Çeviri: Deantrbl Düzenleme: LordVioleGrace

Zhuang Keer kendini harekete geçirmeye ikna etmeye çalışsa da, gözleri ve kalbi dinlemeyi reddetti, dikkati Ning Xi ve Küçük Qiao'ya geri döndü.

Sinir bozucuydu. Bu adam ... küçük Qiao'yu seçer mi?

Nasıl olabilir?!

İlk önce bu adama temas eden oydu!

Zhuang Keer bunu izleyemedi, öfkesini inşa etti ve o sadece orada oturup bir aptal gibi beklemek istemedi…

Aniden herkesin gözleri Ning Xi'ye dönmüştü.

Ning Xi, Küçük Qiao'nun böyle bir şey isteyeceğini beklemiyordu, bu durum durumu biraz garip hale getirmişti.

Şeytanın zaten kıskanmış olabileceği gerçeğinin yanı sıra, şeytan etrafta olmasa bile, hâlâ rasyonelliği bozulmamıştı.

Küçük Qiao'ya zararsız bir öpücük vermek gibi dalga geçiyor olsaydı, Ning Xi için bu konunun hiçbir önemi yoktu.

Bununla birlikte, kız arkadaşı olmak kadar ciddi bir şeye geldiğinde, bir eylem olsa bile, kendini bu duruma sokamazdı.

Çocuklarla oynayabilirdi ama bir kızın kalbini asla kırmazdı. O imkansız bir şey için bir kıza yanlış umut vermek istemiyordu.

İlk başta Küçük Qiao eğleniyordu ama oyunlar arasında, Ning Xi kızın gözünde bir ciddiyet hissiyat uyandırmıştı.

Ning Xi kararlı bir şekilde durdu.

Ning Xi, "Üzgünüm, cezayı alacağım ve üç şat yapacağım."

Herkes cevabına şaşırmıştı.

Hepsi, bu gece Ning Xi ve Küçük Qiao'nun bir araya geleceğini düşünüyorlardı. Kimse Ning Xi'nin son anda cezayı almasını beklemiyordu. Özellikle Küçük Qiao, yüzünde açıkça yazılı olan inançsızlık ile.

"Kardeş Tang ... neden ..."

Ning Xi gülümsedi ve rahat bir tonda, "Bu gece çok fazla güzel kız var ve ben bir tane seçemedim, bu yüzden geçeceğim" dedi.

Ning Xi'nin bir çıkış yolu denediğini biliyordu ama Küçük Qiao inatçıydı. Kız kardeşinin hatırlatıcısını görmezden geldi ve söylediği gibi rüzgara karşı kendi itibarını attı, "Kardeş Tang, bizi kandırmaya çalışmayın, nedenini bilmek istiyorum! Neden?"

Çevresindeki kalabalığı düşünmeden, kızın gözlerinde gözyaşları vardı ve hayal kırıklığı belliydi.

Ning Xi ... ne baş ağrısı!

Artık bitti, işler çığırından çıktı…

Temel olarak, Ning Xi'yi yeterince iyi tanıyan herkes, bir kız onun önünde ağladığında çılgına döneceğini biliyordu.

Ning Xi'nun kalbi, Küçük Qiao'yu ağlamak üzere gördüğünde sıkıldı. "Küçük Qiao, ağlama, ben…"

Durumu en az hasarla nasıl idare edeceğini düşünüyordu. İlk önce Küçük Qiao’nın isteği ile devam edebilir mi, böylece kız utanmayacak mıydı?

Her neyse, bu gece onun suçuydu ...

Lu Jingli yüzünü endişeyle sildi ve en kötüsüne hazırladı. Ning Xi’nin kişiliğini tamamen anladı; Muhtemelen Küçük Qiao’nun zavallı gözyaşlarının saldırısı altındaki isteğini kabul edecekti.

Lu Jingli dahil herkes Ning Xi ve Küçük Qiao'ya odaklanmıştı, hiç kimse şeytanın koltuğundan kalktığını farketmemişti…

Tek bir kişi bile Lu Tingxiao’nın ayağa kalkıp Ning Xi’ye doğru yavaşça yürüdüğünü görmedi…

Ta ki…

Ning Xi, talebi kabul etmek üzereyken, bileğini bir mengenin kavradığını hissetti ve buz gibi soğuk bir kucaklamaya sarıldı. Birdenbire, ateşli bir öpücük ortaya çıktı, dudaklarına doğru bir şekilde indi…