Bölüm 204: Takip

avatar
3524 4

God and Devil World - Bölüm 204: Takip


Çeviren: Arthas

Düzenleyen: Hedera

   Yue, White Bones’un evrimini tamamladığını görünce eşyalarını toplamaya başladı. White Bones’u kullanarak uçuruma tırmanmak için yeterli uzunlukta bir merdiven oluşturdu ve yaban domuzu ile ilk karşılaştığı yere dönmeye çalıştı.

  2. Derece Siyah Pullu Yaban Domuzu ağaçları yıkarak ilerlediği için geri dönüş yolunu bulmak kolay olmalıydı.

   Fakat ormanın içinde yüz metre ilerlemişlerdi ki zor bir seçimle karşılaştılar. Önlerinde ağaçların yıkılarak yol açtığı iki yol vardı. Yue’nun hangisinin doğru yol olduğunu bilmesine imkan yoktu.

   Eğer yanlış yola saparsa bir canavar sürüsünün kucağına düşebilir, ölümü canavarlar tarafından parçalanmak olabilirdi. Veya yaban domuzu gibi bir canavarla daha karşılaşırsa, uçurum taktiğinin bu sefer de işe yarayacağına dair bir dayanağı yoktu.

   Yue biraz düşündükten sonra üçüncü seçeneği seçerek uçurumdn  aşağı indi. Nehri takip ederek ilerlemeye başladı. Çinde çok fazla insan vardı. Su kaynağı olduğu sürece bir yerlere yerleşirlerdi. Yue ilerlediği yol boyunca en kısa sürede bir köyle karşılaşması için dua etmek dışında bir şey yapamazdı.

   Arada sırada ismini bilmediği dağlardan gelen savaş veya ağlama sesleri tüylerini ürpertiyordu. Bir keresinde 50 metre kanat açıklığına sahip 46. Seviye Kırmızı Tüylü Flamingo ile sadece 20 metre kanat açıklığına sahip 36. Seviye Yeşil Tüylü Kartal sürüsünün savaştığına şahit olmuştu.

   Bu savaşın yakınından geçen Yue hiç ses çıkarmadan ortamdan uzaklaştı.

   Bunun dışında ormandan bir anda havalanan kuşlar veya ağaçları yıkarak ilerleyen devasa  hayvanlar Yue’ya bir derebeyinin varlığını haber veriyordu. Yue o bölgeden olabildiğinde hızlı uzaklaşıyordu.

   Yue ne zaman bir tehlike kokusu alsa hemen White Bones ile birleşip kokusunu ve varlığını gizliyordu. Ardından olabildiğince hızlı şekilde bölgeyi terk ediyordu.

   Paçavralar içindeki altı erkek ellerindeki ağlar ve zıpkınlarla umut  dolu gözlerle dereyi izliyordu. Ağı geri çektikleri zaman bir süre yetecek yiyecekleri olacaktı. Biraz şanslılarsa kazandıkları iki hafta bile yetebilirdi.

   “Eski Sekreter, ben gitmesem olmaz mı? Yalvarırım! O şey beni yiyecek!”

   Gruba göre genç olan yaralı bir adam elindeki zıpkına sıkıca tutunarak orta yaşlı adamın önünde diz çöktü. El pençe divan durarak yalvarıyordu.

   Bu küçük dere balıkça zengin olsa da korkunç bir insan yiyen canavara ev sahipliği yapıyordu. Bu dereye sahiplik yapmak isteyen çoğu kişinin sonu o canavarın midesinde olmuştu.

   Bu altı kişilik grup yakınlardaki Diş Köyünden geliyordu. Bir aydan kısa zaman önce otuz iki kişilik bir grupları vardı. Fakat şimdi altı kişi kalmışlardı.

(Arthas  Notu: Diş Köyü ve 32 kişi, garip.)

   Köylüler başka çareleri olmadıkları için derede avlanıyorlardı. Fakat canavarı yenemedikleri için her seferinde içlerinden en az birini yem olarak sunmak zorunda kalmışlardı. Arkadaşları orada canlı canlı yenerken onlarda yaşamak için balık avlamak zorundaydı.

   Yanık yüzlü, çiftçi görünümlü adam, yüzü düşerken “Blackie, kısa çöpün yem olacağı konusunda anlaşmıştık. Diğerleri çektiğinde mutlulukla balığını yedin, sen çekince ise sözünden mi döneceksin!”dedi.

   Diğer dört köylüde gözlerini Blackie’ye çevirdi. Zıpkınlarındaki elleri sıkılaşırken kendilerini hazırlamaya başladılar. Eğer direnmeye devam ederse önce öldürüp sonra yem olarak kullanırlardı.

   Blackie’nin yüzü beyazlamıştı. Direnirse öldürüleceğini biliyordu. Dişlerini gıcırdatıp “Pekala, gideceğim. Karım ve çocuklarım size emanet lütfen onlara iyi bakın.”dedi.

   Eski Sekreter ağırca “Gönlün rahat olsun, enerjim olduğu sürece onların açlıktan ölmesine izin vermeyeceğim!”dedi.

   Herkes sessizleşmişken köylülerden biri bağırarak “Eski Sekreter, biri bu tarafa doğru geliyor!”dedi.

   Sekreter köylünün gösterdiği yöne doğru bakınca nehir boyunca ilerleyen White Bones ve Yue ile karşılaştı.

   “Gerçekten ölümden korkmuyor!”

   Yue’nun sallana sallana onlara doğru geldiğini gören tüm köylüler bunu düşünmüştü.

   Altı kişi de hemen yere oturup sessizce Yue’yu gözlemlemeye başladı. Hiç biri derede yatan tehlike için uyarı yapmaya istekli değildi.

   Eğer deniz yılanı Yue’yu yerse içlerinden birini feda etmek zorunda kalmadan bir süre yaşayabilirlerdi.

   Yue ilerlemeye devam ederken bir anda Tehlike Sezisi devreye girdi ve hemen derenin yanında uzaklaştı. White Bones  da Yue’yu takip etti.

   Saniyesine sudan fırlayan yirmi metre uzunluğundaki  deniz yılanı ağzını açarak   Yue’ya saldırdı. Havadayken bir ejderha gibi gözüküyordu.

   Yue, deniz yılanına bir bakış attıktan sonra ellerinde Kara Büyü Kılıcı belirdi. Normal bir insandan yedi kat fazla olan çevikliğinin verdiği hızla deniz yılanının saldırısını sağa kayarak atlattı. Deniz Yılanı havayı ısırabilmişti sadece.

   Yue Kara Büyü Kılıcını sıkıca kavrayıp deniz yılanın kafasına acımasızca vurdu. Bu saldırı canavarın kafasında yedi inç ( on yedi buçuk santimetre) derinliğinde bir yara açtı.

   Mutant Deniz Yılanı bir süre debelendikten sonra güçsüzce yere düştü. White Bones deniz yılanına doğru ilerleyip tamamen sudan çıkardı.

   Yue hemen kan özünü aramaya başladı.

   Altı köylü deniz yılanından kolayca öldürüldüğünü izlerken düşündükleri tek şey Yue’nun ne kadar güçlü olduğuydu. Deniz yılanının kudretini kendileri bizzat deneyimlemişti. Zıpkınları bile derisini delememişti. Bu yüzden bu zamana kadar yemleme taktiği ile balık tutmuşlardı.

   Köylülerden biri Yue’nun elindeki Kara Büyü Kılıcına bakarken gözlerinde bir huzursuzluk oluşturdu. Yue dikkatini köylülere çevirirken soğukça “Yeterince gördünüz mü? Buradan gitmemiz lazım!”diye bağırdı.

   Yue’nun sözleri üzerine beş köylüde talimat vermesi için eski sekretere baktı. Sekreter bir süre düşündükten sonra ağırca “Gidelim.”dedi.

   Kıyamet Gününden sonra insanlar daha da çekingen hâle gelmişti. Fakat sekreter Yue’nun tehlike aurasına karşın onlara karşı kötü bir tutumu olmadığını hissetmişti. Bu yüzden gitmeyi tercih etmişti.

   Köylüler Yue’nun yanına vardıklarında Yue sorularını sıralamaya başladı “Siz kimsiniz? Burası neresi?”

   “Genç kardeş…”eski sekreter hikayesini anlatmaya başlamadan önce Yue’ya bir  bakış attı.

   Eski  sekreter’in adı  Mu Zhengming idi. Diş Köyünün sekreteriydi. Blackie diye seslenilen kişinin gerçek Liu Er Hei idi. Diğer dörtlünün isimleri ise Cai Wen, Liu Qing, Zhang Er ve He Guang’dı.

   (Arthas Notu: Hei, siyah demekmiş.)

   Diş Köyü SY Bölgesindeki sayısız köyden biriydi ve balıkçılıkla geçiniyordu. Köyde yaşadıkları için tarımsal ve avcılık faaliyetleri de çokça yaygındı. Kıyamet Gününde güçlü fiziksel özellikleri ile zombilerden kurtulabilmişlerdi. Köyün yarısı kurtulabilmiş olsa da ilerleyen aylarda bu sayı iç karartıcı bir biçimde düşmüştü.

   Ormanda ve dağlarda sayısız mutant canavar ürediğinden son zamanlarda sadece balıkçılıkla yaşayabiliyorlardı. Deredeki deniz yılanı için sürekli birini feda etmeleri gerekse de dere balıkça çok zengindi. Avlanmadan daha uzun süre yaşayabilirlerdi.

   “Çevrede hiç insan kampı var mı?”

   Yue’nun önceliği radyo yayını yapabilen bir yer bulmaktı, böylece Taştan At Kasabasındaki adamları ile irtibata geçebilirdi.

   Ma Zhengming kafasını olumsuz anlamda sallayıp “Hayır, köyümüze yakın olarak Chen Ailesinin köyü vardı fakat orası da zombilerle doldu. İlerisine gidemediğimiz için Chen Ailesi Köyü ardından ne olduğuna dair bir fikrimiz yok.”dedi.

   Ma Zhengming de Resident Evil filmini izlemişti, zombilerin ne olduğunu biliyordu. Sekreter gözlerini Yue’ya dikip “Kardeş Yue, balık avlamamıza izin verecek misin?”diye sordu.

   Yue, deniz yılanından kurtulan kişiydi. Doğal olarak derede onun sayılırdı. Dere temiz suya ve canlı bir su yaşamına sahipti, Ma Zhengming kendini izin almak zorunda hissetmişti.

   Yue elini sallayarak “Ah istediğinizi yapabilirsiniz.”dedi.

   Ma Zhengming keyifle adamlarına avlanmalarını söyledi. Attıkları birkaç ağla birkaç kilo balık yakalamışlardı.

   Z-Çağında suda enfeksiyon olması korkusuyla çoğu insan balık avlamaktan çekinmeye başlamıştı. Sualtı yaşamı da bu fırsatı kullanarak kendini yenilemişti. Derelerdeki balıkların bu kadar fazla olmasının sebebi de buydu.

   Ma Zhengming, Yue’ya samimi gözlerle bakıp “Genç kardeş Yue, deniz yılanından kurtulduğun için sana teşekkürlerimizi sunarız. Lütfen köyümüze gelip biraz dinlenin. En azından borcumuzun küçük bir kısmını ödemiş gibi hisseder, kalbimizi biraz olsun rahatlatırız.”dedi.

   “Çok iyi olur.”

   Yue birkaç gündür yürüyordu ve yorulmuştu. Bu daveti kabul etmemesi için bir sebep yoktu.

   Diş Köyü üç tarafı dağlarla çevrili yüz akre tarım alanına sahip bir yerdi. 2 düzine dere kenarı evine ve 50-60 kırmızı tuğlalı evi vardı.

   Köyün dışında kadınlı çocuklu bir grup yenilebilir yabani ot ve böcek arıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44316 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr