Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

Telefon kulağında Ning Xi parmaklarını çıtlattı ve ardından "Saat 2 yönündeyiz" dedi.

"Oh... gördüm seni! Ama neden kız yok burada? Neredeler? Küçük Kardeş gözüne ne oldu? İyi misin sen?" Tang Lang ona doğru yürüdü, hala kızları tavlama peşindeydi ve Ning Xinin ona vermek istediği sinyalleri farketmiyordu.

Ning Xi karanlık köşede oturmuştu ve o açıdan Ning Xinin yalnız olduğunu görüyordu. Yanında kimse yoktu.

Ne!?

"Sağında ki şey ne?!" Altın rengi camlı bir adamın elinde şarap kadehiyle yanında olduğunu gördü ve Tang Lang dehşete kapıldı.

Ning Xi zayıf bir sesle, "Gördüğün gibi, Birinci Elit Kardeş." dedi.

"Allah belanı versin, Tang Xi! Kızlar nerede!? Bana ihanet ettin! Bittin sen!" diye bağırdı Tang Lang ve bir kaçış rotası bulmaya çalıştı. 

Ne saf ama

Arkasını dönünce, belinde bir baskı hissetti. Gümüş bir kırbaç dolanmıştı beline ve onu geriye çekiyordu. Yere düştü, soğuk ve uğursuz birisine çarptı.

Tang Lang kurtulmaya çalıştı ama nafileydi. Kafasını çevirdi ve kendini gülmeye zorladı. "Hey, bebeğim, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Böylesine sıcak bir karşılama beklemiyordum, beni utandırıyorsun"

Ning Xi suratını kapadı. 

Ölümün eşiğinde hala flört etmenin peşindeydi!

Tang Ye soğuk ve yavaş biçimde, "Daha sıcak bir şeyim var. Denemek ister misin?" dedi.

Tang Langın bileği kırılmak üzereydi, bu yüzden ağlıyordu. "Daha nazik ol bebeğim! Bileğimi kırarsan kim seninle dövüşecek!? Önümüzde hala uzun bir yol var!"

"Kes sesini!" Tang Ye sertçe kavradı ve bardan çıktılar. Tang Lang arkasındaki Tang Yenin kontrolüyle önden yürüyordu, dışarıdan bakınca samimi iki arkadaş gibiydiler.

Ning Xi kaçmak için bir yol aradı ancak ikisi de aynı anda ona bir şey söylediler.

Tang Ye, "Sana ne dediğimi unuttun mu?" dedi.

Tang Lang "Seni piç, bu gece ölürsem seni asla affetmem!" diye bağırdı.

Ning Xinin nutku tutulmuştu.

Ning Xi usulca onları takip etti ve mırıldandı. "Ne yapabilirim? Tek fark seni ölürken izlemekle ölürken izlememek."

"Öleceğimi bilerek bana ihanet mi ettin?" diye kükredi Tang Lang.

Ning Xi öfkelenmişti. "Ne kadar korkunç olduğunu bilmiyor musun? Benim yerimde olsan başka bir şey mi yapardın?"

Tang Lang öfkeyle bağırdı, "İhanet ederdim sana kesinlikle! Salak değilim ben!"

Bir süre sonra, Tang Ye onu sessiz bir yere götürdü. Bomboştu ve iki tarafta yüksek duvarlar vardı üstelik tek kaçış yolu Tang Ye tarafından kapatılmıştı.

Birini imha etmek için ne mükemmel yer.

Kırbaçtan kurtulduktan sonra Tang Lang acıyla bileklerini ovaladı. "Hadi ama, Tang Ye, bir kere yendim işte. Şimdi ne istiyorsun?"

Ning Xinin ağzı titredi. Aptal, cahil, gerizekalı şimdi de zaferinden bahsediyordu.

Beklendiği gibi Tang Yenin ifadesi karardı ve elini gözlüklerine götürdü. "Ölmek için bir yol seç."

Tang Lang yutkundu, "Mutlu ölebilir miyim?"