Bölüm 11: Kibir (1)

avatar
12328 52

Emperor’s Domination - Bölüm 11: Kibir (1)


Bölüm 11: Kibir (1)

Nan Huairen dahi sayılmazdı, ama yetenek yoksunu da değildi. Aksi takdirde diğer öğrencilerin arasında salon ustası olamazdı. Daha önceden ‘Görünmez Çift Bıçak’ tekniğini okumuştu. Ama ona göre bu, son derece normal bir dövüş tekniğiydi. Ama Li Qiye’nin ellerinde bu tekniğin korkutucu bir saldırı gücü vardı.

Dikkatle Li Qiye’ye baktı. Cingöz biri olarak bir bakışta karşısındakinin duygularını ve karakterini anlayabilirdi. Ama önündeki on üç yaşındaki Li Qiye’nin iç yüzünü bir türlü göremiyordu. On üç gençlerin tarikatlara katıldığı yaştı; hala duygusal olarak kışkırtılabilecek bir yaştaydı. Ama Li Qiye’nin yaydığı aura derin bir okyanus gibi sakindi. Kelimelerle betimlemek kolay değildi.

Ölümlü Fiziği, Ölümlü Yaşam Çarkı ve Ölümlü Kader Sarayı büyüklerin ve Nan Huairen’in kendisinden şüphe etmesine neden olmuştu. Hatta Nan Huairen, ilk gördüğünde Li Qiye’nin zihinsel bir engeli olduğunu düşünmüştü, bu yüzden herkese karşı, her durumda kibirli ve kaygısız davrandığını düşünmüştü. Ama son birkaç günden sonra bu kibrin ve sakinliğin onun doğal bir parçası olduğunu anlamaya başlamıştı.

“Bu büyük bir felaket!” Koruyucu Mo bir çıkar yol bulamadığından panik içindeydi: “Test mest bitti! Tarikatımıza geri dönmemiz gerek!”

Orada daha fazla durmak, aslanlarının ininde kalmak veya ejderhaların mağarasında kalmak gibi bir şeydi artık. Aklındaki tek düşünce bir an önce kaçmaktı.

Suçlu olan Li Qiye ise tembelce sandalyesinde oturuyordu: “Sadece küçük bir mesele bu, niye kaçmamız gerekiyormuş?” Sonrasında da yavaşça ekledi: “Bana göre, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’ndan daha güvenli bir yer yok.”

Koruyucu Mo kan beynine sıçramış gibi dik dik Li Qiye’ye bakıyordu. O an gerçekten karşısındaki çocuğu tokatlamak istiyordu. Ama çok geçmeden bir felaketin yaklaştığını hatırladı ve karşısındaki velete bir ders verme arzusu sönüp yok oldu.

“Sen ne anlarsın!?” Normalde sessiz ve sakin biri olan Koruyucu Mo, Li Qiye’yi azarlamaktan kendini alamamıştı: “Sırf şansınla Du Yuanguang’ı öldürdün diye göklerin altında kendini eşsiz hissetmeye mi başladın? Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın gücünü bilmiyorsun. Şeytan kraldan bahsetmiyorum bile, sadece bir büyükleri bile bizim altı büyüğümüzün işini bitirebilir. Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın bizi yok etmesi, bir karıncayı öldürmeye benziyor.”

Biraz alçakgönüllülük ile söylenmişti bu sözler ama gerçek aslında buydu. Eğer altı büyüklerine bir unvan vermek gerekirse ancak ‘Adlandırılmış Kahraman’ olabilirdi bu, ve Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın koruyucularına denk olurlardı. Öte yandan Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın büyüklerine en azından ‘Kraliyet Asili’ denebilirdi ve bir de son otuz bin  yılda sayısız mucizeler ve efsaneler yaratmış olan Şeytan Kral vardı. Günün sınırı bilinmiyordu bile.

“Sevgili Koruyucu Mo, bu kadar endişeye kapılma.” Bu sözler Li Qiye’nin ağzından çok kayıtsızca çıkmıştı: “ Başka bir yerde olmuş olsaydık başım biraz belaya girebilirdi, ama buradayız, Dokuz Şeytan Aziz Kapısı’ndayız. Kimin kimi öldürdüğünü görürüz. Adlandırılmış Kahramanlar mı? Kraliyet Asilleri mi? O ahmaklar zirveye ulaşamıyor!”

“Sen…”: Koruyucu Mo artık ne diyeceğini bilemez hale gelmişti. Bu küçük çocuk daha kendi büyükleri zorla Adlandırılmış Kahraman seviyesindeyken, Adlandırılmış Kahramanlara ve Kraliyet Asillerine zirveye ulaşamazlar gibisinden laflar etmeye başlamıştı.

Tam o anda dışarıdan sesler gelmeye başladı. Nan Huairen yüz ifadesi anında ekşimişti. Neler olduğuna bakmaya gittikten sonra korku için koşa koşa geri gelmişti: “Hiç iyi değil! Bu binayı resmen abluka altına almışlar!”

Bölüm Lideri Fu’nun önderliğinde kalabalık bir grup binaya girdi. Suratı gerçekten, sinirden midir bilinmez ama çok çirkin gözüküyordu.

Fu’nun yüzünü gören Koruyucu Mo, sonsuza kadar güneşten kaçamayacaklarını biliyordu. Derin bir nefes alıp Fu’yu selamlamaya gitti: “Kardeş Fu, küçük bir yanlış anlaşılma olmuş.”

“Yanlış anlaşılma mı? Küçük mü? O zaman olanları küçüğümüz Xu Hui’ye açıkla bakalım!”

Bölüm Lideri Fu’nun kenara çekilmesiyle arkasından içeri genç bir adam girdi.

Bu delikanlı altın renkli bir cübbe içindeydi. Vücudu kanlı bir aura ile sarılmıştı ve başının üstünden altın renkli bir ışık yükseliyordu. Daha sadece yirmi yaşındaydı ama aurası muazzamdı.

Genç adamı görünce Koruyucu Mo, istemeden titremişti. Önündeki adam muhtemelen ‘Cennetin Buyruğu’ seviyesine ulaşmış biriydi. Oldukça inanılmazdı; Koruyucu Mo’nun bu seviyeye ulaşması elli yılını almıştı.

Bölüm Lideri Fu soğuk bir tavırla söze girdi: “Bu gördüğün kişi Xu Hui, Koruyucu Hua’nın ilk öğrencisi. Du Yuanguang da Koruyucu Hua’nın son öğrencisiydi, ama artık aramızda değil. Küçük Xu Hui savaş tazminatını istiyor.”

Xu Hui bir adım öne çıktı. Gözlerinden altın ışık sızıyordu, bu görüntüsü adeta kınından çıkmış bir kılıcı andırıyordu. Etrafa acımasız bir aura yayıyordu, öyle bir auraydı ki bu sanki etrafındakileri yiyip bitirmek istiyordu.

Xu Hui tabii ki, Du Yuanguang’dan çok daha güçlüydü. Zor bulunan bir dahi olmasa bile tarikattaki yeri sağlamdı. Birçok şey onun sorumluluğuna verilirdi.

Xu Hui, Li Qiye’ye parçalamak istediği bir av gibi bakıyordu: “Cinayetin cezası idamdır; Kan davasını bitirecek olan gene kandır. Ortada söylenmesi gereken başka bir şey yok.”

Koruyucu Mo hemen araya girdi: “Küçük Xu, bu bir yanlış anlaşılma. Tarikatımız öğrencisi onu öldürmek istemedi, bu bir kazaydı.”

Xu Hui’nin cevabı ciddiydi: “Bu odada tartışmaya, mahkemeye yer yok. Suçluyu hemen şimdi teslim edin, başka bir suç daha işlemeyin. Yoksa hepinizin sonu ölüm olacak. Eğer dikkatli olmazsanız işin sonunda tarikatınız sonu bile gelebilir.”

“Şaşmamalı…” Li Qiye sandalyesinden yavaşça kalktı ve Xu Hui’ye dik dik bakarken zarifçe ilerledi: “ Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın atmosferinin neden bu kadar kötü olduğuna şaşmamalı, senin gibi ahmaklar yüzünden böyle.”

Nan Huairen ve Koruyucu Mo ikisi birden hayretle yutkundu. Nan Huairen içinden çığlık atıyordu: ‘Allahım, kadim atalarım, şunu durdurmak için bir iki şey söyleseniz ölmezsiniz değil mi? Yüzüne karşı ahmak diyerek alevi iyice körüklüyor.’

Xu Hui’nin öfkeli gözlerinden adeta öldürme niyeti fışkırıyordu, Li Qiye’ye doğru ilerlemeye koyuldu: Sadece bu sözlerin bile seni bin kez öldürmeye değer!”

Koruyucu Mo araya girdi ve ortalığın daha da karışmaması için Xu Hui’nin elini tuttu.

“Koruyucu Mo, başka bir hata daha yapmayın!” Bölüm Lideri Fu enerjisini kanalize ediyordu; bedeninden altın ışıklar yayılmaya başlamıştı. Bir adım öne attığındaysa, sadece aurası bile Koruyucu Mo’nun nefes almasını oldukça zorlaştırmıştı.

“Bölüm Lideri Fu, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nda misafirlerinize böyle mi davranırsınız?” Koruyucu Mo kendisi ile Fu’nun arasındaki güç farkını görünce şok olmuştu. Fu bir ‘Adlandırılmış Kahramandı’; büyüklerden biri karşısına çıkmadığı sürece, onu burada kimse durduramazdı.

Bölüm Lideri Fu duygusuzca olacakları duyurdu: “Eğer suçluyu bize teslim ederseniz, hala bizim değerli misafirlerimiz olarak görüleceksiniz. Ancak, eğer tarikatınızın bize düşman olacak gücü olduğunu düşünüp, suçluyu barındırmaya devam ederseniz, o zaman sadece hayatlarınızı almakla kalmayız, tüm tarikatınızın kökünü kuruturuz!”

“Kökünü kurutmak mı?” Az öncesine kadar Koruyucu Mo tarafından korunan Li Qiye kıkırdayarak konuşmaya başladı: “Dokuz Aziz Şeytan Kapısı epey kibirli olmuş. Eğer ortada sonu gelme tehlikesinde olan bir tarikat varsa, o da sizinki!”

Useless notu: Bayadır bölüm gelmediği için telafi edelim dedik. Mart ayı ED ayı olacak. Hazırlıklı olsanız iyi olur^^ Ve bu ay içinde Li Qiye'yi ve onun tartışmasız ezici kibrini oldukça seveceksiniz bence






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr