Bölüm 128.2 : Cennetsel Ejder Tanrı Mührü! (2)

avatar
5221 9

Heavenly Jewel Change - Bölüm 128.2 : Cennetsel Ejder Tanrı Mührü! (2)


Çevirmen : Clumsy

 

Levazım subayı aniden arkasını dönerek bağırdı: “Göreviniz tamamlandı. Malzemeleri bırakın ve kampa geri dönün.”

 

Askerler hızlıca arabaları bıraktı ve gruplar halinde birleşerek kampa doğru koşturmaya başladı.

 

Emsalsiz Tabur askerleri ise tamamen donakalmıştı. Hiç kimse Zhou Weiqing’in bunu nasıl başardığını anlayamıyordu.

 

Emsalsiz Tabur, orada sessizce oturarak levazım subayının ve askerlerinin uzaklaşmasını izledi ve Zhou Weiqing, sonunda ayağa kalktı. İçten bir kahkaha atarak şöyle dedi: “Kardeşlerim, ne bekliyorsunuz! Hepsi bizimdir, hadi arabalarımızı alalım ve dönelim. Sizin Babanız, Ben, size et sözü verdim ve sözümü tuttum. Tüm gece boşu boşuna dondurucu rüzgar altında oturmadınız, değil mi?”

 

Emsalsiz Tabur askerlerinden tezahüratlar yükselmeye başladı. Beş yüz adam, arı sürüsü edasıyla malzemelere hücum etmişti.

 

Zhou Weiqing, aynı şekilde ilerlemeye kalkışan Wei Feng’i tuttu. İki arabayı işaret ederek kısık bir sesle talimatlarını sıraladı. Wei Feng de onaylayarak oraya yöneldi.

 

Tüm bu el arabalarının çekilmesi, ilerleyişi oldukça yavaşlatıyordu. Zhou Weiqing ve beş yüz askerin kampa dönebilmesi de şafak saatlerini buldu.

 

Ancak tüm gece araba çekmiş olan askerlerde yorgunluktan eser yoktu, hepsinin enerjisi son derece yüksekti. Artık soğuğu bile hissetmiyorlardı çünkü her biri kalın kışlık kıyafetler ve yepyeni üniformalarla donatılmıştı.

 

Daha da önemlisi, yanlarında getirdikleri yiyecek ve içecekler, tüm Emsalsiz Taburu üç aydan fazla idare edecek bolluktaydı.

 

Malzemelerin kampa girişi, 1200 küsür askerin aynı anda keyif nidaları atmasına yol açmıştı. Bu kez Zhou Weiqing’ten operasyon parasını isteyen tek bir kişi bile olmamıştı. Zhou Weiqing de çadırına dönerek derin bir uykuya daldı.

 

Zhou Weiqing, levazım subayı meselesini basit bir yöntemle halletmişti. Zaten tüm depo dört alayı desteklemek için kullanılıyordu ve aldıkları gıda miktarı çok görünüyor olsa da aslında buzdağının görünen kısmından ibaretti. Levazım subayı, astlarına bu geceki görevin çok gizli olduğunu ve bu konuda konuşanın askeri yasa gereği idam edileceğini söylemişti. Böylece işler sorunsuzca ilerlemişti ve bir denetim yapılmadığı müddetçe endişelenmeye gerek yoktu.  

 

Kamptaki işleri halletmekse Wei Feng’e düşmüştü. Zhou Weiqing, bir lider olarak her şeyi kendisi halledemezdi, aksi takdirde hiçbir zaman dinlenmesi mümkün olmayacaktı.

 

Zhou Weiqing, öğlene kadar uyuduktan sonra dışarıdan gelen et kokularıyla uyandı. Günlerdir iyi bir yemek yememişti ve ilk işi çadırdan çıkarak kokuyu takip etmek oldu.

 

Kampın ortasına büyük bir kazan yerleştirilmiş ve altına bir ateş yakılmıştı. Kazanın içerisinde de etli yahni görünüyor ve soğuk rüzgarlara hoş bir koku eşlik ediyordu.

 

Bu arada Emsalsiz Tabur askerleri dayak yeme konusunda fena çıkmamıştı. Shangguan Fei’er’den yedikleri dayağa rağmen dışarıda oturuyorlardı.

 

Tepenin çevresine binin üzerinde Emsalsiz Tabur askeri yerleşmişti ama garip bir şekilde hepsi sessizce kazanı seyretmekle yetiniyordu. Arada bir akan salyalarının ve kazanın sesi dışında mutlak bir sessizlik mevcuttu. Yakından bakan Zhou Weiqing, pek çoğunun gözlerinden yaşlar aktığını fark etti.

 

Shangguan Fei’er de dövmüş olduğu Bölük Liderlerinin yanındaydı ve o da bir hayli sessizdi.

 

Bir anda askerlerden biri Zhou Weiqing’i fark etti ve içten bir şekilde selam verdi: “Patron.”

 

Bu bağırış sessizliği bölmüş ve herkesin bakışları Zhou Weiqing’e çevrilmişti. Bunu hepsinin ayağa kalkışı takip etti.

 

“Patron… Patron…”

 

Sesler bir alçalıyor bir yükseliyordu. Ona Tabur Komutanı Zhou Weiqing yerine Patron diyorlardı ve bu kelime çok daha samimi bir his doğuruyordu.

 

Shanggun Fei’er’in yanındaki Yeşil Kurt da ayağa kalkarak bağırmıştı: “Patron, seni takip ettiğimiz sürece giyecek kıyafetimiz ve yiyecek yemeğimiz olacağına inanıyorum. Bu kardeşinin 100 kiloluk bedeni tamamen senindir.”

 

Zhou Weiqing sinirli bir yanıt verdi: “Lanet olsun, Senin Baban, Ben, erkeklere ilgi duymuyorum. Hadi kış kış.”

 

“HAHAHAHA---” O anda tüm kampı bir kahkaha tufanı teslim aldı.

 

Wei Feng de sersemlemiş haldeydi. Külhanbeyi Taburuna geldiğinden beri kardeşlerinin yüzlerinde böyle parlak gülümsemeler görmemişti. Yüzünde düzenbazca bir ifade olan Zhou Weiqing’e bakarken kendi kendine şöyle düşündü: Bu genç adam kardeşlerimi canlandıracak mı gerçekten?

 

“Tamamdır, herkes otursun. Şu anda ziyafet çekmemiz daha önemli, malum uzun zamandır et yemedik. Karnımız doyunca da size dünkü operasyonun altınlarını dağıtırım; herkese beş altın.”

 

Arkalardan biri bağırarak karşılık verdi: “Patron, yiyecek etimiz olduğu sürece altına ihtiyacımız yok!”

 

Zhou Weiqing dudaklarını büzdü. “Hayal gücünüz bununla mı sınırlı? Biraz et bulmak tatmin olmanıza yetiyor mu? Size şöyle söyleyeyim, altın pek çok şey için büyük önem arz eder. Altınsız nasıl Ekipman alacaksınız? Sizin Babanızın, Benim, size bedava Ekipman vereceğimi sanmayın. Sıradan teçhizat, yemek falan tamam, sonuçta Tabur Komutanı olarak bunları temin etmeliyim. Ama gelişmek ve güçlenmek istiyorsanız düşünmek ve kendi planlarınızı çizmek zorundasınız. Tabii ki benden alacağınız şeyler dışarıya nazaran çok daha ucuz olacak. Örneğin sıradan bir set Fiziksel Cevher Birleştirilmiş Ekipman Parşömeni beş yüz altın. Kar etmek önemlidir dediğimde ciddiydim ve yalnızca sizi kastetmiyordum. Burada hayır işi yapmıyorum… Eğer güçlenmek ve daha iyi bir hayat sürmek istiyorsanız siz de sıkı çalışacaksınız.”

 

Aslında istedikleri her şeyi vermek Zhou Weiqing için pek zor olmazdı. Ama böyle yaparsa adamların uğruna çalışacak hiçbir şeyi olmazdı. Bu yüzden onlara bir amaç yaratması gerekiyordu.

 

Bir Birleştirilmiş Ekipman Parşömeni seti için beş yüz altın. Bu fiyat, market fiyatlarına kıyasla bedava sayılırdı. Ama Külhanbeyi Taburu askerleri için beş yüz altın da az değildi. Para kazanma yöntemleri oldukça kısıtlıydı; hatta tek yolu Zhou Weiqing’i dinlemekti.

 

O anda daha zeki olan askerler derin düşüncelere dalmıştı. Aslında, bir külhanbeyi olup bela çıkarttıktan sonra idam edilmek yerine buraya gönderilen askerler…gerçekten aptal olabilir miydi ki?

 

Zhou Weiqing, Shangguan Fei’er’e doğru yürüdü ve kızı ayağa kaldırdı. Fei’er, orijinal haline geri dönmüştü. Ancak hiç kimse onun güzelliğini izlemeye cesaret edemiyordu.

 

Zhou Weiqing, ellerini Shangguan Fei’er’in omuzlarında gezdirerek düzenbaz bir surat ifadesiyle adamlarına döndü: “Müsaadenizle size resmi olarak bu hanımefendiyi tanıtayım. Bu güzel kadının adı Shangguan Fei’er. Bugünden sonra Emsalsiz Taburumuzun Eğitim Subayı olacak. Ondan eğitim almak isteyenler kendi isteğiyle başvurabilir ama sizi bunu yapmanız için zorlamayacağız. Eğitim bedeli aylık bir altın. Dediğim gibi bu dünyada emeksiz yemek olmaz. Yalnızca para öderseniz adam gibi gelişebilirsiniz, değil mi? Tabii ki deneyip denememek size kalmış. Ama birkaç istisna var… Bölük Liderleri… bu ayki eğitim masraflarınızı ben karşılayacağım. Fei’er, onları sana emanet ediyorum.”

 

Zhou Weiqing’in ellerini bedeninde hisseden Shangguan Fei’er’in kalbi deli gibi atıyordu. Sebebini bilmese de o elleri kendisinden uzaklaştırmamıştı. Ancak Weiqing’in konuşması bittiğinde, utancını vahşiliğe çevirdi ve alaycı bir gülümsemeyle on Bölük Liderine döndü.

 

“Patron… hayıııııır!” İlk önce hangisinin başladığı fark edilmese de on Bölük Lideri aynı anda bağırmaya ve Zhou Weiqing’e yalvarmaya başlamıştı.

 

Zhou Weiqing hafifçe gülümseyerek konuştu: “Az önce ilk bağırana bir aylık eğitim daha eklendi. Tabii ki hep beraber Eğitim Subayımızı dövebilirseniz daha fazla eğitim almanıza gerek kalmayacak.”

 

Diğer askerlerse hallerinden memnundu ve Bölük Liderlerine mutlu mesut bakışlar atmakla meşgullerdi. Böyle bir zamanda kim onlara yardım ederdi ki?

 

“Yemek zamanı!” Zhou Weiqing bağırarak kendisine koca bir kase etli yahni doldurdu ve kenara çekildi.

 

O anda tüm Emsalsiz Tabur harekete geçti ve herkes etlerini kapmak için koşturmaya başladı.

 

Zhou Weiqing kasesini bitirip ikinci bir kase doldurmak istediğindeyse koca kazan çoktan boşalmıştı.

 

Boş kazanı gören sevgili Tabur Komutanımız Zhou Küçük Şişman’ın sesi tüm kampta yankılandı: “Hepiniz kalpsizsiniz!!!”

 

Aslında Wei Feng’in talimatları doğrultusunda fazla et pişirilmemişti. Sonuçta bu askerler karınlarını vahşi bitkiler veya buğday tarzı şeylerle doyurmaya alışmıştı. Eğer çok fazla et yerlerse bedenleri ters tepki verebilirdi. Bu yüzden herkese küçük et parçalarından oluşan yahniler verilmişti.

 

Buna rağmen öğle vakti geldiğinde askerlerin neredeyse yarısının midesi bozulmuştu.

 

Bu esnada Zhou Weiqing, Emsalsiz Taburun altındaki gizli tünellerdeydi.

 

Kampta yalnızca iki gün geçirmiş olmasına rağmen tüm Emsalsiz Tabur askerlerine yapabileceklerini kanıtlamıştı. Yiyecek, giyecek ve silah getirmişti. Ayrıca davranışları da bu düzenbaz askerlere çok uygundu. En azından şimdilik beklentileri karşılıyordu.

 

“Tabur Komutanu, yemekleri yer altı deposuna yerleştirdik. Burada sıcaklık fazla oynamaz, yaz kış fark etmeden bozulma riski az tutulur. Eğer idareli olursak en az yarım yıl boyunca gıda sıkıntısı çekmeyiz.” dedi Wei Feng heyecanlı bir şekilde.

 

Zhou Weiqing kafasını sallayarak cevap verdi: “Niye idareli olacakmışız ki? Bu birkaç gün herkesin midesi alışana kadar sebze oranını yüksek tut, sonra et miktarını yavaşça arttırırsın.”

 

“Herkes alıştığında da her gün iyi beslendiklerinden emin olmalısın. Erzak konusunda endişelenmene gerek yok. Bunu getirebildiysem devamını da getirebilirim. Bu arada… WanShou İmparatorluğu orduları geldiğinde bu tünellerde mi saklanıyorsunuz?”

 

# Askerlerin yemeğe bakıp ağladıkları sahnede biraz duygulandım. Weiqing'in Ekipman satma taktiğini de çok mantıklı buldum. Hem kendi parasının tükenmesini engelleyecek hem de bu askerlere kendilerini zorlamak ve emirlerine itaat etmek için yeni sebepler yaratacak. 
Tam yerini ve işini buldu bu bizim kerata yaa! 
E hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr