Bölüm 125.3 : Emsalsiz Tabur! (3)

avatar
5141 6

Heavenly Jewel Change - Bölüm 125.3 : Emsalsiz Tabur! (3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing gülümseyerek şöyle dedi: “Neden daha güçlü düşmanlarla yüzleşmek zorunda olalım ki? Duymuş musun bilmem ama şöyle bir deyim vardır: Muhtemel kar yüzde otuzsa denemeye değer, yüzde elliyse denemenin riskleri ve tehlikeleri vardır ve eğer yüzde yüze çıkarsa bu iş için canını ortaya koyacak çok adam bulunur. Benim onlara vereceğim kar yalnızca yüzde yüz olabilir mi? Aslında kar düşüncesiyle birleşen bir grup iki ucu keskin bir kılıç gibidir. İnanılmaz tembel ve faydasız olabilecekleri gibi birbirlerine tahminimden fazla bağlanma ihtimalleri de var. Kilit nokta onları idare edebilmek. Dediğim gibi, bekle ve gör. Onları nasıl kontrol etmek gerektiğini sana göstereceğim.”

 

Zhou Weiqing, bu açıklamadan sonra çadırın içerisindeki tek masayı önüne çekti. Kırılmak üzere olan masanın üzerine bir kağıt ve kalem yerleştirdi ve Külhanbeyi Taburu için kurallar hazırlamaya başladı.

 

Shangguan Fei’er de yanında durup onu izliyordu. Ancak çenesinin şaşkınlıkla açılması ve Zhou Weiqing’e yönelik bakışlarının garipleşmesi çok sürmemişti.

 

Külhanbeyi Taburu için yeni bir Tabur Komutanı pek değişiklik yaratmıyordu. Külhanbeyi Taburundaki askerler fazlasıyla bağımsızdı ve çoğu emirlere itaat etmezdi.

 

Bölük Liderleri bile rütbelerini savaşlar ve güç sayesinde kazanmıştı, nadiren emir verirlerdi. Ki emirleri beğenmeyen askerler rahatlıkla reddedebiliyordu.

 

Az önce askerlerin toplanmasının tek sebebi ise meraktı. Gelen Tabur Komutanını görmek ve alacağı dersi izlemek istemişlerdi. Zhou Weiqing’in laflarının da onlara pek dokunduğu yoktu, sonuçta gelen her Tabur Komutanı benzer tatlı sözler sıralıyordu. Zhou Weiqing’i ilginç kılan tek şeyse gücü olabilirdi, Yardımcı Tabur Komutanı Wei Feng’i kolaylıkla yenebilmişti. Bu hiçbirinin beklemediği bir olaydı ve gözlerinin önündeki genç adama gizemli bir hava katmıştı.

 

Ama Külhanbeyi Taburu için saf gücün tek başına bir anlamı yoktu. Peki onların emirlerine itaat etmesi için ne yapmak lazımdı?

 

Tam herkes bu yeni Tabur Komutanıyla ilgili düşünmekle meşgulken, Wei Feng ilgilerini çekecek yeni bir bilgi getirdi. ‘Yarın sabah vaktinde rapor veren herkes, bir altınla ödüllendirilecek.’

 

Sonuçta Külhanbeyi Taburu normal ordunun dışında görülüyordu ve doğru düzgün bir maaşları yoktu. Altınlarını harcamak için şehre dönemeyecek olsalar da aylık izinlerinde diğer kamplara gidip yiyecek veya giyecek bir şeyler alabilirlerdi. Üstelik bu altını kazanmak için yapmaları gereken şey de çok basitti.

 

Bu yüzden ertesi sabah güneşin yükselişiyle tüm Külhanbeyi Taburu askerleri şaşırtıcı bir şekilde, mükemmel formasyonlarla vadiden inmişti, Bölük Liderleri de önlerindeydi.

 

Çadırından çıkan Zhou Weiqing, ürpermeden edemedi. Kuzeyde şafaklar fazla soğuk oluyordu! Daha da önemlisi, uzun süredir midesine sıcak bir yemek girmemişti.

 

Shangguan Fei’er de onu takip etmiş ama aynı tepkiyi vermemişti. Yetişim seviyesi daha yüksek olduğu için çevresel faktörlere karşı direnci de daha güçlüydü.

 

Tepeden aşağıya doğru yürüyen Zhou Weiqing, Wei Feng’in raporunu dinledi. Wei Feng, alacağı altının hatırına gerçekten resmi bir yolla rapor vermişti: “Tabur Komutanına rapor veriyorum. Eşsiz Tabur Bir, 1246 adamıyla hazırdır. Talimatlarınız nelerdir Efendim?”

 

Zhou Weiqing başını sallayarak onayladı: “Yardımcı Komutan Wei, çabalarınız için teşekkürler, yerinize dönün lütfen.”

 

Wei Feng, tam bir Tabur Komutanı gibi davranan Zhou Weiqing’e bir bakış daha attıktan sonra, “Emredersiniz Efendim.” diyerek formasyona döndü.

 

Binin üzerinde askeri, yırtık pırtık kıyafetlerine rağmen titiz bir düzen içerisinde görmek ve hepsinin kendine ait olduğunu bilmek, Zhou Weiqing’in içini gururla doldurmuştu.

 

“Selam millet, pek çok kardeşimin adımı bilmediğine eminim. Benim adım Zhou Küçük Şişman ve yeni Tabur Komutanınızım. Sabahın köründe ve bu soğukta gelme sebebinizin altın olduğunu biliyorum. Ben sözümün eri bir adamım ve bir altını bile eksik etmeyeceğim.” Bu sözler eşliğinde sağ elini salladı ve bir çanta dolusu altın, kuvvetli bir *plunk* sesiyle yere indi. Altınların bir kısmı melodik tıngırtılarla saçılmış ve sabah güneşi üzerlerinde parlamaya başlamıştı.

 

O anda Külhanbeyi Taburu askerlerinde bir açgözlülük belirtisi yükseldi.

 

Zhou Weiqing devam etti: “Burada 1200 altından fazlası var ve söz verdiğim gibi hepinize en az bir altın düşecek. Tamamdır, önce söyleyeceklerimi dinleyin. Sizi fazla sıkmayacağım ama beni dikkatle dinlemenizi umuyorum çünkü mevzu sizin şahsi kazancınız. Beni dinledikten sonra formasyon sırasına göre gelip altınlarınızı alabilirsiniz. Anlaşıldı mı?”

 

“Anlaşıldı.” Birkaç tembel yanıt ve birkaç alaycı kahkaha işitildi. Askerlerin çoğu Zhou Weiqing’e olan tavrını değiştirmemişti.

 

Zhou Weiqing, yüzüne yerleşen soğuk gülümsemeyle konuştu: “Bir kez daha soracağım ve yanıt vermeyenler altın almayı unutsun. En…eğer harekete geçerek yine de altın kapmak isterseniz bunu denemekte özgürsünüz. Tabii ki canınızı ortaya koymaya hazır olmanız lazım. Hepiniz az önce söylediklerimi anladınız mı?”

 

Zhou Weiqing’in altınları vermeyebileceğini duymak, Külhanbeyi Taburu askerlerini ikna etmişti. “Anlaşıldı.” 1200 küsür asker aynı anda bu cevabı verdi.

 

Zhou Weiqing’in yanındaki Shangguan Fei’er’in yüzüne şaşkın bir ifade yerleşti. Dün, bir altın meselesini işittiğinde hiç takdir etmemişti. Ama şimdi ardındaki mantığı anlayabiliyordu. Zhou Weiqing, yalnızca altını kullanarak bile pek çok şey yapabilirdi. Buna bir de dün gece yazılanlar eklenince, neler yaşanmak üzere olduğunu tahmin edebiliyordu.  

 

Herkesin yanıt verdiğini gören Zhou Weiqing, başını tatmin olmuş bir şekilde sallayarak devam etti: “Çok iyi, birlik olabilmenize çok memnun oldum. Şimdi, sizin kendinize Külhanbeyi Taburu dediğinizi duydum. Peki…kim bana…Külhanbeyinin ne olduğunu söyleyebilir?”

 

Yeşil Kurt, bir Bölük Lideri olarak en ön sıradaydı ve küçümseyici bir kahkahayla yanıtladı: “Yalnızca bir pislik, düzenbaz, emirleri dinlemeyen bir hilekar değil mi? Ekleyebilecek yeni bir şeyin mi var?” Bu sözleri sarf ettiği anda, başta onun Bölüğü olmak üzere pek çok alaycı kahkaha işitildi.

 

Zhou Weiqing, bir parmağını Yeşil Kurt’a uzatarak sordu: “Ne bok bilirsin sen? Bir düzenbaz nedir? Bir hilekar nedir? Gerçek bir Külhanbeyi, düzenbaz, pislik, kazanmak ve en iyi karı elde etmek için her şeyi yapan kişi demektir. Bugün buraya ne için toplandınız? Cevap basit…” Yerdeki altın torbasını işaret etti. “Çünkü kar elde edecektiniz.”

 

Bu kez dalga geçen olmadı, çünkü acı gerçekler yüzlerine vurulmuştu. Bunca askerin sabah soğuğunda burada dikilmesi, Weiqing’in sözlerinin canlı kanıtıydı.

 

Zhou Weiqing sözlerini sürdürdü: “Buraya sizin Tabur Komutanınız olmaya geldim ama size iyi insanlar olmayı ya da çelikten bir ordu olmayı falan öğretmeyi hiç düşünmedim. Bunun ne faydası var ki? Kaçımız bu şekilde hayatta kalabilir ki? Benim öğretmek istediğim şey gerçek kötüler, gerçek düzenbazlar, gerçek pislikler ve külhanbeyleri olmak... Külhanbeyi Taburumuzu gerçek potansiyeline eriştirmek.”

 

“Kendinize ve içinde bulunduğunuz duruma bir bakın. Her biriniz acınası bir halde. Bu bir düzenbazın hayatı mı? Bir külhanbeyinin? Gerçek bir pislik en iyi ekipmanları giyiyor, en iyi yemeği yiyor, en güzel kadına sarılıyor ve en kaliteli şarabı içiyor olmalıydı.”

 

Yeşil Kurt soğuk bir kahkaha attı: “Saçmalığı kes. Kim süslü ama boş cümleler kurmayı bilmiyor ki aramızda?”

 

Zhou Weiqing onu duymazdan gelerek pasif bir şekilde devam etti: “Şimdi Külhanbeyi Taburumuz için yeni kurallar koyacağım. Herkes dikkatlice dinlesin; altınlarınızı almaya geldiğinizde, bu kuralları hatırlayıp harfi harfine tekrar edebilenlere ikinci birer altın vereceğim.”

 

“Her şeyden önce, Külhanbeyi Taburu adı kulağa hoş gelmiyor. Bizlere yeni bir isim vereceğim: Emsalsiz Tabur. Biz, tüm Bağımsız Anakarada rakibi ve eşi olmayan tek grup olacağız. Şimdi size Emsalsiz Taburumuzun kurallarını anlatayım.”

 

“Kural 1: Eğer ölümüne bir mücadeleye gireceksek, rakibimizden en az üç kat güçlü olduğumuzdan emin olacağız.”

 

Bunu dinleyen herkes, yanlış duymuş olmalıyız diye düşünmüştü.

 

Zhou Weiqing hafifçe gülümsedi: “Yanlış duymadınız. Ne zaman veya hangi düşman olduğunun önemi yok, bu kuralı unutmayacaksınız… en önemli kaynağımız canımızdır. Kazanacağımıza dair mutlak güvenimiz olmadıkça savaş alanına girmeyeceğiz. Biz düzenbazlar ve külhanbeyleriyiz; yapmamız gereken şey en büyük kara ulaşmak, canımızı boş yere heba etmek değil.”

 

“Kural 2: Emsalsiz Taburumuz kar getirmeyen hiçbir şey yapmayacak.”

 

“Size bu kuralı biraz daha açıklayayım. Tabur Komutanı olmama rağmen, söylediğim şey size bir fayda sağlamayacaksa emirlerimi boşverebilirsiniz. Ama biri bencil sebeplerden ötürü hepimize kar sağlayacak bir şeyi yerine getirmezse… ehh, o zaman ne olacağını açıklamama gerek yok diye düşünüyorum.”

 

“Kural 3: Mutlak bir rütbe sıralaması olmayacak, her şey gücünüze bağlı. Güç Haktır.”

 

“Beni yenebileceğini veya benden daha büyük karlar getirebileceğini düşünen olursa bana meydan okumakta serbestsiniz. Bunu kanıtlayabileceğiniz müddetçe Emsalsiz Tabur Komutanlığı pozisyonu sizindir. Bu arada aynı şey Bölük ve Takım Liderleri için de geçerli. Onları yenebilirseniz o pozisyonlar da sizindir. Ama bu uğurda cinayet veya ciddi yaralama yok, aksi takdirde cezasını şahsen ben veririm.”

 

“Şu anda hepiniz bir rütbe için çabalamanın faydasız olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi? O zaman size şöyle bir şey söyleyeyim… Emsalsiz Taburda rütbe kazanmak kesinlikle faydalı olacak. Kuzey ordusu komutanı size ödeme yapmıyor olabilir ama ben yapacağım. Sıradan askerlerin aylık ödemesi 5 altın. Takım Liderlerinin 20 altın. Bölük Liderlerinin 100 altın. Yardımcı Tabur Komutanının ise 500 altın. Başarılı bir şekilde onlara meydan okuyup rütbelerini aldığınız takdirde altınlar sizindir. Aynı şekilde bana meydan okumakta da özgürsünüz. Sizin Babanız, Ben, harcayacak paradan bol bir şeye sahip değilim. Beni yenen olursa ona bir milyon altın vereceğim. Anlaşıldı mı?”

 

Bu Külhanbeyi askerlerinin faydasızlığını irdeleyen Zhou Weiqing, onlara rehberlik etmenin ve onları istediği noktaya getirmenin tek yolunun para olacağını biliyordu. Ve gerçekten de başarılı olmuştu. Bu sözleri dinleyen Külhanbeyi Taburu askerlerinin gözleri aydınlanmıştı, içlerinde ise bugüne dek görülmemiş parıltılar mevcuttu.

 

#Bu bölümü sevdim. Açıkçası ben belli bir yaşa kadar Cevherleri uyanmadığı için şanslıymış diye düşünüyorum. Eğer uyansaydı Mu En'den eğitim almayacaktı. Weiqing'i bu kadar güçlü kılan zekası, kurnazlığı, insanları tanıyor ve hayatta kalmayı biliyor oluşu. Ki hemen hemen hepsini de Mu En'den öğrendi diyebiliriz. Çünkü o bir Tanrı Gözlü Düzenbaz!
Bu arada külhanbeyi demekten içim şişmişti, Emsalsiz Tabur çok hoşuma gitti. 
E hadi emsalsiz işlere devam o zaman!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr