Bölüm 122.2 : Ooops! *** (2)

avatar
5269 8

Heavenly Jewel Change - Bölüm 122.2 : Ooops! *** (2)


Çevirmen : Clumsy 

 Bölüm 122.2 : Ooops! Alay Komutanını Dövdüm! (2)

Shen Bu, kardeşini aşağılamış olmasına rağmen Zhou Weiqing’in yeteneklerinin ve gücünün yeterliliğini inkâr edemezdi. Bu yetişim seviyesi ve güçle Tabur Komutanı veya Yardımcı Tabur Komutanı olabilirdi. Kızın güçlü Yeteneğini salmasının tek sebebiyse Zhou Weiqing’i korkutup teslim olmasını sağlamaktı. Bu sayede bir çaylakla daha fazla dövüşmemiş olacaktı.

 

Ama yoğun baskısı ve güçlü Yeteneğiyle karşı karşıya kalan Zhou Küçük Şişman’ın saldırıya geçeceğini hiç tahmin edememişti. İntihar etmeye falan mı çalışıyordu!?

 

Shen Bu’nun afalladığı anda, Zhou Weiqing zincirleme saldırılarını başlattı. Kasırga Vuruşu Yeteneğinin sıradan Cevher Ustaları için 10 yard gerektirdiği doğruydu. Ama Zhou Weiqing sıradan değildi. Onun Zaman Engelleyişi Yeteneği vardı ve bu şekilde hızını ve saldırı şeklini değiştirebiliyordu.

 

Gümüş İmparator Kanat Kesiğini kullanamayacağı da doğruydu ama Zhou Weiqing’in dört güçlü Rüzgar Niteliği Yeteneği vardı!

 

Bedeni Shen Bu’ya doğru atılırken, delici yeşil ışığın etrafını küçük gümüş ışıklar sardı. Kasırga Vuruşu Yeteneğiyle iki kata çıkmış olan hızı üç katı bulmuş ve göz açıp kapayıncaya dek Shen Bu’nun önünde belirmişti.

 

Shen Bu, Zhou Weiqing’in başka bir Yetenek daha kullanıp hızını bu derece arttırabileceğini hiç düşünememişti. Bu kritik anda,  Weiqing’e zarar vermek istememesine rağmen, tecrübelerinin yönlendirmesiyle birlikte mavi ateş topunu Weiqing’in saldırısının ineceği noktaya taşımaya karar verdi.

 

Ama bu karar onu şoka uğratmıştı çünkü ellerini kıpırdatamıyordu. Bu hareketsizlik anı da Gümüş İmparator Yıldırım Delişini kullanan Zhou Weiqing için fazlasıyla yeterliydi.

 

Tabii ki Zhou Weiqing bu saldırısıyla kızın bedenini delip geçecek değildi. Bunun yerine sağ elini kaldırmış ve ateş topunu zararsız bir şekilde havaya uçurmuştu. Bu esnada omzunu da Shen Bu’nun omzuna geçirdi ve bacaklarını Shen Bu’nun belinin çevresine dolayarak kızı yere yapıştırdı.

 

Yoğun bir ses eşliğinde Shen Bu yere çakılmıştı. Rüzgarın Prangaları onu uzun süre tutamamış olsa da yetişim seviyeleri eşit olduğu için kaçınılması mümkün olmamıştı. Kız kontrolü geri kazandığı zamansa iş işten geçmiş, çoktan yere indirilmişti.

 

Shen Bu, bir an sonra üzerinde yoğun bir ağırlık hisseti. Kerata doğruca kızın karnına oturmuş ve sağ eliyle de boynunu kavramıştı.

 

6-Cevherli ve güçlü bir rakiple yüzleşen Zhou Weiqing, dikkatsiz davranmaya cesaret edememişti. Hele kullanabileceği Yetenek sayısı kısıtlıyken ve Birleştirilmiş Ekipman kullanmak yasakken ekstra dikkatli olmalıydı. Bu yüzden onu doğruca yenemeyeceğini bildiği için şok faktörünü kullanmış ve kızın durumu lehine çevirmesini engellemişti.

 

Aslında Shen Bu kendisini Cennetsel Enerjiyle koruyabilirdi ama Zhou Weiqing tarafından bir anda fırlatılışı ve yakın zamanda oldukça güçlü bir Yetenek salmış oluşu onu afallatmıştı. Zhou Weiqing’in eli boynunu kavradığında ise titrediğini hissetmişti ama artık karşı koymak için çok geçti. Yetişimi Zhou Weiqing’ten yüksek olsa bile hassas boynunu kavrayan güçlü ele karşı sergileyeceği çaba nafile olurdu.

 

Zhou Weiqing de içten içe soğuk terler döküyordu. Eğer rakibi kendisini hafife alıp gafil avlanmasaydı, mavi ateş topunu yememek için gerçek güçlerini sergilemek zorunda kalacaktı.

 

“Kazandım. Hadi ilan et, yoksa kız boğulabilir.”

 

Zhou Weiqing, sahnenin kenarında açık bir ağızla olup biteni izlemekte olan hakeme seslenmişti. Aynı zamanda kendi kendine düşünmeyi de sürdürüyordu. Çok garip… Kazandım ama niye hiçbir tezahürat yok? Sonuçta esas eğitmeni yendim yani…  

 

Gerçekten de Düello Köşesine ölümcül bir sessizlik hakimdi. Sanki tüm askerler boyunlarından yakalanmış gibiydi ve bu sessizlik artık ürkütücü olmaya başlıyordu.

 

“Kazandın kazandın. Hadi, bırak artık Alay Komutanını!” Bölük Lideri sonunda afallamış halinden çıkarak panik dolu bir yüzle Zhou Weiqing’in elini kavramış, Shen Bu’yu bırakmasını ifade etmişti.

 

Ne…? Alay Komutanı mı? Şok olma sırası Zhou Weiqing’teydi ve hemen kavrayışını gevşetti.  Havasız kalmaktan yüzü kızaran Shen Bu ise yerde hafifçe kayarak soluklanmaya başladı.

 

Aslında Zhou Weiqing kendisini oldukça şanslı görüyordu, hiç çaba sarf etmeden Tabur Komutanlığına yükselmişti. Ama en kötü rüyalarında bile üzerine oturduğu eğitmenin Alay Komutanı çıkacağını göremezdi. Shen Bu’nun On Altıncı Alayın bir kıdemlisi olduğu ve tüm yetkinin onda olduğu belliydi… Weiqing Tabur Komutanı olsa bile o kızın emri altında olacaktı… yaşananlar bu kötü sonuca işaret ediyordu... Cidden bu kadar bahtsız mıyım?!

 

Gerçekler gösteriyordu ki Zhou Weiqing sahiden de O KADAR bahtsızdı ve ne yazık ki şanssızlığı henüz sona ermiş değildi.

 

Bir anda arkasından yükselen soğuk bir rüzgar ve güçlü bir öldürme güdüsü hissetti. Tecrübeli bir dövüşçü olarak ve içerisinde bulunduğu şokun etkisiyle basit hayvani içgüdüleri yardıma koştu. Refleks olarak sağ bacağını kaldırdı ve yaklaşan düşmanın saldırısını engelledi. Ne yazık ki sağ bacağı yumuşak bir şeye değmişti ve geri çekilmek istese bile artık çok geçti. Düşmanı havalanarak sahneden uçmuştu.

 

Ve arkasını döndüğünde bu kişinin Shen Yi olduğunu fark etti. Kızın sahneye çıkma sebebi, ablasının çektiği acıyı görmüş olmasıydı. Ve şimdi belki tekme, belki de utanç yüzünden yerde bilinçsizce yatmaktaydı.  

 

“Yi Yi!” Az önce ayağa kalkmış olan Shen Bu, kardeşinin Zhou Weiqing tarafından tekmelenerek sahneden atıldığını görmüş ve hızlıca Shen Yi’yi kollarına almıştı. Ardından Zhou Weiqing’e çevirdiği bakışları onu parçalara ayırmak ister gibiydi.

 

Zhou Weiqing ellerini masumca açarak tepki verdi: “Kıymetli Alay Komutanım, valla böyle olsun istemedim! Sadece refleksti…O bana saldırınca ben de bilinçsizce tekmeledim. Ben… sizin Alay Komutanı olduğunuzu bilmiyordum yoksa asla size karşı koymaya cüret etmezdim! Az önce yaşananlar da sadece şans eseriydi…”

 

Artık yapabileceği tek şey bahaneler sıralamaktı. Ne yazık ki kendisi bile bu bahanelerin işe yaramayacağının farkındaydı. Yine de her şeyin iyi olacağına inanıyordu. Sonuçta herhangi bir kural ihlali yapmamış, her şey Düello Köşesine uygun ilerlemişti. Alay Komutanını tanımamak bir suç değildi, değil mi? Gerçi kızın bir hayli utanmasına yol açmıştı ama yanlış bir şey yapmış da değildi yani…

 

Düşündükçe daha çok gerilen Zhou Weiqing, sinirli bir şekilde sahneden aşağıya bakmaya başladı. Askerlerin bu kadar sessiz olmasına şaşmamalıydı… Shen Bu Alay Komutanıydı. Eh, aslında 6-Cevherli bir Cennetsel Cevher Ustasının Alay Komutanı olması çok doğaldı. Ahh… ben niye bunu daha önce düşünemedim ki? Jeton geç düştü…

 

Shen Bu birkaç derin nefes alarak kendisini sakinleştirmeye çalışmaktaydı. En sonunda da Zhou Weiqing’i işaret ederek konuştu: “Onu Alay Karargâhına götürün. Bugünkü maçı Zhou Küçük Şişman kazandı. Onu yeni bir rütbeyle ödüllendireceğim.”

 

Tam da Zhou Weiqing’in düşündüğü gibi, bunca askerin önünde kurallardan dönmemiş, Alay Komutanı olarak saygınlığını yitirmemişti.  

 

Düello Köşesinden çıkarken güneş gökte alçalmaya başlamıştı ve Zhou Weiqing, batan güneşin ışıkları altındaki Shen Bu’nun sinirli gözlerini açıkça görebiliyordu. Gerilmeden edemiyordu. Bu meseleyle nasıl baş edecekti? Hiç emin değildi. Neyse ki Tabur Komutanı olarak kendisinden aşçı olması falan istenemezdi. İstenemezdi, değil mi? Yok canım, böyle yüksek rütbeli birine o görev verilmezdi… Şu anda Weiqing’in yapabileceği tek şey dua etmekti. Tabii ki kızın ahlaki değerlerinin yüksek olmasını ve utancını önemsemeden kendisine iyi bir pozisyon teklif etmesini umuyordu. Ne yazık ki kızın gözlerine bakılınca, Weiqing’in hayalleri suya düşebilir gibi görünüyordu.

 

10 Alay korumasının ‘eşliği’ altındaki Zhou Weiqing ve Shangguan Fei’er, On Altıncı Alay kamp alanına götürüldü.

 

Kampın içerisinde akşam yemeği hazırlıkları süregeliyordu ve dumana eşlik eden lezzetli bir yemek kokusu mevcuttu. Neredeyse bir gündür yemek yememiş olan Zhou Weiqing’in iştahı kabarıyor, acaba ne zaman yemek yiyebilirim diye düşünüyordu.

 

“Zhou Küçük Şişman, şansın fena değilmiş! Orduya girer girmez bir Alay Komutanını yendiğine göre gerçekten yetenekli olmalısın.” Shangguan Fei’er, Zhou Weiqing’in yanında hafif bir kahkaha atarak bunları söyledi.

 

Zhou Weiqing sinirli bir cevap verdi: “Artık benimle birlikte olduğunu unutma. Benim başım belaya girerse seninki de girer.”

 

‘Benimle birlikte’ sözlerini duyan Shangguan Fei’er kızararak mırıldandı: “Kimmiş seninle birlikte?” Ama bu mırıldanıştan sonra dalga geçmeyi kesmiş, daha fazla uzatmamıştı.

 

İkili bu şekilde On Altıncı Alay karargâhına getirildi ve on koruma kapıya geçerek ‘gitmenize izin verilmiyor’ mesajını vermiş oldu.  

 

Zhou Weiqing, karargâhın ortasındaki devasa çadırın içini incelemeye başladı.

 

Karargah çadırı inek derisinden yapılmıştı, sağlam metal alaşımdan oluşan yumuşak ve sağlam bir iç omurga iskeleti vardı. Otuz santimlik kancalarla tutturulan çadır, iki yüz metrekare genişlikteydi. İçeride beyaz hayvan tüyüyle kaplı, geniş bir koltuk mevcuttu.

 

Shangguan Fei’er, Weiqing’i dürterek sordu: “Şimdi ne yapacağız? O Alay Komutanının senin hakkında iyi bir izlenime sahip olmadığı kesin. Sence bize ne yapacak?”

 

#Ya çocuk önce Alay Komutanının kardeşi olan Tabur Komutanının üstünü başını yırtıp 'askerlere göz ziyafeti çektirdim' dedi.
Sonra Alay Komutanını döverek üstüne oturdu. Sonra da onun gözü önünde kardeşini tekmeleyerek sahneden uçurdu.
Gerçekten anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz!
Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr