Bölüm 225: Konuşma

avatar
3016 3

God and Devil World - Bölüm 225: Konuşma


Çeviren: Arthas

Gu Manzi’nin bu alımlı hareketleri üstüne Yue kızı altına alıp zevkin içinde kaybolmak istese de hemen duygularını dizginledi. Temiz Rüzgar Kampına yaptığı sürpriz saldırı neredeyse tüm staminası ve ruh gücünü tüketmişti. Kalanını Lie Tianyang’ın aniden dönmesi gibi beklenmedik olaylar için saklamalıydı.

Eğer çok enerji harcarsa ve Lie Tianyang aniden dönerse yakınmaya fırsatı kalmadan ölürdü.

Eğer Yue, Temiz Rüzgar Kampına saldırırken Lie Tianyang yakınındaki güzellerle oynaşıyordu. Staminasının bir kısmını burada harcamıştı. Buna bağlı olarak konsantrasyonu ve refleksleri düşük durumdayken savaşa girmek zorunda kalmıştı.

Yue, Gu Manzi’ye gülümseyerek “Yaklaş.”dedi “Bu gece seni bağışlıyorum.”

Gu Manzi itaatkarca Yue’nun yanına doğru yüzdü ve endişeli bir yüzle “Kardeş Yue, çok bitkin görünüyorsun. Masaj yapmamı ister misin?”diye sordu.

Yue yavaşça gözlerini kapatırken onaylama sesleri çıkardı.

Gu Manzi, Tong Xiaoyun’a gülümseyip Yue’nun kaslarını rahatlatmak için masaj yapmaya başladı.

Tong Xiaoyun, Gu Manzi’nin hareketlerine gram sinirlenmemişti. Aksine yaptığı her şeyi dikkatle izliyordu. İlerde ona lazım olacak şeylerdi bunlar.

Yue bir süre daha havuzdan kaldı ve kurulandıktan sonra kadın hizmetçiler tarafından odasına götürüldü.

Gu Manzi ve Tong Xiaoyun da kendilerini temizledikten sonra odalarına çekildi.

İkinci günün şafağı daha doğmadan Yue’nun odasının kapısı açıldı ve küçük tatlı bir figür paytak adımlarla Yue’nun yatağına çıktı ve Yue’ya sarılarak derin bir uykuya daldı.

Kısa süre aynı kapı tekrar açıldı ve başka küçük bir figür içeri girdi ve önceki ile aynı şeyleri yaptı. Fakat kısa süre bu iki küçük figür birbirine çarptı ve bir bakışma yaşandı. 

Bu iki küçük lolita Yun Caiwei ve Tong Xiaoyun idi. Yaşanan bakışmanın ardından ikisi de Yue’nun birer koluna sarılarak yeniden uykuya daldılar.

Sabah saat 8’de Yue’nun vücut saati onu otomatik olarak uyandırdı. Normal günlerde saat tam 7’de kalkardı fakat dün geceki zorlu savaşın ardından çok yorgun düşmüştü.

Gözlerini açtığı anda yanında uyuya kalmış iki loliyi fark etti. Yanlarındaki Yue ile geleceğin getireceği hiçbir şeyden korkmuyorlardı. Önlerine çıkacak her tehlike ve zorlukta Yue onları korumak için orada olacaktı.

“Uyanma zamanı!”

Yue bu iki küçük kızın poposunu şaplaklarken bağırarak uyandırdı.

Tong Xiaoyun doğrulurken mağrur gözlerle etrafa bakınıyordu. Giydiği gecelik yarıya kadar sıyrılmıştı ve iki beyaz-pembe tavşanını ortaya çıkarmıştı. Kar beyazı teniyle olan uyumu görmeye değer bir manzara ortaya çıkarmıştı.

Tong Xiaoyun kendine geldiğinde Yue’ya doğru gülümseyerek “Günaydın Kardeş Yue!”dedi.

Kızların bu tatlı ve masum halleri Yue’yu rahatlatırken yanaklarına birer çimdik attı ve ikisini de yıkanmaları için banyoya gönderdi.

Kızlar yıkandıktan sonra ikisine de eşlik ederek yemek salonuna indiler.

Kısa süre sonra Gu Manzi ve Zhuo Yatong da onlara katıldı.

Chen Ming, Yue’nun yanına gelip “Efendim, kahvaltıyı servis etmeye başlayalım mı?”diye sordu.

“Olur.”

Yue’nun sözleri üzerine Chen Ming bir el işareti ile hizmetçilere kahvaltıyı getirmelerini söyledi.

Kahvaltıda sosis, sucuk, ılık süt, kızarmış börek, mısır lapası, buğulanmış çörek gibi Z-Çağında oldukça lüks sayılan yiyecekler bulunuyordu.

Zhuo Yatong ve diğer üç kız Kıyamet Gününden beri böyle bir kahvaltı etmemişti. Başka bir söz söylemeden yemeklere bakıyorlardı.

Tabakları dolduğu anda kadınların davranış ve zarafetleri ortaya çıktı. Özellikle de Zhuo Yatong. Kendisi saygın bir ailede büyümüştü. Her hareketi inanılmaz bir zarafetle doluydu.

Gu Manzi de prestijli bir ailede büyümüş ve zarafet kurallarını öğrenmiş olsa da Zhuo Yatong ile karşılaştırılamazdı. Zhuo Yatong basitçe zarif olmak için doğmuştu. Tong Xiaoyun diğer iki kadın gibi bir eğitimden geçmemiş olsa da çok kaba durmuyordu.

(Arthas Notu: Çevirmen sevdiği karakterleri daha fazla övüyor.)

Böreklerini yedikleri sırada Yue, Chen Ming’e yanına gelmesini işaret etti.

“Zeng Fang ve Ma Lili’yi kişisel hizmetçilerim olarak ayarla. Ödemelerini biraz daha arttır.”

Chen Ming saygıyla “Emredersiniz lordum!”dedi.

Zeng Fang ve Ma Lili’nin kişisel hizmetçiler olduğunu gören diğer hizmetçilerin yüzleri kıskançlıkla dolmuştu. Özel hizmetçi demek daha iyi muamele görmek demekti.

Yue sözlerine devam edip “Ardından Xiong Zheng’i de yanına alarak kalan insanların hepsini meydana toplayın.”dedi.

“Emredersiniz lordum!”

Chen Ming kafasıyla onayladıktan sonra verilen görevleri yapmaya gitti.

Kısa süre sonra dönerek “Lordum, Wang Jian bir görüşme talep ediyor. Cevabınız nedir?”

Yue, Temiz Rüzgar Kampının Lideri olduğundan beri Wang Jian onunla görüşmek isterse önce Chen Ming’e gelmeliydi.

Yue hafifçe “Bırakın gelsin.”dedi.

Wang Jian, Chen Ming’in rehberliğinde geldiği yerde Yue’nun ziyafet çektiğini görünce gözlerinde garip bir ışık parladı. Yue’nun güçlü olduğunu biliyordu fakat on iki militanla Temiz Rüzgar Kampını ele geçirecek kadar güçlü olduğunu tahmin etmemişti.

Yue, Wang Jian’a bakıp “Kahvaltı ettin mi?”diye sordu.

Wang Jian masadaki yemeklere bakarken salyasının akmasını zorla engelleyip “Hayır.”diye cevap verdi.

Aslında bu masadaki yiyeceklerle kıyaslanabilecek şeyleri yemeyeli bir aydan uzun süre olmuştu. Konvoyun lideri olarak bile günlük anca açlığını bastıracak kadar yemek yiyebiliyordu. O da çoğunlukla pirinçti.

Yue bir tabağa iki börek, iki buğulanmış çörek, bir şişe süt koydu ve hizmetçi kıza Wang Jian’a götürmesini söyledi.

“Teşekkürler.”

Wang Jian tabağı aldıktan sonra daha fazla konuşmadan hemen yemeklere gömüldü. O açlıkla kısa süre içerisinde hepsini yemişti.

“Konvoy insanlarıyla nasıl ilgilenmeyi düşünüyorsun?”

Wang Jian’ın safında yüzden fazla insan vardı ve kendilerinin gelecekleri hakkında konuşmaları için Wang Jian’ı seçmişlerdi.

Yue, Wang Jian’a bakıp hafifçe “Herkese eşit davranırım. Temiz Rüzgar Kampı ve Konvoy halkından olması fark etmez. Daha iyi muamele isteyenler çalışmak zorunda. Kimse de özel bir ilgi görmeyecek.”

Yue villadan çıkmaya hazırlanırken “Beni takip et.”dedi.

Zhuo Yatong ve diğer üçlü de hemen yemek yemeyi kesip Yue’yu takip ettiler. Tanıdık bir yerde olmadıkları için Yue görüş alanlarından çıktıkları anda güvenlik duygularını kaybediyorlardı.

Meydanda iki binden fazla insan toplanmıştı. Herkesin suratında katı ifadeler vardı. Yeni liderlerinin onlara ne getireceğini hiçbiri bilmiyordu ve çok da umursamıyorlardı. Tek amaçları yaşamak olan insanlar başlarında Yue Zhong veya Lie Tianyang’ın olmasını umursamazdı.

Meydanın iki tarafında da on altı kişilik ağır zırhlı ekipler vardı ve kalabalığı izliyorlardı.

Kalabalığın bakışları altında Yue sahnenin merkezine doğru ilerledi. Wang Jian , Zhuo Yatong ve diğerleri sahnenin kenarında duruyordu.

Kalabalığın içindeki Wang Ni, kenarda bekleyen Gu Manzi’ye bakarken gözleri kıskançlıkla dolmuştu.

“Lanet olsun! Neden sadece Gu Manzi’yi seçti ki. Ben ondan katlarca defa daha iyiyim. Neden?! Neden?”

Tong Xiaoyun’u gören öğrencilerden biri hüzünle bağırarak “Bu Tong Xiaoyun! O da mı Yue Zhong’u takip ediyor?”dedi.

Başka bir öğrenci daha kıskançlıkla “Tong Xiaoyun’un bile böylesine düşük derece bir kadın olduğunu düşünmezdim. Başka bir adamın koruması için vücudunu satan!”dedi.

Yue ve Tong Xiaoyun’u izleyen öğrenciler kıskançlık ve nefretle dolmuştu.

Kız öğrenciler birer birer Tong Xiaoyun’n giydiği kıyafetlere ve iyi görünüşüne bakarak kalplerinin içinden “Tong Xiaoyun’u beni de önermesi için ikna edebilirsem ne kadar iyi olur?! Bir kere Yue’nun yanına yerleşebilirsem sırtım bir daha yere gelmez!”diye düşünüyordu.

Sahnenin üzerindeki Yue iki bin kişiden fazla olan kalabalığa bakıp soğukça “Ben Yue Zhong! Bugünden itibaren benim vatandaşımsınız. Günde en az üç kase pirinç lapası alabileceksiniz. Bu miktar hayatta kalmanız için yeterli fakat yeterli gelmeyeceğini düşünüyorsanız çalışmak zorundasınız. Gerekli işleri ben ayarlayacağım.

Kalmak istemezseniz, gitmek de özgürsünüz. Sizi durdurmam. Fakat kalmak istiyorsanız benim emirlerimi dinlemek zorunda kalacaksınız. Aksi hâlde acımasız olduğum için beni suçlamayın.”

Bu sözler üzerine tüm insanların gözleri parıldamaya başlamıştı ve hiçbiri ayrılmaya istekli değildi. Lie Tianyang’ın kontrolü altındayken yiyebildikleri tek şey tavuk veya domuz yemiydi.

Günde üç kase pirinç lapası şartı bu insanlar için büyük bir kutsama gibiydi. Hiçbiri ayrılmayı seçip kafasını yabanda kaybetmek istemezdi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr