Bölüm 59 : Komplo (1)

avatar
11726 39

Emperor’s Domination - Bölüm 59 : Komplo (1)


Bölüm 59 : Komplo (1)

 

Yalnız Tepe, birinci kardeşe büyükler tarafından verildi.

 

Nan Huairen, Li Qiye’ye yapılan adaletsizliğe karşı çıkmıştı.

 

Nan Huairen’in duyan Leng Shizhi, ona doğru dönüp pis pis bakarak konuştu:

 

Şu anda da ben kendime alıyorum bir söyleyeceğin mi var?

 

Leng Shizhi bir an duraksadı ve sonra devam etti:

 

Nan Huairen, tarikatta zeki bir adam olarak biliniyorsun. Günlerini bu bok çuvalıyla birlikte harcama. Kendi geleceğini karartıyorsun! Bunun gibi birini takip edersen, Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nda hiçbir başarın olamaz!

 

Bu sözler sadece bir uyarı değildi, aynı zamanda Nan Huairen tehdit ediliyordu!

 

Nan Huairen leb demeden leblebiyi anlayan biriydi, sosyal ilişkiler konusunda da iyiydi. Bu sözlerin altında yatanları da gayet tabii anlamıştı. Nan Huairen’in kimin peşinden gideceğine dair kendi fikirleri vardı. Leng Shizhi’nin sözlerine karşılık, ciddi bir şekilde, tereddüt etmeden konuştu:

 

Kıdemli bu konuyu kendine dert etmesin. Birinci büyük tarikatımızın eşsiz bir yeteneğidir. Nereye işaret ederse, oraya ilahi bir yıldırım gibi çökerim!

 

Yıldırım da göklerden yere düşüyor!

 

Nan Huairen’in kendisini sallamadığını gören Leng Shizhi kaşları çatık bir şekilde konuşmuştu.

 

Li Qiye ise bu politik laf dalaşını umursamıyordu. Sadece Leng Shizhi’ye doğru baktı ve konuştu:

 

Tarikat arkadaşlığımız için sana bir şans veriyorum. Bu bahçeyi temizle ve düzelt. Aksi takdirde, yarın istesen de ayağa kalkamayacaksın!

 

Li Qiye’nin sözleri Leng Shizhi’nin gözlerindeki soğukluğu arttırmıştı, öldürme niyeti daha da artmıştı. Soğukça gülümseyip konuştu:

 

Gökle yerin arasındaki farkı bilmez misin!? Gerçekten Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın bir numarası olduğunu mu düşünüyorsun? Bunu benim yüzüme söylemeye cesaretin var mı? Hmph, çöp torbası ve arkasında çöp parçaları olduğunuz halde böyle kibirlice konuşuyorsunuz. Bir grup soytarı, düşmanım mı olacakmış?

 

Leng Shizhi’nin sözleri, Xu Pei’nin grubunu da iyice sinirlendirmişti. Bu laflar sadece Li Qiye’yi değildi, onları da ilgilendiriyordu.

 

Li Qiye, sınırlarını bilmeyen Leng Shizhi’nin dediklerini dinlemeyecek kadar tembeldi. Arkasını döndü ve gitti.

 

Ee? Az önce ağzından çıkanlar nereye gitti? Yarın ayağa kalkamıyordum hani? Şimdi de kaçmaya mı çalışıyorsun? Daha dövüş başlamadan kaçan korkağın teki olmana rağmen, önüme çıkıp laf kalabalığı yapıyorsun…

 

Li Qiye’nin arkasını döndüğünü gören, Leng Shizhi bu sözlerin ardından gülmeye başlamıştı.

 

Tepeden aşağıya kadar döv şunu, anası babası evladını toplamaya geldiğinde yüzünü tanıyamayacak hale gelsin. Eğer bahçeyi düzeltmezse de çükünü benim için kes!

 

Li Qiye, Leng Shizhi’ye karşı nefesini tüketmek istemiyordu. Li Shuangyan’ın konağının önüne gidip ona bu emirleri vermişti.

 

Ha ha, ha ha…

 

Li Qiye’nin aniden Li Shuangyan’a emir vermesi, Leng Shizhi’nin hayatında gördüğü en komik şeydi. Gözlerinden yaş gelene kadar güldü ve sonra Li Qiye’yi işaret ederek konuştu:

 

Sen kim olduğunu sanıyorsun? Şeytan Kral mısın? Ölümsüz İmparator musun? Bok çuvalı olduğun halde Tanrıça Li’ye emir verebileceğini mi sanıyorsun? Tanrıça Li, bu geri zekalıyı senin için terbiye ed...

 

Leng Shizhi cümlesini bitiremeden Li Shuangyan ayağa kalktı ve bir aptala bakıyormuş gibi Leng Shizhi’ye baktı. Sonra da soğukça konuştu:

 

Bir hamle yapman için sana bir şans veriyorum.

 

O an, Leng Shizhi’nin yüzündeki sırıtış uçup gitmişti. Yüzündeki ifadeyi anlatmaya kelimeler yetmezdi ama biri akşam yemeği niyetine köpek boku yese herhalde böyle bir ifade takınırdı. Tüm vücudu donakalmıştı.

 

Bam!

 

Leng Shizhi’nin donup kaldığını gören Li Shuangyan, bir tekmesiyle onu Yalnız Tepe’den uçurmuştu. Daha sonrasında Yalnız Tepe’de acı doğru bir çığlık yankılanmıştı. Şüphesiz Li Shuangyan yerinde bir güç uygulamıştı.

 

O an, avluyu dağıtan öğrenciler ayakta kalmıştı. Li Shuanyan, Leng Shizhi’ye dersini vermişti. Bir anda onu çığlık attıracak şekilde dövmüştü! Bunu izleyen o öğrencilerin de cesaretleri kırılmıştı.

 

Hatta Xu Pei’nin grubundaki Temizleyici Yeşim Tepesi öğrencileri de birbirilerine bakmıştı. Son günlerde Li Shuangyan sürekli Li Qiye’nin yanındaydı, ama birbirleriyle konuşmaları çok nadir bir olaydı. Gruptakilerin anladığı kadarıyla, Li Shuangyan’ın burada kalmasının sebebi iki tarikat arasındaki anlaşmaydı. Bu yüzden birinci kardeş ile yan yana kalmak zorunda olduğunu düşünmüşlerdi.

 

Cennetin gururlu kızı, Tanrıça Li, Yaşı Öküz ülkesinin Prensesi olan Li Shuangyan’ın, birinci kardeşi dinleyeceğini beklemiyorlardı. Eğer bu olay duyulsaydı, kimse inanmazdı.

 

Dokuz Aziz Şeytan Kapısı, şimdiki Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı için neydi? Şu an karşılarındaki Li Shuangyan’ın statüsü, öğrencilerin hayallerinin de üzerindeydi. Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı büyükleri bile onunla kıyaslanamazdı. Böyle ulaşılamaz biri, birinci kardeşlerinin emrini dinlemişti. Düşününce çok saçma geliyordu.

 

Li Shuangyan, Leng Shizhi’ye dersini verdikten sonra, Li Qiye’nin en sadık tazısı gibi olan Nan Huairen soğukça gülümsedi ve avluyu dağıtan diğer öğrencilere baktı:

 

Siz ne yapıyorsunuz hala? Belki de sizle de biz ilgilenmeliyiz. Hmph, aynı tarikatın öğrencileri sınırlarını aşmamalı. Elder Cao’nun kucağına oturunca kuralları çiğneyebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

 

… Birinci kardeş’in ilahi aurası sizlerin kışkırtabileceği bir şey mi sanıyorsunuz? Hıh, aptal mısınız oğlum siz? Şeytan Kral bile birinci kardeşi saygın bir misafir olarak görüyor! Sırf arkanızda birileri var diye büyük kardeşimize meydan okuyabileceğinizi mi sanıyorsunuz?! Büyük kardeş merhametli olduğundan sizle ilgilenmedi; aksi takdirde şimdi arkanıza aldığınız güçler cesetlerinizi toplamaya gelirdi!

 

Nan Huairen gerçekten kurnaz ve titizdi. Tam olarak ne söyleyeceğini iyi biliyordu. Bu sefer Li Qiye’yi kibirli davranmak için bir araç olarak kullanmıştı, ama bu sözler sadece avluyu dağıtan öğrenciler için değildi. Aynı zamanda Xu Pei’nin grubunun da duyup, uyanması içindi!

 

Öğrenciler aklını başına toplayınca tir tir titrer oldular. Bu sözlerden sonra ellerindekileri hemen attılar ve kaçışmaya başladılar. Patronları çoktan dövülmüştü ve kesimhanedeki bir domuz gibi çığlıklar atmıştı. On kat daha cesur olsalar bile Li Qiye’nin karşısına çıkmaya cesaret edemezlerdi.

 

Xu Pei’nin grubu hala şaşkınken, Li Shuangyan konağının önüne geri geldi. Leng Shizhi’ye bir ders vermek onun seviyesindeki biri için elini çırpması kadar kolaydı.

 

Leng Shizhi kendi tarikatında bir dahi sayılsa bile, Li Shuangyan gibi birinin karşısına çıkabilecek biri değildi.

 

Li Shuangyan dönünce, Li Qiye’ye ona baktı ve konuştu:

 

Tarikatın düzeni senin düşüncelerinin önüne geçmesin, kendi sorumluluğunu unutma! Yolumu kim engellerse, kim olursa olsun acımadan öldür!

 

Li Qiye’nin sözleri, Xu Pei ve grubunun kafasını karıştırmıştı, ama Nan Huairen’in kalbi hızlanmıştı! Xu Pei’nin grubu olanları anlamıyordu ama Nan Huairen biliyordu.

 

Li Qiye daha önce de söylemişti, Li Shuangyan kendisi için sadece bir hizmetçiydi! O anda Li Qiye, Li Shuangyan’a böyle emirler verince, Nan Huairen hemen anlamıştı. Nasıl şaşırmasın?

 

Koca bir ülkenin prensesi ve Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın soyu, birinci kardeşi için sadece bir hizmetçiydi!

 

Kalabalık hala neler olduğunu anlamaya çalışırken, Li Qiye arkasını döndü ve Li Shuangyan’ın konağına girdi. İçerden gelen sesi duyuldu; her zamanki gibi tasasızdı:

 

Bu sefer, görevinde başarısız oldun. Geçici olarak senin yatak odanda kalacağım. Sen de yan odada kal ve Dao’mu koru.

 

Li Qiye’nin söylediklerini duyan Li Shuangyan sinirlenmişti ve keyfi kaçmıştı. Sonrasında, ayağını yere vurdu ve Li Qiye’nin arkasından hiçbir şey söylemeden içeri girdi.

 

Bu sahne Xu Pei ve diğerlerini taştan heykellere çevirmişti. Bu fazla baskıcı bir şey değil miydi? Herhalde şimdiye kadar gördükleri en baskıcı ve otoriter olay budur.

 

Onlara göre, Li Shuangyan ulaşılamaz bir karakterdi, ilahi bir tanrıçaydı, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın soyuydu ve Yaşlı Öküz Ülkesinin Prensesiydi. Kral Fiziği ve Aziz Kader Sarayı ile doğmuştu ve ustası Şeytan Kraldı. Bunlardan herhangi biri bile bir insanı şaşırtmaya yeter de artardı. Cennetin gururlu bir kızı olan Li Shuangyan, nerede olursa olsun, etrafına yıldızları toplayan bir ay gibiydi.

 

Ama bugün, o cennetin gururlu kızı Li Shuangyan, birinci kardeşlerine hizmet etmek için bir odada kalan biriydi.

 

Li Shuangyan’ın hazine köşkünün içinde, yatak odasında Li Qiye zarif bir yatağa uzanmıştı. Li Shuangyan’ın canı sıkkın yüzüne bir bakış attı. Ellerini başının arkasına koyup konforlu bir şekilde yatarken normal bir şekilde konuştu:

 

Üzgün olduğunu biliyorum. Ama görevinde gerçekten başarısız oldun. Hizmetçim olarak, nerede ne yapacağını bilmen gerek. Eğer senin hizmetine layık biri olmadığımı düşünüyorsan istediğin zaman ayrılabilirsin. Böyle bir meselede seni zorlamam. Zorla güzellik olmaz.

 

Li Shuanyan sadece sessizce Li Qiye’ye bakıyordu, hiçbir şey söylemedi.

 

Sessizliğinden burada kalmaya istekli olduğunu düşünüyorum.

 

Li Qiye kayıtsızca söyleyip bu meseleyi kapatmıştı. Sonra tekrar Li Shuangyan ile konuştu:

 

Şeytan Kral Lun Ri’ye benim için bir mesaj gönder, bir simya ustasına ihtiyacım olduğunu ilet. Ne kadar yetenekli olursa o kadar iyi.

 

Mesajı ustama yollayacağım ama göndereceği kişiyi seçmek bana düşmez.

 

Bir süre sonra Li Shuangyan’ın siniri yatışmıştı. Sonuçta kendisi cennetin gururlu bir kızı olmaya alışıktı, statüsündeki böyle ani bir değişikliğe henüz alışamamıştı. Sakinleştikten sonra, bir kez daha kendiyle yüzleşti.

 

Bu konu ile ilgili, eminim ki Şeytan Kral Lun Ri’nin kendi fikri vardır.

 

Li Qiye gülümsedi ve her şey karara bağlandıktan sonra derin bir uykuya daldı.

 

Böyle bir durum karşısında, Li Shuangyan kızsa mı, sessiz mi kalsa bilemiyordu. Karşısındaki bu çocuk, daha önce tanıştığı tüm erkeklerden daha otoriterdi. Bugün yatağını bile ondan almıştı ve çok doğal bir şey olduğunu düşünüyordu. Yatağına yatmış horul horul uyuyordu! Bu kadar kibirli biriyle ilk kez karşılaşıyordu, ama o an sessiz kalmasının sebebi; yatağında kendisinden küçük bir çocuğun uyuyor olmasıydı!

 

Ertesi gün avlu onarılmıştı, eski halinden pek farkı yoktu.

 

Leng Shizhi, Li Shuangyan’dan yediği dayak sonucu ayağa kalkamıyordu. Bu durumdan sonra ustası Cao Xiong sinirini atamamıştı!

 

Öğrencisini Li Shuangyan ile arası olsun diye göndermeyi düşünmüştü. Ama o dahi öğrencisi, gurur kaynağı, Li Shuangyan’ın gönlünü değil tekmesini kazanmıştı. Hem de öyle bir tekme ki yatağından kalkamıyordu bile!

 

Bu olay Cao Xiong’u o kadar sinirlendirmişti ki, adam öfkesinden kan kusacak hale gelmişti. Öğrencisi, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın soyu ve Yaşlı Öküz Ülkesi’nin Prensesi tarafından dövülmüştü; ne yapacaktı, gidip kapısını kırıp skoru eşitleyecek miydi?









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr