Bölüm 97.2 : Şişman Kedi, Tian'er! (2)

avatar
6282 8

Heavenly Jewel Change - Bölüm 97.2 : Şişman Kedi, Tian'er! (2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing hızlıca yeni bir ağacın ardına saklandı, kızdan kaçtığı kesindi. “Dur, dur, teslim oluyorum! İhtişamlı Uzaysal Alemdeyiz, gereksiz dikkat çekmesek iyi olur!”

 

Tian’er soğuk bir homurdanmadan sonra cevap verdi: “Şu anda kimliğimi niye açığa çıkardığını bilmiyorum sanma. Hedefin Cennetsel Cevher Turnuvasını kazanmana yardım etmem, değil mi? Hmph, boşa hayal kurma, senin hayalinin yerine gelmesine öyle kolayca izin verecek değilim.”

 

Zhou Weiqing yüksek sesle yakınmaya başladı: “Şişman Kedi… bu kadar kalpsiz olma. Söylediklerin doğru olsa da bu iki taraf için de kazançlı bir durum.”

 

Tian’er hmphlayarak devam etti: “Bana bunlarla gelme. Seninleyken kim kazanmış?!”

 

Zhou Weiqing kafasını ağacın arkasından çıkararak sordu: “Bana yardım etmek istemiyorsan, planın ne?”

 

Bu soruyu duyan Tian’er afalladı. Az önce Zhou Weiqing tarafından gafil avlanmış ve onu dövebilmek için insan formuna geçmişti. Artık kendisini daha iyi hissediyordu evet, ama ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. Sıradaki adımın ne olacağını bilmiyordu.

 

Bir anda kalbi büyük bir kayıp hissiyle doldu. Zhou Weiqing kim olduğunu öğrenmişti, artık o eski ilişkiyi sürdürmeleri mümkün değildi. Artık yalnızca Şişman Kedi olarak onun yakınlarında kalamaz, kollarına yerleşip uykusunda yetişim yaparken onun sıcaklığı ve kalp atışlarıyla sarmalanamazdı.

 

Onun bu afallamış görünüşünü gören Zhou Weiqing kendi kendine düşündü: Umut var!

 

“Şişman Kedi, buna ne dersin? Madem bana yardım etmeye ya da neden bunca zamandır beni takip ettiğini söylemeye gönüllü değilsin… o zaman hiçbir şey olmamış gibi davranabiliriz. Sen yine Şişman Kedi olup yanımda kalırsın. Söz veriyorum seni gücendirecek bir şey yapmayacağım… Olur mu?”

 

“En?” Tian’er bu sözler karşısında tamamen şaşkına dönmüştü. Aslında Zhou Weiqing’in önerisi çok hoşuna gitmişti, ama bir müddet düşündükten sonra bu hissi üzerinden atarak sinirli bir karşılık verdi: “Benim gerçek kimliğimi ve insan formumu öğrendikten sonra nasıl o halimize dönebiliriz? Hayal mi görüyorsun sen?”

 

Zhou Weiqing acı bir şekilde şöyle dedi: “Ama… Seni bırakmaya katlanamam. Bana yardım etmesen bile sonsuza dek benimle kalmanı umuyorum. İnsan ömrü eşsiz bir durumla karşı karşıya olmadıkça birkaç düzine yıl sürer ve biz üç yılı beraber geçirdik bile. Üç yıl… Sabah uyandığımda ilk seni görmeye ve küçük tüylü bedenini kollarımda hissetmeye çok alıştım. Tian’er, seni bırakamam!”

 

“Evet, kim olduğunu anladıktan sonra senin gücünü Cennetsel Cevher Turnuvası için kullanmak istedim. Ama sana yalan söylemiyorum, aramızdaki görünmez uçurumu yok etmeyi umduğum tamamen doğru. Çünkü daima yanımda olmanı, beni asla bırakmamanı istiyorum. Şu anda kimliğini ortaya çıkarmam bir gün beni aniden terk etmenden çok daha iyi bence. En azından bu şekilde durumu kontrol altına alabilirim ve seni yanımda tutmak için ufak da olsa bir şansım olur.”

 

“Senin kalbinde yalnızca bir pislik, sapık bir düzenbaz olduğumu biliyorum. Ancak düzenbazların da hakları ve hisleri vardır! Aziz Nitelik olan Ruh Niteliğin var, değil mi? Yani diğer insanların anılarını kontrol edebiliyor olmalısın. Gel o zaman, üzerimde kullan, bana Şişman Kedinin Tian’er olduğunu unuttur. Bu şekilde devam edebiliriz… değil mi? Üzgünüm, kimliğinin ortaya çıkmasından bu kadar rahatsız olacağını düşünmemiştim. Ama anılarımı kurcalarsan da lütfen geçirdiğimiz zamanları unutmama izin verme. Ben … Ben … Seni tamamen unutmak istemiyorum.”

 

Bu tutkulu konuşmayı bitiren Zhou Weiqing yavaşça gözlerini kapatarak huzurlu bir ifadeye büründü. Bedeni tamamen rahatlamış görünüyordu, en ufak bir karşı koyma dürtüsü yoktu.

 

Cennetsel Canavarların hisleri normal insanlardan çok daha keskin olurdu, Cennetsel Canavar piramidinin tepesinde yer alan İlahi Cennetsel Ruh Kaplanıysa tabii ki bambaşka bir boyuttaydı.

 

Tian’er bomboş bir şekilde Zhou Weiqing’e bakıyordu. Onun bu sözlerinde tamamen samimi olduğunu, bunların gerçek hisleri olduğunun farkındaydı. Şu anda tamamen savunmasızdı, gardını indirmiş, anılarının değiştirilmesini bekliyordu.

 

Piç, ah bu piç! Gardını indirdiğinde, özellikle de aklen ve ruhen bunu yaptığında beyni saldırıya uğrarsa tam bir özürlüye dönüşebileceğini bilmiyor mu?

 

O… o beni gerçekten bu kadar umursuyor mu? Bana bu kadar çok mu güveniyor?

 

Tian’er sebebini bilemeden boğazına bir şey sıkışmış gibi hissetti, Zhou Weiqing’e nefretle bakamıyordu artık.

 

Tam o anda kafasını göğe kaldırdı ve bağırdı: “Dikkat et!”

 

Bedeninden çıkan kalın, altın ışıkla Zhou Weiqing’in bedenini sardı ve aynı anda tüm hızıyla onun üzerine atıldı.

 

Gözlerinden çıkan iki mor ışığı da mükemmel bir şekilde, ağacın üzerinden inmekte olan kan-kırmızı bir Cennetsel Canavara gönderdi.

 

Zhou Weiqing savunmasını indirdiği için Tian’er’in atlayışıyla geriye havalanmıştı, Tian’er tarafından vurulan kan kırmızı panterse acılı çığlıklar atıyordu. Zhou Weiqing’in az önce durduğu yerde de yoğun bir ısı saçan lavımsı iki pençe izi vardı.

 

*Peng* kuvvetli bir ses eşliğinde hem Zhou Weiqing hem de Tian’er yere düştü, Tian’er üstteydi. Zhou Weiqing kapalı gözlerini açtığında Tian’er’in güzel mor gözleriyle karşılaştı.

 

“Şişman Kedi! Ahh, yo, Tian’er! Ben…”

 

Zhou Weiqing cümlesini bitiremeden Tian’er’in yanakları kızarmaya başlamıştı. Göğsünün Zhou Weiqing’e bastırdığının farkındaydı.

 

Hızlıca geriye sıçradı ve havadayken yeni bir altın ışık kümesi çıkardı, Cennetlerden aşağı inen altın sütun doğruca anlık duraklamasından kurtulmakla meşgul olan pantere erişti.

 

O anda panterin ağzından acılı bir çığlık daha çıktı ve kalın, altın bir sisle sarıldı. Bir an sonra Tian’er de yanında belirmişti.

 

Altın ışıkla vurulan kan kırmızı panter oldukça güçsüzleşmişti. Ve göğsüne Tian’er’in sağ avucunu yemekten kurtulamadı.

 

Hafif bir etkileşim sesini yeni bir altın ışık takip etti ve kan kırmızı panter ışıkla sarılarak havalandı.

 

Işığın parıltısı az öncekilerden çok daha kuvvetliydi. Bağırmaya vakit bulamayan panterin bedeni ışıkla çözündü ve geriye yalnızca yere düşen kan kırmızı özü kaldı.

 

Zhou Weiqing önündeki manzarayı ağzı sonuna dek açık bir şekilde izliyordu. Tian’er’in güçlü olduğunu biliyordu, ama BU KADAR güçlü olmasını beklemiyordu.

 

O kan kırmızı panter en az Zong Aşaması olmalıydı, ama Tian’er’in ellerinde daha tepki verme fırsatı bile bulamadan ölmüş, hatta geriye hiçbir parçası kalmamıştı! Ne çeşit bir güçtü bu böyle !?

 

“Kalkmayı düşünmüyor musun!” dedi Tian’er sinirli bir şekilde. Ancak mor gözlerindeki bakış nazikti.

 

Zhou Weiqing biraz irkilse de hızlıca ayaklandı. Kendisine bakmayan Tian’er’e bakarken duyguları karman çorman olmuştu.

 

Kalbindeki en büyük yer hiç kuşkusuz ki Shangguan Bing’er’indi. Ancak Şişman Kedi ya da Tian’er, hangisi olursa olsun, onunla inkar edemeyeceği bir bağlantısı… ve ona duyduğu tarif edilemez bir hissi vardı.

 

Eğer Mu’En burada olsaydı, Zhou Weiqing’e, bunun tüm erkeklerin sahip olduğu ortak bir günah olduğunu, aynı kulüpte olduklarını söylerdi.

 

Psikolojik yapılardaki farklılıklar sebebiyle, erkekler kızlara nazaran cinsel ilişkilere çok daha ilgili ve aç olurdu. Genel olarak, karşı cinsten güzel bir varlık gördüklerinde ilgileri kabarırdı. Bu özellikle bir duygu değişimi değildi, doğaları buydu. Çoğu erkek birden çok eş isterdi ve güzel bir kadın gördüklerinde zihinleri onlarla alakalı hayallerle dolardı…bu kaçınılmazdı.

 

Ancak kadınlar genellikle bu şekilde olmazdı, onlar ömür boyu sadık olmayı seçerdi. Çünkü kendi seks ihtiyaçları erkeklere göre daha düşük, duygusal bağımlılık ihtiyaçlarıysa daha yüksek olurdu. Tabii ki istisnalar da vardı, ancak bir kadın bir erkeği gerçekten sevdiğinde gidişat genellikle bu şekilde olurdu. İşte bu yüzden pek çok kadın erkeklerin neden böyle maymun iştahlı olduğunu anlamaz ve onlara ‘sapık’ gözüyle bakardı.

 

Hiç şüphe yok ki, fikir sunulacak olduğunda Zhou Weiqing’e de kesinlikle sapık denirdi. Güzel bir kadın gördüğü anda dibi düşüyordu. Shangguan Bing’er de bunu net bir şekilde anlayan bir kızdı, zamanında Zhou Weiqing’le bu tarz bir konuşma yapmıştı. Onun kalbinde en yüksek yeri tutacağı sürece orada başka birinin de olmasını kabullenebileceğini söylemişti.

 

Bu topluluklarındaki zeki kadınların yapacağı bir tercihti, erkeğinin onunla bir baskı altında kalmadan birlikte olmasını ve kendisini tüm kalbiyle sevmesine yönelikti. Bu yüzden Zhou Weiqing’in kalbinde Shangguan Bing’er’in yeri asla bir numaradan inmeyecekti, onun hoşgörüsünün de bunda büyük bir payı vardı.

 

“Bana niye öyle bakıyorsun? Dikkatli olsan iyi olur, sonuçta burası tehlikeli bir yer! Hem senin anılarını kaldırmak isteyen kim!?” Zhou Weiqing nasıl bir haldeyse, Tian’er de öyleydi. Zhou Weiqing’e bakamıyordu, çünkü onunla nasıl yüzleşeceğini bilmiyordu.

 

Tian’er, Zhou Weiqing ve Shangguan Bing’er’in ilişkisinin ve hislerinin büyüyüşüne başından beri şahit olmuştu. Kendisinin Zhou Weiqing hakkındaki hislerinden de emin değildi. İlk başta yalnızca onu kullanmak istiyordu, ama zaman geçtikçe… fikirleri aynı kalmış mıydı? Cevap kesinlikle hayırdı.

 

Bugün Zhou Weiqing onu ifşa ettiğinde şaşırdığı kadar korkmuş… ve çaresiz hissetmişti. Zhou Weiqing’ten ayrılmaktan çok korkuyordu ve onun sözleri kalbinin derinlerine dokunmuştu. Zhou Weiqing’in kendisine beslediği hislerin farkındaydı… ancak bu hislerle tam olarak yüzleşecek cesareti yoktu. Ortada hislerin oluşuysa… kendisini daha az gergin… ve daha çok güvende hissettiriyordu…

 

#Duygusal bölümdü. Tian'er/Sevimli küçük kaplanımız, kesinlikle çok güçlü ve iyi yürekli. 
Dahil olduğu günden beri özellikle kaplan olduğu zamanlarda ona bayılıyordum.
Ama metinde de anlatıldığı üzere bir kız olarak bu 'yüz kişiyi seveyim, ne yapayım hormonlarım böyle' olaylarına tepkisiz kalamıyorum. 
Hadi Şişman Kediyle üç yıllık bağ, ayrı bir şey falan neyse, ama piyasaya başka bir kız çıkarsa işin rengi değişir 
Neyse buna yorumunu Bing'erciğim yapsın, ben susayım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr