Bölüm 145: Gui Tianshou

avatar
3945 4

God and Devil World - Bölüm 145: Gui Tianshou


Çeviren: Arthas

Kong Tao, Yue’nun korkusuzca Japonların üzerine gittiğini görünce soğuk terler dökerek arkadan bağırarak “Yue Zhong, aceleci davranma. Bu insanlar yabancı olsalar bile hâlâ Özel Bölgede yaşayan kişiler. Onlara zarar verirsen büyük sorunlara yol açabilirsin!”dedi.

En iyi muameleyi yabancılar alırdı, sonra devlet memurları, üçüncü olarak azınlıklar, son ve dördüncü olarak ise Han’lardı. Yabancılar bisiklet kaybetseler bile polis güçleri bisiklet bulunana kadar seferber olurdu. Eğer bir doğal afet olursa ilk yardımı yabancılar alırdı. Ardından Çinlilerle ilgilinelirdi. Yabancılara bulaşmak küçük bir mesele değildi. Yabancılara kendi yurttaşlarından daha iyi davranmak; modern Çindeki garip olgulardan biriydi.

(Arthas Notu: Han, Çin’in nüfusunun %90 dan fazlasını oluşturan soy.)

Yue, gergince arkasından seslenen Kong Tao’yu zerre takmayarak eve girdi. Evin içinde yatağın üzerindeki bir sürü kadının da üstünde bulunan kel, göbekli bir adam gördü.

Oda adamın solumaları ve kadının inlemeleriyle doluydu.

Yue adamı işaret edip “Bana getirin.”dedi.

Adamlarından biri ileri çıkıp kel adamı sertçe geri çekti ve Yue’nun önüne fırlattı.

Gui Tanshou’nun zevki yarım kaldığı için kalbini öfke doldurmuştu. Yue’nun adamı Wang Dali’yi tokatlayıp “Aptal! Sen kimsin ki bana böyle davranabiliyorsun!? Ben Ni Ya Şirketlerinin başkanı Gui Tianshou’yum! Özel bir yatırımcıyım. Çinli müşterimlere büyük yardımlarda bulunup onları zengin etmiş biriyim! Özel Bölgenin bir vatandaşıyım ben!”dedi.

Gui Tianshou yanında büyük miktarda sermaye getirerek Long Hai Şehrinde iyi bir muamele almıştı. Hükümet bu adama amcalarından daha iyi hizmet ediyordu. Yüksek kademelerdeki insanlarla iyi ilişkileri olması ona çevresindekileri insanları bastırıp kibirlenmesine yol açmıştı.

Gui Tianshoui elini Wang Dali’ye yeniden tokat atmak için kaldırırken, Wang Dali adamın elini tutup adama kendi eliyle tokat attı. Gui Tianshou’nun yüzü şişerken ağzından kan damlamaya başladı.

“Küçük Japon p*çine bak sen. Burası Çin toprakları. Öfkene hâkim ol.”

Gui Tianshou, Wang Dali’nin tokadını yiyince yıldızları görmeye başladı. Kalbindeki öfke iyice kabarmıştı. O kadar sıfat saymasına rağmen sonuçta olanlar barizdi. Bunu da göze alarak hemen kendini sakinleştirdi ve Yue’ya bakarak “Kimsiniz siz? Burası benim özel mülküm ve hemen ayrılmanızı istiyorum. Aksi hâlde polisi aramak durumunda kalacağım.”dedi.

Gui Tianshou kibirliydi çünkü hükümete güveniyordu. Fakat şuanki durumunda sonuç ölüm gibi duruyordu. Yue’nun grubundaki herkes vahşi bir hava taşıyordu. Belli ki bu adamlar onun tarafından tehdit edilse de boşaydı. Öldürülmeyi göze almaya değmezdi.

Yue, yataktaki kadına dönüp “Burada neler oluyor?”diye sordu.

Gui Tianshou, Yue’nun işaret ettiği kadına dönüp “O mu? Ona dört paket erişte ödedim. O da karşılığında bir gün boyunca benimle oynamayı kabul etti. İnanmıyorsan ona sorabilirsin. Zhen Ni, doğru söylüyorum, değil mi?”dedi.

The woman dropped her head. Her long black hair completely covered her head, and she said in a low voice: “Yes!!”

Kadın kafasını sallayarak, kısık sesle “Evet.”dedi. Siyah saçları yüzünü bile kapatıyordu.

Gui Tianshou tek kaşını kaldırıp korkusuzca “Bayım, gördüğünüz gibi bu ikimiz arasındaki adil bir alışveriş. Eğer adalet dağıtıcılığı oynamak istiyorsanız lütfen gidiniz.”dedi.

Gui Tianshou’nun ilk amacı şuan da Yue’nun ayrılmasını sağlamaktı, ardından da arka planını araştırabilirdi. Eğer gücü buradakilerden daha büyük, onun uğraşamayacağı bir şeyse bu olayı unutur ve yaşamına devam ederdi. Eğer gücü onun dengi değilse, bu adamın ölmek için yalvaracağı bir duruma geleceğinden emin olurdu.

Wang Dali kadına tükürüp “Ucuz kadın.”dedi.

Kadının görünmeyen gözlerinden sessiz yaşlar dökülüyordu. Kısık sesle ağlamasını sürdürüyordu. Eskiden beyaz yakalı, yüksek lisans bile yapmış biri olarak Z-Çağından sonra kendini dört paket erişteye satması gerekiyordu.

Yue elini salladı ve adamları biraz önce yardım dilenen kadını getirdi.

“Peki bunun için ne uyduracaksın? Bu da mı adil bir alışverişti?”

Kadın gergin bir sesle “Hayır! Ben onunla bir anlaşma yapmadım! Bana kadın bir hizmetçi aradıklarını söylediler. Karşılığında üç kase un çorbası ve üç buğulanmış çörek alacağımı söylediler! Ben buraya çalışmaya geldim! Ama kapıdan içeri adım atar atmaz bana tecavüz etmeye çalışacaklarını aklımın ucundan bile geçirmedim!”dedi.

Yue, soğukça Gui Tianshou’ya baktı ve “Evet, seni dinliyorum. İki adamının bu kadını yakalamaya çalıştığını bizzat ben gördüm. Ayrıca adamlarının arkadaşlarıma karşı harekete geçme gibi bir düşüncesi bile vardı.”dedi.

Gui Tianshou’nun beyni açılmış gibiydi. Derin bir nefes alarak “Söyleyecek bir şeyim yok. Beni polise götürün. Eminimki soylu polis ve hükümet benim hakkımda en doğru kararı verecektir.”dedi.

Yue sakinliğini sürdürerek “Bu sözler hareketlerini açıklıyor.”dedi.

Gui Tianshou hünerlice dalga geçerek “Beni yakaladınız. Hadi beni polise götürün ve bu meseleyi araştırsınlar. Eğer sunacak bir kanıtınız var ise yaptıklarımdan sorumlu tutulup cezalandırılırım.”dedi.

Kong Tao da arkadan “Aynen, Yue Zhong bu meseleyi polise bırakmalısın. Onlar gerekeni yapacaktır. Partimize ve Hükümetimize inanıp güvenmelisin.”dedi.

Yue yine kimseyi takmadan Ji Qingwu’ya dönüp “Ji Qingwu, sence ne yapmalıyız. Bu adamı polise mi vermeliyiz, yoksa kendimiz mi icabına bakmalıyız?”dedi.

Ji Qingwu was silent a moment. Her heroic little face revealed a struggling expression. She looked to Chen Yao and finally said: “Yue Zhong, give them over to the police!”

“Idiot!” Standing beside yue Zhong, the little lolita Yao Yao cast a glance at Ji Qingwu, and she muttered.

Yue Zhong revealed a meaningful smile and said: “Good! I’ll believe you once.”

Ji Qingwu biraz sessiz kaldıktan sonra “Yue Zhong, onları polise vermeliyiz.”dedi.

Yue’nun hemen arkasında duran Yao Yao, Ji Qingwu’ya bakarak “Aptal.”diye mırıldandı.

Yue, anlamlı bir gülüş sergiledi ve “İyi, bir kerelikte olsa bu konuda sana inanacağım.”dedi.

Etraftaki polisler, yabancılarla ilgili bir sorun olduğunu duyar duymaz, evin önünde toplanmaya başlamışlardı.

Yirmi altı, yirmi yedi yaşlarındaki bir polis eve girince yerde yatan ve yüzü gözü kan içinde olan üç tane Japon bulmuştu.

“Burada ne oldu?”

San Jingxiong, hemen polise doğru “Memur Bey! Bu adamlar bize toplum önünde saldırdı! Elim onlar yüzünden kırıldı! Hemen onları tutuklamanızı talep ediyorum.”diye bağırdı.

Her şey çok hızlı olmuştu. Chen Yao ve Ji Qingwu’nun yüzleri değişmişti. Bu korkunç Japonun bir anda böyle kendini tutmadan yakınmasını hiç kimse beklemiyordu. Yue ise tek kaşını kaldırmış San Jingxiong’a bakıyordu.

(Arthas Notu: Japon isimlerini yazmak çok zor yaw.)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr