Zhou Weiqing yayı çekmeye başlamadan önce, xiao se'nin takım liderleri bağırmaya başlamışlardı, "Enerjini boşa harcama evlat, hemen büyükbabana seslen. Bölük liderinin büyükbaban olması senin iyi şansına işaret."

Zhou Weiqing başını çevirdi ve iyi duymamış gibi davranarak, "Az önce ne dememi söyledin?"

Takım lideri hemen cevapladı: "Büyükbaba."

Zhou Weiqing gülümsedi ve mutlu bir biçimde: "Ohh, ne kadar iyi bir oğlan. Yine de, senin gibi bir toruna sahip olduğu için, atan gerçekten şanssızmış."

"Ne dedin sen? "Takım lideri bu basit ve dürüst görünüşlü acemi tarafından kandırıldığını anlamıştı. Öfkeyle yerinden kalktı, ve aynı anda, Zhou Weiqing kaşlarını çattı, kollarını açtı ve tüm gücüyle yayı çekti.

Ayağa kalkan takım lideri Zhou Weiqing’e lanet okumak istiyordu, ta ki onun mor şafak yayını tamamiyle çektiğini görene kadar. Yüzünden şoka uğradığı görünüyordu. Sadece o değil, tüm takım liderlerinde aynı ifade vardı. Xiao se dahi hayalet görmüş gibiydi. Cennetsel enerjiye çalışmamış normal insanların mor şafak yayını çekebilmesi imkansızdı.

Zhou Weiqing yayı çektikten sonra bırakmadı. Öncesinde sergilediği o basit ve dürüst ifade tamamiyle yok olmuştu, yalnızca suratında alaycı bir ifade kalmıştı, xiao se'ye baktı ve bağırdı, "Diz çok, beni büyükbaban olarak çağır."

Zhou Weiqing bunu dedikten sonra, tüm takım liderleri ileri hücum etti, ve Zhou Weiqing ‘i çembere aldılar. Görünüşlerine bakarak, Zhou Weiqing’e saldırmak üzere oldukları söylenebilirdi.

Yine de, aynı anda, Zhou Weiqing’in gözlerinden sinsi bir ışık yayıldı, buzul yeşim fiziksel cevheri bileğinde belirdi ve aniden onunla birleşti.

Cennetsel enerji ve fiziksel enerji bir anda birleşti, Zhou Weiqing elindeki mor şafak yayı sanki kuş gibi hafiflemiş gibi hissetti, ayrıca kendinde tarif edilemez bir güçte hissediyordu. Bilinçsizce, kollarındaki gücü bir kez daha kullandı, bir çatlama sesiyle birlikte, mor şafak yayı ortadan ikiye ayrıldı.

Zhou Weiqing mor şafak yayını bir çöp parçasıymışçasına yere attı ve: "İyi bir şeydir diye düşünmüştüm. Bu kadar kolay çekilmesini beklemiyordum. Sen yay mı diyordun şimdi buna?"

Saldırmak üzere olan Tüysüz takım liderleri tamamen şaşırmıştı. Bu yüz yıllık bir yıldız ağacından yapılmış olan mor şafak yayıydı. Mao li nin öncesinde söylediği gibi, ancak birkaçı onu çekebilirdi. Bu derece bir şey yapabilmek için ne kadar güce ihtiyaç vardı? Oda sessizliğe gömülmüştü, hiçbiri saldırmaya cesaret edemiyordu.

"Yeter. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Askeri mahkemede yargılanmak mı istiyorsunuz?" Shangguan Bing’er'in sesi yankılandı, tüysüz takım liderleri de bunu geri çekilmek için bir şans olarak kullandılar.

Shangguan Bing’er yerdeki kırık mor şafak yayına bir bakış attı, yeşil gözlerinden şaşkınlık okunuyordu. Daha sonra xiao se'ye döndü; "Bölük lideri xiao, başka bir şeye gerek yok değil mi?"

Xiao se'nin yüzü yeşile dönmüştü. Bu küçük şişko zhou tarafından kandırılmayı beklemiyordu, tüm bunlar Shangguan Bing’er in gözleri önünde olmuştu, hatta kendi mor şafak yayı dahi yok edilmişti.

Yine de, kalbindenki öfkeyi bastırmayı başardı, zorlama bir gülümsemeyle; "Yani kardeş zor gizli bir yetenek, seni yanlış değerlendirmişim. Tabur komutanını böylesi yetenekli bir yardımcı bulduğu için kutlarım. Kırılacak noktaya kadar mor şafak yayını çekebilmek, elbette ortada daha fazla ispatlanacak bir durum yok. Tabur komutanı, yeni kışlalar birkaç gün içinde açılacak. Gidip yeni askerlerle ilgileneceğim."Bunu söyledikten sonra, arkasına on tüysüz takım liderini alarak ilerledi.

"Bölük lideri xiao, bir şey unutmuyor musunuz? Daha diz çöküp bana büyükbaba diyecektiniz. Bu acele nereye?" dedi dalga geçer bir ses tonuyla Zhou Weiqing.

Xiao se ona baktı, daha sonra gülümseyerek: "Kardeş zhou, bahis olarak ortaya mor şafak yayımı koymuştum. Asla diz çökmeyi kabul etmedim. İlla sana seslenmemi istiyorsan, sana üç defa küçük şişko zhou diyeceğim. Bahislere gelirsek, mor şafak yayım zaten yok edildi. Gidelim."Konuştuktan sonra öfkeyle elini salladı ve ardına adamlarını alarak ayrıldı.

"Bah! Bu neydi şimdi?"Xiao se'nin sözünü tutmaması karşısında Zhou Weiqing öfkelenmişti. O hala çok gençti, ve xiao se'nin onunla yaptığı kelime oyununa bakınca, bu elemanı gerçekten hilekar ve sinsi bir tane olarak bulmuştu.

Diğer tarafta, xiao se komutan çadırını gülümsemesi olmadan terk etmişti. Yüzü tamamen kül rengi olmuştu, dişlerini sıkarak, "Gidip küçük şişko zhouyu araştırın. Shangguan Bing’er in böylesi birini nerden bulduğunu öğrenmek istiyorum. Kraliyet ailesinden mi yoksa?"

Zhou Weiqing tarafından oyuna getirilen takım lideri, "Patron, o çakalın sadece doğal bir gücü var. Bu gece, çadırına gidip ondan intikam alacağım."

"Hmm, sıradan biri mor şafak yayımı kırabilir mi sanıyorsun? Eğer yanılmıyorsam, o eleman bir fiziksel cevher ustası, fiziksel cevheri ona büyük ölçüde güç sağlamış olmalı. Cennetsel yay imparatorluğundaki tüm cevher ustalarını biliyorum, ve bu eleman bunlardan biri değil. Gidip dikkatlice araştırın, en ufak ayrıntıyı atlamayın."

"Evet."

Xiao Se ayrıldıktan sonra, Shangguan Bing’er maoli ve diğer takım liderlerini göndermişti.

Herkes ayrıldıktan sonra, komutan çadırında yalnızca Zhou Weiqing ve Shangguan Bing’er kalmıştı. "Küçük şişko zho, çoktan cennetse lcevherlerin ile birleşmeyi öğrendin mi?"Shangguan Bing’er sordu, yüzünden şaşkınlık okunuyordu. Etrafta kimse kalmadığından, önceki düşüncelerini saklamasına gerek yoktu.

Zhou Weiqing her zamanki ifadesiyle, "Evet, elbette! Bunu dün gece başardım, bana öğrettiğiniz yöntem oldukça basitti, birkaç denemeden sonra başardım, ayrıca elementsel ve fiziksel cevherlerimle bağlantı da kurdum."

Shangguan Bing’er derin bir sessizliğe bürünmüştü. Cevher ustalarını eğitimleri basit miydi? Kesinlikle değildi, özellikle cennetsel cevher ustalarını eğitimler, çok daha zorluydu. Cennetsel yay imparatorluğunda bir numaralı dahi olarak çağırılmasının bir nedeni vardı, çünkü karşılama ve salınımı öğrenmesi beş gün sürmüştü, cevherleriyle birleşmesi ise on gününü almıştı. Bu eleman bunları tam bir gecede başarmıştı. Bunu kabul etmek istemese de, sanırım bir numaralı dahi unvanını bu elemana verme zamanı gelmişti.