Bölüm 167: Büyük Uçurum Köyü

avatar
3822 3

God and Devil World - Bölüm 167: Büyük Uçurum Köyü


ÇEVİREN:ARTHAS

DÜZENLEYEN:HEDERA



  Shang Lin ambarındaki tüm yiyecek boşaltıldığında hem Yue’nun hem de Long Hai Kampının adamları, sonunda nispeten daha güvenli evlerine dönecekleri için rahatlamıştı.

  Xu Zhengang, Long Hai Kampına dönünce üstü Lei Cheng tarafından övülmüştü. Lei Cheng, Xu Zhengang’ın taburunda çok daha az asker olduğunu fark etse de hiçbir şey sormadı. Sonuçta o askerler onun için fazlalıktan başka bir şey değildi . Xu Zhengang buna çok üzülse de belli etmedi. Lei Cheng herhangi bir şey sormadığı için askerlerinin Yue’nun safına geçişi ile ilgili hiçbir şey rapor etmedi.

  Büyük Uçurum köyü, Taştan At Kasabasının doğusundaydı. Bu köyün içerisinde küçük bir çelik fabrikası bulunuyordu. Bu çelik fabrikası bir sürü yatırım yapmıştı.

  (Arthas Notu: Çelik çatal falan üretmiş.)

  Bir gün; bir PSA, yedi Dongfeng kamyonu, beş askeri Jeep ve ağır silahlarla donatılmış bir biçimde köyün girişinde durdu.

  “Tamam hadi! Çabuk olun! Siz çöpler o arabalardan ne kadar hızlı inerseniz sizin için o kadar iyi olur!”

  Kong Tianyu’nun kızgın sesi ile yedi kamyondan yaklaşık yüz erkek eski püskü kıyafetlerle aşağı indi. Yedi kamyonun içerisinde ellerinde 79 tip saldırı tüfeği ve 03 tip otomatik tüfeği olan birkaç erkek de vardı.

  Ellerinde pala ve kalkan taşıyan birkaç asker de bu eski kıyafetler içerisindeki erkeklerin önüne attı.

  Taştan At Kasabasındaki üretim tesisleri Büyük Uçurum köyündeki çelik fabrikası ile karşılaştırılamayacak olsa da köyde aldıkları çelikle bıçak gibi basit silahlar üretebiliyorlardı. Bu silahlar ise Taştan At Kasabasındaki mahkumlara zombi öldürüp kendilerini affetirebilmeleri için veriliyordu.

  Kong Tianyu iğrendiğini belli eden bir tonla “Siz suçlu p*çlerin şimdiye kadar ölmesi gerekirdi fakat Lider Yue değersiz hayatınızı bağışlamakla kalmadı ayrıca size insanların uğrunda cinayet işleyebileceği yiyecek verdi. Şimdi ona olan minnetinizi kanıtlama zamanı. Önünüzdeki pala ve kalkanları alın ve zombi öldürmek için emirlerimi bekleyin. Anlaşılmayan bir şey?”dedi.

  Kong Tianyu’nun konuşmasını duyan mahkumlar pala ve kalkan almak için önce tereddüt etse de kendilerine doğrultulan silahları görünce uysalca direktiflere uydular.

  Bu yüz adam Yue’nun kampındaki suçlulardı. Sayıları şu anda onlara muhafızlık edenleri aşsa da bir PSA ve ağır silahlarla donatılmış diğer silahlara karşı ne kadar şansları olabileceği tartışmaya kapalı bir konuydu.

  “Bu tarafa geçin!”

  Kong Tianyu’nun emri ile silahlanan suçlular gösterilen yere geçip gelecek emirleri beklemeye başladı.

  Muhafızlar da silahlarını hazırlayıp önceden belirlenen konumlarına yerleşti.

  Birkaç asker ileri çıkıp yerlere ikişer kazık çaktı. Çakılan kazıkların arasına birkaç sıra tel çektiler. Bu zombiler için hazırladıkları bir tuzaktı.

  Grup savaşa hazır hâle gelince Yue, White Bones’a dönüp “O şeyleri dışarı çıkar.”dedi.

White Bones’un üstüne dökülen kan ve gözlerindeki uğursuz ışık birleşince ortaya ürkütücü bir manzara çıkıyordu. White Bones yavaşça köyün girişine ilerledi.

White Bones büyük baltasını sallayarak girişin yakınlarındaki zombilerin kafasını uçurmaya başladı.

  White Bones’un üzerindeki kanın kokusunu alan zombiler köyün dışına doğru ilerlemeye devam etti. Fakat Büyük Uçurum köyündeki zombileri, önceki deneyimleri gibi küçük ve idare edilebilir gruplar hâlinde dışarı çıkamayacaklardı. Bunun yerine her yönden binlerce zombi aynı anda dışarı çıktı. Zombiler birleşince oldukça kalabalık gözüküyordu.

  Yaklaşık on zombi öldürdükten sonra White Bones artan zombi sayısından dolayı geri çekilmek zorunda kaldı.

  Zombilerin tamamının kıyafetleri parçalanmış, bedenleri çürümüştü. Sallana sallana köyün dışarısındaki insanlara doğru ilerliyorlardı.

  White Bones’u takip etmekte olan zombilere bakan Yue kaşlarını çatarak “Neden hiç S sınıfı zombi yok?”dedi.

  S sınıfı zombiler, normal zombilerden çok daha hızlı oldukları için bir zombi sürüsünde genelde başı çekerlerdi. Bu tarz zombiler normal insanlar için en ölümcül türdü. Bir S zombi on zombiden daha fazla kişi öldürebilirdi.

  Zombilerle insanlar arasındaki mesafe yüz metre kadar kalınca Yue “Atış serbest.”emrini verdi.

  Emrin üzerine her tarafta silah sesleri yankılandı.

  Çoğu zombi gerek parçalanarak gerek kafasından vurularak ölse de arkalarından gelenler ölen zombilerin cesetlerini çiğneyerek ilerlemeye devam etti.

  Gerçek bir savaş deneyeimi en iyi eğitim şekliydi. Sayısız savaş ve sayısız kurşundan sonra Yue’nun birliğinde yirmi keskin nişancı vardı ve bu nişancılar 03 tip tüfekleri ile aralarında yüz metre olan hedefleri yüzde yetmiş oranında indirebiliyordu.

  Bu keskin nişancılar, Yue’nun safına geçmiş olan profesyonel askerlerdi. En iyi askeri eğitimden geçmiş ve sayısız çatışma atlatmışlardı. En büyük başarılarını ise Qing Yuan şehrini yeniden ele geçirirken kazanmışlardı. Savaş alanına olan aşinalıkları ile hemen çevreye uyum sağlamışlardı.

  Diğer askerlerin kafadan vurma oranı daha azdı. Ve ne yazık ki zombilerin acı hissetmeme özellikleri sayesinde vücutlarına alınan darbeler etkisizdi. Zombileri vurabilseler de kafadan vuramıyorlardı.

  Zombi sürüsü sürekli yaklaşıyordu. Ayaklarının altına düşen zombi cesetlerinin onları en ufak bir şekilde bile yavaşlattığını söylemek neredeyse imkânsızdı.

  Suçluların yüzleri kendilerine doğru gelmekte olan zombi sürüsü yaklaştıkça daha çok soluyordu. Diğer insanlara bulaşmaktan çekinmeseler de zombilere karşı savaşmak onları çok korkutuyordu.

  Zombiler o kadar kalabalıktı ki ne kadar öldürürlerse öldürsünler hep daha fazlası varmış gibi duruyordu.

  Yue’nun önündeki alana kurulmuş birkaç tel tuzak vardı.

  Zombiler kör bir şekilde ilerledikleri için sonunda tuzaklara yakalandılar.

  Tuzağa ilk yakalanan zombi yere düşünce arkasında gelen binlerce zombinin ayaklarının altında et püresine döndü.

  Fakat gerçekten çok fazla zombi vardı. Tel tuzakların zombileri durdurmasını beklemek sadece aptalların yapacağı bir şeydi.

  Binlerce zombinin durdurulamaz bir dalga gibi üstlerine geldiklerini gören suçluların yüzleri her geçen saniye biraz daha soluyordu. Hepsi istemsizce titremeye başlamıştı. Zombilerle yakın dövüşe girmenin onları çok korkuttuğu belliydi.

  Yue’nun askerleri ise defalarca çarpıştıkları zombiler karşısında soğukkanlılıklarını korumakta elbette daha iyiydi.

  Zombiler otuz metre kadar yaklaştığında Yue yeni bir emir verdi.

  “Tüm ateş gücü ile!”

  Tek bir saniyede daha kullanılmayan ağır silahlar ateşe başladı ve ön saflardaki çoğu zombiyi bertaraf etti.

  Yoğunlaştırılmış ateş başlayalı çok olmamıştı ki Yue durma emrini verdi.

  Yue’nun birliği, harcanan mühimmatın yerini doldurması için gereken malzemelere hâlâ sahip değildi. Ve sahip olacakları zamana kadar mühimmatlarını dikkatlice harcamalıydılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr