Bölüm 111: Şiddetli Savaş

avatar
4477 4

God and Devil World - Bölüm 111: Şiddetli Savaş


 

Çeviren ve Düzenleyen: Arthas

 

White Bones’un kışkırtması altında bir zombi grubu daha şehrin dışına doğru çekildi.

 

Zombi kalabalığı hayrete düşürücüydü. Bedenlerinin neredeyse tamamı çürümüştü ve küflü paçavralar içindelerdi. Etrafta sendeleyen bazılarının vücudunda küçük küçük kurtçuklar bile vardı.

 

Hayret verici bu zombi kalabalığı insanları baskı altına alıyordu. Bir iki zombi ile karşılaşan normal bir insan hiç bir şey hissetmezdi. Fakat büyük bir grup onları çaresiz hissettiriyordu.

 

Zombi kalabalığını White Bones’un peşinden gören ve Yue’dan uzak olanlar soğuk soğuk terlemeye başladılar. Daha önceleri bir düzine veya daha fazla zombi ile karşılaşmışlardı fakat ilk defa bini aşkın zombiyi aynı anda görüyorlardı. Savaş güçleri 80 kişi civarı olsa da toplamda bin üzeri zombi hâlâ çok fazlaydı.

 

Yue sakince zombi kalabalığına bakıyordu. Aralarında şeytana benzeyen bir S2 vardı ve White Bones ile aralarındaki mesafeyi hızla kapatıyordu.

 

Ayrıca White Bones’un hemen arkasında 13 tane S1 zombi vardı.

 

Normal zombilerin arasında olan bir kaç S1 zombi ise ön saflara baskı uygulayarak onları deviriyordu. Bir el bile ateş etmeden düzinelerce zombi ezilmişti.

 

Yue zombileri uzaktan incelerken yavaşça nefesini verdi. “Hu! İyi ki onları komuta eden akıllı bir zombi yok.”

 

Bir komutana sahip olmak ve olmamak tamamen farklı iki şeydi. Eğer onları komuta eden bir zombi olsaydı insan türünün varlığı tehlikeye girebilirdi. Her şeyden önce zombi nüfusu insan nüfusunun yaklaşık 10 katıydı. Daha da önemlisi ise ölmekten korkmamalarıydı ki bu tür askerler en tehlikelileriydi.

 

Yue “Emir almadan ateş açmayın!” dedi ve S2’ye doğru dönerek koşmaya başladı.

 

S2 hayalet gibiydi. Eğer safları arasına girecek olursa büyük kayıplar verirlerdi.

 

Yue yıldırım gibi hareketlerle S2’ye doğru ilerliyordu.

 

S2 zombi de Yue’yu fark edince White Bones’u bırakıp Yue’ya döndü.

 

Tam o anda ise White Bones bedeninden kalın ve keskin sayısız kemik fırlatmaya başladı.

 

Kemikler zombiye bir kaç saniye yerinden saplanarak  onu bir süre havada tuttu. Yue ise o bir kaç saniye içinde İmitasyon Tank kılıcını kullanarak S2’nin kafasını kesti.

 

“Tebrikler 26. seviyeye yükseldiniz.”

 

Yue, S2’yi öldürdükten sonra kafasında bu tatlı sesi duydu.

 

Hızlıca yerdeki yetenek kitabını, yeşil hazine kutusunu ve 200 Hayatta Kalma Parasını çantasına koydu. Ardından ise White Bones ile S1’leri karşıladılar.

 

S türleri insanlar için en büyük problemlerdi. Eğer kısa süre içinde saf dışı bırakılmazlarsa ordu üzerinde büyük bir psikolojik baskı kuracaklardı.

 

S1 ler, Yue ve White Bones ile aralarında olan devasa güç farkına aldırmadan ilerlediler.

 

Yue S1’lerin arasına daldı ve kılıcını sallayarak kolayca birinin kafasını kesti. Yanındaki White Bones ise devamlı olarak Yue’ya ulaşmayı çalışan S1’leri öldürüyordu.  13 S1 de on saniyenin altında bir sürede temizlenmişti. S1 zombiler öldürülünce hızlıca saflarına geri döndüler. Yue ve White Bones bile o kadar kalabalık bir zombi grubuna dalıp zaferi garantileyemezdi.

(Arthas Notu: Nereden nereye be. Eskiden bir S1 için bir bölüm vardı….)

 

Askerlerin morali, Yue ve White Bones’un S2 ve S1’leri katledip güveli bir şekilde saflara döndüklerini görünce tavan yapmıştı. İleri çıkan bir lider askerlerinin moralini ateşleyebilirdi. Ya da öldürülüp askerlerinin kısa sürede parçalanmasına yol açabilirdi.

 

Yue saflarına geri dönünce gözlerini yavaş bir şekilde onlara gelmekte olan gruba dikti.

 

Beş savaş birliği de gözlerini zombi kalabalığında ayırmıyordu. Silahlarını sıkıca kavramış, her hangi garip bir hamle yapmaya cesaret edemez şekilde bekliyordu.

 

Zombi grubu ile aralarında yüz metre kadar kaldığını fark ede Yue sonunda ateş emrini verdi.

 

Zombiler biraz daha yaklaştıktan sonra ateş etmenin daha iyi olacağını biliyordu fakat arkasındaki adamların titrediğinin de farkındaydı. Eğer biraz daha yaklaşırlarsa baskı ile baş edemeyip kaçacaklarında korkuyordu.

 

Bir göz kırpma süresinden sonra ağır bir ateş gücü  zombi grubunun üstüne yağdı. Sayısız kurşun ateş edilmişti.

 

Zombiler her türlü ağır veya hafif ateş gücü ile vurulmuştu. Zombiler sanki görünmez bir duvara çarpıyor ve teker teker yere düşüyordu. Özellikle de ağır silahla vurulanlar. Bazıları vurulduktan sonra ikiye bölünmüştü. Bazılarında ise kurşun tek bir beden de duramamış ve dört beş zombiyi öldürmüştü.

 

Yue’nun kaşları çatıldı ve “Ateşi kesin!” dedi.

 

Bu Liu yan ve diğerlerinin bu kadar büyük bir zombi grubu ile karşılaştıkları ilk seferdi. Şarjörlerinin hiç nişan almadan boşaltmışlardı. Fakat zombi kalabalığı oldukça sıkışık ve tek yönde toplanmıştı. O tarafa ateş ettikleri sürece ıskalamalarının bir yolu yoktu.

 

Liu Yan ve diğerleri Yue’nun emri ile ateşi kestiklerinde şarjör değiştirmek için gereken o nadir zamanlardan birini elde etmişlerdi.

 

Yue’nun grubu ateşi kestiği anda zombiler yine ilerlemeye başladı. Tüm vücutlarında kanlı delikler vardı fakat hâlâ ilerliyorlardı. Zombiler insanlar gibi değildi. Kafalarından vurulmadıkça veya omurgaları kırılmadıkça ilerlemeye devam ederlerdi.

 

“Nişan alıp ateş edin! Kafalarından vurmak için elinizde geleni yapın!”

 

Yue emrini verir vermez tüfeğini kaldırdı ve ateş etti.

 

Uzakta bir zombinin kafasına giren bir kurşun onu yere düşürdü.

 

Yue, Ateşli Silah Kontrol’ünü öğrendikten sonra bir gün bile idmanlarına ara vermemişti. 100 metre içerisinde %70 ihtimalle hedefi vururdu.

 

Yue’nun emrini duyan ağır silahlar ateşi durdu, piyadeleri ise tüfeklerine sarılıp nişan almaya başladılar.

 

Nişan alıp ateş etmeye başladıktan sonra zombilerin sayısı çok daha hızlı değişmeye başladı. Çoğu askerin çok fazla nişan deneyimi yoktu fakat aralarındaki bir kaç deneyimli asker birbiri ardına zombileri indiriyordu.

(Arthas Notu: Sonu biraz aceleye geldi hata varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar.)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr