Bölüm 220: Temiz Rüzgar Kampına Sürpriz Saldırı

avatar
3239 3

God and Devil World - Bölüm 220: Temiz Rüzgar Kampına Sürpriz Saldırı


Çeviren: Arthas

Yue, Wang Jian’a ifadesiz gözlerle bakıp “Senin sorunların beni ilgilendirmez. Konvoydan ayrılmamı istediğini çok iyi hatırlıyorum. Yarın sabahtan itibaren kendi yollarımıza gideceğiz.”dedi.

Wang Jian, Yue’nun sözleri üzerine inanılmaz derecede utanmıştı. Yue’dan konvoyu terk etmesini istediğinden itibaren on saat bile geçmemişti. Şimdi ise Huang Weian’ın tavsiyesini dinleyip Yue’yu erzağını teslim etmeye zorladığı için çok pişmandı.

Huang Weian topluluğu kullanarak Yue’yu bastırmak istediğinde sessiz kalıp izin vermişti. Açıkçası o da Yue’dan erzakları alıp konvoy halkına eşit şekilde dağıtmak istemişti. Fakat bunun arkasındaki neden konvoyun erzağının tükenmesiydi, Yue’ya karşı olan duyguları değil. Dişlerini gıcırdatarak konuşmaya başladı.

“Yue Zhong, bugün olanların tamamı benim suçumdu. İstersen beni öldürebilirsin fakat konvoydaki insanlar suçsuz. Sadece sen onları kurtarabilirsin.”

“Sana yalvarıyorum onlara yardım et! Onları kurtardığın sürece konvoy lideri olursun. Ben ve takımım emrine amade olacağız. Bizim ahlak sınırımızı geçmediğin sürece her şeyi yaparız.”

Bu geceki çatışmanın sonucunda Wang Jian ve meslektaşlarının çok az mühimmatı kalmıştı. Wang Jian 13. Seviye Gelişimci olsa da dünyanın şu anki durumunda bırakın konvoyu kendisini bile tam koruyamazdı. 2. Derece bir canavarla karşılaşmak ise kesin ölüm demekti. Konvoyu hayatta tutmaya çalışmanın verdiği baskı Wang Jian’ı eziyordu.

Wang Jian bir süredir liderlik yapıyordu ve her geçen gün dürüst ve ahlaklı bir lider olmanın zorluğunu daha iyi anlıyordu.  Her gün kaynak araması, ortaya çıkan her sorunda arabuluculuk etmesi ve diğer görevler arasında boğuluyordu. Yue acımasız ve vahşi olsa da masumları öldürmüyordu. Bu yüzden Wang Jian konvoyu Yue’ya verirse rahatlayabilirdi.

Yue gözlerini Wang Jian’a dikip “Beni dinlemek mi? Huang Weian geri gelirse onu mu dinlersin beni mi?”dedi.

Wang Jian kısa bir tereddütten sonra “Ahlaksız ve kabul edilemez bir şey olmadığı sürece seni dinlerim.”dedi.

Yue baskı kurmaya sürdürerek “SY Bölgesine vardığımızda hükümeti mi dinlersin beni mi?”diye sordu.

Wang Jian ve ekibi gibi ahlaklarını ve onurlarını korumayı başarmış insanları ast olarak alabilmek nadir bir fırsattı. Yue da onlar gibi adalet algısı güçlü insanları astı olarak isterdi.

Fakat Kıyamet Gününden beri üç ay geçmiş olmasına rağmen hükümet insanlar üzerindeki etkisini hâlâ kaybetmemişti. Çoğu insan için hükümet demek yönetmek ve hayatta kalabilmek için en uygun varlık demekti. Özellikle Wang Jian gibi devlet memurlarının kalbinde hükümetin yeri tahmin edilenden çok daha büyüktü. Aksi hâlde Huang Weian’ın konvoyda istediği gibi at koşturmasına izin vermezlerdi.

İçten içe SY Bölgesindeki hükümeti takip etmek istese de kendisini sorumlu hissettiği yüzden fazla insanın hayatta kalmasını istiyordu.

Yue, Wang Jian’ın ikilemde kaldığını görünce baskı kurmaktan vazgeçti.

“Neyse boş ver bunu. Sadece SY Hükümeti bana karşı bir hamle yapmanı isterse reddet. Ayrıca meslektaşlarını da alıp birliğimi terk etmek zorunda kalacaksın. Oldukça adil bir anlaşma ne dersin?”

Wang Jian rahatlama emareleri göstererek “Anlaştık.”dedi.

“İyi o zaman. Hadi hazırla kendini biraz sonra Temiz Rüzgar Kampına saldıracağız. Onları uzak tutman gerekebilir.”

Xiong Zheng elinde olmadan “Patron Yue! Temiz Rüzgar Kampında üç yüzden fazla kişi var! Gerçekten onlara saldıracak mıyız?!”dedi.

Temiz Rüzgar Birliği altmış kişiyi konvoya saldırması için göndermişti ve kamplarında üç yüz kişi daha vardı. Yue’nun tarafı polisler dahil toplam yirmi kişiydi. Xiong Zheng için yirmi kişiyle üç yüz kişiyi indirmek fazla hırslı bir hamle gibi gözüküyordu.

Yue derin bir sesle “Aynen. Git hazırlan.”dedi.

Kara Şövalye mesleğine sahip biri için gecenin karanlığı harika bir yardımdı. Geceleri onun algıları gelişirken diğerleri gerçek savaş güçlerinin beşte birini kullanabiliyordu. Eğer Yue sabah vakti üç yüz silahlı adama saldırırsa en ufak bir hayatta kalma şansı olmazdı fakat gece karanlığında yanında White Bones varken kazanma şansı yüzde yetmişti.

Yue’nun tesiri ile rütbelerini yeni alan militanlar hazırlanmaya başladı. Fakat Yue polisleri yanına almıyordu, onların geride kalıp insanları korumasını istemişti.

Gecenin siyah örtüsü altında Yue, on beş militan ve Liu Erhei yanlarında dört bayan ve White Bones ile Temiz Rüzgar Kampına doğru ilerlemeye başladı.

Wang Jian kendisini dinleyeceğini söylese de Yue’nun ona tamamen güvenmek için bir sebebi yoktu. Bu yüzden Zhuo Yatong ve diğerlerini de yanında getirmişti. Wang Jian yapmasa da diğer insanlar kadınları ele geçirip ona karşı pazarlık kozu olarak kullanabilirdi.

Kısa süre sonra otobüs yavaşladı. Yue’nun arkasındaki Xiong Zheng’in de yardımıyla en az dikkat çekecek şekilde kampa girmek istiyorlardı. Biraz ilerledikten sonra kampla aralarında elli metreden az kalmıştı.

Temiz Rüzgar Birliği küçük bir köyde konumlanmıştı. Lie Tianyang değerleri olan biri olabilirdi fakat güçlü biri olduğuna şüphe yoktu. Kıyamet Gününden sonra kendisini güçlendirmiş, bir birlik kurmuş ve düzen oturtmuştu. Ardından bu köyü ele geçirmişti. Tüm bunları yaparken üç yüz ast kaybetmişti.

Köyü ele geçirdikten sonra her yerden insanları toplamış, kendine bir yol çizmiş ve çevredeki yerleşim birimlerin erzaklarını ve güçlerini ele geçirmişti. Temiz Rüzgar Kampının şu anki gücü bu şekilde oluşmuştu.

Yue ve ekibi kampı gözlemleyip durum değerlendirmesi yaptı. Tüm kampın etrafında tahta bir duvar vardı ve giriş çıkış yapabilmek için sadece iki kapı bulunuyordu.

İki kapıda da nöbet tutan dört militan varken kampın kenarlarında iki tane sekiz metrelik ağır silah kulesi vardı. Kulelerin üzerinde aşağıyı gözetleyen ikişer militan vardı.

Girişlerin hemen yanında kırk kişilik bir kamp daha vardı. Eğer bir saldırı olursa bu kırk kişi hemen yardıma gelebilirdi.

İlk savunmayı geçtiklerinde normal insanların yaşadıkları alana ulaşıyorlardı. Biraz daha içeri ilerlediklerinde sağlıklı ve güçlü kişilerin kaldıkları alana varıyorlardı. Lie Tianyang da orada kalıyordu. Konutu en sadık ve en güçlü adamlarının Yeşil Kurt Dağı grubunun tam ortasındaydı.

Yeşil Kurt Dağı savaşçıları Lie Tianyang’ın avlanan, öldüren ve yağma yapan grubuydu. Kampta en iyi muameleyi, en iyi içkileri ve kadınları onlar alırdı. Sadıklardı ve çok güçlülerdi.

Xiong Zheng ve astları da bu elitlerdendi fakat Lie Tianyang ve kendi yaşamları arasında bir seçim yapmak zorunda kaldıklarında kendi yaşamlarını seçmişlerdi.

Yue kapılardaki sekiz militana bakıp “Beni onların yanına götürün bir anda işlerini bitireceğim.” Ardından Zhuo Yatong ve diğerlerine dönüp “Siz burada bekleyin.”dedi. Böyle bir saldırı düzenlerken tüm dikkatini ve enerjisini buna vermeliydi. Sadece kızları korumak için White Bones’un geride kalmasına izin veremezdi.

Xiong Zheng ve diğer iki takım lideri sinirlerini sertleştirip Yue’yu kapılara götürmeye başladı.

Birkaç militan Xiong Zheng’e bakıp merakla “Xiong Zheng ne oldu? Nasıl bu kadar az kişi kaldınız?”diye sordu.

Xiong Zheng kapının önünde durup “Pusuya düşürüldük! Sadece ben ve bu kadar kardeşimiz kaçabildi. Patronu hemen bilgilendirmem gerekiyor! Çabuk kapıyı açın!”dedi bağırarak.

Yue’nun diğer militanları gergin şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Yukarıdaki militanlar bir anda ateş açmaya başlarlarsa hayatta kalamazlardı.

Xiong Zheng’in sözleri üzerine kapı muhafızları Xiong Zheng’in kimliğini doğruladı ve kapıyı açtı.

Yue içeri girdiğinde dışarıdan görülmeyecek şekilde gizlenmiş iki nöbetçi daha gördü.

Yue hemen Korku Sanatlarını başlattı. Baskıcı ve tehditkar bir aura tüm vücudundan yayıldı ve kulelerin üstündeki nöbetçiler dahil çevredeki bütün herkesi etkisi altına aldı.

Büyük baskının altında bütün militanlar bayıldı. Anında White Bones kemik mızraklarla nöbetçilerin kafasını deldi ve nöbetçileri sessizce öldürdü.

Beş saniyeden az sürede Yue, Temiz Rüzgar Kampının kapısını ele geçirmişti ve tek bir ruh bile farkına varmamıştı.

White Bones kemik mızrak oluşturup ağır silah kulelerin üstlerine atlayıp oradaki nöbetçileri de temizledi ve ağır makineli silahları aşağı indirdi.

Yue ise bayılan askerleri için birkaç şişe mineral suyu çıkartıp uyandırdı.

Xiong Zheng uyandığı anda durumun farkına vardı ve kalbi şokla sarsılırken “Gerçekten de yaptı!”dedi.

Yue iki ağır makineli silahı gösterip “Liu Erhei, sen ve adamların burada kal. Bizden başka gelen olursa sorgulamadan öldür.”dedi.

Liu Erhei aceleyle “Tamamdır patron! Seni yüz üstü bırakmayacağım!”dedi.

“Kalanlar benimle birlikte!”

Yue arkasındaki on militan ve White Bones ile kampın derinlerine doğru ilerledi.

Kampın merkezi bir katlıydı. Ellerinde 81 tip tüfek tutan ve sürekli esneyen iki nöbetçi tarafından korunuyordu. Nöbetçiler buradaki görevlerinin sadece formalite icabı olduğunu düşünüyordu. Kapılarda bir sorun çıkmadığı sürece güvendelerdi.

Bir anda White Bones’un oluşturduğu iki kemik mızrak kafalarını delip geçti. Militanlar ölmeden önce en küçük bir ses bile çıkaramamışlardı.

İki nöbetçinin icabına bakıldığı anda Yue ve astları içeri girip hâlâ uyuyan militanları öldürmeye başladılar.

Bazıları hızlı tepki verip karşı saldırı yapmak istedi fakat fazla bir şey yapamadan kafaları White Bones’un kemik mızrakları tarafından delindi.

Eski silah arkadaşlarını öldürmek söz konusu olunca hainlerin yöntemleri en vahşi ve acımasızıydı. Çünkü yeni liderlerinin emirlerini uymak ve öldürmek zorundalardı. Xiong Zheng ve diğerleri hiç acıma göstermeden eski arkadaşlarını öldürdüler.

Yue’nun emri altında Xiong Zheng ve kalanlar binayı herhangi bir ses çıkarmadan ele geçirmişti.

Ordu kampı ile ilgilendikten sonra Yue kalanlara “İlerlemeye devam ediyoruz!”dedi.

Xiong Zheng ve diğerleri kana susamış ve adrenalin dolu bir şekilde Yue’nun arkasından ilerlediler.

Kampın içinde de devriye gezen birkaç nöbetçi grubu vardı fakat yerlerini ve nereden ne zaman geçeceğini bilen Xiong Zheng sayesinde zavallı adamlar kendilerine neyin vurduğunu görmeden öldüler.

Eski militanların rehberliği altında Yue ve ekibi karşılarına çıkan herkesi öldürerek, en az rahatsızlığa yol açarak ilerledi.

Dış sahalara göre iç taraf çok daha korunaklıydı. Beş grup militan sürekli devriye gezerken her tarafta gizlenmiş nöbetçiler vardı. Geçen seferki gibi kolayca içeri girmek bu sefer imkansızdı.

Yue derin bir nefes almadan önce durumu iyice değerlendirdi. Takımıyla birlikte dolambaçlı bir yola girerek kampın diğer tarafına geçti Aynı diğer tarafa da yaptığı gibi herkesi öldürdü.

Hiç esir almamasının en büyük nedeni onları koruyacak kadar insan gücü olmamasıydı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44336 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr