Bölüm 117.1 : ''Şeytani Form'' - Gümüş İmparator! (1)

avatar
5776 11

Heavenly Jewel Change - Bölüm 117.1 : ''Şeytani Form'' - Gümüş İmparator! (1)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing, Shangguan Bing’er’in bedeninin neredeyse her kıvrımını incelemişti ve o, oldukça yumuşak, esnek ve kırılgandı; dünyayı zenginleştirerek akan ılık bir su gibiydi ve Weiqing’in bedeni ile ruhunu temizlemiş, sarmalamıştı.

 

Ama Shangguan Fei’er farklıydı, bedeni kıvrımlı bir jöle gibiydi, ölçülemez bir hareketliliği vardı.

 

Zhou Weiqing’in sıcak ve iri elleri ikiliyi sabit bir pozisyonda kilitlemişti. Kızın bacaklarını garip bir şekilde tutmaktaydı ve bacakların yaşattığı hisle afallamış haldeydi. Shangguan Fei’er ise ani sıcaklığın ve kavrayışın etkisiyle şoka girmişti.

 

Tabii kızın bacaklarının pantolonlu olmasına rağmen Zhou Weiqing’in omuzlarına çıkmış olması da oldukça uygunsuz bir pozisyon yaratıyordu.

 

Bir süre devam eden şok anı sonrasında, iki tarafın bakışlarından da aynı şeyi düşündükleri anlaşılıyordu.

 

Shangguan Fei’er’in güzel yüzü kıpkırmızı kesilmiş ve Zhou Weiqing esas planını uygulamaya koymuştu. Weiqing, kızı aniden çekerek tüm gücünü kullandı ve yere indirmeyi denedi.

 

Esnekliğin çok iyi değil miydi? Herhangi bir kozun olmadan fırlatışıma nasıl tepki vereceksin bakalım!

 

Bunu düşünen Zhou Weiqing, Shangguan Fei’er’den intikam almaya niyetliydi.

 

Ne yazık ki bir kez daha Shangguan Fei’er’i hafife almıştı. Kızın sağ bacağını tutuyor olabilirdi ama sol bacağı hala boştaydı. Kız, o anda bedenini havaya sıçratmış ve minik bir hareketle bacaklarını Zhou Weiqing’in boynuna dolamıştı. Böylece Zhou Weiqing’in fırlatışı anlamsızlaştı ve boynu, karşılaştığı yoğun çekim kuvvetiyle birlikte titreşmeye başladı. Shangguan Fei’er’in esnek bedeniyse havada bükülerek güvenli bir şekilde yere indi.

 

“Hmph” Shangguan Fei’er soğuk bir humph eşliğinde bacaklarından birinin hala tutuluyor oluşunu umursamadan bedenini döndürdü, Zhou Weiqing’i bileğinden yakaladı.

 

Zhou Weiqing sıkı sıkı kavranmaya izin veremezdi. Kızın yakın dövüş teknikleri oldukça iyiydi ve korkutucuydu. Eğer kendisini kavrarsa başının belaya gireceği kesindi.

 

Hızlıca tek ellik tutuşa geçerek boşa çıkardığı elini Shangguan Fei’er’in sırtına götürdü. Sonuçta baldızıydı ve tıpatıp Shangguan Bing’er’e benziyordu, ona vahşi bir şekilde vuramazdı.

 

Shangguan Fei’er, Zhou Weiqing’in kendisini itmek için kullandığı eli umursuyor gibi görünmüyordu. O tüm bedenini döndürürken, Zhou Weiqing’in ihtiyacı olan şey ani bir hızlanıştı. Kızı itebildiği takdirde bileğinin kavranmasından kurtulacaktı.

 

Ama Shangguan Fei’er, ona esnekliğin nelere kadir olduğunu bir kez daha öğretti. Doğa kanunlarına aykırı görünen bir hareket gerçekleştirerek pozisyon değiştirdi, kendisini sola doğru büktü ve Zhou Weiqing’in sırtındaki avucundan kurtuldu.

 

Zhou Weiqing o anda bileklerinin uyuştuğunu hissetti ve Shangguan Fei’er’in bacağını kavrayışı da gönülsüzce gevşedi.

 

“Sonunda ikna oldun mu?” dedi Shangguan Fei’er uçarı bir şekilde.

 

Zhou Weiqing orada ölüme mahkûm edilmiş gibi tepkisizce yatmaktaydı. Çünkü Shangguan Fei’er’in başparmakları göz kapaklarındaydı ve gözlerini açmaya cüret edemiyordu. Bu yüzden sessizce yatıyordu, yenilgiyi kabullenmektense ölmeyi yeğliyor gibi bir görüntüsü vardı.

 

Shangguan Fei’er bir humph eşliğinde devam etti: “Fena değil, bayağı inatçısın eh, madem boyun eğmeye gönüllü değilsin, ben de pes edene dek üstünde otururum!” Kız bu sözler eşliğinde tarif edilemeyecek derecede esnek olan küçük kalçalarını Zhou Weiqing’in göğüs civarına yerleştirdi.

 

Zhou Weiqing’in bedeni hafifçe titremeye başlamıştı ama hala en ufak bir ses çıkarmıyordu.

 

Tabii ki sevgili Zhou Küçük Şişmanımızın bunu yapma sebebi inatçılığı veya yenilgiyi kabullenmek istemeyişi değildi. Böyle bir senaryoda genç keratamız nasıl hareket edebilirdi ki!

 

Böyle güzel, genç bir kız göğsünde oturuyor, esnek kalçalarını göğsüne sürtüyor ve hafif kokusu Weiqing’in burun deliklerini dolduruyordu. Nefes almak biraz zor olsa da Zhou Weiqing’in keyfine diyecek yoktu. Ellerini kaldırıp kızın bedenindeki kıvrımlara dokunmamak için kendisini zor tutuyordu.

 

Onun titrediğini gören Shangguan Fei’er ise anlık olarak irkildi. “Neden titriyorsun, o kadar güç kullanmıyorum ki. Yaralandın mı yoksa?”

 

Bu sözler eşliğinde kafasını eğerek karakterine uygun olmayan bir şekilde aptallaştı. Bu kadarcık kilosuyla Weiqing’in canını nasıl acıttığını anlayamamıştı.

 

Acaba onu yere attığında keskin bir kayaya falan çarpmış olabilir miydi? Shangguan Fei’er kafasını döndürerek Zhou Weiqing’in bedenini incelemeye başladı.

 

O anda Weiqing’in pantolonundan baskı yapan, dikilmeye çalışan iri bir şişkinliğin varlığını fark etti.

 

“Ahhh!” Shangguan Fei’er sesli bir şekilde bağırdı. “Küçük Şişman, böyle olsun istememiştim!” Çevik bir hareketle Weiqing’in bedeninden indi. El değmemiş bir bakireydi ve bu konularda inanılmaz masum ve saftı. Bu yüzden hala az önce aklına gelen fikre inanıyordu. Zhou Weiqing’in bedenine keskin bir taş falan saplanmış olmalıydı. O anda kalbinde yükselen ani dürtüyle birlikte onun fiziğini ve gücünü tamamen unuttu. Basit bir taş tarafından yaralanmış olabileceğine kendini inandırarak hiçbir kan izi olmamasına rağmen paniğe kapıldı.

 

İçerideki ‘objeyi’ öylece çekip yarayı büyütmeye cüret edemezdi. Bu yüzden hızlıca Zhou Weiqing’in pantolonunu çıkartarak ‘kritik ve ölümcül’ duruma müdahale etmeyi tercih etti.

 

O anda pembemsi mor, güvercin yumurtası büyüklüğünde bir kafa dışarıya fırlayarak kendisini Fei’er’e tanıttı. Ve kız öyle hızlı hareket etmişti ki o şey ‘sekerek’ kızın yanaklarına sürtmüştü.

 

Afallama ve donakalma. Bu tam olarak Shangguan Fei’er’in şimdiki haliydi. Daha önce hiç bu kadar ‘şeytani bir nesneyle’ karşılaşmamıştı, kalbi deli gibi atıyordu.  

 

Donmuş çubuk. Bu da Zhou Weiqing’ti. En garip rüyalarında bile böyle bir süreci yaşaması mümkün değildi.

 

Doğal olarak, Shangguan Fei’er’in yumuşak, yaylı kalçalarının göğsüne sürtüşüne bir ‘tepki’ göstermişti. Sonuçta daha önce Shangguan Bing’er ve Tian’er’le ilişkisi olmuştu ve gençliğinin doruğunda olduğu için bu tip dürtüleri çok kuvvetliydi. Üstelik Shangguan Fei’er ve Shangguan Bing’er tıpatıp aynıydı ve güzelliğin zirvesine ulaşmış kızlardı. Nasıl tepki vermeyebilirdi ki?

 

Ama Cennetin Yayılma Sarayının Küçük Şeytan Kızının, bu konularda böylesi naif olabileceğini asla hayal edemezdi. Shangguan Bing’er bile yıllar önce ondan daha bilgiliydi! Fei’er ise… ‘yükselen çıkıntının’ bir yara olduğunu sanmıştı…!!!

 

Shangguan Fei’er bu ‘aşamaya’ bir hayli yakından tanık olduğu için tamamen aptallaşmıştı. Zhou Weiqing de şaşkınlıktan donakalmış haldeydi, normalde çok utanmaz olsa da şimdi ne yapacağını bilemiyordu. Sonuçta Shangguan Fei’er, Shangguan Bing’er değildi ve buraya ne amaçla gelmiş olursa olsun gidip Bing’er’e kendisini şikayet ederse ne olacaktı?

 

Weiqing Tian’er’i de çok seviyordu, onunla da samimi ilişkilerde bulunmuştu…ama onun kalbinde Shangguan Bing’er’in yeri asla doldurulamaz, hiç kimse ona eş olamazdı.

 

Shangguan Bing’er onun kalbinin en hassas noktasını… ele geçirmiş… ve oraya kurulmuştu.

 

“Ahhhhh!!!” Tiz, yüksek desibelli bir çığlık yankılanarak gökleri deldi. Zhou Weiqing de kızın dibinde olduğu için bu çığlıktan nasibini fazlasıyla almıştı. Neredeyse duyma yetisini yitirecekti ve anlık olarak başının döndüğünü hissetmişti.

 

Shangguan Fei’er sonunda tepki verecek gücü bulmuştu. Daha önce kızlarla erkekler arasındaki farklar üzerine düşünmüş ve insanlara sorular yöneltmişti. Ama Cennetin Yayılma Sarayında ona bunlardan bahsetmeye kim cesaret edebilirdi ki? Ve şimdi sonunda iki cins arasındaki farkı anlamıştı. Kalbinde tarif edilmez bir ateş yanmış ve istemsizce çığlık atmasına sebep olmuştu.  

 

Zhou Weiqing’in ilk hamlesi hızlıca pantolonunu çekmek oldu. Herhangi bir yoldaşı bu manzarayı görürse ne düşüneceklerini bilemiyordu. İkinci hamlesiyse sıçrayarak kızın ağzını kapatmak oldu.

 

Shangguan Fei’er, Zhou Weiqing’in elini vahşice ısırarak acıyla bağırmasına yol açtı: “Ne yapıyorsun sen?!”

 

Shangguan Fei’er, Weiqing’in elini iterek kekeledi: “Seni… seni… pi…”

 

Zhou Weiqing sinirli bir şekilde karşılık verdi: “Ben mi yaptım? Benim suçum mu? Sen üstüme oturmasaydın böyle bir tepki verir miydim? Pantolonumu çıkartan da sendin düzenbaz kız! Bing’er’e beni taciz ettiğini söyleyeceğim.”

 

“Sen…” Bu yersiz suçlamayla yüzleşen Shangguan Fei’er öfkeli bir şekilde ayaklanmış, Weiqing’i dövmeye niyetlenmişti.

 

Az önceki çığlığı ise öyle yüksekti ki kampa ulaşarak Lin TianAo ve diğerlerinin onlara doğru endişeli şekilde koşmasına yol açmıştı. Ve o anda yeni bir olay yaşandı.

 

Kulak tırmalayıcı, tiz bir çığlığa eşlik eden kemikleri ürpertici bir soğuk, herkesin şaşırmasına yol açtı. Tartışmayı bir kenara bırakan Zhou Weiqing, Shangguan Fei’er’i kavrayarak beraberinde yere yatırdı. Bir an sonra ise bedenlerinin az önce bulunduğu noktadan gümüş bir ışık geçti.

 

#Hahahaha... Bir insan evladı bu kadar saf olabilir mi ya? Yazar kardeşimiz böyle sahneleri pek seviyor, sık sık yazıyor. Bence bu kez de güldürdü. 
Yalnız Gümüş İmparatorla bitirilmesi biraz kötü oldu. Bakalım nasıl üstesinden gelecekler. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr