Bölüm: 6 Parça: 1

avatar
1209 0

My Sunshine (Silent Seperation) - Bölüm: 6 Parça: 1


                                                                                          Çevirmen: Wkeey

 

 

Kapı kilitli değildi, Mo Sheng kapıyı itti. Oda iki kişilikti. Bir tarafta boş bir yatak, pencerenin yanında da Yi Chen'in yatağı vardı. Kapının çıkardığı ses Yi Chen'i uyandırmadı. Serum bağlıydı ve hala uyuyordu.

 


Bu hayalet ziyaretçi hali, onu karmakarışık duygular içine sokmuştu. Adım adım ona doğru yaklaştı, dibine kadar geldi. Yatakta öylece uzanıyordu, yüzü solgun ve bitkindi. Onunla tekrar karşılaşmasından bu yana, yüzüne bu kadar detaylı şekilde bakakmıştı. Birbirine karışmış kaşlarına, oradan kirpiklerine dokundu. Bu gözlerin sahibi uyanık olsaydı eğer, bakışlar kesinlikle buz kesilecek, araya bir mesafe girecek ve alaycı bir tavır takınılacaktı..

 

Parmakları, solgun dudaklarına temas etti. Bu tip dudakları olan insanların hercai yapıda oldukları söylenirdi. Yi Chen, Yi Chen, sen neden böyle değilsin? Anlamıyorsun artık maziye dönemeyiz. Yedi yıl, her şey çok fazlda değişti..

 

Ne yaptığının farkına varamadan, parmaklarının yerini dudakları alıverdi. Kendi dudakları dışarıdan geldiği için hala soğuktu fakat onunkiler sımsıcaktı. Bu sıcaklık bir an için onu hüzünlendirdi. Sonra, nedensiz yere göz yaşları bir bir düşmeye başladı, bunun önüne geçemedi.

 

Ta ki kol bileklerinden sert şekilde çekilene kadar..

 


Yi Chen!

 

Uyanmış mıydı?

 

Mo Sheng'in bir anda aklı gitti. Gözleri yaş dolu olduğu için, yüzünü net şekilde göremedi ancak öfkeli sesini işitebilmesine bir mani yoktu.

 

Yi Chen dişlerini sıkıyordu:'' Ne yapıyorsun? Zhao Mo Sheng senin gerçek niyetin ne?''

 

Korkudan ve şaşkınlıktan dili tutulmuş, beyni kafatasından uzaklaşmıştı:'' Ben.....'' Bir an, ne söyleyeceğini ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemedi, anlamsızca ona bakıyordu. Bileğini sımsıkı saran elin, birazdan o kemiği kıracağını düşünmeye başladı öyle ki bunu yapsa sanki keyif alacaktı. Göz yaşlarını kontrol etmeye çalıştı, beceremedi. Tam tersine, hüngür hüngür ağlama şiddeti arttı.

 


Bu nasıl oldu? Kalbinde, ruhunda gözü gibi muhafaza ettiği her şeyin şuan paramparça olduğu hissiyatını yaşıyordu. Bu acının çıkardığı ses onu korkutuyor ve panik hali içine sokuyordu. Yi Chen'in öfke kusan sesi,onu korkutmaya başlamıştı. Kendisi de ne yaptığının bilincinde değildi. Mazide yaşadığı her şeyi kesip atmak istemiyor muydu? Öyleyse az önce yaptığı şey neydi? Kafası allak pullaktı.

 

Kaç! Aklına bu fikir geldiği an, hemen eyleme dökmeye koyuldu. Derhal elinden kurtulup, kapıya doğru hızlıca koşmaya başlarken sarf ettiği güce nasıl ulaşmıştı onu bile anlamadı.

 


Yi Chen sert üslubuyla: '' Zhao Mo Sheng, gitmeye cesaretin var mı!''

 


Kahretsin!

 


Yi Chen, kapıyı açıp gidişine bakakaldı, hemen sol elindeki infüzyonu pompasını söktü onu durdurmak için yatağından kalktı. Oysa, hala hastaydı, uzun zamandır o yatakta dinleniyordu ve bacakları böyle bir kovalamaca için daha hazır değildi. Bu sebeple, sendeledi, olduğu gibi yatağın kenarına düştü.

 

 

Tüm bu olanlardan Mo Sheng'in haberi olmamıştı.

 

Asansöre binen bir grup insanın peşine takıldı. Gruptakiler gözünü ona dikti, böyle üzüntülü, telaşlı insanlar görmeye alışık olduklarından başlarını eğip, kendi hallerine döndüler. Bu hastane ölüm,hastalık gibi hadiselere çok fazla tanıklık etmişti dolayısıyla bu şekilde salya sümük ağlamış, darmaduman olmuş insanlarla karşılaşmak oldukça doğaldı.

 


Asansörden indikten sonra, salondaki gürültülü ses kulaklarını tırmaladı. Etrafından gelip geçen yoğun insan trafiği arasında Mo Sheng, nereye gideceğini bilemez halde kalakalmıştı.

 

Nereye gidebilir ki?

 


Dünya zaten çok küçük iken, Yi Chen'in olmadığı bir yer kesinlikle olamazdı.

__________________________________________

Me Ting'in beklenmedik şekilde koridorda gördüğü adam Yi Chen'di:
'' Avukat He, siz hastanede değil miydiniz?''

 

'' Bu Sabah taburcu oldum. Mei Ting, ANAS şirketinin dava dosyasını bugün ofisime getir.'' Yi Chen yürürken konuşmasına devam etti:'' Bu aralar önemli bir havadis oldu mu?''

 

''Evet. '' Mei Ting bir kaç mühim mesajı iletmek için notlarını çıkardı, çekimser bir moda büründü:'' Avukat He, 'Xiu Se' isminde bir muhabir defalarca sizi aradı ve röpartaj yapmak istediğini söyledi. Şahsi olarak da bir kez ofise geldi. Eski bir arkadaşınız olduğunu söyledi. Geri dönüş yapmak istiyor musunuz?''

 

'Xiu Se' adından bahsedildiğini ilk duyduğunda, algıları keskinleşmişti fakat tekrar sakin tavrını takınıp:'' Hayır, tekrar ararsa direkt olarak reddedersin.''

 


Mei Ting başını sallayarak tasdik etti:'' Tamam.'' Ardından yanından ayrıldı.

 


Xiang Heng savcının yanından geldikten sonra, doğrudan işine gömülmüş olan Yi Chen'in ofisine girdi. O an ne diyeceğini bilemedi.

 

''Mei Ting'in söylediklerine inanamadım. Bana söyler misin neler oluyor?''

 

İncelediği dosyadan başını kaldırdı:'' Ne oluyormuş?'' Yüzü biraz solgundu fakat gözleri canlı ve enerjikti.

 

''Beni aptal yerine koyma. Hastaneden yarından sonra taburcu olacağını pekala biliyorum. Şuan burada ne yaptığını sorabilir miyim??''

 

''Hastaneyi biraz erken terkettim.''

 

Xiang Heng çaresizce başını bir sağa bir sola salladı. Ne kadar kendisi de avukat olsa, bir avukatla tartışmanın ne kadar zor olacağını kabul etmeliydi:'' Artık yaşamayı istemiyor musun? Büro sen yoksun diye batmaz merak etme.''

 

''Bu riskle karşı karşıya kalmamıza ne gerek var..'' Dosyadan bir döküman çıkardı:'' Lao Yuan'ın ve senin bu işte çok iyi olmadığınızı hatırlar gibiyim.''

 

Xiang Heng şiddetli bir kahkaha patlattı:'' Ne kadar iyi veya ne kadar kötü olduğumuzun hiç önemi yok. Masanın başında hiçbir şey kaybetmiyoruz.''

 

Yi Chen arkasına yaslandı ve çırpınış içindeki vefakar arkadaşına baktı:''Ben hayatımla kumar oynamıyorum.''

 


''Normal şartlarda evet, böyle diyemeyiz...........'' ona doğru baktı ve açıkça sordu:'' O mu ziyaret etti?''

 


Yi Chen'in yüzündeki ifade birden donuklaştı cevap vermedi, soruyla karşılık verdi:'' Onu mu aradın?''

 


Xiang Heng başını salladı, derin bir iç çekti:'' Anlaşılan yangına körükle gitmişim.''

 

Yi Chen lakayt şekilde:'' Hayır, sana teşekkür etmek istiyorum.'' Eğer o ağır darbeyi yemeseydim, zihnimi nasıl arındırırdım?''

 

Xiang Heng esnedi, söyleyecek bir şey bulamadı:'' Sen.....''

 


Yi Chen sakin bir üslüpla bakışlarını ona yöneltti:'' Endişelenme.'' İlişkimiz tamamiyle bitti. Evet, şahsi düşüncem; kesinlikle bitti.''

 

Saat gece 11 olduğunda, Yi Chen arabasını park edip, kafasında yarından sonraki işin planlamasını yaparaktan asansöre bindi. Bu aralar, gece saat 10'dan önc eve döndüğü olmuyor, gözleri kan çanağına dönene kadar elindeki davalar üzerinde harıl harıl çalışıyordu. Xiang Heng bu duruma müdahele etmekten artık vaz geçmişti. Loa Yuan ise her zaman ki gibi şen şakrak büronun aylık gelirlerini hesaplıyor, muhasebe işleriyle meşgul oluyordu içli bir kahkaha atmıştı ve:'' Yi Chen için en debdebeli cenaze töreni tertip edeceğim.'' demişti.

 


Aslında muazzam derecede yorgundu fakat kendisini bir şeylerle meşgul etmek zorundaydı.


Asansör 12. kata ulaştı,asansörden çıktı ve kapıyı açmak için anahtarını çıkardı ancak kapının önünde oturan kişiyi gördüğünde, bir gıdım kalmış enerjisi çekilmiş, mum kesilmişti.

 

İnce bir süveter giymiş, kollarını birbirine bağlamış kapısının eşiğinde oturmaktaydı. Başını düşürmüş, çenesini de kollarının üzerine dayamıştı. Anlamsız anlamsız koridora bakınıyordu.

 

Koridorda beliren ayak seslerini duyunca postürünü değiştirdi, ona doğru baktı. Bir hastadan bile daha bitik görünüyordu. Onu gördüğü ilk an, o iri gözlerindeki manayı bir telaş kapladı. Tıpkı çaresiz ve zor durumda kalmış küçük, kimsesiz bir çocuk gibi...

 

Hiçbiri ağzını açmadı. Yi Chen iki üç saniye daha kımıldamadı, sonra yanından geçip gitmek niyetiyle hareketlendi.

 

Doğruca kapıyı açtı, içeri girdi ve kapıyı kapatmak için kapı kolunu bastırdı.

 

Kapı kapanması anlamına gelebilecek türden herhangi bir ses yankılanmadı koridorda. Çünkü kollarından sıkıca yakalamıştı onu.

 

İnce, boğuk ve tıpkı yavru bir hayvanın iniltisini andıran sesini duydu:'' Yi Chen, hala beni istiyor musun?''

 


Ne söylediğinin farkında mıydı?!? Yi Chen ona doğru baktı, yüz ifadesi sanki hayalet görmüş gibiydi. O ılımlı sesine rağmen, böylesi sessiz bir gecede bunu anlaması ne kadar imkansız olabilirdi? Akıl sağlığını mı kaybetmişti? Kolunu kurtarmaya yeltendi, fakat sıkı sıkıya yapışmıştı.

 


Bu aslında pek tanıdık olan bir hadiseydi ha.. Yi Chen yine arsızca ona olan özlemini hissetti ruhunda.

 


''Hadi gir.''

 


Ses tonunda merhametin zerresi yoktu, elleri de titredi o an. Sonra yavaşça parmaklar gevşedi ve kilit çözüldü.

 

Yi Chen, Mo Sheng'in yüzündeki ifadeyi göremiyordu, çünkü başı önündeydi fakat sıkıntılı ve üzgün halini zihninde canlandırabiliyordu.

 

Şöyle bir gerçek vardı ki, az sonra kalbi hemen yumuşayacak, yelkenleri indiricekti.

 

 

Yi Chen halen onu umursamamıştı, balkona doğru yürüdü. Dışarıdaki soğuk hava biraz kendine getirdi. Mo Sheng'in her zaman hayatının içine etmek gibi üstün meziyetleri vardı gerek bugün olduğu gibi, gerekse önceleri. O yüzden, her zaman olduğundan daha sakin olmalıydı, yoksa yine yenilgiye mahkum olacaktı.

 

Salona geri geldi, hala kapının eşiğinde süklüm püklüm oturuyordu. ''İçeri gir.'' Ses tonu üzerindeki sakinliği bozar düzeydeydi.'' Ne içmek istersin? Sadece bira ve doğal kaynak suyum var.'' Onun sevdiği içeceğin daha çok renkli içecekler olduğunu anımsadı.

 


Mo Sheng başını salladı.

 

Yi Chen ısrar etmedi, konuk ağırlayan tipik ev sahibi gibi kanepeye oturdu: '' Neden buraya geldin?''

 


Mo Sheng bu şekilde sakin ve ılımlı bir karşılama beklemiyordu:'' Bugün hastaneye gittim. Doktor hastaneden ayrıldığını söyledi......''

 


Yi Chen lafını ağzına geri tepti:'' Eğer hasta ziyareti yapmak istiyorsan, geri dönebilirsin.''

 

 

Mo Sheng konuşmadı.

 

Yi Chen bakışlarını ona çevirdi, tariz sanatına baş vurdu:'' Yanlış anlamadıysam eğer, şuan bana birlikte olma teklifinde bulundun. Senin tarafından seçilmek beni çok onurlandırdı aynı zamanda taltif etti.'' Duraksadı ve konuşmadı ancak Mo Sheng niyetinin ne olduğunu az çok anlamaya başlamıştı. Bir anda, çiçek gibi soluverdi. Daha önceden, onun ağzından çıkacak olan sözlerin bir insanı nasıl paramparça edebileceğini deneyimlemişti. Bu kasvetli durumun içinde, sadece ''Ben yapmadım.'' diyebildi.

 

Yi Chen baskıcı bir üslupla:'' Ne yapmadın? Acaba evliliğinden mi bahsediyorsun? Yoksa bu bana direniş göstermen için bir uydurma mıydı?''

 

Yine de bu öngörüsünden kuşku duysada, yüzden doksan dokuz emindi. Bunun gerçek olup olmadığına dair şüpheleri doğruydu, onca sene yalnız yaşamış, buluşma günlerine bile gitmişti.

 

 


Yi Chen'in kalbinde hafif bir acı cıs etti, gerçekten ona karşı koymak için bir bahaneydi.. Buna rağmen kalbinin derinliklerin de buruk da olsa bir sevinç zuhur etmişti.

 


Yine de Mo Sheng ona duymak istediği cevabı vermedi. Mahçubiyeti, sıkıntılı hali çok fazla bir şey söylemesini gerekli kılmıyordu.

 

Mo Sheng bunu ikrar etmese de Yi Chen hakikatin bu şekilde olduğunu kavramıştı. Hangi sebeple? Nasıl bir rahatlıkla? Bütün bedeni yine öfkeyle doldu.

 

Boğazına sarılıp, sıkıp öldürmemek için kendini zor tutuyordu:'' Tamam, ne istediğini söyle bana.? Zhao Mo Sheng, Çinde'ki yasak aşkın mı olayım yoksa, edepsiz evlilik dışı partnerin mi? Sana diyorum, nasıl istersin?''

 

 

Mo Sheng öfkesinden dolayı ürkmüş, sinmiş ve kekelemeye başlamıştı:'' Hayır.........ben.........ben ve o.........'' Ying Hui ve onun arasındaki mesele bir kaç kelimeyle açıklanamazdı. Bu korku anındai Tek söyleyebildiği şey:'' Boşandım.'' olmuştu. Bunu söyledikten sonra, biraz rahatladı ve yineledi:'' Boşandım..''

 

 

Boşanmak? Yi Chen'in sinir katsayısı arttı. Öfke dolu bir kahkaha attı:'' Ne yapmamı bekliyorsun? He Yi Chen, dul bir kadını mı alacak?''

 

 

Mo Sheng dona kaldı, gözlerinin feri kalmamıştı, omuzlarını düşürdü. Böyle olacağını hesaba katmış mıydı? Niye buraya gelmişti? Defalarca kendisini öldürsün diye mi? Sadece bir kaç satır şiir için mi, yoksa bir fotoğraf vesilesiyle mi? Tek vuruşta knocked-out olmuştu. Ne kadar gerzek ve aptaldı.!

 


Ne olursa olsun meseleyi bilmesini istiyordu. Zar zor açıklamak istedi:'' Onunla benim aramdaki aslında......''

 


Yi Chen daha fazlasına tahammül edecek gibi görünmüyordu ve anlatmasına müsade etmedi:'' Yeter.! Eski kocanla yaşadıklarını bana anlatmana gerek yok. Biraz şefkat ve teselli peşine düştüysen, yanlış kapıdasın.''

 

Dudakları kilitlendi, daha fazla konuşamadı. Söylesen ne söylemesen ne, hiçbir değeri yoktu. Bu gerçek hiçbir suretle değişmeyecekti.

 


Mo Sheng ayaklandı yüzüne bakmadan, titrek sesiyle:'' Ben gidiyorum. Rahatsız ettiğim için özür dilerim.''

 

 

Gitmesine müdahele etmedi. Kafakarıştırıcı bir labirentin içinde gibiydi, çıkış yolunu bulmak imkansızdan da öteydi.

 

Kapıyı açtı, arkasından seslendi:'' Bekle.''

 


Geriye döndü, Yi Chen yerinden kalktı, masanın üzerindeki anahtarlarını aldı:'' Seni götüreyim.''

 


'' Hayır gerek yok, kendim gidebilirim.''

 

Yi Chen dalgacı bir üslup takındı:'' Gerçekte evet, gidebilirsin  fakat hasbelkader kaza falan  geçirirsen  bunun baş sorumlusu ben olurum. Bu yüzden kendimizden emin, böyle bir gelişmeye mahal vermeyecek şekilde ayrılmalıyız.''

 

Ah bütün avukatların hayat vizyonları hep böyle koruyucu ve ehemmiyetli midir? Mo Sheng zorlukla:'' Canını sıktığım için özür dilerim.''

 

Yi Chen soğuk üslubuyla:'' Bu sonuncusuydu.''

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44308 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr