Bölüm 98.2 : Beni Fethetmeni Bekleyeceğim (2)

avatar
6338 9

Heavenly Jewel Change - Bölüm 98.2 : Beni Fethetmeni Bekleyeceğim (2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Ölüm. Zhou Weiqing bahsedilen sonun bu olduğunu anlamış ve kalbi bir hüzünle kaplanmıştı.

 

Cennetin Yayılma Sarayı Shangguan Bing’er yüzünden kendisine pek iyi davranmasa da tavırları düzgündü. Ona oldukça uygun yaklaşmışlardı, Bing’er için tek koşulları Shangguan Xue’er’i yenebilmesiydi, ki bunun için bir zaman limiti bile yoktu! Ama Tian’er’in tarafı çok daha zalimdi… Eğer kaybederse iş bitecekti. Zhou Weiqing iç çekmeden edemedi. Boşu boşuna başımı belaya soktum, ne diye onun kimliğini açığa çıkartıp bitmeyen dertlerime bir yenisini ekledim ki?!

 

İçinden ettiği şikayetlere rağmen elini kaldırıp Tian’er’i kucakladı ve bir öpücük almak için ona doğru eğildi.

 

Dakikalar önce cesur bir şekilde aşkını ilan eden Tian’er, bir anda afallamış ve hızlıca bu kucaklamadan kaçarak  “Ne yapıyorsun sen?” demişti.

 

Zhou Weiqing sinirli bir karşılık verdi: “Nişanlın beni öldürmeye geldiğinde sana dokunmamış olursam benim için büyük bir dezavantaj olmaz mı? Hadi gel de kocacığın seninle biraz ilgilensin.”

 

Tian’er kikirdeyerek karşılık verdi: “Rüyanda görürsün! Bana dokunmak istiyorsan… dokunabilirsin tabii! Ama Cennetsel Kar Dağımızın kurallarına uyman gerekiyor. En zorlu engeli aştın, sana aşık oldum. Benimle samimileşmen için tek basamak kaldı; beni yenebilirsen, beni fethedecek gücün var demektir, o saatten sonra bana istediğini yapabilirsin. Ama henüz… o noktaya gelmene çok var.” Bu sözleri sarf ederken parmağını sallıyor, kışkırtıcı bir hareket sergiliyordu.

 

Sinirlenen Zhou Weiqing tripli bir şekilde şöyle dedi: “Bekle bakalım. Çok geçmeden sana gücümü göstereceğim. Hmph, küçük popon da bunu izlese iyi olur!”

 

Tian’er hafifçe gülümsedi: “Beni fethedeceğin günü hevesle bekleyeceğim. Ama şimdilik Cennetsel Cevher Turnuvasını atlatsak iyi olacak…”

 

İkili, bir saattir aynı yerde durmaktaydı, ancak panter dışında herhangi bir tehlike yaşanmamıştı, ortalık oldukça sessizdi.

 

Zhou Weiqing Tian’er’i bakışlarıyla bir güzel ‘taciz ettikten’ sonra karşılık verdi: “Yani… bana yardım etmeye gönüllü olduğunu mu çıkartmalıyım?”

 

 

Tian’er cevap verdi: “Sen benim erkeğimsin, tabii ki sana yardım edeceğim. Bu İhtişamlı Uzaysal Alem sahiden de ilginçmiş. Normalde Cennetsel Canavarların bizim auramızı sezmesi ve bize saldırmaya cesaret edememesi gerekirdi. Yalnızca Cennetsel Kral Aşaması ve üzeri bize saldırıya geçebilmeliydi. Ancak az önceki küçük panter bizi pusuya düşürmeye çalıştı…bu, Uzaysal Alemin eşsiz özelliklerinden kaynaklanıyor olmalı.”

 

Zhou Weiqing onaylayarak başını salladı: “Kesinlikle. Artık harekete geçelim, fazlasıyla zaman harcadık. Kalanların ne yaptığını merak ediyorum, umarım iyilerdir. Dikkatli olup diğer takım üyelerinden bir iz arayalım, inşallah mümkün olduğunca erken toplanabiliriz.” Bu sözlerden sonra kafasını kaldırıp İhtişamlı Uzaysal Alemin göğündeki güneşi izledi ve yakınındaki ağaca bir iz bıraktı. Bu ağaçlar oldukça kuvvetli olsa da Zhou Weiqing için kolay bir görev olmuştu.

 

*Swoosh* Tian’er havaya sıçradı ve küçük Şişman Kediye dönüşerek mükemmel bir şekilde Zhou Weiqing’in omzuna yerleşti. Güzel mor gözlerinde uyarıcı bir bakışla şöyle dedi: “Sakın bana gönlünce dokunmaya kalkışma yoksa sana öyle sert vururum ki ağzında diş kalmaz!”

 

Zhou Weiqing kalpten bir kahkaha attı: “Dokunmak yok dediysek dokunmak yok. Seni fethetmemi bekle, o zaman sana her gün dokunacağım! Hmph! Ben tutkulu bir erkeğim!”

 

Zhou Weiqing Tian’er’in kimliğini ifşa ettiğinde ve neden birlikte olduklarını öğrendiğinde başına büyük problemler açılabileceğini fak etmişti, ancak şu anda umurunda bile değildi. Kesinlikle iyi bir moddaydı; en azından aralarındaki o görünmez uçurumdan kurtulup samimileşmişlerdi, ayrıca Tian’er’in gerçek hislerini de öğrenmişti. Cennetsel Kar Dağı sorununa gelince… şu an pek de sorun eksikliği çekiyor değildi zaten, değil mi? Hem baskı ve stres ona motivasyon ve hırs sağlıyordu– Zhou Weiqing bundan çok emindi.

 

Zhou Weiqing, hislerini maksimum kapasiteye çıkartarak dikkatli ve yavaş bir şekilde ormanda dolaşmaya başladı. Belli bir mesafe kat ettikçe bir ağaç seçip işaretliyordu. İyi bir hafızası vardı ve ağaçların gölge düşen yönlerini hesaba katarak kafasında kabaca bir harita oluşturmaya başlamıştı.

 

Zhou Weiqing bu şekilde sorunsuzca bir saat kadar ilerlese de rahat davranmaya cesaret edemiyordu. Burada Cennetsel Cevher Turnuvası finali yapılıyordu, yani tehlikeli olacağı kesindi.

 

“Şişman Kedi, bir ağaca tırmanıp çevreye bakalım. Bu şekilde belli bir mesafeye kadar gözlemleyip bir şeyler keşfedebiliriz.” dedi Zhou Weiqing, Tian’er’e.

 

Şişman Kedi başını sallayarak onayladı ve şöyle dedi: “İyi bir plan, hadi çıkalım. Ama dikkatli olmalısın, bu İhtişamlı Uzaysal Alemin göründüğü kadar basit olmadığı hakkında hislerim kuvvetleniyor, gizli tehlikeler barındırdığı kesin.”

 

Onaylayarak başını sallayan Zhou Weiqing, tırmanacak uygun bir ağaç aramaya başladı. Dalları kalın, tırmanılabilecek bir ağaç bulduğundaysa harekete geçti. Ellerini pençe şekline sokarak sağ ayağının üzerinde sıçradı ve hızlıca yükseldi. Dallara tutunarak sıçramayı sürdürdü ve birkaç seri hamle sonunda ağacın tepesine ulaştı.

 

Uzun ağacın avantajından faydalanan Weiqing, kesinlikle daha iyi bir görüş alanına kavuşmuştu. Gözleri sonsuz görünen bir yeşille kaplıydı, ağaçların tepeleri gökte bir ‘tarla’ gibiydi, nefes kesen masmavi gökyüzünün yayılımıysa şeffaf bir izlenim veriyordu.

 

Zhou Weiqing kendi kendine mırıldandı: “Ne büyük bir orman… ve burada yalnızca otuz iki kişi var… bir ay boyunca buradayız… birbirimizi bulmamız çılgın bir şans gerektirecek. Tahminlerim doğruysa, Cennetsel Cevher Turnuvası bizim hayatta kalma becerilerimizle alakalı… esas güç bu olmalı. Tabii ki şans da büyük bir faktör…biri Cennetsel Kral Aşaması bir Cennetsel Canavarla karşılaşırsa o anda eleneceği kesin sayılır.”

 

Kendi kendine mırıldandığı bu kısa süre, bir şey tarafından engellendi. Kafasını şaşkınlıkla çevirdi, çünkü belli bir mesafedeki gök tamamen kırmızıya dönmüştü. Bir an sonraysa bu derin kırmızılığı, neredeyse tüm göğü dolduran bir ısı takip etti!

 

Sıcaklık hatırı sayılır bir derecede artarken Zhou Weiqing dalların aşağısına saklandı. Ani ısı hemen geçmiş, ancak bu süreçte tepedeki yaprakları sarıya çevirmişti.

 

“Bu da neydi?!” diye şaşkına uğrayan Zhou Weiqing, Şişman Kediye baktı.

 

Şişman Kedi de şaşkındı. “Bu… bu… bir… şey… bir Yetenek… bir Cennetsel Canavar Yeteneği…”

 

Zhou Weiqing bir süre daha sonuna dek açık ağzıyla bakakaldıktan sonra konuşabildi: “Bu imkânsız değil mi? O kırmızı ışık neredeyse bin metre kareyi kapladı… bir Cennetsel Canavar böyle korkunç bir etki alanı doğurabilir mi?!”

 

Şişman Kedi derin bir nefes aldı ve gözleri parlayarak cevapladı:  “Evet…babam yapabilir.”

 

Zhou Weiqing koca bir tavuk kanadını ağzına tıkmış gibi boğulurcasına şöyle dedi: “Canım… bana diyorsun ki… yani… bu İhtişamlı Uzaysal alemde…Cennetsel Tanrı Aşaması bir Cennetsel Canavar mı var…?”

 

Şişman Kedi acı bir gülümsemeyle yanıtladı: “Korkarım ki durum bu. Bana nedenini sorma… Ben de bilmiyorum.”

 

Zhou Weiqing kafasını dikkatlice kaldırdı ve kendilerine doğru uçmakta olan devasa yaratığı gördü.

 

En az yüz metre uzunluktaydı, koyu kırmızı pullarla kaplıydı, sırtında iki devasa kanat süzülüyordu ve korkunç pençeleri olan koca bir iguanaya benziyordu.

 

O… bir … ejderhaydı!

 

#Bizim çocuğun haremi için daha kırk fırın ekmek yemesi gerekiyor galiba. Kime çatsa birini dövmeden elde edemeyecek hale geliyor. Güçlenince bir anda otuz kadınla falan birlikte olacak herhalde. 
Ve ejderha! Dakika bir gol bir derler ya aynen de öyle oldu. 
Neler olacağını görmek için okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr