini kaybedecek ve onlara olan inanç sert bir düşüş yaşayacaktı.

 

“Çıkabilirsin.”

 

Muhafız çıktıktan sonra Zephyr gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı.

 

---

 

Şık giyimli beş elçi bir kahya tarafından karşılama salonuna getirildi. Aslında aralarından sadece birisi gerçek elçiydi ve geri kalanları elçiye refakat eden kişilerdi. Şu anda hepsi öfkeden köpürüyor olmasına rağmen içlerinden biri delirmek üzereydi.


Gerçek elçi yaşadığı aşağılanmayı sindiremezdi.


Bir dükün elçisi olarak el üstünde karşılanmalı, kraliyet fermanı getirmiş baş hadım gibi muamele görmeliydi.

 

Ama üçüncü sınıf insan muamelesi görüyorlardı.

 

Önemsiz bir prens ve vali, dükün temsilcisine nasıl böyle davranabilirdi ki?

 

Sadece dükün iradesini temsil etmekle kalmıyordu, aynı zamanda bir vikontun en küçük oğluydu. Genç yaşta dükün himayesine girecek kadar yetenekliydi. Böyle bir muamele kimse gösteremezdi.

 

Kahya onları odaya soktuktan sonra bir şey söylemeden ayrıldı. Elçiler yarım saat boyunca beklediler. En sonunda, kapı açıldı ve Zehpyr’le Alan içeri girdi. Yanlarında bir muhafız daha vardı.

 

Elçiler onu selamlamadı.

 

“Geç kaldınız.”

 

“…”

 

“Bir özrü hak etmedik mi?”

 

Zephyr bırak özür dilemeyi ağzını bile açmadı. Tekli koltuklardan birisine oturdu ve elini açtı.

 

“Mesajı okuyun,” dedi Alan.

 

Elçi söylendi ama mesajı okumaktan başka seçeneği yoktu. Yanında getirdiği parşömeni çıkardı ve yüksek sesle başladı: Kuzeyin Dükü Ernest Delafontaine, Twilight Valisi 13. Prens Zephyr Juna de Arcania’ya sesleniyor; Mesajı alındı. Bölge Başsavcısı’nın verdiği karar sonucunda kanıtların yetersizliği ve ülkenin dengesiz kuzey bölgesi sebebiyle, suçluların Adalet Bakanlığı tarafından yargılanması kararlaştırılmıştır. Suçlular mesaj alındıktan üç gün sonra gönderilecek olan heyete teslim edilecektir. Kuzeyin Dükü, Ernest Delafontaine.

 

Kısaca diyordu ki; karar vermeye hakkın yok. Senin yerine her şeyi biz halledeceğiz ve her şey bizim kontrolümüz altında olacak. Yapman gereken tek şey itaat etmek ve ‘suçluları’ bize teslim etmek.

 

Bir gözdağıydı bu tabii.

 

Zephyr mesajı dinledikten sonra gözlerini kapattı.

 

 “Muhafız Leo, kraliyet ailesi mensubuna kaba davranan ve Vali konağında at süren birisine ne yapılması gerekir?”

 

Odadaki tek muhafız olan Leo saygıyla, “Kafasının kesilmesi gerekir.” dedi.

 

Bunu duyan elçiler korkudan kaskatı kesildi.

 

“Bekleyin, yapamazsınız! Biz Dük Delefontaine’nin elçileriyiz.”

 

“Anlıyorum.” dedi sakince Zephyr, gözlerini açtı ve konuşan elçinin gözlerine baktı. “Haklısın, Bölge Lordu’nun elçisini öldürmek uygun düşmez.”

 

Elçiler rahat bir nefes verdi.

 

Zephyr’in onları korkutmak için yaptığını bilseler de kalpleri ağzına gelmişti.

 

Zephyr Muhafız Leo’ya döndü.

 

“O yüzden diğerlerini idam edin.”

 

“Evet, Majesteleri.”

 

Aralarında mühür taşıyan tek bir elçi vardı. O da Vikont Reffery’nin en küçük oğlu Carl Reffery’di.

 

Leo yerinden fırladığında, Carl çığlık atmaya fırsat bulamadan kan donduran bir manzaraya şahit oldu.


Dört kelle havaya fırladı.


Kan koltukları yıkadı, korkudan taş kesilen Carl bir süre hareket edemedi. Kılıcın hareket ettiğini bile görememesi Leo’ya derin bir korku duymasına neden oldu. Farkında bile olmadan kellesini alabilirdi o kılıç.  

 

Zephyr olanlar karşısında ifadesini korudu.

 

“Dük Delafontaine’ye ilet. Endişeleri için müteşekkirim ama her şeyi hallettik. Eğer bir itirazınız varsa Kardinal Retz ile görüşebilirsiniz.”

 

Carl’a misafirperver gülümsemesiyle baktı.

 

 “Bay Elçi’yi evindeymiş gibi hissettirin.”

 

Odadan ayrıldıktan sonra refakatçilerin ölümü halka duyuruldu.

 

---

 

Twilight Vilayeti’nde bunlar yaşanırken Roguelin gizli bir görev peşindeydi. 13. Prens’ten aldığı emirler doğrultusunda Yardımcı Vali Kylo’nun hareketlerini izliyor ve durumu değerlendiriyordu. Kylo’nun hayatta kalmasının nedeni onları daha büyük bir ödüle götürecek olmasıydı. Aksi halde o salondan bir parça halde çıkamazdı.

 

‘Oldukça hızlı olmalarına bakılırsa arkasında kesinlikle bir aday var.’

 

Saatler süren takibin ardından Kylo şehir dışında birisiyle buluşmaya gittiğini fark etmişti. Gizli bir yeraltı tüneli ile şehir surlarından bir kilometre öteye, Karasu Denizi’ne giden Kara Irmak’ın yakınlarında bir yere gitmişti.

 

Onu izlerken yakınlardaki çalıların hareket ettiğini hissetti Roguelin. Kafasını çevirdiğinde çalıların içerisinden siyah kıyafetlere bürünmüş bir adamın çıktığını gördü.

 

“Takip edilmediğine eminsin, değil mi?” diye sordu siyah kıyafetli adam.

 

“Evet.” diye yanıt verdi Kylo, cebine soktuğu sağ eline bakarken.


Acısı azalmış olsa da yaranın tamamen kapanmış olması mümkün değildi. Bu yüzden kolunu hareket ettirmek soğuk terler dökmesine, derin nefesler almasına neden oluyordu.

 

Siyah kıyafetli adam, “Casuslarımızdan haber alamadık. Twilight’ta neler oluyor? Prens neden hâlâ hayatta?” diye sordu. Sesi biraz öfkeliydi, adeta hesap soruyordu.

 

“Prens en başından beri numara yapıyordu. Gözlerin üzerinde olmamasını fırsat bildi ve iktidarı tek hamlede ele geçirdi. Tüm yetkilileri öldürdü ve büyük ihtimalle kendi adamlarını yerleştirecek.”

 

“Ne?! Numara mı?”

 

“Evet. En başından beri pusuyu biliyordu ve bilerek buna yakalandı. Kont Santis’in neden prensi bu kadar çok ziyaret ettiğini şimdi anlıyorum. Onu evladı gibi gördüğü için sanmıştım ama yanılmışım, o alçak prens en başından beri bunu planlıyordu.”

 

“Bu sorun teşkil edecek. Twilight’ta kuma gömülmüş çok fazla elmas var. Eğer prens bunları fark etmeye başlarsa dengeler değişecek ve efendimizin önüne bir engel daha çıkacak. Dük Delafontaine buna el atmadı mı? Prensi suçlamak için elinde çok fazla fırsat var. Belki de hapse bile attırabiliriz.”

 

Siyah kıyafetli adamın sesinde heyecan vardı. Kötü bir durum gibi görünse de yanında fırsatı da getirmişti. Eğer bu durumu iyi bir şekilde kullanabilirlerse 13. Prensi suçlayabilir ve belki de işini bitirebilirlerdi.

 

Onun heyecanını gören Kylo başını iki yana salladı.

 

“İmkansız.”

 

Derince bir iç çekti.

 

“Her şey bir anda oldu. Ne olduğunu bile anlamadan karmaşık bir düğümle karşı karşıya kaldım. Bırak Dük Delafontaine’yi, kraliçe bile gelse ona legal yollardan bir şey yapamaz. Elinde çok sağlam kanıtlar var ve çoktan kilise ile anlaştığını düşünebiliriz. Ayrıca elçinin refakatçilerini infaz etti. Elçiler gelmeden bir saat önce yasalarda değişiklik yaptı, konakta at sürmenin cezasını olay yerinde idam olarak değiştirdi." 


Valilerin böyle bir yetkisi vardı. Bir soyluyu öldürmediği sürece, olay yerinde infaz edebilirdi ve bunun için kimseye hesap vermesi gerekmezdi.


Gerçekten son derece utanmaz bir yöntemdi ama politika da böyle değil miydi? Askeri kurallar olsun, saray kuralları olsun hepsi son derece kesin suretle uygulanması gereken kurallardı. 


Sonuçta Vali için konak, Kral için sarayla aynı anlama geliyordu.


"Kısaca bizi parmağında oynattı ve bunun farkına vardığımızda çok geçti.”


Tabii son cümlesini içinden söylemişti. 


Bu olayı en iyi özetleyecek kelime fırtına idi. Güneşli bir günde aniden çıkagelen bir fırtına gibi her şey bir anda başlayıp bir anda bitmişti. Zafer sarhoşu olduğu anda prens bunu fırsat bilmiş, dikkatleri kendinden uzaklaştığı anda harekete geçmiş ve her şeyi tek seferde bitirmişti.

 

“Prens tüm krallık tarafından çöp olarak bilinir. Bir sonraki görevin halkı kullanarak onu yerinden etmek, delilleri yalanlamak ve prensi kötü göstermek olacak. Gerekli dokümanları ve fonu sana sağlayacağız.”

 

“Maalesef bu da işe yaramayacak. En azından bir hafta boyunca prense dokunmayı unutmalısınız. Bu sürede yapılan herhangi bir saldırı, suçlama onu kötüleştirmekten ziyade yerini daha da sağlamlaştıracaktır. Anlaştığı rahipler ‘Tanrı’nın Lütfunu’ aldığını ve ölümden döndüğünü bildirdi. Yani artık Tanrı’nın da korumasına sahip.”

 

Kiliseyi kendini koruması için zorluyordu. Karşılarında böyle güçlü bir düşman varken gölgelerden hareket etmek imkansızdı. Etraf sakinleşene kadar geri planda durmaktan başka şansları yoktu.

 

“Bu piç bunu nasıl başardı?”

 

Siyah kıyafetli adam nefretle iç çekti.

 

“Bu, operasyon başarısız oldu demektir.”

 

Kafasını çevirdi ve tepedeki aya baktı. Bir şeyler mırıldandı ve şansına sövmeye başladı. Siyah kıyafetli adam geri döndüğünde efendisinden işiteceği azarı düşünüyordu.

 

“Biraz paraya ihtiyacım olacak. Öncelikle güneye yerleşmeliyim. Bunu karşılayacağınızı düşünüyorum.” dedi Kylo, mahcup kolmuş gülümsemesiyle yanağını kaşıdı.

 

Biraz utanç vericiydi. Görev de başarısız olmuştu ve her şeyi mahvetmişti ancak zamanı gelince geri dönmeyi, yediği bokları temizlemeyi düşünüyordu.

 

“Pekala, artık sana ihtiyacımız kalmadı zaten.” Siyah kıyafetli adam elini kıyafetinin içine attı ve bir şey çıkardı.

 

Uğuldar.

 

Arkana çeliğinden yapılan hançer kağıt keser gibi Kylo’nun boğazını kesti. Siyah kıyafetli adam hançerinin üzerindeki kanı silkeledi ve etrafına baktı. Kylo’nun tabak gibi açılmış gözlerine bakmadan onu tekmeledi ve metrelerce ötedeki ırmağa uçmasına neden oldu.

 

“Efendim, beni affedin lütfen.”

 

Hançerini kıyafetinin içine koyduğu anda arkasından bir ‘tık’ sesi geldi. Karanlıkla bir olmuş Roguelin arkasını dönme fırsatı vermeden önce adamı yere çaldı.

 

“Sessiz kalma hakkına sahipsin.”

 

Çatırdar.

 

Rahat bir hamleyle çenesini kırdı.

 

“Aynı zamanda hareketsiz kalma hakkına da.”

 

Kütler.

 

Uzuvlarını çıkardı ve tamamıyla hareketsiz hale getirdi.


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44385 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr