Bölüm: 8 Parça: 1

avatar
1485 0

My Sunshine (Silent Seperation) - Bölüm: 8 Parça: 1


                                                                                 Çevirmen:  Wkeey

 

Çevirilmiyor, Çevirilmiyor!

 

Mo Sheng önündeki kağıtta yazılı olan İngilizce kelimelere bakıyordu. Bu tam anlamıyla adaletsizlik, yurt dışında geçirdiği tüm yıllar, zaman kaybıydı.

 


Yi Chen'den yardım isteme fikri? Ona doğru baktı.Bir hayli meşgul görünüyordu. En iyisi ona hiç dokunmamak.

 

 

Ofisteki sessizliği, zangır zangır çalan telefon bozdu. Yi Chen bir eliyle dosyalarla meşgul olurken, diğer eliyle de telefona cevap verdi.

 

 

''Alo............ofisteyim.......................hayır bugün yapacak işlerim var.''

 

 

Telefonun diğer ucundaki kişinin söyledikleri, Yi Chen'i cıvıl cıvıl güldürüyordu. Lao (Lao: Genelde yaşlı kişilere takılan isim) Zhou ne zamandan beri çöpçatanlık yapmaya başladın?

 


Lao Zhou durumdan şikayet ediyordu:'' Beni buna zorlayan karım. Geçen defa mahkemeye geldiğinde seni görmüş ve yeğenini seninle tanıştırmaya niyetlenmiş. Karımın çöpçatanlık yapmak dışında özel bir hobisi yoktur. Yanlış anlama akrabalarımı başgöz etme konusunda pazarlama gayreti içerisinde değilim ancak karımın yeğeni mükemmel bir insandır; eğitim düzeyi, görünüşü, aurası, karakteri en az seninki kadar yaldızlıdır. Bu konuyu bir düşünsen?''

 


Yi Chen kahkaha attı:'' Lao Zhou, derdin beni yasak bir aşkın içine sokmak mı?''

 


Lao Zhou birden çıkışıverdi:'' Yasak aşk da ne oluyor?'' Harareti sürdü:'' Bana evli olduğunu mu söylüyorsun yoksa?'' Sonra kendi içinde bunun bir şaka olduğu varsayımına vararak alaycı ifade takındı:'' Benimle gırgır geçme! Her insan için bu pek doğal bir gelişme fakat söz konusu Yi Chen olunca imkansız.''

 


Ne konuşuyorlardı böyle??

 


Yi Chen aralıklarla kahkaha atıyordu. Telefonu kapattıktan sonra, işinin içinde kıvranan Mo Sheng'e baktı.

 


Yine kalemi ağzına götürmüş, baş kısmını dişliyordu.

 


İğrenç bir alışkanlık.

 


Önceleri matematik problemlerini çözemediğinde böyle yapardı. Kalemin başını iyice kemirdikten sonra, soruyu Yi Chen'in önüne iteler, şirin, sevimli bir tavır takınır:'' Yi Cheen......''

 


Ne alakaysa, hukuk okumasına karşın O da matematikte; mühendislik ve fen fakülteleri öğrencilerine nazaran daha iyiydi.

 

 

Mo Sheng kendini de paralasa, bu işin üstesinden layıkıyla gelemiyordu, iyice bunaldı ve yardım çağrısı yaptı:'' Yi Cheen''

 


''Eh.''

 


Yi Chen yanına gitti elindeki kağıdı aldı: ''Neresi?''

 

 

''İşte burası, ne diye çevirilir?''

 


Mobillia sequuntur personom.

 


Taşınmaz mülkü, kişinin arkasından gelir.

 


Çok uç bir terim, aynı zamanda Latince; onun bunu çevirememesinden daha doğal bir şey olamazdı.

 


Yi Chen'in nefesi çok yakından hissediliyor, ılık ılık yüzünde dağılıyordu. Mo Sheng yine maziye kısa bir tur yaptı: Sınıf dışında birlikte ders çalıştıklarında, Yi Chen ona emirvaki yapardı:'' Mo Sheng, yanıma oturmuyorsun.''

 

 

''Neden ya?'' Mo Sheng özellikle okul dışındaki zamanlarda onunla birlikte ders çalışmak için başına musallat olurdu.

 


''Biliyorum, dikkatimi dağıtacaksın.''

 


Bu davranışından ötürü kalbi kırılır, elini kaldırır ve söz verirdi:'' Söz veriyorum tek kelime etmeyeceğim, ortama çerez getirmeyeceğim ve dolanıp durmayacağım.''

 


Uslu duracağına dair yemin konuşmasını bitirmeden, Yi Chen çatık kaşlarıyla:'' İstediğin kadar sessiz ol, dikkatımı dağıtacaksın.''

 

 

Ne bok yersen ye?!?! Sinirden çılgına dönmüş, kitaplarını alıp oradan defolup gitmişti.

 

 

Ne olursa olsun, o zamanlar ne demeye çalıştığını, şimdilerde az çok anlıyor, ona hak veriyordu.

 

Bugünleri de yad ettikten sonra, Mo Sheng karnının guruldadığını fark etti fakat yemek yemeyi hak edecek kadar ne bir emek vardı, ne de saati gelmişti.

 

Ayağa kalktı, şuursuzca sağa sola bakıyordu.

 

Yi Chen:'' Ne yapıyorsun?''

 


Ona arzuhalini açıkça söylemek kolay olmayacaktı, utandı, sıkıldı, kızardı:'' Yi Chen...... yemeğe gitmek istiyorum.''

 


Oldukça komik görünüyordu. Ne bahane ama.... saate baktı, daha 10'u çeyrek geçiyordu.

 


Yi Chen somurttu: ''Şimdi mi?''

 


''Eh, evet çünkü kahvaltıda doğru düzgün yemedim.''

 


Yi Chen masasında dağ gibi yığılmış çalışma dosyalarına baktı. Ardından aç görünümlü, yardıma ihtiyacı olan 'Mo Sheng'e baktı. İkna olmaktan başka seçenek yok gibiydi.

 

Aklı başına gelmişti, onu ofise getirmek en başından beri hataydı.
______________________________________________

Cumartesi günü KFC, (Kızarmış Kentucky Tavuğu) kalabalık ve canlıydı.

 


Mo Sheng, Yi Chen'in kendisini buraya getireceğini düşünmemişti. Kolundan hafifçe tuttu, dikkatini kendine çekti:'' Yi Chen, Yanlış yere geldik sanırım.''

 


'' Hayır!''

 


'' Önceleri, buraların çocuklara göre olduğunu söylemez miydin?''

 


Yi Chen bu cevap karşısında biraz utandı, buna bir tutam öfke de eklendi:'' Önceleri, sen de buraya bayılırdın ama.''

 


Uh..................

 


Mo Sheng en kolay işi üstlendi:'' Ben oturacak bir yer bulayım.''

 

 

İkinci katta pencere kenarına oturdular. Hamburger'den bir iki ısırık aldıktan sonra, Mo Sheng daha fazla yiyemedi. Kolasından içmeye devam etti o esnada Yi Chen ile lak lak etti. Muhabbet konusu, ansızın yapmış oldukları çeviriye döndü.

 


Yi Chen kaşlarını kaldırdı:'' Hukuka olan ilgin ne zamandan beri var?''

 


'' Oh... az biraz hukuk bilmek her zaman iyidir.''

 


''Hiç gereği yok.'' Yi Chen hafifçe gülümsedi:'' Yasalara karşı cahil kalmaya devam edebilirsin. Eğer bir boşanma sürecine girecek olursan, ben sana yardım edeim.''

 

 

Huh? Mo Sheng'in yüzü düştü. Şaka mı yapıyordu?

 


Mo Sheng'in arka yanından beklenmedik bir ses beliriverdi:'' Xiao He, burada ne yapıyorsun?'' Yanlarına gelen otuzlu yaşlarında bir kadın ve ona refakat eden ikizler vardı.


(Xiao He dediği bizim Yi Chen.)

 


İkizler bir anda nara attı: ''He Amca!'' Diğeri ikiz sakin ve ağırbaşlı şekilde:'' He amca, kız arkadaşın gerçekten çok tatlı.''

 


Yi Chen ayağa kalktı ve selam verdi:'' Fang Jian.'' Bu zeki ve kabiliyetli kadın bölge savcısıydı. Yi Chen'in halihazırda çalıştığı davanın ilgili savcısı da O'ydu.

 


Fang Jian oğlunun başını sıvazladı:'' Şşşşşş biraz kibar ol.'' Yi Chen'e gülümsedi:'' Avukat He, çok para kazanıyor olmasına rağmen, yakınındakileri batı menşeili fastfood mekanlarına götürdüğüne göre meteliksiz galiba. ''

 


Yi Chen'de gülümsedi:'' Ama burada yemeyi seven birisi var.''

 


Mo Sheng, Yi Chen'in lafında geçen 'birisi' ifadesinin kendisi olduğunu düşündü. Üniversite yıllarını anımsadığında, evet doğruydu burayı seviyordu lakin uzunca yıllar yurt dışında yaşayınca, bu yemekten eskide olduğu kadar aynı lezzeti alamıyordu.


(Bu KFC zaten Amerika orijinli bir firma değil mi? Belki yaşadığı yerde bu mekan yoktur kimbilir. Mesela Donas, Türkiye'de bazı illerde yok. O misal..)

 

 

Zeki ve üst düzey yetenek gerektiren bir iş yapıyor olmak, haliyle karşısındaki kişiyi analiz etmek, konuşmalarından, vücut hareketlerinden kafasındaki düşünceleri okumak işini hayli kolay hale getiriyordu. Fang Jian, Yi Chen adına bazı değişimlerin olduğunu yakaladı:'' Peki, muhteşem avukat sonunda pes payrağını çekti mi?''

 


''Hayır.'' Yi Chen hızlıca konuyu değiştirdi:'' İşinde kıdem atladığını duydum, seni kutlamak istiyorum.''

 


Fang Jian bu sözünden memnuniyet duydu, mütevazılıkla cevap verdi:'' Henüz netleşmedi.'' Ardından:'' Xiao He, seni en son gördüğümde sormak istemiştim fakat telefonum çalmıştı sonra da unuttum: Wei Dua Guan'ın davasını kabul etmişssin?''

 


''Hayır sadece bir yakını, bir konu için fikir almaya geldi.''

 


Wei Da Guang eyalette bir bölgenin belediye başkanı yardımcısıydı. Yasa dışı yollarla zimmetine milyar dolarlar geçirmekle suçlanıyordu. Son günlerde bir çok gazete bunu, flaş haber olarak geçmişti. Mo Sheng hemen hemen bu sektörde çalışmaktaydı ve bu konu hakkında bilgisi vardı. Fakat bu haber, ona geçmişten iç daraltıcı anıları çağrıştırıyordu o yüzden pek üzerine düşmedi.

 


Fang Jian gülümsedi:'' Eğer davayı kabul ettiysen, bundan tedirginlik duyarım. Meslekdaşlarıma, her zaman bu tarz davaları almamasını söylerim.'' Fang Jian devam etti:'' Eğer bütün avukatlar sizin gibi olsa, suçluları cezalandırmak mümkün olmayacak.''

 

 

''Fang Jian, beni onore ediyorsun fakat suçluluarında savunulmaya ihtiyacı var. Bu davayı kişisel sebeplerden ötürü kabul etmedim.''

 

 

Kişisel sebep?

 


Mo Sheng kolasındaki buz küplerini bir sağa bir sola hareket ettiyordu o esnada gözü, Yi Chen'in üzerindeydi.

 


Fang Jian gülümsedi:'' Neyse, bu davayı kabul etmediğin sürece kendimi müsterih hissedeceğim. Şimdi gitmem lazım. Çocuklar amcanızla vedalaşın.

 


''Amca ve yenge, Hoşçakalın.''

 


Fang Jian ikizlerin boşuna şefkat ve şakayla karışık hafifçe vurdu:'' Amca, yenge de ne demek oluyor, böyle hitap etmeyin.'' Ardından ikisinin de ellerinden tutarak oradan ayrıldı.

 


Onlar gittikten sonra, ortamdaki atmosfer anında sakinledi. Mo Sheng'in kafası hala, Yi Chen'in az önce bahsettiği 'kişisel sebepler' ifadesine takılı kalmıştı. 'Kişisel sebepler'den kastın kendi babası olduğu fikri etrafında zihinsel olarak dönüp dolaşıyordu.

 


Mo Sheng başını eğdi, pipetle kolasındaki buzlarla oynuyordu:'' Kafandaki şey, babamın hikayesi mi?''

 


Yi Chen'i sessizlik sarıp sarmaladı. Mo Sheng nefes aldı verdi:'' Aslında babam çok iyi bir insandı, ne olduysa.............''

 


''Benim bu konuyla ilgili yapacak ve söyleyecek bir şeyim yok.''

 


Konuşmaya başlamadan önce iyice cesaretini toplamaya çalışmıştı ancak Yi Chen buna fırsat vermeden konuşmasını böldü.

 


Mo Sheng'in elindeki pipet sadece buzları kımıldatmaya yetecek olan hamle gücünü arttırmış bu defa bardağı yerinden oynatmıştı. Bardak devrilmiş, kola masanın her yerine yayılmıştı. Bir kaç damlası da  Mo Sheng'in beyaz süveterine sıçramıştı.

 


Bu beklenmedik kazanın akabinde, Mo Sheng hemen peçete aldı ve heyecanla masayı temizlemeye koyuldu. Masayı dikkatlice silerken, elleri titriyordu.

 


Ne demişti ki? Yi Chen gözlerini kapadı.

 


İkinci defa.

 


Bu ikincisi, kontrolünü yine kaybetmişti.

 


Mo Sheng kendini hemen hemen toparladı, peçeteler el değiştirdi. Yi Chen başını eğdi itinayla ve dikkatle Mo Sheng'in süveterine sıçrayan kola lekesini silmeye başladı. İnce ve narin parmakları güçlüydü. Saçlarındaki boşlukları, ve kararlı bakışlarını gördü.

 

 

Yi Chen, çok yakındaydı, çok yakınında.

 


Öyleyse, bu devasa uzaklık nedendi?

 


Mo Sheng kısık ses tonuyla:'' Öğleden sonra ofise gelmiyorum.''

 


Yi Chen temizleme işini bıraktı ona baktı. Siyah ve manidar gözlerindeki duyguyu anlamak oldukça zordu.

 


''Alışveriş yapmaya gideceğim, almam gereken bazı şeyler var.'' Sakin konuşuyordu:'' Yani, sana daha fazla yardım edemeyeceğim.''

 

__________________________________________________

Aslında alışveriş yapacağı falan yoktu.

 


Cadde cadde, amaçsız, hedefsiz yürüdü, bitkin ve dağılmış hissediyordu. Belki de sokağa çıkmak fikri hataydı. Böylesi canlı ve kalabalık ortamlar, İnsanın ne kadar yapayalnız,kimsesiz bir canlı olduğunu göz önüne seriyordu.

 

Şu bir ay, rüya gibi geçmişti.

 


Kelimenin tam manasıyla ikisi de birbirine yabancıydı.Bir de beklenmedik şekilde evlilik yapmışlardı. Tamamen oldu bittiyle. Birbirilerini tekrar tanımak adına geçirilmesi gerekn süreci atlamışlardı. Yedi yıllık yıprantının, hayalkırıklıklarının meydana getirdiği, hesap sorma gerekliliğini es geçememişlerdi.

 

 

Babası.

 


Bir önceki evliliği.

 


Problemler ondan kaynaklanmış görünüyordu. Mo Sheng acı dolu gülümsedi.

 

Bir kaç mağaza dolaştı bir kaç elbise denedi. Aynadaki tam vücut insana baktı, gerçekten bir şeyler yanlıştı.

 


Muhtemelen, içindeki yaraydı...

 


Kuaför Arsty?

 


Mo Sheng zihninde bu benzerlikte bir ismin çağrışım yaptığını fark etti. Sonra anımsayabildi, Xiao Hong şiddetle burayı önermişti. Onun zevkleri her zaman sorgulanabilir ve tartışmaya açıktır fakat içeride sırada bekleyen insanlar vardı ya da muhtemelen içerideki herkesin zevk ölçütleri Xiao Hong'unkiyle aynıydı.

 


Kapıyı açtı içeri girdi bir yere oturdu. Neredeyse bir saat geçmiş ve sonunda sıra ona gelmişti.

 


Saç stilisti:'' Bayan, nasıl bir kesim istiyorsunuz?''

 

''Biraz kısaltsak, makuldür.''

 

 

''Bu şekil iyi mi?''

 


''Evet.''

 


''Muhteşem seçim.'' Stilist gülümsedi:'' Saç stillerimi uygularken, özgür olmayı seviyorum.'' Son söylediği sanki kendine kendine konuşuyormuş gibiydi. Kesim süresince e söylediğine pek önem vermedi.

 


Mo Sheng aynaya baktı, bu nasıl olur?

 


Nasıl bu şekle girmişti? Saçları perçem perçem olmuş sanki bir sokak hayvanı kemirmiş, dişlemiş gibiydi.

 


Stilist çoşkuyla:'' Böyle güzel oldu mu?'' Bir elinde, ışıltılı bir makas vardı. Diğer elinde, kafa ütüleyen fön makinesi.

 

 

''Uh.... böyle değil.'' Mo Sheng sanki tehdit ve zorlama altında kalmış gibiydi. ''Esasen, çok irdelemezsek iyi gibi.''

 

 

''Gerçekten mi?'' kuşkuyla Mo Sheng'in içten ve samimi görünen yüzüne baktı:'' Hangi anlamda iyi?''

 


Ne demek hangi anlamdası?

 

Mo Sheng işletmenin adını anımsadı, başını salladı:'' Ah....bu... gerçekten artistik bir tarz... çok artistik.''

 


''Ciddi misiniz?'' Stilist bu defa farklı ses tonuyla:'' Gerçekten mi?'' Stilist tanrukuşu gibi gururundan orada ölüverecek gibiydi.

 


Uzun ve iri ellerini uzattı, Mesleki silahı (fön makinesi) havada sanatsal bir şaheser gibi duruyordu:'' Hayır, ödeme yapmanıza gerek yok.''

 


Para almıyor mu? Ne diyor bu mezar kaçkını? Mo Sheng dikkatlice, tekrar sordu:'' Şimdi siz, ödeme yapmayacağımı mı söylüyorsunuz?''

 


''Evet, ödeme yapmıyorsunuz.''

 


''Sebebi nedir?'' Mo Sheng şaşırdı. Bu kuaförün bu denli burnu havada olduğunu düşünmese, saçlarını bok çuvalına döndürdüğünden ötürü para almayacağını düşünecekti.

 

 

Kuaför, başını salladı:'' Sanatın karşılıksız yapılması gerektiğini bilmiyor musunuz? İşletmem de sadece kötü yapılan kesimler ve bakımlar için ücret ödenir çünkü bu şekilde olduğunda bu sanat olmaz.......''

 

 

Dinleyen kimsenin mantık yürütemediği acayip bir sanat anlayışı.....

 


Mo Sheng güzelce saçını yıkattıktan sonra, kuaför dükkanından yangından mal kaçırırcasına ayrıldı. Yol kenarında yürümeye koyuldu. Yol boyunca mağazaların camlarındaki afişlere baktı. O esnada içerideki insanlar, onun gudubet ve pasakli görünümlğ saçlarına bakıp eğlendiklerini düşünüyordu.

 


Camlarda beliren yansımasına baktıkça kendisi bile bu haline gülecek gibi oluyordu. Tutamadı kendini, bir kahkaha patlattı.

 


Yanından geçen insanlar ona dikkatli şekilde bakarken ne düşünüyorlardı? Böyle bir saç stili yaptıran insanın hayattan ne zevk aldığı vardır, ne de mutlu bir hayatı??

 


''Bayan, mağazamıza bir göz atmak ister misiniz?''

 

 

Satıcı sıcak tavırlarıyla ona seslendi. Mo Sheng sadece cemakendeki mankenlerin üzerinde olan elbiselere bakmakla yetindi. Eskiden, o giyim mağazalarında saatlerini heba ederken, Yi Chen daha ilk dakikalarda bir boşluk yakalayıp kendini dışarı atardı.

 

 

''Tamam.'' Mo Sheng, kendine olan güveni iyice kırılmış şekilde satıcının davetini teşrif etti.

 


Mekan, erkek giyimi satan meşhur, bilindik bir yerdi. Mo Sheng plansız şekilde mağazayı turlamak niyetindeydi. Windbreaker (hava geçirmez) tarzı bir ceketin önünde durdu.

 


Yi Chen'in sevdiği renk ve sade bir tarz. Bir eliyle cekete dokundu ve Yi Chen'in üzerinde harika duracağı düşüncesine vardı.

 


''Hanımefendi, erkek arkadaşınız için mi düşünüyorsunuz? Bu ürün, bu yılın en son modası. Şuanda ise, %20 indirimde fiyatı bu indirimle birlikte 3,200 yuan.''

 


Mo Sheng irkildi, fiyatı çok pahalıydı. Bu meblağ neredeyse onun aylık kaznacına tekabül ediyordu. Dahası, üzerinde fazla kaime de yoktu. Satıcıya baktı, mahçup şekilde başını salladı. Satıcı nazikçe gülümsedi.

 


Mağazanın çıkışına doğru yürürken, oradan çıkmaya pek gönlü yoktu. Bu ceket gerçekten ona harika olurdu. Tam o esnada, Yi Chen'in ona vermiş olduğu kredi kartını anımsadı.

 


Hemen geri döndü:'' Kart geçiyor mu?''

 


Pos cihazının çıkardığı ses kesildi:'' Hanımefendi, burayı imzalayın.''

 


Kalemi aldı ve neredeyse kendi adını yazacaktı Şans eseri kartın Yi Chen'e ait olduğunu tam zamanında hatırladı ve onun adını yazarak, imzayı attı.

 


He Yi Chen....... sayısız defa kağıda döktüğü isim.

 

 


Bir defasında neden olduğu muamma, Yi Chen'e kızgındı. Sadece, etüt sınıfına gittiğini anımsıyordu. Karmaşık matematik problemleri çözecekti. Sözde matematik soruları çözüyordu kağıda bir bakmıştı ki; kağıdın her yanında 'He Yi Chen' yazıyordu.

 


O esnada, Yi Chen'in arkadan gelen sesini işitmişti:'' Mo Sheng, yanlış yazıyorsun.'' Gözlerindeki gülümsemeyle ona bakıyordu.

 


''Nasıl olur?'' Mo Sheng suçüstü yakalandığı için utanmıştı. Kalemi elinde aldı onunda gözü önünde dikkatlice tekrar yazdı:'' He Yi Chen'' Neresi yanlış??

 


''Yanlış olan kısım, çizgilerin sırası. 'He' karakterini meydana getiren çizgi ilk önce iç kısma yazılır, sonra ise dikey kancalı bir çizgi koyarsın. Tekrar yaz bakalım.''

 


Mo Sheng, onun hoca kılıklı halinden etkilenmiş ve aynı söylediği gibi kalemi eline almış pir dikkat dediğini yaomak için hazırlanmıştı. ''He'' kelimesini yazdıktan sonra bir şeylerin ters gittiği fark etmişti:'' He Yi Chen, pardon da ben neden senin adını yazıyorum?''

 

Satıcı da faturayı imzaladıktan sonra, gülümsedi ve Mo Sheng'e uzattı:'' Yine bekleriz.''

 

Yine anılar, Mo Sheng'im mevcut ruh halini sallandırmış, yine depresif moda bürünmüştü. Mağazadan çıktığında, yine boşluğun içinde hisseti kendini.

 

 

Mazinin musmutlu günleri artık yok olup gitmişti, geriye kalan ise, hayal kırıklıkları, hüzün, stres, keder, gam.... Geçmişin saadet dolu günlerine ne zaman geridönüş yapabilirlerdi? İlişkilerinin şiddetli iniş ve çıkışları ne zaman uslanacaktı??

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr