Çeviren: Arthas

Yue birden ileri fırladı. Mevcut hızında Xue Kashian’ı yakalaması zor olmadı.

Xue Kashian korkudan titrerken Yue’yu pençelemeye çalıştı.

Yue’nun figürü titredi ve kolayca Xue Kashian’ın saldırısını atlattı. Şeytan Alevini başlatarak elinde kırmızı bir alev çiçeği parladı. Bu çiçekden yayılan alevler ileri doğru patlayarak Xue Kashian’ın savunma katmanında büyük bir delik oluştu. Kontrol edilemez alev Xue Kashian’ın belinde büyük bir yanık bıraktı.

Xue Kashian acı dolu bir çığlık attı. Yue’nun hareketlerine karşı en ufak bir direnç bile gösteremiyordu. Kıyafetlerine bile dokunamamıştı.

Yue’nun figürü kaybolup Xue Kashian’ın arkasında belirdi. Eli sertçe Xue Kashian’ın sırtına çarptı ve çarptığı yerde savunma bariyerini eriterek Xue Kashian’a büyük bir hasar verdi.

White Bones yandan fırlayarak baltasını salladı ve Xue Kashian’ın kafasını uçurdu. Xue Kashian’ın bedeni güçsüzce yere düştü.

(Arthas Notu: Tek attı.)

Yue’nun, kurşunların bile işlemediği Xue Kashian’ı bu kadar kolay öldürdüğünü izleyen Chen Shitou hayran kalmıştı. O kadar sene dövüş sanatları çalışsa da Xue Kashian’ın kıyafetlerine bile dokunabileceğinden emin değildi. Daha da garibi Yue, Xue Kashian’a karşı tüm gücünü kullanmış gibi görünmüyordu.

Yue, Xue Kashian’ın yanına gelip Xue Kashian’ı incelemeye başladı.

“Gelişimciymiş.”

Xue Kashian’ın üzerinde her türden Tanrı ve Şeytan’ın Dünyası ekipmanı vardı. Yue, cesedin üzerinde bulunan çoğu ekipmana sahip olsa da böyle bir kolyeyi ilk defa görüşüydü. Hemen kolyeyi incelemeye başladı.

“3.Derece nadir ekipman, Kasırga Kolyesi. Takıldığında +5 Agility verir. Kolye kullanıcıya Kasırga Rüzgarı yeteneğini verir. Bu yetenek kullanıcı merkezli küçük bir kasırga oluşturur ve yakındaki düşmanları havaya fırlatır. Kasırganın gücü kullanıcın Spiritine bağlı olarak değişir.”

Yue kolyenin özelliklerinin öğrendiğinde gözleri parlamıştı. Gerçekten kullanışlı bir ekipmandı.

Xue Kashian ayrıca birinci derece ayakkabı, birinci derece Koruyucu Giysi gibi Yue için çöp olan birkaç ekipmanı daha vardı. Fakat bu tür ekipmanların kullanıcıya büyük bir etkisi yoktu.

Tanrıları Xue Kashain ve Yue arasındaki savaşı izleyen esirler Xue Kashian’ın ölümü görünce hemen secde etmeye başladılar. Korkudan titriyorlardı.

Xue Kashian’ın ölümüyle direnecek son kişi de ölmüştü. Yue’nun birimleri Kavak Ağacı Köyünü bir sorunla karşılaşmadan ele geçirdi. Belli bir düzenle erzakları taşıyıp kurtulan insanları Taştan At Kasabasına sevk ettiler.

İnsanları soyan ve adı tecavüz olayına karışan herkes bir köşede infaz edildi. Bu tarz sert kurallardan korkan Kavak Ağacı Köylüleri ya hemen evlerinden çıkıp teslim olmuştu ya da kendilerini evlerine sıkıca kapatmıştı.

Yue, Kavak Ağacı Köyündeki manzarayı görünce aklına gelen tek şey Xue Kashian’ın tam bir aptal olduğuydu.

Sokaklarda bir çok açlıktan ölmek üzere olan insan görmüştü. İnsanların gözlerinde en ufak bir hayat belirtisi yoktu. Tüm sokaklar insan dışkısı ile doluydu. Sokaklarda yürürken kokudan kusmamak için insanın iyi bir iradesi olması gerekiyordu.

Yue’nun silahlı birimleri tüm köyü gezerek hayatta kalanları aramıştı. Bulunan herkese ilk olarak mısır ekmeği veriyorlardı ardından köyden çıkarıyorlardı. Taştan At Kasabasının her türden tesisi vardı. Birkaç bin kişiyi kolayca ağırlayabilirdi fakat şuan nüfus eksikliği çekiyorlardı.

Yue’nun birimleri her taraftan inanılmayacak kadar zor durumda olan insanları getiriyorlardı. Bu insanlar herkese verilen küçük bir parça mısır ekmeğini gördüklerinde bile gözleri şaşkınlık ve inanmazlıkla parlıyordu. Taştan At Kasabasında her gün düzenli yemek yiyebilip bulundukları çağa göre oldukça rahat bir yaşam sürüyorlardı. Bu durumda olan insanlardan kaç kat daha iyi bir durumda olduklarını görünce içten içe şükrediyorlardı.

Da Gouzi, Yue eskiden Xue Kashian’ın olan eve girdiğinde onu hemen karşıladı.

“Kaptan Yue, görmeniz gereken bir şey var.”

Yue, Da Gouzi’nin işaret ettiği yere bakınca bir sürü kadının dip dibe durduğunu gördü. Sayıları yüz elliyi geçiyordu. Bu kadar kadının bir bahçede durmsaı oldukça şaşılası bir durumdu.

“Çok fazla kadın var. Nasıl bu kadar fazla kadın sadece burada olabiliyor?”

Da Gouzi, Yue’ya açıklama yapmak amacıyla “Bunlar Xue Kashian tarafından toplanan kadınlar. Polisleri öldürdükten sonra yaşlarına bakmadan her türden güzel kadını kendine hizmet etmesi için toplamış. Yanlardaki dokuz binanın hepsi bu kadınların barınması içinmiş.”dedi.

Yue kaşlarını kırıştırıp “Dedikleri gibi herkese sahipmiş.”dedi.

Da Gouzi garip bir gülümseme ile bir el hareketi yaptı ve iki adam yanlarında dört kadınla çıkageldi. “Kaptan Yue, bu sizin için seçtiğim Xue Kashian’ın henüz dokunmadığı bakire kadınlar. Hepsinin cildi yumuşak ve hepsi hayat dolu. Onlardan kesinlikle hoşnut kalacaksınız.”

Dörtlü arasında yirmi üç yaşında hemşire kıyafeti giyen bir kadın göze çarpıyordu.  Çok tatlı bir görünüşü ve onu daha da tatlı yapan gözleri vardı. Başka bir kadının siyah beyaz kombini, eteği ve siyah çorapları ile ofiste çalıştığını belli ediyordu. Beyaz yakalı kadının beyaz bir teni ve tatlı bir yüzü vardı. Başka biri tişört ve kot pantolon giymişti. Oldukça olgun bir figürü vardı. Saçları sarıya boyanmıştı ve kulaklarında küpe vardı. Biraz kibirli bir bakışı vardı. Sonuncusunun saçları siyahtı ve at kuyruğu şeklindeydi.

(Arthas Notu: Kibirli bakışlardan emin değilim.)

Bu dörtlü Xue Kashian’ın grubu arasındaki en seçkin kadınlardı. Kibirli bakışları olanla siyah saçlı birbirine çok benziyordu.

Dünyanın yönetim sistemi Z-Çağının başlangıcı ile yok olmuştu. Always Bright Köyünden gelen askerlerinin çoğunun iki eşi vardı. Yue bile Lu Wen ile Gou Yu gibi iki güzelliğe sahipti. Da Gouzi de Yue’yu her zama dikkatle izliyordu. Ve onun kadınlardan hoşlanmadığını söyleyen bir aziz olmadığının farkındaydı. Bu yüzden ona yaranmak bulduğu kadınlardan en güzellerini ona vermek istemişti.

Yue basitçe “Olabilir. Hizmetçim olurlar. Sen ilgileniver.”dedi.

Yue söylediği sürece Da Gouzi yapardı. Böyle bir şey için daha fazla beyin gücü harcamasına gerek yoktu.