Bölüm 164: Hayat Kurtarmak

avatar
3702 4

God and Devil World - Bölüm 164: Hayat Kurtarmak


Çeviren: Arthas

Düzenleyen: Hedera

  Xu Zhengang’ın tuttuğu Lang Zi, Xu Zhengang’ın komutasındaki en cesur adamlardan biriydi. İkisi de aynı zamanda askeriyeye katılmışlardı. Birlikte sayısız tehlike atlattıktan sonra aralarında kardeşten de öte bir bağ kurulmuştu. Seçkin fare korumalar saldırdığında Lang Zi yeni tehlikeyi karşılamak için öne çıkan ilk askerlerden biriydi.

  Lang Zi gözyaşları içerisinde yalvararak “Tabur komutanı! İyi biri olduğunu biliyorum. Fakat elinizde hiç ilaç bulunmadığını da biliyorum. Bu yaralarla Long Hai Kampına dönebilsem bile uzun süre hayatta kalamam. Neden süreci hızlandırıp acımı azaltmıyorsunuz?!”dedi.

  Kıyametten sonra ilaçların değeri yiyecekler kadar fazlaydı. Qing Yuan Eyaleti ele geçirildikten sonra hükümet tüm ilaçlara el koymuştu. Büyük sayılarda ilaçları olsa da sadece özel bölgedeki insanların kullanmasına yetecek kadardı. Diğer insanlar ölümcül yaraları bile kendi başlarına iyileştirmek veya ölüme kucak açmak zorundaydı.

  Qing Yuan savaşını yöneten kumandan olarak Lei Cheng ilaçların büyük bir kısmını zimmetine geçirmişti. Ama bu ilaçları sadece kendi astları, aile bağı olan kişiler ve yakın arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Başka hiç kimseye vermezdi. Xu Zhengang, Lei Cheng’in astı değildi bu yüzden de ilaç isteme bahanesiyle kapısına bile gidemezdi.

  Xu Zhangang gerçek bir askerdi. Sadakati üstlerine değil bağlı bulunduğu hükümeteydi. Lei Cheng, Long Hai Kampında bir askeri darbe yapacak olursa tüm gücüyle karşı koyardı.

  (Arthas Notu: Nasıl öleceği de belli oldu.)

  (Hedera Notu: Yediğimiz spoilerden dolayı aşırı mutluyuz sağol )

  Lei Cheng’in asıl istediği, emirlerini hükümetle arasını bozacak olsa bile sorgusuz sualsiz yerine getiren askerlerdi. Xu Zhangang’ın ise böyle adamlarla işi olmazdı.

  Askeriyede belli bir emir komuta zinciri vardı. Bu zincirin tepesinde de ordu kumandanı olarak Lei Cheng bulunuyordu. Sadece ve sadece Lei Cheng’in ordu içerisinde değişim ve düzenleme yapma hakkı vardı. Hükümet Xu Zhangang gibi askerlerin terfi edilmesini istese bile önce Lei Cheng’e danışmalıydı.

  Fakat Lei Cheng, ilgi alanlarına öncelik veren biriydi. Hükümetin direktiflerine her zaman uyduğu söylenemezdi. Lei Cheng’in bu kadar güç sahibi olması hükümeti oldukça rahatsız ediyordu. Sonuç olarak hükümet ile ordu arasında gözle görülebilecek bir gerginlik vardı. Hükümet ilaçları ve ordunun dizginlerini yeniden ele almak istese bile sadece hayal edebilirdi. Hükümetin yetersiz gücü ile Lei Cheng elindekileri onlara vermeyi asla kabul etmezdi.

  Genelde tabur komutanları Lang Zi gibi ağır yaralanmış askerlerin acısını dindirmek için öldürücü darbeyi indirirken tereddüt etmezdi. Fakat Xu Zhangang, birlikte sayısız badire atlatmış olduğu bu kardeşi gibi gördüğü adamları nasıl öldürebilirdi ki? Bu yeni dünya onu bu kadar  acımasız yapabilmiş miydi? Yaşadıkları bunu yapmaya yetecek gücü ona vermiş miydi?

  Diğer yedi askerin durumu da Lang Zi'den iyi değildi. Çektikleri acı yüzlerinden, kıvranışlarından ve attıkları tiz çığlıklardan anlaşılabiliyordu. Hepsinin çok ciddi yaraları vardı ve ilaç bulamazlarsa ölecekleri kristal berraklığında bir gerçekti.

  Taburdaki diğer askerler de elleri kolları bağlı bir şekilde önlerinde gerçekleşen sahneleri izliyordu. Hepsi bir gün yerde kıvranma sırasının onlara geleceğini biliyordu.

  Gözlerinden akan her yaşla ölmek üzere olan askerlerle yaşadıkları anılar bir bir gözlerinin önünden geçiyordu. Zamanla, onlar farkında bile olmadan, aralarında sarsılmaz bir bağ kurulmuştu.

  Dayanaman kıvırcık saçlı bir asker kaskını yere atıp sinirle “S*kerler! Bu dünyada hiç adalet kalmadı mı? Biz burada canımızı dişimize takıp hayatlarımızı oradaki p*çler için tehlikeye atalım ama bize ilaç bile vermesinler! Alacağımız karşılık bu mu?! Özel Bölgedeki bir köpek hastalanınca her yer ayağa kalksın en iyi ilaçlar kullanılsın, ama ön safta savaşan askerlere en ufak bir ağrı kesici bile verilmesin! bir it kadar bile değerimiz yok mu ha yok mu!!'' dedi ve hükümet ile orduya sayısısız küfürler etmeye devam etti.

  Özel Bölgedeki bir çok  zengin kişinin evcil hayvan olarak birden fazla köpeği, insan yiyeceklerinin bile solda sıfır kalacağı besinlerle beslenirken Özel Bölge dışında insanlar açlıktan kırılıyordu. Özel Bölgede bir köpek hastalandığında her türlü ilaç kullanılırken dışarıda insanlar ölüme terk ediliyordu. Long Hai Kampı Hükümetinin insanları köpeklerden aşağıda tuttuğu böyle acımasız bir yolla gözler önüne seriliyordu.

  Kıvırcığın sözleri aslında orada bulunan tüm askerlerin kalplerinden geçeni anlatıyordu. Başka bir asker daha kaskını atıp “Haklı! Onlar için biz hiçbir şeyiz! Gözlerinin önlerinde ölsek bir daha dönüp bakmaya tenezzül etmezler!”dedi.

  Kalplerinden geçen sözleri kulakları ile de duyan askerlerin morali tamamen çökmüş durumdaydı. Bu askerler savaşa ön saflarda katılıp sonuna kadar savaşan insanlardı. Yiyecek ve mühimmat bulabilmek için sayısız yere gitmiş sayısız tehlike atlatmışlardı ve sonuçta bir köpekten daha aşağıdalardı. Bu adaletsiz uygulamayı gördükçe gerilen sinirleri şu an tamamen harap olmuştu.

  Lang Zi öleceğine neredeyse emindi. Son sözlerini söylemek için derin bir nefes aldı ve “Tabur komutanı! Hayır, Xu! Kalan kardeşlerimiz alıp olabildiğince uzağa git. Ne kadar uzak olursa o kadar iyi. O p*çe daha fazla hizmet etmeyin. Hepimizin hayatını alana kadar durmayacak.”dedi.

  Lang Zi’nin sözleri hepsinin bildiği ama dillendirmeye cesaret edemeyeceği sözlerdi. Hiçbir şey yapmadan tabur komutanlarına baktılar. Lei Cheng’in onları sevmediğini ve en kötü görevleri onlara verdiğini fark etmeyecek kadar aptal veya kör değillerdi.

  Xu Zhengang gözyaşları içerisinde “Sen de en az benim kadar iyi biliyorsun ki yapamayız. Biz askeriz. Ülkemiz kaos içerisinde halkımız savunmasız durumdayken arkamızı dönüp kaçamayız. Biz de gidersek geriye kim kalacak?”dedi.

 Lang Zi’nin yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Xu Zhengang ile yıllarca çalışmıştı ve vereceği cevabı önceden biliyordu. Xu Zhengang güçlü bir karakteri olan ve inançlarına bağlı biriydi. Diğer insanların ne dediğine bakmaksızın sadece kendi doğrularını takip ederdi. Adamlarının Xu Zhengang’a güvnmesinin sebebi de buydu. Lang Zi’nin onun yanında savaşmayı seçmesinin sebebi de buydu.

  Bu sırada Yue ileri çıktı:

  “Yüzde yetmiş şansla onları tamamen iyileştirebilirim.”

  Xu Zhengang tetiktelik ve umut duygularının bir arada olduğu gözlerle Yue’ya bakarak “Şartların ve isteklerin neler? Hükümete ihanet etmem gibi absürd bir şey istemediğin sürece her şeyi yaparım! Ama öyle bir şey olursa şimdiden hayır diyorum.”dedi.

  Xu Zhengang, Yue’nun sırf kalbinin içerisindeki iyilik için onlara yardım etmeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu iki komutan arasında belirsiz bir ilişki vardı. İkisi de ilk karşılaşmalarında yakında düşman olabileceklerini fark etmişti.

  Yue yaralı adamlara bakarak şartını belirtti.

  “Sizi iyileştirebilirsem, eski gücünüzü kazandıktan sonra benimle çalışmanızı istiyorum. Şimdiki lideriniz Lei Cheng, hayatlarınızı çimlere basmayınız kuralını çiğner gibi çiğniyor. Fakat siz benim gözümde hazine değerindesiniz. Bana katılmakta istekli olursanız en iyi şartlarda yaşayacaksınız. En iyi silahları en iyi yiyecekler en iyi ilaçlar! Hatta başarı gösterirseniz birden fazla eşiniz bile olabilir!”

  Yue’nun tarafı profesyonel askerler tarafından eksikti. İstediği kadar PSA’sı veya ağır silahı olsun, bunları kullanacak askerleri olmadıktan sonra sadece demir yığınıydılar. Asker yetiştirse bile bu uzun bir zamana, büyük miktarda mühimmat ve petrole mâl olacaktı. Zaten eğitilmiş askerler Yue’nun gözünde bir hazineden daha değerliydi. Sadece kaynak tüketmemekle kalmayıp yanlarındaki askerleri de iyi yönde etkileyeceklerdi.

  Xu Zhengang bir süre düşündükten sonra “O zaman, lütfen onları iyileştir. Askerlerim iyileşir iyileşmez onları askeriye listesinden sileceğim. Ondan sonra senin askerlerin olabilirler.”dedi.

  Yaralı askerler hiç yardım alamazlarsa hiç şüphesiz öleceklerdi. Xu Zhengang ise kardeşlerinin göz göre göre ölmesine katlanamazdı. Ayrıca biri çıkıp onları kurtarabilirim diyorsa.

  Yue kafasını sallayıp bir miktar toz hâline getirilmiş hayat kurtaran bitki çıkarttı. Bir kâse de suyla karıştırdıktan sonra birazını yaralılara içirip kalanını yaralarına sürdü.

  Hayat kurtaran bitkinin inanılmaz etkisi sayesinde askerlerin yaraları gözle görülür bir hızla iyileşmeye başladı  ve yaralılar stabil duruma girdiklerini belirten tepkiler vermeye başladılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr