Bölüm 4: Yada Taşı (2)

avatar
451 4

En Güçlü Olacağım! - Bölüm 4: Yada Taşı (2)


 

 

Kartal Göz, bir takım ile birlikte Yoban Soyunun erkeklerini karşılamak için harekete geçmişti. Adamlarının savaş deneyimi boldu, onlarca, belki de yüzlerce savaşa girmiş kişilerden oluşuyordu. Yani bu durumda oldukça avantajlıydılar.

 

Dağların önünde çok büyük olmayan bir orman bölgesi vardı. Ağaçlar çok sıkı olmasa da, aralarında pek bir mesafe yoktu. Birebir savaşlar için oldukça iyi bir yer olduğu söylenebilirdi.

 

“Beyler! Dağılın ve herkes kendine bir rakip alsın! Düşmanlarımız birlikte oldukça güçlü oluyor! Ayırırsak bize karşı şansları yok!” Kartal Göz bağırdıktan sonra bir tehlike hissetmesiyle kendisini yere fırlattı. Bir ateş topu onun üzerinden geçti ve arkasındaki ağacı yaktı.

,

Aynı anda, bilmedikleri bir dilde bağırışlar eşlik etti.

 

“Tezbey! Ağaçlara zarar vermemeye çalışın! Delip geçeceğiz!” Yobanay’ın heybetli figürü, ağaçların arasında belirdi. Altında at yoktu. Elindeki büyük kılıç hafif eğime sahipti. Üzerini mavi bir su dalgası sarmıştı. Sürekli hareket ediyor, kılıca ekstra bir keskinlik katıyordu.

 

Yobanay haydutları inceledi ve gözü Kartal Göz’ün üzerine takıldı. Buradaki en güçlü kişinin o olduğunu anlaması için tek bir bakış yeterliydi. Bu yüzden vücudunu buyan enerjisi ile güçlendirdikten sonra kükredi ve bir kurt gibi atıldı.

 

“Sıkıntı!” Kartal Göz daha toparlanamadan üzerine gelen Yobanay’dan kaçınmaya çalıştı. Ancak zamanı yoktu. Bu yüzden savunmaya geçti.

 

Yobanay’ın kılıcı onun kolunda derin bir yara açmıştı. Yobanay yerde yuvarlandı ve takla attıktan sonra havalandı ve bir ağacın tepesine indi.

 

“Siktir! Neden bu kadar güçlü?” Kartal Göz küfrederek koluna kılıç enerjisi aktardı. Kolundaki yara hızlıca kapanırken kendini toplamaya çalıştı.

 

Yobanay ona zaman vermeden kılıcını tekrardan savurdu. Büyük bir su dalgası, Kartal Göz’ü yuttu ve boğmaya başladı.

 

Yobanay suyu oldukça rahat bir şekilde kontrol edebiliyor gibiydi. Ancak aslında öyle değildi. Kullandığı buyan enerjisi oldukça fazlaydı, bu yüzden yüzü beyazlamıştı. Ama buna rağmen figürü bir mızrak gibi dikti. Gözleri en ufak bir şekilde değişmemiş, heybetini ortaya koyarcasına parlıyordu!

 

Yaban Soyunun en güçlü üyesi olarak görevini layıkıyla yerine getiriyordu.

 

“Tezbey!” Yobanay kükredi ve can kardeşine seslendi. Hemen ardından çıktığı yerden kurtlar fırladı ve haydutlara indiler. Ardını kılıç kuşanmış yiğitler takip ederek kan dökmeye başlamışlardı.

 

Kurtların çoğu kırmızı kükrelere sahiplerdi. Fizikleri sıradan bir kurtla aynıydı. Ancak yaydıkları aura ve gururları tamamen farklıydı. Bunlar eşlikçi ruhlardı!

 

Eşlikçi ruhlar oldukça gizemliydiler. Ortağını bulduklarında çoğunlukla fetüs halinde olurlardı. Savaşçı tarafından beslenerek büyürler ardından elementsel güçleriyle dostlarına destek olurlardı. Kurtlar tek tür değildi. Ancak en iyi çalıştıkları türdü. Bu yüzden en yaygın eşlikçi ruh; kurtlardı.

 

Tezbey kılıcıyla en yakındaki hayduda fırladı, ortağı da ona arkadan saldıran hayduda atlamıştı. Pençeleri alevlerle kaplıydı. Kırmızı kürkü alevlerle parlıyordu. Haydudu kısa sürede hırpalamakla kalmamış, vücudunun çoğunu yakmıştı.

 

“Yoban Soyunun kurtları! Kahpelere acımayın! Yok edin! Özütlerine gönderin onları! Onların yeri  tamudan başka bir yer değildir!” Tezbey, ateşlerle kaplanmış kılıcını savurduktan sonra çevreyi sarsacak kadar yüksek bir şekilde kükremişti.

 

 Karşısındaki haydut kendi dilinde küfürler savururken, vücudu ağaçların arasından uçmuştu. Vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar olsa da, hiç birisinden kan akmıyordu. Çünkü vücudunun çıktıkları anda buharlaşıyorlardı.

 

“Siktir! Daha Öz Formasyonu’nda olmamasına rağmen elementleri kontrol edebiliyor! Onlara karşı şansımız yok! Bunlar diğerlerine benzemiyorlar!” haydut enerjisini vücudunda döndürdükten sonra bir ağacı kesip, Tezbey’e fırlattı. Tezbey’i azıcık oyalamasını bekliyordu, ancak Tezbey üzerine gelen kütükten kolayca kaçtı ve hayduda doğru çok hızlı bir şekilde ilerledi.

 

Haydut daha ne olduğunu bile bilmeden, Tezbey’in kılıcı ile karşılaştı. Vücudunu bir Enerji Kalkanı sardı ve Tezbey’in saldırısını karşıladı.

 

Crack!

 

Kalkan hızla parçalandı ve haydut karşı saldırıya geçti. Kalkan ona yarım saniyelik bir zaman kazandırmıştı ve bu yeterliydi. Hızlıca kendini topladı ve Tezbey’in saldırısına karşılık verdi. Keskin Kılıç Enerjisi, Tezbey’in kılıcı ile çarpıştı ve tiz bir ses ortaya çıktı.

 

“Tezbey eğil!” Tezbey’in arkasından bir erkek sesi duyuldu. Oldukça güçlüydü, bu savaş alanında dahi Tezbey rahatça duymuştu. Bu yüzden tereddüt dahi etmeden eğildi.

 

Üzerinden keskin bir rüzgar oku geçti ve haydudun kalbini delip, diğer taraftan çıktı. Ok tahta olmasına rağmen, etrafını rüzgar çevreliyordu. Bu sayede demir kadar sağlam, bir kılıç kadar keskin oluyordu. Bu buyan enerjisinin rüzgar elementi ile karışmış haliydi.

 

“İyi atıştı Sagaydak!” Tezbey arkasını dahi dönmeden yoldaşına teşekkür etti. Sagaydak soydaki en iyi yay kullanıcısıydı. Aynı zamanda çocuklara okçuluk dersleri veriyor, onları bu alanda yetkin hâle getiriyordu. En iyi öğrencisiyse; Yobanay’ın üvey evladı Akhan’dı.

 

Akhan yakın dövüşte iyi değildi. Diğerlerine benzemeyen kırılgan bir vücudu vardı. Ancak o vücutla çok iyi bir şekilde ok kullanabiliyordu. Teknik bakımından bir sıkıntısı yoktu. Ancak buyan enerjisini kullanamadığından dolayı güç açığı vardı.

 

Sagaydak, şapkasını hafifçe eğdikten sonra oradan ayrıldı ve diğer dostlarına yardım etmek için hareket etti.

 

Tezbey gülümsedi ve eşlikçi ruhunu geri çağırdı. Ateş kurdu ağzında kanlı bir kafayla geri döndü.

 

“Evlat. Son zamanlarda güçleniyorsun! Baban seviniyor!” Tezbey yetenekli birisiydi. Eşlikçi ruhunu 16 yaşında çağırmıştı. O zamandan beri yanındaydı ve kendisi büyütmüştü. Buyan enerjisi ile besleyerek büyütmüş ve bu duruma getirmişti. Onu kendi oğullarından farklı görmüyordu.

 

Kurdun kafasını okşadıktan sonra Yobanay’ın savaşına baktı.

 

 

“Lanet olsun!” Kartal Göz vücudunu zorlukla çevirdi ve Yobanay’ın saldırısından kaçındı. Vücudunu terler istila etmişti. Kıyafet diye bir şey üzerinde kalmamıştı adeta! Kesik olmayan bir yeri bile yoktu. Boynunda bile ince kan çizgileri vardı.

 

Yobanay onun lanetlerini umursamadan kılıcını tekrardan  savurdu ve bir su dalgası ortaya çıktı. Su dalgası Kartal Göz’ü havaya fırlattı ve ardı kesilmeyecek bir saldırı dizisi için uygun bir hedef haline getirdi.

 

Yobanay kendi etrafında döndü ve bir su hortumu yarattı. Ardından bu hortum ayaklarının altına toplandı ve patladı. Bu patlamanın etkisi onu Kartal Göz’e doğru bir mermi misali fırlattı.

 

Su damlaları kılıcın etrafında toplandı.

 

“Geber!” Yobanay kükredi ve kılıcını savurdu.

 

Kılıç, Kartal Göz’ün kafasını gövdesinden ayıracakken bilgelikle dolu bir yankılandı.

 

“Dağıl.”

 

İnce ve uzun bir kılıç Yobanay’ın kılıcına çarptı ve onu geriye püskürttü.

 

Yücel’in uzun figürü zarifle yere indi. Elinde parlak bir metalden yapılmış uzun bir kılıç ve Kartal Göz’ün kanlı kafası bulunuyordu.

 

Yücel kılıcı hafifçe savurdu ve Kartal Göz’ün kirli kanından bir damla bile kalmadığına emin oldu.

 

Akıcı bir Türkçe ile konuştu. “Üzgünüm Yoban Soyunun Lideri, ancak bu piçin kafası bana lazım. Kendisi bazı ülkelerde aranan bir haydutta. Bilirsin, orada şanım biraz kirlidir. Temizlemek için bunu kullanacağım. Teşekkür ederim.”

 

Yobanay ağzından sızan kanı sildi ve gururlu gözlerle Yücel’e baktı.

 

“Bir alçak gitti, diğeri geldi.”  

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44747 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr