Xia Ruoyun yavaşça ayağa kalktı, siyah saçları fırtınada dans ediyordu. Başını kaldırdı, gözyaşı dolu yüzünü daha önce görülmemiş bir cinnet sarıyordu.

"Hepinizin Yu ile gömülmesini istiyorum!"

Hong!

Gökyüzü aniden gölgede kaldı. Yıldırım acımasızca yere düşüp karanlık gökyüzünü aydınlattığında şimşek çaktı ve gök gürültüsü gümbürdedi.

"Böyler ağır yaralar aldıktan sonra bile hala kendini yok edecek enerjiye sahip!" Xiaming'in ifadesi değişti ve yüzü karardı.

İtiraf etmesi gerekiyordu, bu kızının güçlü hünerleri vardı. Ne yazık ki sevgili kadınından doğmamıştı. Daha da büyümesine izin verilseydi, Chuxue ve kızı kesinlikle acı çekerdi.

Bu, görmek istemediği bir görüntüydü.

Sevgili kızını korumak için, hiç doğmamış olması gereken bu piçten vazgeçebilirdi!

"Hahaha!"

Xia Ruoyun çılgınca gülmeye başladı. Gülüşü güçle ve acı nefretle doluydu. Delice, "Xiaming, Luchen, hayatıma mal olsa bile intikamlarını bugün alacağım! Xia Chuxue'nun burada olmaması çok yazık. Cehenneme giderken birbirimize eşlik edebilsek güzel olmaz mıydı?" dedi.

Hong!

Etrafına güçlü bir enerji alanı yayıldı. Vadideki kayalar, birden Xiamingin kalbini titreten kızın vahşi kahkası tarafından yönetiliyormuş gibi yükseldi.

Ama hiçbir şey olmadı…

Tüm vadi bir kez daha sessizliğe gömüldü.

Pcchh!

Xia Ruoyun bir ağız dolusu taze kan tükürdü, dizleri şiddetle yerle buluştu. Taze kan durmaksızın ağzından fışkırıyordu. Önündeki insan grubuna isteksizlik ve nefretle baktı...

"Neden? Neden kendimi yok etmeyemi engelliyorsun?"

Başını indirdi ve yumruklarını sıktı. Zayıf sesi öfkeyle dolup taşmıştı.

Az önce, kendini yok etmesini engelleyenin Antik Kutsal Pagoda olduğunu açıkça hissetmişti. Bu ayrıca ona sahip olduğundan beri ilk kez eylemini hissetiği zamandı.

"Ruhumun kaybolmasını istemiyor musun? Ama onların intikamını alamazsam ruhum ne işe yarar? Ruhum ve bedenim tamamen yok olsa da onları yanımda cehenneme çekeceğim!

Xia Ruoyun'un sesi titremeye başladı. Ancak şu anki halinin, ikinci bir kendini yok etme için enerjisi yoktu...

"Yu, özür dilerim. Ablan işe yaramazın teki. İntikamını alamadım."

Gözyaşları yüzüne özgürce damladı ve oradan da yere düştü.

Birdenbire gülmeye başladı. "Ben, Xia Ruoyun, burada bir gün bana zarar veren bu insanlara kanlı bir bedel ödeteceğime yemin ederim! Onların kurtarılamayacakları şekilde ebediyen sonlarını getireceğim! Bunun için bedel olarak ruhumu Ebedi Cehenneme veririm!

Kızın sesi, Luchen'in kulaklarının etrafında yankılanan bir lanet gibiydi. İçinde ani bir panik yükseldi. Derin nefret dolu gözlere bakmaya cesaret edemedi…

Pcchh!

Xia Ruoyun bir ağız dolusu taze kan tükürdü. Bakışları, önündeki insanların yüzlerini sanki dış görünüşlerini hatırlayıp beynine kazımak istiyormuş gibi taradı.

"İç organları yok edildi. Ölecektir."

Xiaming, yerdeki kıza sanki bu onun kızı değil de aynı gökyüzünün altında yaşamaktan nefret ettiği bir düşmanmış gibi soğuk bir şekilde baktı...

"Xia Ruoyun, Antik Kutsal Pagoda'yı teslim et!"

"Heh..."

Xia Ruoyun alayla gülümsedi. Kolları delikanlının biçimsiz cesedini sıkıca sarmaladı. Yavaşça ayağa kalktı, tereddüt etmeden döndü ve Xia Linyu ile uçurumdan atladı…

"Lanet olsun!"

Xiaming'in yüzünün beti benzi attı ve gözleri karardı. "Adamlarım! Gidip cesedini arayın! Kadim İlahi Pagoda'yı bulamayacağımıza inanmıyorum!"