Çeviren ve Düzenleyen: Arthas

Kulak delici bir sesin ardından zombinin bedeninde küçük bir çizik görüldü. Yue tüm power ve strenghtini katmış olmasına rağmen küçük bir çizik. Kemikler bile gözükmüyordu.

Bedeninin dışında bulunan siyah ince keratin zarı kesmek çeliği kesmek gibiydi.

L2, Yue’ya karşısında vızıldayan bir böceğe bakıyormuşcasına baktı ve onu ezmek için elini kaldırdı.

Yue’nun agilityisi L2’nin çok üstündeydi. Bedeni hafifçe kenara kaydı ve L2’nin dirseğini kesmek için kılıcını kaldırdı.

Kılıç ile dirsek çarpışınca etrafa kıvılcım saçmaktan başka bir şey meydana gelmedi.

L2, Yue’yu tokatlamak için elini kaldırdı.

L2 elini kaldırır kaldırmaz Yue yana doğru adımlar atarak L2’nin etrafında döndü ve Şeytan Alevleri yeteneğini aktive etti ve kırmızı renkte bir top sağ elinde yanmaya başladı.

Yue sağ elinin keskin tarafı ile L2’nin uyluğuna saldırdı. Zombinin savunması ile Yue’nun saldırısı çarpışınca zombinin uyluğunda büyükçe bir delik oluştu.

Yue, L2 nin etrafında bir tur daha döndü ve onu bel kemiğinden aşağı doğru ikiye kesti.

L2 dengesini kaybedip yere düştü.

Yue ileri doğru uzun bir adım attı ve ayağını L2’nin alnına dayadı. Kırmızı renkteki Şeytan Alevlerini zombinin kafasına tutarak kafatasını kül hâline getirdi.

Büyükçe bir deneyim küresi Yue’nun içine girdi. Ayrıca L2’nin cesedinden bir yetenek kitabı ve yeşil hazine sandığı düştü.

Yue hızlıca ganimetleri çantasına yerleştirdi.

L2 ile işi biten Yue kafasını kaldırınca Xiao Ming’i terk edip kaçan askerlerin mosmor yüzleri ie karşılaştı.

İçlerinden biri Yue’nun önünde korkuyla diz çökerek “Lütfen Kaptan Yue! Lütfen canımı bağışla! Bugünden itibaren düşmanla korku hissetmeden çarpışacağım! Lütfen günahlarımın cezasını çekmeme izin verin!” dedi.

“Kaptan Yue! Bizi bir kerelik affedin.  Bir daha emre uymamazlık yapmayacağız!”

“Yalvarırım hayatımızı bağışlayın! Biz o canavarım dengi değildik, burada kalırsak ölümü beklemekten başka çaremiz yoktu!”

Xiao Ming’in grubundan kaçan militanlar Yue’nun önünde diz çöküp hayatları için yalvarmaya başladı.

Xiao Ming adamlara bakarak tereddüt içinde “Kaptan Yue, onlara bir şans daha vermeliyiz.”dedi.

Yue soğukça kaçan adamlara baktı ve “Sebebi ne olursa olsun emre itaatsizliğin sonu ölümdür. Şantiyede kurşuna dizileceksiniz!” dedi.

(Arthas Notu: Evet şantiyede…)

İkna etmeye çalışmaktan başka elinden bir şey gelmeyen Xiao Ming “Kaptan Yue! Birini eğitmek kolay bir iş değil!”

Eğer sekiz adamı öldürülürse Xiao Ming’in savaş gücünde büyük bir azalma olacaktı. Kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp kaçmalarına rağmen hepsi güçlü adamlardı. Ayrıca nasıl silah kullanılacağını bilen adamlardı. Yeni bir militan bulup onu savaşmaya hazır hâle getirmek biraz zaman alırdı.

Yue gözlerini Xiao Ming’e dikip, soğukça “Askeri hükümler acımasızdır. Bu hükümlerin dışına çıkmanın cezası ise ölümdür. İşinizi yap!”

Yue’nun takımındakiler emirlerini alır almaz silahlarını doğrultup ateş ettiler.

Sekiz ateş sesinden sonra hepsi idam edilmişti.

Bu sahneyi göre Xiao Ming dayanamayıp kafasını çevirmişti. Etrafındakiler ise bu sahneyi korkudan titreyerek izliyordu. Artık, askeri hükümlerin ne kadar sert olduğunu daha iyi anlamışlardı.

Yue,  Xiao Ming’e bakıp “Xiao Ming’in emirleri gruba zarar verici olduğundan takım liderliği pozisyonu elinden alınmıştır ve öncelikli üye statüsüne düşürülmüştür. Beşinci takım, ikinci takımın bünyesine katılacaktır.”

Xiao Ming daha yeni L2’nin bastırılamaz gücünü anlamaya başlıyordu. Geri çekilme emri vermeliydi. O emri vermemesi affedilmez bir hataydı.

Fakat Xiao Ming nitelikli bir askerdi. Oldukça disiplinliydi ve atış konusunda çok yetenekliydi. 100 metrede %70 hedefi vuruyordu.

Xiao Ming, Yue’ya baktıktan sonra hayal kırıklığı ile “Anlaşıldı.” dedi.

“2. Gruba git ve rapor ver, ardından zombileri temizlemeye devam edin.”

“Anlaşıldı!”

Xiao Ming emri aldıktan sonra yanındakiler ile birlikte Ji Qing Wu’nun yokluğunda geçici olarak Da Gouzi’ye verilen 2. Gruba doğru ilerlemeye başladı. Yue’nun emrinde güvenebileceği çok fazla kişi yoktu.

Asıl ateş gücü şehrin merkezini temizlemişti, kalan bir kaç dağınık zombi ise artık tehlike değildi.

Liu Yan’ın takımındakilerden biri gelip “Kaptan Yue, yaşayan birini bulduk! Sizinle tanışmak istiyor!” dedi.

Yue biraz düşündükten sonra “Kimmiş?” dedi.

“Kendini ‘Taştan At Kasabasının Valisi’ olarak tanıttı.”

“Bakalım bir.”

Askerin rehberliği altında ferah bir eve kısa sürede vardılar.

Evin içindeki başkanı ve silahlı 4 askeri açık bir şekilde görebiliyordu.

9 aylık hamile gibi duran bir adam öne çıkıp “Liderinizle tanışmak istiyorum!”

Askerler, karşılarındakilere tek bir söz etmeden baktılar.

Yue, Wei Cheng şişman adamın önüne gelerek ilgisizce “Benle tanışmak istemişsin?”

Wei Cheng, kibirli bir görünüşü olan genç çocuğu işaret ederek “Adım Wei Cheng, Taştan At Kasabasının valisiyim. Bu çocuk ise Longhai Kurtulanlar Şehri Sekreterinin oğlu.  Eğer bize şehre kadar eşlik ederseniz sekreter bu iyiliğinizi unutmayacaktır.”

Yue, genç adama baktı.

Gencin yüzünden kibir akıyordu. 21-22 yaşlarında iki kadın da onu iki tarafında yerlerini almıştı. Çevreleri silahlı askerlerle sarılmalarına rağmen yüz ifadelerinde herhangi bir değişim yoktu. Çekik gözleri ile Yue’ya bakarak, gururla “Sen bu ordunun komutanı mısın? Ben Qian Yiming. Bana sadece Long Hai şehrine kadar eşlik etsen yeter. Babam seni yüksek seviyeli bir devlet  görevlisi yapacaktır.”

Yue, gencin yüzüne bakarken aklına gelen tek kelime ‘Aptal’dı.

O sırada iki asker, üzerlerinde eski püskü farklın bedenlerde, az beslenmekte dolayı çökmüş bir kaç kadın getirdi.

Liu Yan, gelen grupta diğerlerinden daha tatlı gözüken kıza bakarak “Bu bizim liderimiz Yue Zhong! Ne diyeceksen ona söyle!” dedi.

Kız gözlerindeki yaşlarla Yue’nun önünde diz çökere yalvarmaya başladı.

“Kudretli Lider Yue! Size yalvarırım bana şu onun bunun evladını öldürmemden yardım edin!”