Bölüm 184: Zombilerin Kuşatma Taktiği

avatar
3709 4

God and Devil World - Bölüm 184: Zombilerin Kuşatma Taktiği


Çeviren: Arthas

Düzenleyen: Hedera

Zombilere uzaktan ateş etmek çaylak askerler için sorun değildi. Ama zombilere karşı göğüs göğüse bir savaş cesaret gerektiriyordu. Çaylak askerlerse bu cesarete sahip değildi.

Lei Cheng’in askerlerinin çoğu sadece üç aylık eğitim almıştı ve savaş deneyimleri sıfırdı. Zombilerle yakın dövüşe girmeleri imkansızdı.

Kıdemli asker kaçanlara dönerek “Korkak p*çlerin hepsi vurulacak!”dedi. Ardından kaçtığını gördüğünü birkaç askeri vurdu.

Kıdemli askerin acımasızca insan öldürebildiğini gören çaylaklar kaçmaya cesaret edemedi. Silahlarını kaldırıp L1’lere karşı saldırıya geçti.

Bazı L1’ler direkt askerlerin üstüne düşüp onları ezdi. Ardından ayağa kalkarak diğer askerlere saldırıya geçti. Farklı uzuvları ezilen askerlerin çığlıkları atmosferi daha da korkuç yapıyordu.

Sonunda toparlanan askerler yaralanan askerleri ve kalkan L1 zombileri kurşun yağmuruna tuttu. Bazı zombiler daha ayağa kalkamadan vuruluyordu.

Fakat zombiler insanlardan farklıydı. Kafalarından vurulmadıkları sürece ölmüyorlardı. Bir zombinin vücudu tamamen kurşun delikleri dolu olsa bile kafasından vurulmadığı veya bel kemiği hasar görmediği sürece ayağa kalkabilirdi.

Bu sırada L2 zombiler ellerine geçen her zombiyi duvarın üstüne fırlatıyordu. Normal zombileri bile. Askerlerin arasına düşen her zombi  daha fazla kaos yaratıyordu.

Fakat normal zombiler L1 zombiler kadar sert ve dayanıklı değildi. Yere çarptıkları anda püreye dönüşüyordu.

Çarpmanın etkisi ile kemikleri kırılan zombiler ayağa kalkamasa da yerlerde sürünüp insanlarla savaşabiliyorlardı.

Sıradan zombiler  L1’ler kadar tehlikeli olmasa da yerlerde sürünerek insanlara saldırmaları özellikle de çaylak askerleri korkutuyordu. Çoğunun yüzü korkudan bembeyaz olmuştu. Bazıları pantolonuna bile işemişti. Eğer kıdemli askerler kaçarlarsa onları öldürmekle ile tehdit etmeseydi çoktan kaçmışlardı.

Duvarın üstündeki zombilerin sayısı zaman geçtikçe arttı. Ölü sayısı çoktan otuzu aşmıştı ve düzenli şekilde artmaya da devam ediyordu. Savaş yavaş yavaş zombilerin lehine doğru kayıyordu.

“Topları ateşleyin! Tüm gücü L2’lere odaklayın!”

Yöneticilerin emri sonrasında ağır toplar tüm güçleri ile L2’lere doğru ilerledi.

Bommm, bommmm, boooooommmmmm.

Şiddetli patlamaların ardından L2 zombiler ve etraflarındaki çoğu zombi toza dönüştü.

Seri patlamaların ardından ordunun tüm saldırı gücü zombi denizine doğrultuldu. Korkutucu sarı kurşun yağmurunun altında sanki görünmez bir güç tarafından durdurulmuş gibiydi.

Bu sırada gelişimciler sonunda savaşa dahil olup İmitasyona Tang Kılıcı ile duvarın üstündeki zombilere saldırıya geçti.

Gelişimcilerin dahil oluşu ve ağır topların art arda patlaması ile savaş insanların tarafına doğru kaydı.

Yue’nun savunduğu Doğu Kapısında keskin nişancılar zombilerin ilerlemesini durdurmaktan acizdi. Yue da normal askerlerinin ateş açmasına hâlâ izin vermemişti. Bunun dışında durumu diğer kapılarla aynıydı. Zombi ordusu duvarın altına kadar ulaşmış, birkaç L1 zombi  duvarın üstüne inmişti.

Yue, zombilerin bu kuşatma silahı taktiği ile şaşırsa da memnuniyetle karşılaşmıştı. L1 zombiler duvarın üstüne çıkar çıkmaz “Birinci ve ikinci yakın savaş takımı ileri çıkın!”dedi.

İmitasyon Tang Kılıcı ve Deniz Yılanı Zırhı ile donatılmış 24 asker L1’lere doğru saldırıya geçti.

L1 zombiler daha ayağa kalkamadan yakın savaş takımı üyeleri tarafından öldürüyorlardı. L1 zombiler 10. seviye canavarlardı. Altıncı seviye bir gelişimci tarafından öldürülünce daha hızlı gelişmelerine büyük katkı sağlıyordu.

Tamamı gelişimcilerden oluşan bu askerler için takım çalışmalarını engelleyecek sayıda sıradan zombi olmayınca L1 zombileri öldürmek zor değildi.

Fakat Doğu Kapısına zombi  fırlatan elli tane L2 zombi varken, fırlatılan zombileri öldüren yirmi dört asker vardı. Doğal olarak artış hızı kadar hızlı öldüremiyorlardı.

White Bones harekete geçerek ikinci dalgayla gelen normal zombilere saldırmaya başladı.

Yine de zombilerin sayısının arttığını gören Yue “Beşinci ve altıncı yakın savaş birimleri saldırın.”dedi.

Bu iki takım yeni kurulmuştu ve üyeleri daha ikinci seviyeydi. Birinci ve ikinci takımlar kadar güçlü olmasalarda en az onlar kadar cesur adamlardan oluşuyordu.

Beşinci ve altıncı takımlar savaşa dahil olunca zombiler sorunsuzca temizlenmeye başladı. Zombilerin sadece yerde sürünmesi ve gelişimcilerin normal insanlardan da hızlı olması gelişimciler için tam bir farm ortamı yaratıyordu.

Yue derin bir nefes alarak “İyi ki bu zombiler aptal varlıklar. Aksi hâlde büyük bir tehlike içerisinde olurduk.”dedi.

Zombiler tüm güçlerini bir duvara odaklasaydı korkunç olurdu. 200 zombinin aynı anda duvara zombi fırlattıklarını düşününce Yue soğuk soğuk terliyordu.

Lei Cheng’in altı yüz askeri vardı ve bunlar üç kapıya bölünmüştü. Ayrıca arka plan işleri içinde adam ayırması gerekiyordu. Zombilerin ilerleyişini durdurmak onun için devasa büyüklükteki bir görevdi.

Eğer biri savaşı yukarıdan izleseydi oldukça garip bir manzaraya şahit olurdu. Sadece Doğu Kapısında silah sesleri ritmik ve düzenliydi. Diğer kapılarda ise durmaksızın ateş ediliyordu.

Günümüz silahlarının ateş gücü gerçekten korkutucuydu. Silahların gücü karşısında zombiler hâlâ yetersiz kalıyordu.

Aslında ağır silahlar zombilerin baş düşmanıydı. Kurşunları insanların bedenlerinde bile kocaman delik açabilirken daha düşük savunmaya sahip zombilerin dayanmak için şansı yoktu.

Batı, kuzey ve güney kapılarında menzil içerisindeki zombiler modern silahlar tarafından baskılanmıştı. Menzile giren her zombi kurşun ve patlayıcı fırtınası içerisinde parçalanıyordu.

Xu Zhengang durumu görünce hemen askerlerine ateşi kesmelerini emretti.

(Arthas Notu: Serideki en sevdiğim karakterlerden biri.)

Silahların etkileri reddedilemez olsa da oldukça hızlı tükenen sınırlı mühimmatları vardı.

Yetkililerin emriyle kuzey, batı ve güney kapılarında ateş sesleri duruldu. Sadece keskin nişancılar ateşi kesmeden zombileri indirmeye devam ediyordu.

Ateş kesilince zombiler yavaşça yerlerinden kalkıp ilerlemeye devam etti. Bazıları kolunu bazıları da bacağını kaybetmişti. Hatta kalpleri dışarıda atanlar bile vardı. Fakat kafalarından vurulmadıkları için ölmemişlerdi.

Bu yaralar herhangi bir insanda olsaydı savaşmaya devam edemez hatta ölürlerdi. Fakat zombiler için bu yaralar hiçbir şey ifade etmiyordu.

L2 zombilerden yerlerinden kalkarak zombi fırlatmaya devam etti. Toplar çok güçlü olsa da L tipi zombiler için kafalarından vurulmadıkça bir anlam ifade etmiyordu. Çoğu patlamanın etkisiyle geri uçurulmuştu ve vücutlarına şarapnel parçaları saplanmıştı fakat zombiler yaralardan etkilemiyordu.

Tabiki toplar tamamen işe yaramaz değildi. Yarattıkları patlama etraftaki zombileri tamamen küle çeviriyordu.

L2’lerin yeniden ayaklandığını gören askerler kalplerinin titrediğini hissetti. Eğer ağır toplar bile L2 zombileri öldüremiyorsa bu canavarları öldürmek için ne yapacaklarını bilemiyorlardı.

L2’ler ayağa kalktığı anda duvarın üstüne zombi fırlatmaya devam etti.

“Gelişimciler! Saldırın!”

(Arthas Notu: Alo orası doğu kapısı mı? Ha aynen Yue Zhong şuan ne yapıyor? Ne gelişimcileri savaşa dahil mi etti? Vay aq neden bizim aklımıza gelmedi be. Tamam tamam bunu yapalım bizde.)

Bu sefer ordu hazırlığını yapmıştı. Duvara atılan zombileri halletmek için gelişimcileri kullanacaklardı.

Tüm Long Hai Kampında yüzden fazla gelişimci vardı. Bu gelişimciler olaya dahil olunca normal zombiler hızlıca katledilmeye başlamıştı. Gelişimcilerin hiç biri çaylak askerler gibi değildi. Daha önce zombilerle yakın savaşa girmişlerdi ve normal zombilerden hiç korkmuyorlardı. Ayrıca duvara atılan zombilerin en başından hasar görmesi onların işine de geliyordu. Ayaklarının altında deneyim puanı cenneti görüyorlardı.

Savaş yavaş yavaş dengeye oturmaya başlamıştı. Tüm kapılarda düzenli silah sesleri yankılanıyordu. Bunlar  keskin nişancıların silahlarıydı.

Eğer tek bir kurşun bir zombiyi öldürebilseydi Long Hai Kampı kendi başına bile zombi ordusunu defalarca yok edebilirdi. Fakat tek kurşunla sadece keskin nişancılar öldürebiliyordu. Diğerlerinin bir zombiyi öldürebilmesi en az yirmi kurşun harcaması gerekiyordu.

Zombileri vurmak zor bir şey değildi. Asıl sorun onları kafadan vurmaktı. Aksi hâlde boşa kurşun harcamış oluyorlardı.

Yue’nun birliğindeki keskin nişancılar 03 tip saldırı tüfekleri ile yüz metre içerisinde kaçırma şansları neredeyse yoktu. Zombiler durmaksızın yere düşüyordu.

Yue’nun safındaki on iki keskin nişancı ateş ederken oldukça sakin ve keskindi. Aynı zombiye ateş etmiyorlardı, kesinlikle takım çalışmaları kusursuzdu.

Bu on iki keskin nişancıdan yedisi eski askerdi, diğer beşi ise nişanclıkta üstün başarı gösteren militanlardı.

Long Hai Kampında bulunan yedi (eski) asker Long Hai Kampından çaldığı askerlerdendi. Yue bu askerlerin hepsini girdiği savaşlarda kullanıyordu. Fakat PSA’ları yönetmeleri için profesyonel askerlere ihtiyacı vardı. Eğer PSA yönetebilecek başka astları olsaydı Yue’nun daha fazla keskin nişancısı olurdu.

Yue, H1 zombilerin olaa dahil olmak üzere olduğunu gördüğü anda tehlike hissine kapıldı ve “Keskin Nişancı Timi HEMEN YERE İNİN!”dedi. Yue böylesine değerli askerlini kaybetmek istemediği için endişelenmişti ve bu endişesi sesine bile yansımıştı. Ardından çevresindekileri de uyararak siper aldı.

Yue’nun emrini duyan keskin nişancı timi nedenini anlamasa da sorgulamadan yere pozisyonlarını terk ettiler. Keskin nişancılar yere inmelerinden sonra bir saniye geçmemişti ki H1 zombilerin biraz önceki pozisyonlarına ateş topu yağdırdıklarını görmüşlerdi. Biraz bile geç kalsalardı ölmüş olurlardı.

(Arthas Notu: Çevirmenin türkçesi öldü.)

Yue’nun tehlike önsezisi sayesinde doğu kapısının durumu diğer kapılardan çok daha iyiydi. H1’lerin savaşa dahil oldukları kısa süre içerisinde yirmi üç adet keskin nişancı öldürüp orduya ağır bir darbe vurmuşlardı.

H1 zombilerin ateş topu saldırısıyla uğraşan ordunun karışıklığını fırsat bilen birkaç avcı ileri çıkıp L2’lerin omuzlarına tırmandılar. L2’lerin boy avantajlarını kullanıp duvarların üstüne çıkmışlardı.

Her avcının dört keskin pençesi, uzun bir kuyruğu ve siyah hastalıklı bir teni vardı.

L2’leri merdiven sıçrama tahtası olarak kullanan Avcılar kolayca duvarın üstüne çıkmışlardı.

Bir sürü S2 zombi de Avcıları takip edip L2’leri merdiven gibi kullanarak duvarın üstüne çıktılar.

Avcılar duvara çıkar çıkmaz Greenie, White Bones ve Yue alarma geçmişti. White Bones, birini baltasıyla ikiye ayırırken Greenie de gagasıyla aynı şeyi yapmıştı. Bir anda ileri çıkan Yue, İğne ile üç el ateş etti ve üç Avcıyı aynı anda öldürdü.

Doğu Kapısına toplamda on Avcı varmıştı. Yue, Greenie ve White Bones beşini öldürse de kalanları diğer askerlere saldırıya geçmişti.

Dört takım gelişimci cesurca Avcılara doğru ilerledi.

Avcılardan üçü sessiz hayaletler gibi gelişimcilerin ortasında belirdi. Birkaç kalp atışı süresinde üç düşük seviyeli gelişimciyi yedi sekiz metre uzağa fırlattı. Her darbeleri bir gelişimciyi ağır yaralıyordu.

Diğer iki Avcı dillerini kullanarak önlerindeki gelişimcilerin kafalarını deldi.

Yue’nun takımı ilk defa zaiyat vermişti.

Ayrıca bir anda savaşa katılan S2 zombilerle birlikte durum iyice karışmıştı. Yue  önlerindeki S2 zombilerden dolayı adamlarının Avcılara kurban gitmesine engel olamıyordu.

“S*kerler!”

Yue hemen Gölge Adımları yeteneğini  başlatarak hızını çarpıcı bir şekilde arttırdı. Tang Sabresi ile S2’lerin içinden geçmeye başladı.

Bir nefesten kısa sürede 3 tane S2 zombi Yue tarafından öldürülmüştü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr