Bölüm 106.1 : Cennetin Yayılma Sarayının Efendisi! (1)

avatar
6463 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 106.1 : Cennetin Yayılma Sarayının Efendisi! (1)


Çevirmen : Clumsy 

 

Boş bakışlarla cennetimsi Saraya ilerleyen Zhou Weiqing, hala şoktaydı. Aynı zamanda merakı da kabarmıştı. Her şey bir yana, sırf sarayın görüntüsü bile Büyük Aziz Arazi ismini haklı çıkartıyordu.  

 

Çok hızlı bir şekilde Saraya ulaştıklarında, Zhou Weiqing rehbere sormadan edemedi: “Kıdemlim, burada korumalarınız yok mu?” Bunu sormuştu, çünkü devasa sarayın önünde hiçbir koruma görmemiş ya da varlıklarını sezmemişti.

 

Beyaz giyimli görevli Zhou Weiqing’e dönerek pasif bir şekilde cevap verdi: “Sarayımızın korunmaya ihtiyacı yok.”

 

Zhou Weiqing bu kadar aptalca bir soru sorduğu için kendisini azarlamaya başladı. Cennetin Yayılma Sarayının farklı bir Uzaysal Alemde olduğunu tahmin etmişti ve buraya yalnızca mücevherle giriliyordu, kim öyle elini kolunu sallayarak gelebilecekti ki sanki?  

 

Zhou Weiqing’in yeni insanlar fark etmesi için saraya girmesi gerekti – açık mavi cüppeli dört genç geniş holün iki tarafına dağılmıştı.

 

Sarayın dekorasyonu büyük veya şaşaalı parçalardan oluşmuyordu, yalnızca basit ancak güzel görünümlü açık mavi mücevherler vardı. Ama tüm mücevherler şok ediciydi, boyutları, ışıltıları ve saflıkları kesinlikle nefes kesiciydi. Her biri dış dünyada servet ediyor olmalıydı.   

 

Beyaz giyimli görevli, geniş holün merkezine yürüyerek sağ elinde açık mavi bir mücevher yarattı. Mücevherden çıkan açık mavi ışık, bin metre genişlikteki holün her köşesini hızlıca aydınlattı.

 

Tüm holün etrafına yayılan mavi ışığın ihtişamına muhteşem bir manzara eşlik etti. On metre uzunluktaki duvarlarda sayısız mücevher işliydi ve etrafı saran mavi ışıklar onların da kendi ışıklarını saçmasına yol açtı. O anda tüm hol bir renk cümbüşüyle sarılmıştı, garipti, ancak güzeldi de.

 

Yerde tek tek yeni formüller ve formasyonlar oluşuyor, bunu farklı renkler ve daha karışık dizaynlar takip ediyordu. Tüm holü saran kalın Cennetsel Enerji de Zhou Weiqing’in kalbini bir kez daha titretmekteydi.

 

Beyaz giyimli görevli, Zhou Weiqing’e arkasından gelmesi için işaret ettikten sonra altın formasyonlardan birine ilerledi.

 

Zhou Weiqing de onu takip etti ve daha görevlinin ne yaptığını fark edemeden yeni bir altın ışık huzmesiyle sarıldı, her şey bulanıklaşmıştı. Yeni bir teleport daha.  

 

Zhou Weiqing artık Cennetin Yayılma Sarayı hakkında belli bir kavrayışa erişmişti. Gerçek Cennetin Yayılma Sarayı bu saray mıydı, yoksa bir parçası mıydı emin olamıyordu; ancak bu geniş holün bir transfer istasyonu olduğu kesindi. Daha önemli kısımlara erişmek için gerekli formasyonlardan ışınlanmak gerekiyordu. 

 

Ayrıca, kişinin Cennetin Yayılma Sarayındaki rütbesiyle ulaşabileceği formasyonların sayısının da doğru orantılı olacağını tahmin ediyordu. Cennetin Yayılma Sarayının korumalara ihtiyacı olmamasına şaşmamak gerekti; Cennetsel Cevher Adasından bu Uzaysal Aleme geçmek bile zorken bir de üstüne farklı kısımlara farklı formasyonlarla geçmek gerekiyordu ki bu inanılmaz zorluktaydı.

 

Yeni bir altın ışık parıldayışıyla Zhou Weiqing ve beyaz giyimli görevli yeni bir mekana vardı. Yine geniş bir holdelerdi, ancak bu kez renkler farklıydı; açık maviden altına geçilmişti. Tüm hol hafif bir sisle kaplıydı ve iç kısımda üç devasa sandalye duruyordu. İçeride üç adam vardı ve Zhou Weiqing iki tanesini kolaylıkla tanıyabilmişti.

 

Üç sandalyenin ikisi doluydu, dolu olanlar ortadaki ve soldaki iken, sağdakinde oturan yoktu. Üçüncü adamsa soldaki sandalyenin hemen yanında ayakta durmaktaydı.

 

Zhou Weiqing’in en iyi tanıdığı kişi ayakta durandı; Shangguan Longyin, ZhongTian İmparatorluğu Yetenek Depolama Sarayı Efendisi.

 

ZhongTian Yetenek Depolama Sarayı, tüm Bağımsız Anakaradaki en donanımlı, en büyük, en güçlü Yetenek Depolama Sarayıydı. Onun Efendisi olan Shangguan Longyin’in şahsi gücü bir yana, kaynakları ve arkasındaki insan gücü bile onu mükemmel bir seviyeye taşıyordu. Buna rağmen bu holde bir koltuğu yoktu, bunun yerine ellerini iki yana sarkıtarak ayakta duruyordu.

 

Oturan iki kişiden tanıdık olansa soldakiydi. Uzun beyaz bir cüppe giyiyor, ejderha işlemeli altın bir taç takıyordu. Genç ve yakışıklı görünse de gözlerinde olgun ve görmüş geçirmiş bir ışık vardı. Görünüşüne bakarak gerçek yaşını söylemek hiç kolay değildi.  

 

Bu adam Zhou Weiqing üzerinde derin bir izlenim bırakmıştı. Çünkü bu adam üçüzlerin, Shangguan Bing’er, Fei’er ve Xue’er’in babası, Cennetin Yayılma Sarayının İkinci Saray Efendisi Shangguan Tianyue idi.

 

Shangguan Longyin gibi güçlü bir adam saygıyla yan tarafta dururken ve Shangguan Tianyue de yan koltuklardan birini almışken ana koltukta oturan kişinin kimliğini tahmin etmek zor değildi.

 

Ana koltukta orta yaşlı bir adam oturmaktaydı. Görünüşü Shangguan Tianyue’ye yüzde yetmiş kadar benziyordu, ancak ona nazaran daha narin, daha ılımlı görünüyor, zararsız bir his yayıyordu. Bu özellikle de gözleri için geçerliydi; Zhou Weiqing o gözlere baktığı anda odayı ilkbaharın mis kokularının sardığını, içinin ısındığını hissetmiş, o adama bariz bir yakınlık duymuştu.

 

Beyaz giyimli görevli, doksan derecelik bir eğilişle üç adama selam verdikten sonra yavaşça geriledi. Çok geçmeden sisin içerisinde kaybolmuştu.

 

Kalbinde kısa bir analiz yapan Zhou Weiqing, hızlıca kendisini ayarladı. Hafifçe eğilerek ne mütevazı ne de kibirli bir havayla konuştu: “Merhaba üç Kıdemlim…”

 

Shangguan Tianyue soğuk bir şekilde lafa girdi: “Zhou Weiqing, yaptığın yanlışın farkında mısın?!”

 

Zhou Weiqing müstakbel kayınpederine şaşkın bir şekilde bakarak şöyle dedi: “Kayınbabam, acaba küçük damadınızın ne yanlış yaptığını öğrenebilir miyim?”

 

‘Kayınbaba’ lafı duyulduğunda hem Shangguan Longyin hem de ortadaki orta yaşlı adam afallamıştı. Shangguan Tianyue’ninse bedeni donmuş gibiydi. Cennetin Yayılma Sarayına gelen bu küçük kerata Zhou Weiqing’in kendisine bunu demeye cüret edeceğini hiç düşünmemişti.

 

“Kimmiş senin kayınbaban?!” diye bağırdı Shangguan Tianyue kızgın bir şekilde. Aslında kendisini kontrol etmekte oldukça iyiydi, ancak her nedense Zhou Weiqing’i gördüğünde, özellikle de suratındaki o şaşkınla kendisine kayınbabam dediğinde tüm kontrolünü yitiriyordu.

 

Zhou Weiqing sırıtarak yanıtladı: “Kayınbabam olduğunuzu kabul edebilirsiniz. Ben kesinlikle Bing’er’le evleneceğim ve Bing’er de kesinlikle benimle evlenecek. Size zaten gelecekte böyle sesleneceğim, neden şimdiden başlamayayım ki?”

 

Bu sözleri duyan Shangguan Longyin ve orta yaşlı adamın yüzleri hafif gülümsemelerle kıvrılmıştı.

 

Zhou Weiqing’in bu utanmaz tavrının altında derin bir sebep vardı, yalnızca Shangguan Tianyue’yi kışkırtmaya çalışıyor değildi.

 

Cennetin Yayılma Sarayı, Cennetsel Cevher Turnuvası ödüllerini vermeye gönüllü olduğuna göre kendisi için de işleri zorlaştırmayacaklar demekti. Ama Weiqing İhtişamlı Uzaysal Alemde işleri mahvetmişti ve üzerinde baskı kurabilecekleri doğruydu, belki de Ölümsüz İlahi Teknik konusunda bedeli düşürebilirlerdi. Şimdi Shangguan Tianyue’ye kayınbabam diyerek hem atmosferi rahatlatmaya, hem de önündeki üç adama bir şeyler hatırlatmaya çalışıyordu  – şöyle der gibiydi: ‘Beni korkutmaya çalışmayın, fiziğim sandığınızdan daha güçlü. Üstelik çoktan Cennetin Yayılma Sarayınızın müstakbel damadı oldum, biz bir aileyiz, fazla üstüme gelmeyin.’

 

Shangguan Tianyue avucunu sandalyesinin kollarına sertçe vurarak boğucu bir aura yaymaya başladı, Zhou Weiqing’i saran bu aura onu parçalamak istediğini anlatır gibiydi.

 

Zhou Weiqing, bedenini sarmalayan havanın katılaştığını, her yönden ulu dağlar tarafından sıkıştırıldığını hissetmeye başladı. Kan akışı yavaşlamış, nefes alışı zorlaşmıştı.

 

Ancak yüzündeki gülümsemeyi silmedi ve aynı neşeli edayla Shangguan Tianyue’ye bakmayı sürdürdü.

 

Shangguan Tianyue bu gülüşün anlamını nasıl anlamazdı. Bu küçük kerata, Tianyue’nin kendisini öldüremeyeceğini biliyordu. Shangguan Tianyue gerçekten de bunu yapamazdı. Sonuçta biricik kızı bu küçük kerata tarafından kullanılmıştı ve ona kör kütük aşıktı. Onu öldürürse kızına ne olurdu?

 

“Tamam, yeter Tianyue.” Ortadaki adam sağ elini hafifçe kaldırdığı saniyede Zhou Weiqing bedeninin hafiflediğini, tüm baskının bir anda ortadan kalktığını hissetti. Shangguan Tianyue ise kızgın bir humph sesi ve son bir soğuk bakış sonrasında bakışlarını çevirdi.

 

“Weiqing, Cennetin Yayılma Sarayımızın damadı olmadan önce sana şunu söyleyeyim.” diyen orta yaşlı adam hafifçe gülümsüyordu. Asla kendini kaybetmez, öfkesine yenik düşmez gibi görünüyordu, sesi de bakışları kadar nazikti. Samimi yaklaşımı herkese kendini sevdirirdi.

 

Zhou Weiqing’in gözlem yetenekleriyle dalga geçilemezdi. Orta yaşlı adam ağzını açtığı anda kalbi sıkışmıştı. Bu gülümseyen orta yaşlı adamın yaydığı baskı, Shangguan Tianyue’ye kıyasla çok daha kuvvetliydi. Sebep basitti  – Zhou Weiqing, o konuşmaya başladığı anda yan taraftaki Shangguan Longyin’in saygılı bir bakış edindiğini fark etmişti. Shangguan Tianyue konuşurken gülümseyen adamın bu tavır değişikliği, bu orta yaşlı adama gösterdiği saygının, Shangguan Tianyue’ye olandan çok daha fazla olduğunu anlatıyordu. 

 

Zhou Weiqing’in muhakemesi oldukça isabetliydi. Orta yaşlı adamın sıcak havasının kaynağı kendi karakteri değildi, Cennetin Yayılma Sarayının ana eğitim tekniği olan Engin Sonsuzluk Tekniğinin doğal bir etkisiydi, Saray Efendisi bunu maksimuma kadar ilerletmişti. Shangguan Tianyue’nin yetişimi ise orta yaşlı adamınkinden oldukça gerideydi.

 

“İsmim Shangguan Tianyang, Cennetin Yayılma Sarayının Efendisiyim. Seni buraya neden çağırdığımı net olarak bildiğine inanıyorum. Cennetsel Cevher Turnuvası bittiğine göre, anlaştığımız takası gerçekleştirebiliriz.”

 

Cennetin Yayılma Sarayı Efendisi, En iyi Büyük Aziz Arazinin Lideri, tüm Bağımsız Anakaranın en güçlü adamıydı. Basit bir ifadeyle Zhou Weiqing’in ZhongTian Mücadele Takımının amacını baltalayışını hiç yaşanmamış gibi silip atmıştı. Bu cömert davranış bile insanın ona hayran olması için yeterliydi.

 

Zhou Weiqing Shangguan Tianyang’a hafif bir eğilişle selam verdikten sonra şöyle dedi: “Merhaba Kıdemli Shangguan. Takasımıza başlayalım o vakit. Ancak, öncesinde sizden ufak bir talebim daha olacak, Kıdemlim için uygun mudur acaba?”

 

#Bizim kerata yine yürek yiyip gelmiş, karşısında kendisini üfleyerek öldürebilecek üç adam varken şu triplere bakın 
Acaba ufak talebi ne olacak? Benim hiçbir fikrim yok şahsen.
O zaman okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr