Çevirmen: Godctia

Editör: Lord Viole Grace

Yatak odasında, Ning Xueluo hayran bir şekilde makyajına bakıyordu. Zavallı biyolojik ebeveynleri işe yaramaz olsa da en azından ona oldukça iyi bir görünüm vermişlerdi.

"Hanımefendi dışarıda küçük kardeşiniz olduğunu söyleyen bir adam var. Onu içeri almalı mıyız?" Hizmetçi sordu.

"Küçük kardeşim mi?"

"Evet, adının Tang Nuo olduğunu söyledi."

Hizmetçi bunu söylediğinde keskin bir parçalanma sesi duyuldu. Ning Xueluo'nun elindeki cilt bakım şişesi yere düştü ve parçalara ayrıldı.

Hizmetçi korktu. "Hanımefendi, iyi misiniz? Yaralandınız mı?"

Ning Xueluo'nun ifadesi bozuldu. Hızla kalktı ve alt kata bakmak için perdelerini açtı.

Gerçekten de, girişte bir sürü çanta ile duran tuhaf bir genç vardı.

Kahretsin!

Bu serseri neden buraya gelmişti??

Ve tam da böyle hassas bir zamanda!

Sonunda tüm söylentileri bastırmıştı ve Su ailesiyle olan evliliği yakında gerçekleşiyordu. Ona karşı gelmek için mi gelmişti?

Ning Xueluo mutsuz bir şekilde bağırdı, "Tüm yıllar boyunca Ning ailesinde ne yapıyordun? Ne zamandan beri bir kardeşim var?! Bu akraba gibi davranmaya çalışan rastgele bir adam ve bize sülük gibi yapışmaya çalışıyor! Çabuk onu kov! Sana bu küçük şeyleri öğretmem mi gerekiyor?"

"Tamam, tamam, tamam! Şimdi gidiyorum! Lütfen sinirlenmeyin Hanımefendi." Hizmetçi, korkunç bir şekilde azarlandıktan sonra hızla koştu.

...

Bahçenin dışında.

''Git buradan! Seni zavallı işe yaramaz çocuk nereden çıktın!? Ne cüretle leydimizle bağlantı kurmaya cüret edersin!?"

''Ben...''

''Sen ne? Hanımımız seni tanımıyor! Gitmezsen köpekleri dışarı çıkarırız!"

...

Korkunç azarların ve kovalamaların ortasında genç tekrar tekrar Ning Xueluo'nun penceresine bakarken üzülerek ayrıldı.

...

Gri gökyüzünün altında yoğun trafik vardı.

Bu devasa, gelişen şehir manzaralarıyla gözünü kamaştırmıştı ancak bunun tek bir noktası bile ona ait değildi. Onun gibi birine ait değildi.

Gelmemesi gerektiğini biliyordu...

Gerçekten bunu yapmamalıydı...

Ama gerçekten başka yolu yoktu...

Ning Xueluo kapılarını onun yüzüne kapatıp kovalayarak genç adamın tek umudunu da kesmişti.

Aniden, yağmur damlaları gökten düştü ve genç çok geçmeden ıslandı. Hissiz bir şekilde ağır eşyalarını taşırken bir mağazanın içine girdi.

Ning Xi aniden yol kenarında tanıdık bir siluet gördüğünde ve neredeyse bir yanılsama yaşadığını düşündüğünde amaçsız bir şekilde İmparatorluk sokaklarında dolanıyordu.

Tang Nuo?

Xiao Nuo neden İmparatorluk'taydı?

Tiz bir ses çıkartarak Ning Xi mağaza girişine yakın bir yerde durdu.

"Burada durma! İşimi engelliyorsun!" O sırada, dükkan sahibi çocuğu bir dilenci gibi azarlıyordu.

Çocuk üzgün görünüyordu. Yine de, sessizce eşyalarını aldı ve tekrar yağmurda yürümeye başladı.

"Xiao Nuo!"

O sırada kalbine dokunan ve neredeyse onu ağlatan tanıdık bir ses arkadan duyuldu.

Genç, inanamayarak döndüğünde sırtının sertleştiğini hissetti. Karşısındaki kadına şaşkınlıkla baktı, soluk dudakları titriyordu. Konuşmadan önce biraz süre geçti, ''Abla...''

Tang Nuo ve Ning Xi her zaman temas halindeydi. İnternetten sürekli Ning Xi ile ilgili haberleri takip etmişti. Buna rağmen, hala önünde Ning Xi'yi görünce şok olmuştu. Gerçekten çok değişmişti ama gözlerindeki sevgi dolu bakış hala aynıydı...