Çeviren: Arthas

Zhang Hong Z-Çağından önce beyaz yakalı bir çalışandı. Araba sürmeyi bilmesi sayesinde kıyamet başladığında kaçabilip Kavak Ağacı Köyüne varabilmişti.

Kavak Ağacı Köyü ilk başlarda kurtulan birkaç polisin koruması altındaydı. Bu polisler her yönden gelen insanları korudu. Özellikle kadınları koruyup onlara herhangi bir zarar gelmesini engellediler. Fakat bir gün kendini Çelik Kral ilan eden asıl adı Xue Kashian olan biri ortaya çıkıp tüm polisleri öldürdü. Ardından tüm köyü himayesi altına aldı.

Xue Kashian, Kavak Ağacı Köyünü ele geçirdikten sonra tüm gününü insanlara nasıl işkence edeceğini düşünmeye ayırdı. Özellikle kadınlara yapılan işlkenceler de yaratıcı biriydi. Zhong Hong da onun işkencelerinden kaçabilenlerden biriydi. Yanındaki kadınla gece çökünce kaçmışlardı.

Yue kaşlarını kırıştırıp “Xue Kashian’ın yetenekleri neler?”diye sordu.

Yue’nun düşüncesine göre Xue Kashian bir gelişimci değildi. Onun yerine bazı yetenekleri olan bir mutant olabilirdi. Aksi hâlde silahlı polisleri öldüremezdi.

(Arthas Notu: Gelişimci işte :/)

Zhang Hong biraz düşünüp “Bıçaklar ve kurşunlarla yaralanmıyor. Sıkılan kurşunlar vücudunu delememişti.”dedi.

“Başka yeteneği var mı?”

“Bilmiyorum.”

“Kaç adamı, kaç silahı var?”

“Emin değilim fakat onu geçkin olması lazım.”

Zhang Hong’un bir şey bilmediğini anlayan Yue gitmesi için izin verdi.

Yue ve diğerleri yaklaşık yirmi hayatta kalan buldu. Araçları da buldukları malzemelerle tamamen dolunca Taştan At Kasabasına geri döndüler.

Kasabaya geri döner dönmez lojistik personel araçları boşaltıp her şeyi türüne göre ayırdı. Ardından her şeyi kaydedip depolara götürdüler.

Savaşa katılanlara bazı özel ödüller verildi. Hatta Chen Ailesinden birkaç kişi öncelikli personel kademesine terfi ettirildi. Bu onları oldukça mutlu etmiş olmalı ki tüm gün boyunca sokaklarda sarhoş gibi gezdiler.

Resmi ve öncelikli personeller sadece iyi malzemeler almakla kalmıyordu. Tüm kasaba halkı tarafından saygı görürdü. Bazı kadınlar sadece onların yanında yaşayabilmek için bir sürü şeyden vazgeçebilirdi. Eğer dışarı çıkıp savaşabilirlerse daha da fazla malzeme kazanabilirlerdi.

“Git ve Da Gouzi ile Wang Shuang’a haber ver. Birimlerini hazırlasınlar.”

Yue kasabaya gider gitmez yanında duran birine emirlerini iletti.

Chen Shitou, Yue’nun yanına gelip “Yue Zhong, Kavak Ağacı Köyüne mi gidiyorsun?”dedi.

“Evet.”

“Seninle gelmek istiyorum.”

Yue, Chen Shitou’ya bakıp “Dinlenmeyecek miydin?”diye sordu.

Yue bugün onu Keşişleme Köyüne götürmüştü ve Chen Shitou sadece kendi başına sekizden fazla zombi öldürmüştü. Sıradan insanlar için sekiz zombi öldürmek oldukça yorucuydu.

Chen Shitou derin bir sesle “Doğru.”dedi.

Yue da Chen Shitou’nun isteğine uyarak “Tamam.”dedi.

Da Gouzi ve Wang Shuang birliklerin hemen topladı. Üç Humveei, iki PSA, iki kamyon, iki Hummer ve üç Jeep konvoy hâlinde Kavak Ağacı Köyüne doğru ilerlemeye başladı.

Kavak Ağacı Köyünde batı tarzı küçük bir evde, orta yapılı, kel ve çıplak göğsünün üzerinde uzun, çirkin bir yara olan bir adam koltukta oturuyordu. Önünde tamamen çıplak iki kadının kafası adamın apış arasında düzenli hareketler yapıyordu. Bu adam Kavak Ağacı Köyü’nün şimdiki lideri Çelik Kral nam-ı diğer Xue  Kashian’dı.

Xue Kashian birden ileri doğru eğilip kadının saçından tutarak kafasını geriye doğru  yatırdı ve ardından  tekmelemeye başladı. Bir yandan tekme atarken bir yandan da “S*kerler! Acınası küçük fahişe ağlıyor. Babacıktan hoşlanmıyor musun?! Sen ve senin türün, tüm kadınlar ucuz fahişelerden başka bir şey değil! Buraya gelin!”diyordu.

Xue Kashian’ın emriyle içeri kötü görünüşlü dört adam girdi. Gözleri açlıkla parlarken yerdeki tekmelenen kadına bakıyorlardı.

Xue Kashian yerdeki kadını işaret ederek “Bu ucuz or*spuyu size veriyorum. İstediğiniz kadar oynayın ama yarın güneşin doğuşunu göremesin!”dedi.

Kadının yüzü kireç beyazına dönüşürken “Hayır! Hayır efendim size çok iyi hizmet ederim! Beni atmanıza gerek yok!”dedi.

Xue Kashian, militanlarına verdiği kadını her şekilde yarın öldürmeyi düşünüyordu. Fakat o kadının ölmek istemediği açıktı.

Diğer kadın bu sahneye şahit olsa da ağzını bile açmadı. Çünkü o da yaşamak istiyordu.

Dört militan kendinden geçmiş bir şekilde “Ödül için teşekkürler patron!”dedikten sonra dışarı çıktı. Kadını, Xue Kashian kullanmış olsa da kadın kötü gözükmüyordu. Onlar için bile bir eğlenceydi.

(Arthas Notu: Süvariler yolda bacım.)

Xue Kashian diğer kölelerden birine bakıp kokan ayaklarını kaşırken “Köle Yun buraya gel.”dedi.

Yun adlı kadın Xue Kashian’a doğru bir köpek gibi ilerledi. Ne kadar mide bulandırıcısı olsa da Xue Kashian’ın terli ve pis ayaklarının tamamını yaladı.

Xue Kashian, Yun adlı kadına bakarken gözleri şehvetle yanıyordu. Z-Çağından önce çirkin olduğu için tüm kadınlar ona yukarıdan bakardı. Z-Çağından sonra ise biraz güç ele geçirdiği anda Kavak Ağacı Köyüne gelip tüm polisleri öldürmüştü. Ve tüm kadınları kendi himayesi altına aldı.

Üstü başı düzgün genç bir adam koşarak binaya girdi ve Xue Kashian ise o sırada bir kadına işkence ediyordu.

 “Patron! Durumlar iyi değil! Patron!”

Xue Kashian biraz sabırsızca “Ne var Ten Zhen?!”dedi.

Tan Zhen’in yüzü dehşet içindeydi.

“Bilinmeyen zırhlı bir araba konvoyu buraya doğru geliyor! Topları ve ağır silahları var! Zırhlı arabaları da var. Ordu birliği gibi gözüküyor.”

Xue Kashian’ın yüzü değişirken “Ne, ordu birliği mi? Hemen beni oraya götür.”dedi.

Xue Kashian ve adamları köye geldiklerinde dört metre uzunluğunda iki tane gözetleme kulesi dikmişti. Xue Kashian hemen o kulelerden birine çıkıp bir teleskop aldı ve kendilerine doğru gelmekte olan konvoyu incelemeyi başladı. İki PSA’yı görünce yüzü oldukça çirkin bir hâl aldı.

Xue Kashian’ın gözleri kan kırmızısı olmuştu. Sinirle “Hemen bütün birlikleri toplayın. Onlarla ölümüne savaşacağım. Hiç biriniz kaçmayı düşünmeyin!”dedi.

Kulenin üzerindeki adamlardan biri “Patron zırhlı araçları var. Teslim olmalıyız.”dedi.

Xue Kashian’ın gözlerinde öldürme arzusu parlarken sesi boğuk bir hâl aldı ve “İnsanlara neler yaptığımızı sen de biliyorsun. Sence öğrendiklerinde bizi yaşatırlar mı?”dedi.