Çeviri: Deantrbl Düzenleme: LordVioleGrace

"Çok önemli bir şey değil. Biliyorsan biliyorsundur." Ning Xi omuz silkti.

Xi Shiqing'in sözleri, ona hiçbir işaret göstermese de, onu biraz hareketlendirmişti.

Hayatının en hüzünlü gününde, tüm dünya tarafından reddedildiğini düşündüğü gün, onun yanında hiç farkına varmadığı birinin olduğunu hiç düşünemezdi.

 Tarif edilemeyen duygular içerisindeydi, sanki kaybolmuş daha sonrasında biri tarafından kurtarılmış gibiydi. Belki de bu dünya o kadar da kötü ve umutsuz bir yer değildi.

Mmm, Buda'nın reenkarnasyonuna benziyor bu.

Bunda kesinlikle tanrının eli vardı, ilahi bir müdahale.

Xi Shiqing onun ilgisiz cevabını duyduğunda, rahat bir nefes aldı. "O sene çok pişman ve suçlu hissettim ... size yardım edemedim ... eğer şimdi bir şeye ihtiyacınız olursa, lütfen bana söyleyin, hiçbir itirazda bulunmadan sizin için okyanusları aşabilirim."

Xi Shiqing şu an gayet iyi ilerliyordu. Zaten Samaritan olduğu için ona bir kart verecekti!

Ning Xi güldü, sonra da onun bardağını kaldırdı. "Bay Xi, siz Buda'nın kendisi değilsiniz. Herkesi  kurtaramazsınız."

"Herkesi kurtarmayı hiç düşünmedim, sadece sizi!" Xi Shiqing telaşa kapıldı, heyecanlanmıştı.

Bunu söylediği anda, karizmatik yüzü hafifçe kızardı.

Ning Xi afalladı, kalp atışı hızlandı.

Yolundan gitmeyen bir şeyler vardı.

Onların arkasında.

"Küçük Hazine, artık ağlama, tamam mı? Hata yaptım biliyorum, bir daha böyle saçma bir şey yapmayacağım. Lütfen ağlama, ağlamaya devam edersen ben de ağlayacağım."

Lu Jingli hala endişeliydi, ancak Xi Shiqing'in "Herkesi kurtarmayı asla düşünmedim, sadece sizi" dediğini duydu, hislerini ona itiraf ediyormuş gibi. Anında şok etkisine girdi. "Lanet olsun! Bir kitabın kapağına bakarak yargıda bulunamazsın. Xi Shiqing karşı cinsi etkileme konusunda gayet iyi."

Ağlayan oğlunu ve onun karşısındaki iki kişiyi izlerken, Lu Tingxiao, ona karşı çok yüklü bir şekilde düşmanlık hissetti ve bu düşmanlığı bastırmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Xing Xi'ye yakın olan her şeyi yok etme dürtüsü vardı içinde.

Xi Shiqing  ona bunu kastetmediğini açıklamak istedi, fakat düşüncesini neden değiştirdiğini kendisi de bilmiyordu. Sadece sessizce onun cevabını bekledi.

Açıklamak? Neden açıklamaya ihtiyacı var ki?

Bunun için beş yıl beklemişti.

Daha ne kadar beklemek zorundaydı?

Ning Xi arkasından kendisine yaklaşmakta olan birinin ayak seslerini işittiği sırada Xi Shiqing'in bu tavrına nasıl cevap vermesi gerektiğini düşünüyordu. Masanın üstünde tanıdık bir gölge belirdi.Sonra Xi Shiqing'in kendisinin arkasındaki kişiye şok bir ifadeyle baktığını fark etti.

Ning Xi'nin kalbinin atışı başını usulca arkasına çevirirken şiddetle artıyordu.

İlk önce Şeytan'ı gördü, üzgün bir yüz ifadesi vardı, daha sonra Şeytan'ın kucağındaki  Küçük Tavşan ilişti gözlerine, hala ağlıyordu.

Ning Xi'nin kafası allak bullak oldu.

Lu Tingxiao ve Küçük Hazine'nin burada ne işleri vardı?

İkisi de orada duruyordu, büyük olanı sessizken, küçük olan içli bir şekilde ağlıyordu, kollarını uzattı kucaklaşmak için.

Ne yapmaya çalışıyordu? Çocuğunu, onu aldatırken görmesini ister gibi getirmiş bir koca.

Ning Xi şoke olduğundan, donmuştu ve Küçük Hazine'yi kucaklamaya yeltenmedi.

Küçük Tavşan, Xiao Xi'nin onu kucaklamak için bir hamle yapmadığını görünce, küçük yüreği burkuldu, gözyaşları adeta barajı yıkıp taşan suyun coşkunluğunda akıyordu. Ağladı ve ağzını açmak için uğraştı, bir şeyler söyleyecek gibiydi, bir şeyler söylemek istiyordu ama söylemedi, sustu.