Çeviri: Godctia Düzenleme: LordVioleGrace

Si Xia yutkundu ve sıkıntıyla "Nasıl yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyorum!" dedi.

Ji Feixue gözlerinde öfkeyle bakıp elindeki kolayı içti.

Gözlerimin önünde ateşli harika bir genç adam var ancak inanılmaz derecede yalnız ve perişan...

Ji Feixue hızla gözlerini sildi ve kola kutusunu kenara koyup Si Xia’nın tam yanına oturdu. "O kadar zor mu? Gel buraya öğreteyim sana! Ben sen olayım sen de kız ol!"

Si Xia kurtarıcısını bulmuş gibi bakıyordu. "Tamam, o zaman napıyorum ben?"

"Hiçbir şey yapmıyorsun..." dedi Ji Feixue ve kolunu Si Xia’nın oturduğu koltuğun arkasına dayadı. Bu pozisyon ikisini çok yakınlaştırmıştı.

Si Xia ne yapmak istediğinden emin olamayarak şaşkınlık içerisinde kaşlarını çattı. 

Sonraki saniye Ji Feixue’nin gözleri aninden önündeki adama kilitlendi. "Senden hoşlanıyorum. Bir şeyler içmeye gidelim mi?"

Bunun söyler söylemez ifadesi ve bakışları tamamen değişmişti.

Suratında her gün deliler gibi aşık olduğu kişiyi sabah akşam düşünüp ona sahip olamayan birinin ifadesi vardı. Baskı ve tutku doluydu, her şeyi mahvedebilir gibiydi ancak aynı zamanda da o kadar güzeldi ki her şeyi kucaklayabilirdi. İfadesinin ve sözlerinin kibarlığından dolayı, kızları nasıl tavlayacağını öğretmekten ziyade Si Xia’ya olan hislerini itiraf ediyormuş gibiydi...

Ateşli tutkuyla dolmuş nefes kesen gözlerle karşı karşıya gelince Chen Hanchen afallamıştı. "Sen..."

Senaryodaki karakterin tepkisine uyan bir tepki vermesi iyi bir şeydi. Si Xia da Ji Feixue’nin bakışları karşısında afallamıştı.

Bu sahneyi izlediklerinde tüm ekip üyeleri özellikle de kızlar derin bir iç çektiler.

"Oh, Prens Cazibe tarafından köşeye sıkıştırılarak! Keşke Si Xia olsaydım..."

"Bu bakışlar karşısında eriyeceğim..."

"Eğer Ji Feixue’ye ondan hoşlandığını söylemezse Si Xia tam bir aptaldır!"

...

Jiang Muye  bu sahne karşısında kendinden geçmişti, yanındaki kızların fısıltılarını duyunca kendine gelebilmişti ancak. Bakışlarını köşedeki Ke Mingyu’ya çevirdi hemen.

Ah, Ning Xi rol alırken insanların tepkilerinin sakin olması iyi bir şeydi. Ya da, en azından dışarıdan öyle gözüküyordu...

"Tamam! Kestik! Bu çok iyiydi!" Chen Mian keyif içerisinde bağırdı.

Chen Hanchen omuzlarından dünyanın yükü kalkmış gibi derin bir nefes aldı. Ning Xinin ona tökez olacağını düşünmüştü ancak bu kadar yumuşak olmasını o da beklemiyordu. Aslında, o kadar yumuşaktı ki kendisi rol almasına rağmen bu kadar hızlı bitmesinin farkında bile olmamıştı...

İşleri bitince Ning Xi aninden Jiang Muye’yi köşeye çekti. "Nasıldı? Ke Mingyu’nun garip tepkileri oldu mu?"

Jiang Muye bir anlığında kardeşi ve hayatını düşündü ardından dümdüz cevap verdi, "Hayır, her şey normaldi! Aslında, Bro Ming bana Ke Mingyu’nun sıradan bir adam olduğunu söyledi bu yüzden her zaman en garip şeyi düşünme tamam mı?"

Ning Xi çenesini okşadı. "Patronla dışarı çıkacak vakit bulamadığım için son zamanlarda onu çok özledim sanırım!"

"Uh... lütfen, bir dahaki sefere sevgini göstermeden önce önceden uyarır mısın beni?"

Sevginin aleniyete dökülmesi onu çok zorluyordu...

O anda, Zhuang Keer bir telefon görüşmesi yapıp hızla yanlarına geldi, "Xiao Xi, gerçekten çok iyi oynadın! Keşke daha fazla izleyebilseydim ancak maalesef gitmem gerek. Evden aradılar ve kardeşimin tekrar kaçtığını söylediler..."

"Bu piç neden bela çıkarıp duruyor?" Ning Xi kaşlarını çattı ve endişeyle, "O zaman dikkat et kendine. Yardımıma ihtiyacın olursa, her zaman arayabilirsin." dedi.

"Mmm, arayacağım!"

"Oh, bekle, sana vermem gereken bir şey var!"