Bölüm 110.3 : Zun Aşamasına Giriş (3)

avatar
6130 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 110.3 : Zun Aşamasına Giriş (3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing ayağa kalktı ve Tian’er’in ellerini tutup hafifçe öptükten sonra “Hadi, Yetenek Depolama Sarayına gidelim.” dedi.

 

“En.”

 

Zhou Weiqing, Lin TianAo’ya bilgi verdikten sonra Tian’er’le birlikte Yetenek Depolama Sarayına gitti ve orada üç tam gün geçirdiler.  

 

Zhou Weiqing, bu üç günde hem dördüncü Elementsel Cevheri için Yetenek Depoladı, hem de Efsanevi Setin sıradaki iki parçasını Birleştirmeyi başardı. Sonra da Tian’er’in ellerini tutarak yeniden doğmuş bir şekilde Yetenek Depolama Sarayından ayrıldı.

 

Cennetsel Cevher Turnuvası için ZhongTian Şehrine ilk ulaştığında 3-Cevherliydi ve Depolanmış Yetenekleri ile Birleştirilmiş Ekipmanları tam değildi. Şimdi ise 4-Cevherli Düşük Seviye Zun Aşamasına ulaşmıştı ve tüm Yetenekleriyle Ekipmanları tamdı. Yeni kuvvetli, yüksek derecelendirmeli Yetenekleri vardı ve toplamda 3 Efsanevi Set parçası elde etmişti! Tüm gücü tavan yapmıştı.

 

“Weiqing, bugün dinlenelim yarın gideriz, olur mu?” dedi Tian’er yumuşak bir şekilde.

 

Vakit akşamı geçmişti ve Cennetsel Cevher Adasından iniş yolu pek güvenli değildi. Zhou Weiqing bunu kabul ederek ine döndükten sonra, kendisine bir Cennetsel Cevher Adası görevlisi bularak Shangguan Longyin’e yarın gideceklerine dair bir mesaj ilettirdi.  

 

Gece çöktüğünde Zhou Weiqing, pencereden dışarıya bakmaktaydı. Cennetsel Cevher Adası deniz seviyesinin çok üzerindeydi ve etrafı kaplayan yıldızlar rahatça görülebiliyordu. Gökteki yıldızlar, cennetlere ait kıymetli cevherler gibiydi ve mükemmel bir manzara oluşturarak parlıyorlardı.

 

Cennetsel Yay İmparatorluğunun olduğu yöne bakan Zhou Weiqing’in yumrukları sıkılıydı. Baba, Anne, Vaftiz Baba, intikamınızı kesinlikle alacağım. Tek başıma kalsam bile, ne kadar zaman gerekirse gereksin Kalise ve Bai Da İmparatorluklarını yok edeceğim.

 

O anda aklı İhtişamlı Uzaysal Aleme gitmişti, oradaki Cennetsel Tanrı Aşaması Ejderi ve tüm göğü inletecek Yeteneğini düşünüyordu. Bir Cennetsel Tanrı Aşaması Cevher Ustası bile bir milyon kişilik bir orduyla dövüşemezdi, ama bir yenilgiyi bir diğeri takip edecek diye bir koşul yoktu. Zhou Weiqing de bunları düşünerek basit bir plan geliştirmişti. Eğer mümkünse, kendisine ait bir ordu oluşturacak ve ana yurdunu yenileyecekti. Mümkün değilse, sıkı yetişim yapacak ve bir ölüm makinesi haline gelecek, düşmanın tam kalbine saplanacaktı.  

 

O anda yumuşak, ılık bir bedenin temasını ve bir çift kolun belini narince sarışını hissetti. Ay ışığının parlaklığı altında iyice güzelleşen Tian’er, kar beyazı uzun bir elbise giyiyor, ona uyum sağlayan beyaz saçları ve büyüleyici mor gözleriyle Weiqing’e bakıyordu.

 

O artık benim kadınım! Zhou Weiqing kalbinde yükselen gurura engel olamıyordu. Narin bir şekilde Tian’er’i kollarına aldı. O anda bir rüyanın gerçek olabileceğini hissetti. Bir gün her şey mükemmelleşirse, Bing’er ve Tian’er’i bu mükemmel Cennetsel Cevher Adasında yaşamaya getirecek, dünyayı umursamayacaktı. Kesinlikle harika olacaktı.  

 

Tian’er, kederli bakışlar eşliğinde başını Zhou Weiqing’in göğsüne yerleştirerek mırıldandı: “Weiqing, al beni.”

 

Zhou Weiqing bu isteğe nasıl direnebilirdi ki? Kollarını esneterek Tian’er’i iyice kucakladı, onun titreyen bedenini hisseti. O anda kalbindeki tüm negatiflikler silinmişti, iki genç aşık ruh ve beden olarak iç içe geçmek üzereydi.

 

Uykusuz bir gece oldu; tabii yalnızca Zhou Weiqing ve Tian’er için değil, indeki diğer zavallılar için de. Tian’er’in güçlü, vahşi çığlıkları yankılanırken, Zhou Weiqing ileride gözlerden uzak bir yer bulmaları gerektiğini düşünmeden edemiyordu.

 

Tian’er bu gece daha da vahşiydi; yasak meyvenin tadını almıştı ve daha dominant davranıyordu.

 

Kanı kaynayan bir genç olan Zhou Küçük Şişmanımız da doğal olarak altta kalamazdı. Ve uzun bir ‘mücadele’ sonrasında beyaz kaplan siyah kaplana yenildi ve ‘yenildiği’ için af dilemeye başladı...

 

“En?” Zhou Weiqing pencereden giren gün ışıklarıyla uyanırken yanındaki figürü kucaklamaya çalıştı, ancak elleri hiçliğe değmişti.

 

Tian’er yanında değildi, havada kalan hafif kokusu ise Weiqing’in kalbini büyük bir tatminle dolduruyordu.

 

Gerçek kanıtlanmıştı, Tian’er haklıydı. İkinci seferlerinde Cennetsel Enerjileri daha az artmıştı, ilk seferkiyle kıyaslanamazdı. Buna rağmen Zhou Weiqing, daha hafif bir beden ve daha hoş hislerle uyanmıştı.

 

En acılı anında Tian’er onun yanında olmuştu. Kırılmak üzereyken onun yumuşak bedeni ve narin tesellileriyle hayata dönmüştü. Belki önlerinde çok zor bir yol vardı, ancak Weiqing ne olursa olsun geri dönmeyecekti. Tian’er onundu, sonsuza dek.

 

Çevresine bakınan Zhou Weiqing, dün gece Tian’er’in yattığı kısımda bir mektup buldu. Onu alarak rahat bir şekilde açtı. Ancak ilk cümle, donakalmasına neden olacaktı.  

 

“Weiqing, sen bunu okuduğunda ben çoktan gitmiş olacağım. Bu kararı vermek benim için inanılmaz zordu, ancak seni bırakmak zorundayım. Üzgünüm Weiqing, seni en çok ihtiyacın olan zamanda bırakmak istemezdim, ama başka şansım yoktu…”

 

Tian’er’in kelimeleri karman çormandı, bu mektubu yazarken kendinde olmadığı belliydi. “Cennetsel Cevher Turnuvası finallerinde, WanShou Mücadele Takımı üyeleri beni gördü. Sen üç Ustadan eğitim alırken beni bulup onlarla dönmemi istediler. Ancak onları reddettim. Ne yazık ki benim yerimi olduğu gibi seninle ilişkimi de öğrendiler. Onlar gideli bir süre oldu, ama ben senin dönmeni bekledim. Korkarım ki Babam şimdiye dek beni aramak için adamlarını ve nişanlımı göndermiştir.”

 

“Zaten başında çok fazla… haddinden fazla dert var. Bir de benim yüzümden başının belaya girmesini, yaralanmanı istemiyorum. Bu yüzden ayrılmaktan başka şansım kalmadı. Neyse ki gitmeden önce sana kendimi verebildim. Endişelenme, artık seninim ve bu gerçek asla değişmeyecek. Beni ne kadar zorlasalar da ben yalnızca Zhou Weiqing’in kadını olacağım.”

 

“Babamın tek bir çocuğu var, o da benim, yani beni fazla zorlayamaz. Kendimi öldüreceğimi söylediğim sürece bana dokunamayacaktır. Ancak yakın gelecekte seninle olamayacağım.”

 

“Lütfen beni aramaya gelme, sana yalvarıyorum. Karakterini biliyorum, sen aklına esen bir şey olduğunda her tehlikeye göğüs gererek atılırsın. Ama eğer bunu yaparsan bu süreçte katlandığım tüm çileleri boşa çıkarmış olacaksın. Yapman gereken çok şey ve sana bel bağlayan çok insan var.  En azından yeterli güce erişene dek beni arayamazsın. Ben de babamı ikna etmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım.”

 

“Gitmiş olabilirim, ama hiçbir pişmanlığım yok, yalnızca sana olan özlemim baki kalacak. Weiqing, sen bana bunu hiç söylememiş olabilirsin ama… Seni seviyorum.”

 

Son sözleri bir imza takip ediyordu: Senin Tian’er’in, senin Şişman Kedin.

 

Mektubu ellerinde sıkan Zhou Weiqing, temiz hava almak için hızlıca dışarıya koşturdu. Sabahın serinliği acıyan kalbini ürpertmişti.

 

Bing’er onunla dönemeyecekti ve Tian’er de gitmişti. Tian’er’in bunu kendi iyiliği için yaptığını biliyordu, ama bunun kalbindeki keskin acıya bir faydası yoktu.

 

Tian’er, Seni seviyorum! Zhou Weiqing içinden bağırdı. Ne yazık ki Tian’er bunu duyamayacaktı.  Kim bilir bu sözleri ona ne zaman söyleyebilecekti.

 

 

Takım, Cennetsel Cevher Adasından ayrılmak için on dört iyi at almıştı. Yedi kişi, birer ata binerek Fei Li İmparatorluğuna doğru ilerliyordu.

 

Zhou Weiqing Tian’er’i aramaya gitmemişti. Hisleri çok önemliydi, ama şu anda kalbindeki en büyük yeri ana yurdu tutuyordu. Üstelik şu an Tian’er’i arayacak güce ve niteliğe de sahip değildi.

 

Yedi kişi olmalarının sebebi, Cennetsel Cevher Adasında kendilerine katılan biri oluşuydu. Bu, 23 yaşında genç bir kızdı ve oldukça hatırda kalır bir ismi vardı: Dou Dou.

 

Dou Dou Cennetin Yayılma Sarayına ait değildi, üç Ustanın başı olan Xing Tianyi’nin çırağıydı.

 

Zhou Weiqing’in Ustalarla geçirdiği 37 günde, Xing Tianyi, genç çırağının Weiqing’le birlikte seyahat ederek dünyayı görmesini istemişti.

 

Dou Dou bir bebekken Xing Tianyi tarafından evlat edinilmiş ve büyütülmüştü. Tüm hayatı Cennetsel Cevher Adasında geçmişti ve haliyle çok kısıtlanmış, dış dünyayla hiçbir bağlantısı olmamıştı. Xing Tianyi onun gerçek dünyaya adım atarak kendi başına bir şeyler tecrübe etmesini istiyordu. Bunu Zhou Weiqing’in koruması altında yapması da içini rahatlatacaktı. Bunun bir sebebi de Weiqing’in anne ejder ve yumurtayı kurtarmış oluşuydu.

 

Yani Xing Tianyi bu seçimi Zhou Weiqing’in gücüne olduğu gibi karakterine de duyduğu hayranlık sonucunda yapmıştı.

 

Dou Dou ise Zhou Weiqing’le ancak Cennetsel Cevher Adasından çıkarken tanışabilmişti. Cennetsel Yay İmparatorluğu olayları Weiqing’i meşgul ettiği için, kız konusunda verdiği sözü tamamen unutmuştu. Ancak Xing Tianyi, Cennetin Yayılma Sarayı tarafından Zhou Weiqing’in adadan ayrılacağı konusunda bilgilendirilince, Dou Dou’yu bizzat getirmişti.

 

Zhou Weiqing Xing Tianyi’ye buradan ayrıldığında pek çok tehlikeyle karşılaşacağını ve Dou Dou’yu götürmese daha iyi olacağını söylemişti. Sonuçta bırakın kızınkini, kendi güvenliğini bile garanti edemezdi. Ancak Xing Tianyi, kızı götürmesi ve onun kendisini koruyabileceği konusunda ısrarcı olmuştu.

 

Sonuç olarak Zhou Weiqing reddedememişti. Üç Ustaya çok şey borçluydu ve bu Dou Dou isimli genç kız da güçlü ve yetenekli bir Büyükusta Birleştirilmiş Ekipman Ustasıydı. Xing Tianyi’ye göre, Zong Aşamasına ulaşmasına bile az kalmıştı!

 

Sonuçta Xing Tianyi şu an dünyada var olan en iyi Muhteşem Birleştirilmiş Ekipman Ustasıydı, çırağı nasıl kötü olabilirdi ki?  

 

Dou Dou ahım şahım güzel bir kız değildi, özellikle de üç Shangguan kız kardeş, Tian’er ve Küçük Cadıyla karşılaştırılamazdı; görünüşü en fazla ortalamanın üstündeydi. Ancak Fei Li Mücadele Takımına farklı bir renk katmıştı.

 

Dou Dou’nun bir hobisi vardı, o da yemek yemekti. Dış dünyayla hiç iletişimi olmadığı için biraz saftı. İnsan karakterlerine aşina değildi, biri ona yiyecek güzel bir şey verdiği sürece o kişiyi takip ederdi. Tabii ki Zhou Weiqing, kızı getirebilmek için Ustanın talimatlarının yanı sıra bu taktiği de kullanmıştı.

 

#Tian'er'in vedası üzücü oldu, tabii benim için 'Şişman Kedinin' vedası daha üzücüydü.
Bing'er sevgililerini bıraktığına göre önümüzde ciddi bölümler olsa gerek. 
Bir de 'köyden indim şehire' yerine 'gökten indim karaya' şeklinde bir kızımız çıktı meydana. Bakalım sık sık okuyacak mıyız nasıl bir karakter olacağını.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr