Bölüm 1: Yeniden Buluşma - Parça 2

avatar
1708 0

My Sunshine (Silent Seperation) - Bölüm 1: Yeniden Buluşma - Parça 2


 

Çevirmen: Wkeey

 

 

Xiao Xiao net bir üslupla ''Bu kadar yeteer'' dedi.

 

Mo Sheng'e döndü ve konuştu: ''Bir bardak kahve içelim.''


''Uzunca bir dönemi kapsayan derhal giderilmesi gereken bir özlem söz konusu, oturup bir şeyler içmezsek olmaz. Midem de biraz rahatsız ama başka seçenek yok birer kahve içelim.''


'' Hmm, bir bardak kahve iyi gelebilir ya da süt de içebilirsin'' diye geveledi Mo Sheng, ne söylese bilemedi.

 

Mo Sheng aynı tempoyla saçmalamaya devam etti: ''Sağlık çok önemli bir husus bu yüzden diyet bir uzman gözetimi altında yapılmalı''

 

Xiao Xiao: ''Ben asla diyetle falan uğraşamam.'' diye konuşmaya müdahil oldu ve zoraki bir gülümsemeyle ''Ben bir alkoliğim'' diye devam etti.


''Shao Mei!'' Mo Sheng beden sağlığı adına yaptığı olumlu konuşmaları karşısında, arkadaşının bu şekilde umursamaz muamele yapması onu şaşırttı.Biraz şefkat biraz da ilgi göstermek adına Xiao Xiao'nun eline uzanmak istedi. Shao Mei neden böyle biri olmuştu?


(Çok safsın sen de Mo Sheng yaa)

 

Xiao Xiao bir den elini itti, Mo Sheng'e bir ters tepki daha bu şekilde geldi, ortamın kaynama noktası gitgide artıyordu.

 

Mo Sheng kendini toparladı,sakinledi yumuşak bir ses tonuyla ''Gerçekten çok değişmişsin'' diyebildi.


''Evet, daha üniversite birinci sınıfta toy bir kızken yaşadığım buhranı, tahribatı hatırlıyor musun?'' Xiao Xiao hikayesini soğuk kanlılıkla anlatmaya devam etti: '' Ona kendisini sevdiğimi, aşık olduğumu söyledim o da olumlu karşılık verdi ama beni sevmedi. İşte bu kahroluşun ardından Shao Mei öldü artık ben Xiao Xiao'yum, küllerimden doğdum.''

 

(Xiao Xiao'da aynı dertten muzdarip belli)

 

Xiao Xiao'nun sözleri ve bunları anlatırkenki ruh hali ne denli acı çektiğini gösterir nitelikteydi. Mo Sheng de içten içe üzülmeye başlamıştı ve daha fazla bir şey sormak istemedi.

 

Hemen ardından Xiao Xiao alaycı bir edayla: '' Sen pek fazla değişmemişsin. Hala samimiyet görüntüsü altında şefkat göstermeye çalışan iki yüzlünün birisin. Hayır asıl anlamadığım nokta, ne vardı da güzelim Amerika'yı bıraktın da buraya geldin?''


Sözleri ufaktan ufaktan Mo Sheng için kırıcı olmaya başlıyordu ama bunu Xiao Xiao'nun patavatsızlığına sayıyordu. O yıl tek bir söz söylemeden Amerika'ya gitmişti ve 7 yıl boyunca Xiao Xiao ile hiç bir şekilde iletişime geçmemişti haliyle bu da Mo Sheng'in arkadaşlık olgusuna verdiği değeri gösteriyordu.

 

'' O zaman, acilen gitmem gerekiyordu ............ '' diye açıklamasına başlamıştı ki;
Xiao Xiao konuşmasını böldü: '' Bana maval okuma Mo Sheng. Bunları git He Yi Chen'e anlat.''


He yi Chen mi? Bunu nerden çıkarmıştı? Mo Sheng o gün He Yi Chen ile Yi Mei'yi markette ancak iki sevgiliyi andıracak şekilde alışveriş yaptıklarını hatırladı ve ''Onun umrunda mı acaba?'' dedi.


''Ne demek umurunda mı? Sen herkesi kendin gibi duygusuz, kalpsiz mi zannediyorsun?'' Xiao Xiao'nun tansiyonu yükselmişti: ''Ortadan kaybolduğun gün seni deli gibi aradı, neredeyse çıldırmak üzereydi. Bütün gün yurdun merdivenlerinde oturup kapıyı gözledi, acaba gelir mi diye. Peki sonunda ne elde etti? sadece bir hiçlik!''

 

Xiao Xiao'nun bakışlarında ağır bir suçlama ifadesi vardı. ''Birkaç insan geldi ve sana ait olan her şeyi aldı, ona ve bize Amerika'ya gittiğini büyük olasılıkla bir daha geri dönmeyeceğini söyledi''


''Mo Sheng, sen gerçekten bir tiransın.'' Xiao bir an duraksadı ve devam etti: '' Onun o halini asla unutmayacağım. Yüreği kararmış, devasa bir boşluğun içinde düşmüştü. Resmen uçurumun ucuna gelmiş, kendi hayatından vazgeçmiş bir çaresiz gibi perişan olmuştu. Yeise bürünmüştü. O Gerçekten gururlu bir insandı, ya da biz öyle zannetmiştik.''


Mo Sheng iyice dağılmıştı. Gerçekten böyle mi olmuştu?


''Belki kendini suçlu hissetmiştir.......''


''Zhao Mo Sheng, Amerikaya gitmek için onu terkeden sensin o yüzden bu yaşananların tek suçlusu sen oluyorsun''

 

''Shao Mei, anlamıyorsun......''


''Gözümle gördüğüme inanmayı yeğelerim.''

 

Mo Sheng sustu. Herkes Yi Chen'i kendisinin terkettiğini düşünüyordu fakat bu doğru değildi.


Tam tersine, bunu söyleyen... yani kendisini bir daha görmek istemediğini, keşke onu hiç tanımamış olmayı istediğini söyleyen O'ydu.. Kendisine, en iyisinin uzak diyarlara gitmesi olacağını söyleyen yine O'ydu..


Evet, kesinlikle O'ydu....!!


Xiao Xiao ile vedalaştıktan sonra Mo Sheng caddelerde birkaç tur attı. Xiao Xiao'nun söyledikleri kulaklarında yineleniyordu, başa sarıyordu.

 

Tüm o yaşananlar gerçek değil, rüyadan ibaret miydi? Öyleyse neden bu kadar süre ayrı durdular?


Pekala neden ona o tahrip gücü yüksek sözleri söylemişti?


Avucunu açtı, içinde ''Yuan Xiang He Hukuk bürosu'' nun adresi yazan bir kağıt vardı.


Xiao Xiao buna ihtiyacın olabilir demişti..

 

Buraya kendi isteğiyle gelmemişti, tesadüfen geçiyordu. Yuan Xiang He Hukuk Bürosunun önündeydi. İçeri girdi. Danışma görevlisi mahçup olmuş bir ifadeyle: '' Avukat He şuan burada değil, randevunuz var mıydı?'' dedi.

 

Mo Sheng hayal kırıklığı mı yaşamıştı yoksa rahatlamışmıydı bilinmez: ''Hayır'' dedi.


''Mühim bir şey var mı? Sizi ona ulaştırma konusunda yardımcı olabilirim ya da ...... '' Danışma görevlisi duvardaki saate baktı: '' Bekleyebilirsiniz, avukat He birazdan burada olacaktır.''


Mo Sheng: '' Yok, teşekkür ederim ben tekrar uğrarım'' dedi ve ayrılmak üzere hareketlendi. Tekrar geri döndü ve :'' Bu avukat He'nin cüzdanı kendisine iletilmesi konusunda yardımcı olun, teşekkür ederim.'' dedi.


En azından bir icraatı olmuştu.


> Kader sığ olduğundan çok doğaldır ki aşk da derin değil..

 

İşe gitme vakti çoktan gelmişti, çalışanların motivasyonu düşük ortamda havadan sudan muhabbet dönüyordu. Çalışanlardan bir tanesi Mo Sheng'e: ''Sheng, Yurt dışındaki çalışma hayatıyla, Çin'deki çalışma hayatı arasında nasıl bir fark var sence?''


''Hhh'' Mo Sheng etrafa bir göz attı ve patronun oralarda olmadığını fark edince: ''Yurt dışında maaşlar oldukça dolgun'' dedi.


''Rezalet yahu'' İş arkadaşları suratlarını ekşiterek içinde bulundukları durumu küçümser bir havaya girdiler.


'' Pekala orada herhangi bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldın mı?''


''Evet, birazcık oldu.''


Hong Kong'dan gelen ve ekibe yeni katılmış olan Da Bao sohbete dahil oldu: ''Bu devede kulak be. Hong Kong'un insanları diğer insanlara Kaf Dağı'ndan bakıyorlar.''


Mo Sheng devam etti: ''Şahsi olarak bunu tecrübe ettiğinde, kolayca sindiremiyorsun. Bir defasında üssüm, arkadaşlarımın içinde bana, Çinlilerden özgün sanatçıların çıkmadığını söylemişti. O an sinirden kudurmuştum. Çinli damarım tuttu ve o ihtiyara dönüp: ''Çin sanatı hakkında ne biliyosun ki sen? Biz kendi sanatımızı çoktan yaratmış işlerken, siz Amerikalıların nerede olduğu bile belli değildi'' dedim.

 

''İşte gol böyle atılır, tam doksana!'' İş arkadaşları bu haklı zaferinden ötürü onu alkışlamaya başladılar, gururunu okşadılar: ''Pekala işten kovulmana sebep olan neydi?'' diye sordu biri.

 

''.........'' Mo Sheng gülse mi ağlasa mı ikilemde kaldı. '' Amerikalılar ne ne kadar kibirli olsa da , eliaçık, gönlü zengin insanlardır. Bir defasında biri Four Treasures çalışma takımı almış ve beni gördüğünde kağıda Çince karakterle bir şeyler yazmamı istemişti. Sonrasında yazdığım kağıdı ise odasına asacağını söylemişti.''


(Four Treasures of Study, Çin kültüründe yazı yazma ile ilgili bir sanat. İnternette bu şekilde aratarak ne olduğuna dair zihininize bir görsel kaydedebilirsiniz.)

 

''Aaa, Gerçekten mi?''


'' Sheng, yazın iyi midir?''


'' Hahayt hem de nasıl, İlk önce bütün bir kağıdın üzerine bütün mürekkebi dökerek içimdeki Zheng Ban Qiao'un sanatsal ruhunu açığa çıkardım. Sonra sanatımı icra ettim ve Amerikalılara şaşkınlıküzerine şaşkınlık yaşattım. Samimi olmak gerekirse, bu yazılar benim tarafımdan yazılmasa, kesinlikle ne yazıldığını anlayamazdım.''


(Zheng Ban Qiaos bu alanda kendini ispatlamış ünlü bir artist)


'' Ne yazdın peki?''


''Sizler tam bir barbarsınız!''


''Hahahaha'' İş arkadaşlarından biri öyle bir kahkaha patlattı ki ağzındaki çayı etrafa püskürttü.


(Akla zarar, hınzır birisin Mo Sheng :D)


Mo Sheng etrafa bakındı, Çiçek perisi olarak bilinen Hua Xian geliyordu. ''Resepsiyonda çok yakışıklı, cezbedici, havalı, erkeksi bir Ademoğlu var. Genç, yetenekli ve çok başarılı bir kariyeri olduğu tek bakışta anlaşılıyor tipinden, görünüşünden. Ah Sheng, Denizaşırı diyarlardan ayağının tozuyla geldin ve böyle bir malzemeyle muhakkak senin bir bağın olabilir. Bence saklanacak, gizlenecek bir durum yok.''


Hua Xian Zi'nin lafları kayda değer türden olsaydı, itin duası da kabul olurdu, gökten kemik de yağardı. Genelde onun sarf ettiği sözler kendi sahip olduğu değerinden bile daha aşağı bir edere sahiptir.


Mo Sheng bir an özdenetim yaptı. Gerçekten yurt dışından yeni gelmişti ve adam akıllı biriyle tanışıp yakınlaşmamıştı. Kim onu napsındı ya??


Yoksa O muydu? Yok artık alakaya maydanoz..


Yakışıklı adam karşılama odasında sırtı dönük vaziyette dineliyordu. Y, Chen olma ihtimali çok yüksekti. Kapının açıldığını duyunca döndü, soğuk, ilgisiz ve duygusuz bir ifadeyle ona baktı.


Hayrettir ki, Hua Xian Zi bol keseden atmıyormuş.. Gerçekten muazzam derece yakışıklı ve etkileyici bakışlara sahipti.


Özel,vucuda tam oturan elbisesi ve belirgin vücut hatları vardı.Güven dolu, kendinden emin, rahat ve bir o kadar da kimsenin yanına sokulmasına müsade etmeyece derecede tehditkar görünüyordu.


Gerçekten kelimeler kifayetsiz kalırdı.


Tam aksine, rahat ve sakin göründü kendisini selamlamak için başını salladı: ''Bayan Zhao..''


Bayan Zhao mu?


Mo Sheng gülümsemek istedi ama yapamadı: ''Beyefendi....bayım...''

 

Sandalyeyi işaret ederek: ''Lütfen oturun'' dedi Mo Sheng.


Yüzünü gizlemek istercesine başını öne eğerek farklı tür bitki çaylarından oluşan kutuya uzandı. Onun gibi cool davranamıyordu ve heyecan yüklü duygularını örtbas etmesi gerekti. ''Ne içmek istersiniz??''


''Teşekürler, gerek yok.'' Bakışları nötürdü. ''Birkaç bir şey söyledikten sonra hemen ayrılacağım.''


''Eh, beni görmeye geldiniz demek... Burada olduğumu nasıl bilebildiniz?''


Beş on saniye sessizlik meydana geldi: ''Xiao Xiao, ben onun avukatıyım.''


''Konu nedir ki?''


Ses tonu ortamda dondurucu bir hava oluşturacak gibiydi: ''Bayan Zhao büroma geldi ve sizin uğrayacağını söyledi, aradan vakit geçti ama sizden ne selam var ne sabah. Size ödeme ziyareti yapmaktan başka bir seçeneğim kalmadı.''


Mo Sheng şaştı kaldı. Bakışlarını ona yöneltti ve ziyadar gözlerine odaklandı. ''Ama ama nasıl biliyorsunuz.....'' Adını söylememişti, buna rağmen nasıl cüzdanını iade eden kişinin kendisi olduğunu biliyordu?


Alaycı bir ifadeyle ''Bayan Zhao, normal bir insan gibi hallettim işte.''

 

Muhtemelen, avukat mesleğine haiz insanların da ''sıradan bir insan gibi halletmek'' tarzında yetenekleri var. ''Cüzdanı teslim etmek için gittim. Siz de teslim aldıysanız, buraya bir ziyarette bulunmanıza gerek yoktu.''


He Yi Chen'in gözleri ışıldadı: ''Cüzdanımı iade etme insaniyeti gösterdin ve hepsi bu başka bir şey yok ha?''

 

Başka ne olacaktı ki? Mo Sheng sersemlemişti: ''Başka bir mesele yok.''

 

''Çok güzel.'' Gözlerinden bir hayal kırıklığı yaşadağı belli oluyordu.
Bir iki adım attı ve karşısında durdu. ''Ama benim bir meselem var.''

 

Siyah cüzdanı çıkardı ve ''Bu cüzdanın içinde bir fotoğraf olması gerekiyordu. Bayan Zhao, bu konuyla ilgili bir bilginiz var mı?''

 


Tabi ki vardı. Mo Sheng başını eğdi: ''Gerçekten mi? Benim haberim yok.''


''Cüzdanın içinde paralar dışında balka bir şey yoktu. Hal böyleyken Bayan Zhao bunun benim cüzdanım olduğu nasıl bilebildi?''


Mo Sheng'in bir an dili tutuluverdi kilitlendi. Onun bir avukat olduğunu ve insanların konuşmalarındaki her türlü kaçamak ifadeyi, gediği, yalanı dolanı anlayabileceğini unutmuştu. Ona Ali Cengiz oyunu yapmak mı? Keşke buna girişmeden önce kendi kapasitesini bir gözden geçirseydi.

 

''Bayan Zhao, lütfen fotoğrafı bana geri verir misiniz?

 

Mo Sheng'in aklı karıştı. Bu herif ne yapmaya çalışıyordu? İçinde bulunduğu durum gerçekten hem saçma hem de katlanılmazdı. Bir yandan kendisine tamamen bir yabancı olduğunu hissettiren bakışlarla bakan bir adam yine aynı adam ısrarla kendi içinde kendi yüzü olan fotoğrafı istemekteydi. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu..


''Fotoğraftaki kişi benim neden sana vermek zorundayım?''


Yi Chen soğuk bir ifadeyle: '' Bayan Zhao, size bir avukatla bir varlığın kime ait olması gerektiği konusunda tartışmaya girmemeyi tavsiye ediyorum.''


Mo Sheng'in cesareti kırıldı, Yi Chen'in bu kimliğine pek alışkın değildi ve bu tartışmaya bir son vermeye karar verdi: ''Fotoğraf burda değil.''


'' Yarın getir bana onu.''

 

'' Şey... yarın biraz....''


He Yi Chen konuşmasını hemen baltaladı: '' Bence ikimiz de daha fazla bu mesele üzerinde tartışma yaşamak istemiyoruz. Yarın, derhal bu sorunu halledelim.''


Derhal sorunu halletmek? Mo Sheng bir süre sessiz kaldı: '' Hangi gerekçeyle bu fotoğrafı istiyorsun??''

 

''Kim bilebilir?'' Yi Chen'in bakışları keskinleşti: ''Belki de onu geçmişimdeki bazı saçma, rezil dönemleri sürekli olarak bana hatırlatsın diye saklıyorumdur.''


Aptal herif.... Evet gerzek! Mo Sheng ne umdu ne buldu...

 

He Yi Chen nihai konuşmasını yapmak üzere başını kaldırdı: ''Yarın onu almaya geleceğim. Eğer zamanın yoksa, birinden bana göndermesi için yardım talep edebilirsin. Hoşça kal Bayan Zhao.''

 

Oradan ayrılmak üzere kapıya yöneldi. Kapı kolunu tutarken Mo Sheng'in: ''Bekle.... Yarın, sana onu vereceğim.''


''Güzel.'' Yi Chen despot bir yiz ifadesiyle Mo Sheng'e döndü: ''Gecikmeli de olsa bu iş birliği için teşekkür ediyorum. Yarın görüşürüz.''


Mo Sheng, tarifsiz bir anlamsızlık içinde, He Yi Chen'in oradan ayrılışını izledi. Bir gün karşılaşacaklarını hayal dahi etmemişti.

_______________________________________________

Saçma ve rezil geçmiş ha??

 

Mo Sheng aynanın karşısına dikeldi ve aynada gördüğü kadını dikkatlice izlemeye başladı.


Kısa saçlar eskisi gibi uzun olsaydı ve at kuyruğu şeklinde bağlansaydı. Kavrulmuş bu ten eskisi gibi açık tonda olsaydı. Eskisi gibi zerre kaygı duymadan özgürce gülebilseydi... en önemlisi o gözler yedi yılın bıraktığı hüznü bertaraf edip masumiyet duygusuyla kaplanabilseydi. Belki o zaman Zhao Mo Sheng, üniversiteye yeni başlayan ve He Yie Chen ile yeni tanışmış eski Zhao Mo Sheng olabilirdi.

 

'' He Yi Chen! He Yi Chen...''


'' He Yi Chen! He Yi Chen...''


Mo Sheng Yi Chen'i sağlam bir takibe almıştı. Yi Chen bu sıkı takip karşısında kendini kamufle edememişti ve sonunda birbirileriyle bir araya gelmek kaçınılmaz oldu. Yi Chen bu kedi fare oyununa bir son vermek istedi ve ciddi bir ifadeyle: ''Bayan Mo Sheng, Neden her daim beni izliyorsunuz?''


Utanacak bir durum varsa, Yi Chen bu utanç haline tanıklık etmeden hızlıca utanmalıydı, kızarmalıydı ama bundan vazgeçti arsız bir şekilde gözlerini belertti ve: ''Yi Chen, siz mi aptalsınız yoksa ben mi? Ah pardon elbette ki siz bir dahisiniz tek aptal olan benim. Uzun zamandır peşinizden geliyorum ama beyefendinin bundan haberi yok.''

 

Yi Chen'in sessiz ve dut yemiş bülbüle döndüğünü fark etti. Yi Chen'e göre Mo Sheng'i utandırmak için bir kaç soru soracaktı ve Mo Sheng kızarıp bozaracaktı. Ee bir dakika sonrasını kim ön görebilir şu hayatta. Sözde rengi kırmızıya çalmış bir kız olacaktı ama tam tersi bu surete girmiş bir adam var.


Nitekim, o zamanlar Hukuk fakültesindeki bu gözde öğrenci ''Üniversiteden bir kız arkadaş edinmeye pek niyetim yok'' demişti.


O vakit, Mo Sheng çok yanlızdı çünkü bunun bir bahane olduğunu olduğunu düşünerekten: '' O zaman ben sıraya gireyim üniversiteden mezun olduğunda ilk önceliğin ben olurum'' diye sormuştu.


Böylesi inatçı bir düşman ile yüzleşmek.. Hem de geleceğin avukatı ve al aşağı edilmesi mümkün olmayan savaşçı.. : ''Sınıfa gitmem gerek'' diyerek oradan ayrıldı.


Bu onun güvenini ve inancını yok etmemişti. Daha iyi bir plan yapmadan önce kazara birilerinin konuşmasını kulak misafiri olmuştu: '' He Yi Chen'in üniversitede Zhao Mo Sheng adında bir kız arkadaşı varmış. İsme bakar mısınız telaffuzu bile işkence.''

 

Bunu duyduktan sonra, derhal etüt odasını koştu, Yi Chen'i buldu ve aceleyle konuyu açıklığa kavuşturmak maksadıyla: '' Bu dedikoduyu ben başlatmadım, bana inanmak zorundasın.''


Yi Chen kitap sayfalarından başını kaldırdı, açık ve net bir ifadeyle: ''Biliyorum'' dedi.

 

''Nasıl yani, ne demek oluyor bu?''


Yi Chen rahat bir ifadeyle ''Çünkü bunu yapan benim.''


Şimdi aptal duruma düşme sırası Mo Sheng'teydi. Aynı rahatlıkla konuşmasına devam etti: "Bu konu üzerinde düşündüm. Eğer kaderde üç yıl sonra benim sevgilin olman yazılmışsa, şimdiden haklarımı kullanmak üzerinde verimli çalışmalar yapmalıyım.''

 

(Bu da kafayı yemiş eğitim, gelişim, kariyer diye)


Ah ne günlerdi..!


Aynada gördüğü ağız gülümsemek üzere uçlarından bükülmüştü ama o gülücük gözlerine bakana kadar ki geçen zamanda çoktan kaybolmuştu.


Mo Sheng balkona çıktı. Aklı karmakarışıktı. Işıldayan aya ve yıldızlara baktı. Yarın güzel bir gün olmak zorundaydı...

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr