Çeviri: Deantrbl Düzenleme: LordVioleGrace

Lu Jingli odanın dışında durmuş, bu dünyayı sarsan sahneyi gördüğünde pencereden bakıyordu. Yengesi, aslında Xi Shiqing'in üstüne yığıldı ve onu devirdi!

O sırada Lu Jingli, neredeyse kalbi yerinden çıkacak kadar dehşete düşmüştü.

Ne yapmalı? Ne yapmalı? Onları durdurmak için içeri girmeli mi?

Ah, ne klasik bir kombinasyon: dünyevi arzulardan yoksun ve vahşi keşiş ve asi, çekici kadın! Aniden garip bir şekilde iyi bir eşleşme olduğunu hissetti.

Lanet olsun! Eğer erkek kardeşi böyle bir düşünceye sahip olduğunu fark ederse, onu öldürür!

Sadece Xi, Xi Shiqing'i devirmekle kalmadı, aynı zamanda sıcak ve ince parmaklarını onun kaşlarının arasından dudaklarına kadar sürükledi ve hatta ona doğru yavaşça, müthiş bir şekilde...

Şu anda, Xi Shiqing aniden bir fırtına ile karşılaşan durgun su gölüne benziyordu. Tüm vücudu, maksimum gerilimine çekilen bir yay gibi sertti. Uzun parmakları bir yumruğa sıkıca tutturuldu ve hatta nefesi düzensiz ritmik inhalasyonlarla sınırlandı. Ning Xi'nin dudaklarını ona dikmek için izledikçe, sanki inkar eder gibi gözlerini sıkıca kapattı ve kulağını kulağına değdirirken başını biraz döndürmeye çalıştı.

Onun bütün varlığı sarsılmış gibiydi,kulağına doğru "Dünyanın bağları hala orada" diyen soğuk bir ses duydu! “Duyularının altı kökü saf ve temiz değil! Xi Shiqing sen nasıl keşiş oldun, ne tür bir dindarlık içine girmeye çalışıyorsunuz? Ne tür bir keşiş olacaksınız? Budist kutsal alanlarını bozmaktan korkmuyor musunuz? ”

Cesur ifadesini duyduktan sonra, Xi Shiqing'in kaynayan kanı anında soğudu, yüzü bir hayaletinki gibi soluklaştı.

Pencerenin dışında, Lu Jingli izledi, şöhret delisi. Vaov! Yengem çok havalı! Bu kadar sinsice bir hileyi hiç düşünemezdi! Tanrıya şükür, o dürtü üzerinde acele etmemişti, yoksa planlarını mahvederdi.

Xi Shiqing sanki bir şey söylemek istiyormuş gibi ağzını açtı ama tek bir kelime bile söylemedi. Ağzını bir balık gibi sadece açıp kapattı. Budizm öğretileri hakkında Usta Xuan Jing ile tartıştığı zaman bile, o asla kaybetmemişti ... ama, şu anda, o tamamen suskun değildi.

Kendi kalbini kontrol edemediği için duygularını ve arzusunu da kontrol edemezdi ...

Xi Shiqing'in başarısızlıkla başa çıkmaya çalıştığını izledikçe, Ning Xi şaşıverdi ve onu kışkırttı. "Nedir? Hala inkar mı? Devam etmemi ister misin?"

"Hayır ... gerek yok ..." Xi Shiqing'in gözlerine panik çarptı ve sefil görünüyordu. "Haklısın, altı kök duyum pis ve yozlaşmış."

Ning Xi sonra ayağa kalktı ve ona yardım etmek amacıyla elini uzatmak için Xi Shiqing'e doğru yürüdü. Her ne kadar onun hilesinin doğası gereği acımasız olduğunu bilsede, bu kadar inatçı bir durumda Xi Shiqing'i yenmek için sert davranması gerektiğini biliyordu.

O anda, bütün huzur Xi Shiqing'in yüzünden kayboldu. Mevcut duygularını nasıl tarif edeceğini bilmiyordu. Ning Xi dahil kimse, neden böyle düşüncesiz bir karar vereceğini anlayamadı. Beklenmedik bir şekilde onun önüne sunulmadan önce beş yıl boyunca beklemişti. Ancak, uygun bir şekilde takdir edemeden önce, fırsat penceresi bir beton kütüğüne dönüştü.

Eğer ilk etapta hiç umudunu kaybetmemiş olsaydı, belki de o kadar karanlık bir umutsuzluk bulutu hissetmezdi.

Şimdi bile, sarılmayı ve birbirlerini öpmesini izlediği anı, kalbini tekrar içeriden köpüren parçalayan bir tür acıyı hala hatırlayabiliyordu.

Sonra, o adamın Lu Şirketi'nin Lu Tingxiao'nun CEO'su olduğunu hatırladı.

Her ne kadar onun açılış töreninde, Jade Hazine töreninde sadece bir kez onunla karşılaşmış olsa da, kesinlikle onu tanıdı.

Bir başkası olsaydı, hala Ning Xi'nin duyguları için rekabet etme şansına sahip olabilirdi, ama o Lu Tingxiao idi. Bütün insanlar arasında o mu olmalıydı?!

Bir şey yapmadan önce, savaşı zaten perişan bir şekilde kaybederdi.