Bölüm 120.2 : Düello Köşesi (2)

avatar
5305 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 120.2 : Düello Köşesi (2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Yan taraftaki bir asker, hızlıca bir set kalın deri zırh ve başlık çıkarttı.

 

Ancak Shangguan Fei’er kafasını sallayarak bunlara ihtiyacı olmadığını belirtti. Bu esnada rakibi, dövüş alanındaki yerini almıştı.

 

Yapılı ve hayat dolu gözüken rakibinin iri kasları üniformasını zorluyordu.

 

“Endişelenme Küçük Kardeş, Abin sana zarar vermeyecek; sonuçta aynı Alaydanız.” Rakip genç, Shangguan Fei’er’e kahkahalar eşliğinde seslendi.

 

Shangguan Fei’er ise bir humph sesi çıkarttı ve laf yarıştırmak yerine parmağını kaldırarak, “Gel o zaman.” dedi.

 

Rakip genç, kahkaha atarak karşılık verdi: “Ohh, tavrını beğendim. Geliyorum o zaman!” Ve bu cümlelerden sonra hızlı bir adım attı.

 

Zhou Weiqing, olup bitenleri sakin bir şekilde izliyordu. Genç adamın Cennetsel Enerji barındırmadığı belliydi. Ama fiziği mükemmeldi, hareketleri iyiydi ve gücünün sıradan insanların çok ötesinde olduğu söylenebilirdi. Kesinlikle iyi eğitilmiş, elit bir askerdi.

 

Aynı zamanda tecrübeli bir dövüşçüydü de. Tek hamlesiyle Shangguan Fei’er’e ulaşmış ve sol elini kızın yüzüne kaldırarak dikkatini çekerken sağ elini göğsüne uzatmıştı.

 

Az önce de söylediği gibi, Shangguan Fei’er’i yaralamaya niyeti yoktu ve saldırısının amacı ‘o erkeği’ yakalayıp yere fırlatmaktı.

 

Bu saldırıyı gören Zhou Weiqing, gözlerini kapatıp içten içe kederlenmeden edemedi. Bu çocuk mahvolacaktı. Niyeti iyi olsa da karşısında bir kız olduğundan hiç haberi yoktu. Ve bir kızın göğsünü kavramak üzere hamle yapıyordu. Hem de Cennetin Yayılma Sarayının Küçük Şeytan Kızının…başı tabii ki belada olacaktı.

 

Shangguan Fei’er’in yetişim seviyesi neydi? Yetişime bağlı olmasa bile dövüş kapasitesi sıradanın fazlasıyla üzerindeydi; böyle basit bir numaraya kanması mümkün müydü? Rakibinin göğsüne yeltendiğini gördüğü anda öfkelendi ve geri çekilmek yerine bir adım ilerledi. Sonra da bedenini hafifçe eğerek havada döndü ve ellerini uzattı.

 

Onu ciddi bir şekilde hafife almış olan genç rakip, ellerinin uyuştuğunu hissetti. Bir an sonraysa iri bedeni havalanmış ve yoğun bir gürültü eşliğinde yere yapışmıştı.

 

Mücadeleyi izlemekte olan bir kalabalık vardı ve an itibariyle hepsi afallamıştı. Shangguan Fei’er’in hareketleri o kadar hızlıydı ki hiçbiri olup bitenleri açıkça görememişti. Tek görebildikleri, biri yere fırlatılmış olan iki bulanık figürdü.

 

Bölük Liderleri, Shangguan Fei’er’in Cennetsel Enerji kullanmadığının farkındaydı, bu yalnızca yakın dövüş yeteneklerinin eseriydi.

 

“Etkileyici bir yetenek! 16. Alayımızın yeni bir savaşçısı oldu!” Soldaki Bölük Lideri, bu sözler eşliğinde alkışlamaya başlamıştı.

 

Shangguan Fei’er ise yenmiş olduğu rakibe bakmaya dahi tenezzül etmeden Zhou Weiqing’in yanına dönmüştü. Genç adam ise bir süre sonra ayağa kalkmayı başarabildi. O fırlatış yüzünden yaralanmamış olsa da nefesi kesilmişti. Daha da önemlisi, bu ani kayıp onu o kadar şaşırtmıştı ki nasıl kaybettiğini bile bilemiyordu. Yapabileceği tek şey utanç içerisinde kenara çekilmekti.  

 

Bölük Lideri, Shangguan Fei’er’e doğru başparmağını kaldırarak konuştu: “Çok iyi, bu narin fizikle bu kadar yetenekli olabileceğini düşünmemiştim. Bir tur daha devam etmek ister misin? Bu kez daha güçlü bir rakip bulurum.”

 

Shangguan Fei’er kafasını sallayarak itaatkâr bir ifadeyle karşılık verdi: “Yalnızca Genç Efendime orduda eşlik etmek için geldim; onun yanında kalabilmek benim için kâfidir. Genç Efendimin yanında benim lafım bile edilemez, o kesinlikle çok güçlüdür.”

 

Kızın yüzündeki zararsız, dürüst ve itaatkâr ifadeyi gören Zhou Weiqing, neredeyse bir ağız dolusu kan kusacaktı. Kendisini mükemmel bir oyuncu olarak görürdü ama Shangguan Fei’er’le kıyaslanamazdı bile. Neyse ki kız kendisinin talimatlarına uymuş ve güzelce rolünü yapmıştı, yoksa büyük problemler çıkabilirdi.

 

Zhou Weiqing’in, Fei’er’e olan güveni ve saygısı büyük ölçüde artmıştı. Hiç değilse büyük resmi aklında tutarak hareket edebildiği belliydi.  

 

“Ohh?” İki Bölük Lideri aniden büyük bir ilgiyle Zhou Weiqing’e döndü.

 

Zhou Weiqing içten bir kahkaha atarak dürüst, naif bir ifadeyle lafa girdi: “Ailem öleli çok oldu ve bu küçük takipçim dışında hiç kimsem yok. Bu yüzden orduya katılmak istedim.”

 

Sağdaki Bölük Lideri ciddi bir ifadeyle karşılık verdi: “Peki, konuşmanın faydası yok. Çık da bize gücünü göster. Gücün olduğu müddetçe 16. Alayımız tarafından ilgi göreceksin.”

 

“Çok iyi.” Zhou Weiqing rahatça kabullendi ve doğruca mücadele alanına ilerledi.

 

Alana girdiğinde herkese tecrübeli bir asker olduğu izlenimi vermişti. Gerçekten de bu Zhou Weiqing’in ilk ordu deneyimi değildi. Sonuçta 13-14 yaşlarındayken Cennetsel Yay İmparatorluğunun ordusuna katılmıştı. Orada çok zaman geçirmemiş olsa da Shangguan Bing’er sayesinde büyük bir tecrübe edindiği kesindi.

 

Zhou Weiqing’in alana girişini izleyen iki Bölük Lideri birbirlerine bakarak kafalarını sallamıştı. Başlangıç müsabakalarının görevlileri olarak dövüş sıklığını ve rakipleri ayarlama yetkisi onlardaydı.

 

Yirmi yaşlarında görünen genç bir asker de alandaki yerini aldı. Ciddi ve sakin gözlere sahip olan rakip, Shangguan Fei’er’in rakibinden daha iyi görünüyordu. Gözünden hiçbir şey kaçırmak istemeyerek Zhou Weiqing’i izliyordu. Bir önceki askerin yaptığı gibi rakibini hafife almayacaktı.

 

Bölük Lideri bağırdı: “Başlayın!”

 

Genç asker hiç tereddüt etmeden Zhou Weiqing’e doğru atıldı ve aniden yana kayarak Zhou Weiqing’in etrafında dönmeye, zayıf bir nokta aramaya girişti.

 

Zhou Weiqing içten bir kahkaha attı: “Bu kadar uğraşmana gerek yok, fazlasıyla zayıf noktam var. Bak!” Bu sözler eşliğinde kollarını iki yana açarak kendisini tamamen açığa çıkardı.

 

Zhou Weiqing’in kendisine saygısızlık ettiğini gören genç askerin yüzü öfkeyle dalgalandı ve Zhou Weiqing’e karşı saldırıya geçti. Hareketleri çevikti ve hafif bir Cennetsel Enerji izi taşıyordu. Dirseğini, yani insan bedeninin en sert kısmını kullanarak Zhou Weiqing’in göğsüne saldırdı.

 

Zhou Weiqing, seyirciyi çok şaşırtacak bir şey yaptı. Yani saldırıdan kaçınmak yerine kolları tamamen açık şekilde rakibinin göğsüne vurmasına izin verdi.

 

*PENG* Boğuk bir ses eşliğinde rakibin dirseği ve Zhou Weiqing’in göğsü buluştu. Ancak genç adamın şaşkınlığı korkuya dönüşmüştü. Dirseğini bir metale geçirmiş gibiydi ve darbenin etkisi tüm kolunu uyuşturmuştu.

 

Zhou Weiqing bu noktada harekete geçti ve yana açtığı kollarıyla genç askerin omuzlarını kavradı, köprücük kemiği Akupunktur Noktalarına bastırarak tüm bedenini uyuşturdu.

 

“Sen benim dengim değilsin. Sıradaki?” Zhou Weiqing, bu sözler eşliğinde rakibini sert bir şekilde yere indirdi.

 

Düello Köşesinde her gün bir düzine civarı dövüş gerçekleşirdi. Burası, aktif bir savaşın olmadığı zamanlarda askerlerin uğrak noktası olurdu. Ama çevredeki seyirciler bugüne dek böyle bir dövüş görmüş müydü acaba?

 

İki Bölük Liderinin bilgisi ve vizyonu tabii ki sıradan askerlerden fazlaydı ve onlar, bu dövüşün normal olmadığını rahatlıkla söyleyebilirdi.  

 

Genç askerin gücünü ve Cennetsel Enerjinin birinci seviyesinde olduğunu biliyorlardı. Bir Cevher Ustası olmasa da sıradan insanların çoğundan daha kuvvetliydi. Ayrıca dirseğini kullanarak yaptığı saldırıda en az elli kiloluk bir hasar vermiş olmalıydı. Bu darbeyi göğsüne yiyen kişi, kendisini koruyacak birkaç seviye Cennetsel Enerjisi olsa bile etkilenmeliydi.

 

Bölük Liderlerine göre, Zhou Weiqing’in rakibinin işini böyle kolayca bitirebilmesinin altında iki olasılık vardı: 1. Zhou Weiqing’in doğuştan gelen bir dayanıklılığı vardı, sıradan insanlardan güçlüydü. 2. Cevher Ustasıydı.

 

“Devam ediyoruz. Yaşlı Mo, sen git.”

 

“Peki efendim.”

 

40 yaşlarında görünen orta yaşlı bir asker, alana atladı. Uzun veya yapılı değildi. Yalnızca 1.5 metreydi ve Zhou Weiqing’in önünde küçük bir çocuk gibi kalıyordu. Cılız ve ufak olmasına rağmen hareketleri hızlı ve çevikti.

 

Düello Köşesinin pek kuralı yoktu ve adam, Zhou Weiqing’i bir yumruk hareketiyle selamladı. Sonra da harekete geçti.

 

Yaşlı Mo isimli asker, Zhou Weiqing’e ulaşmadan önce yan tarafa doğru sıçradı ve yere basarak Zhou Weiqing’in arkasına geçti. Bu esnada ellerini de hiç tereddüt etmeden, hızlı bir şekilde Zhou Weiqing’in boynuna uzatmıştı.

 

Ne yazık ki karşısında Zhou Weiqing vardı. Weiqing, arkasına bakmaya tenezzül bile etmeden bedenini eğmiş, Yaşlı Mo’nun ellerinin boynunu kavramasına izin vermişti. Sonra da boynuna ulaşan elleri kavradı. Üstün hisleri sayesinde bu karara varması kolay olmuştu.  

 

Cılız Yaşlı Mo, Weiqing’in tek eliyle havaya kaldırılıp yere çakıldı. Ve bedeni yere değdiği anda, Zhou Weiqing’in sağ ayağının ucu sayesinde kalçalarından itilerek nazik bir şekilde alanın dışına uçuruldu.

 

Zhou Weiqing’in yumuşak davrandığı çok belliydi ve Yaşlı Mo kıpkırmızı bir suratla uzaklaşmak zorunda kalmıştı.

 

Art arda iki galibiyet alan Zhou Weiqing, iyice ilgi odağı haline gelmişti. Dövüş stili oldukça doğrudan ve etkiliydi. Herhangi bir gösterişli hamle yapmıyor, rakibinden gelecek darbeleri kabul ediyor, bu esnada rakibini tutuyor ve sonra… savaş sona eriyordu. Bu kadar basit.  

 

Ama bu olay iki Bölük Liderini karmaşık bir duruma sokmuştu. Yeni bir yetenek bulmak güzeldi. Ancak bir çaylağın kendi Düello Köşelerinde öyle kolayca yükselmesine izin vermek biraz rahatsız ediciydi. Peki ona bir ders vermek için kimi gönderebilirlerdi?!

 

#Fei'er'in oyunculuğu falan hoşuma gidiyor. Bizim keratanın kız versiyonu gibi gerçekten. Kaza bela çocukları olsa bu dünya yaşanacak bir yer olmaktan çıkar herhalde 
Keratamız da ilk iki galibiyeti aldı. Karşısına güçlü diye çıkan adamların Cennetsel Enerjisi bile yok. Gerçi orduda, hele de başlangıç seviyelerinde Cevher Ustası bulmak çok zor olsa gerek.
Hadi okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr