Bölüm 10: Gaddar (2)

avatar
12409 52

Emperor’s Domination - Bölüm 10: Gaddar (2)


Bölüm: Gaddar (2)

Li Qiye ve Du Yuanguan’ın dövüşünün haberi anında tüm Dokuz Aziz Şeytan Kapısı öğrencileri arasında yayılmıştı. Öğrencilerle kalmamış arkasından tüm tarikatın bundan haberi olmuştu.

Du Yuanguang, sadece beş yılda Geçiçi Saray aşamasına geldiğinden,  tarikatta epey meşhurdu ve hatrı sayılır bir itibarı vardı. Burada bir dahi sayılıyordu; Temizleyici Tütsü Antik Tarikatında ise dahilerin arasındaki dahi bile sayılabilirdi.

Bu meydan okumayı duyan kıdemliler bile şaşırmıştı, “Du Yuanguang’a mı artistlenmiş?”

Li Qiye kendisini hiç duymamış bazı öğrencilerin ise dikkatini çekmişti, Du Yuanguan, Koruyucu Hua’nın son öğrencisi. Altın Kurt Fiziği, Houtian seviyesine yeni ulaşmış olsa da müthiş bir fizik tipi sayılır. Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı ana öğrencisinin şu anki gelişim seviyesi neymiş?”

Bir öğrenci alay ederek cevapladı: “Ha, Kıdemli Sheng fazla endişeleniyorsun! O tarikat ortalama seviye bile sayılmaz ve hiç uzmanları yok. Ana öğrenci dedikleri çöp parçası da Ölümlü Fizik / Ölümlü Yaşam Çarkı / Ölümlü Kader Sarayı seviyesinde. Daha tarikata gireli iki gün olmuş, yani anca dövüş teknikleri çalışacak kadar vakti olmuştur. En temel erdem kanunuyla bile ondan sıyrılınabilir.”

Bu haberi duyduktan sonra, Li Qiye'yi daha önce tanımayan kıdemliler daha da şaşırdılar. Bir dövüş sanatçısı, gelişimciye mi meydan okumuştu? İntihara meyilli tipler böyle oluyordu demek!

“Bu resmen bir buzağının kaplandan korkmaması gibi, biraz hüzünlü değil mi?”

Birçok kıdemli bu dövüşün tek hamlede biteceğini öngördüğü için heyecanını kaybetmişti bile.

Du Yuanguang’ın tek hamlesiyle her şey bitecekti.

Bu haber aynı zamanda birkaç tarikat lideri ve koruyucusunun da kulağına gitmişti. Olacakları düşünürken başlarını bezmiş gibi iki yana sallamışlardı.

Koruyuculardan birisi soğuk ve ilgisiz bir şekilde konuştu: “Öyle gözükmese de belki bu bizim için bir lütuftur. Çöp parçasının tekini öldürmek gurur duyulacak bir şey değil, ama Temizleyici Tütsü Antik Tarikat’ındaki gerizekalı genç bize meydan okuyorsa, bu herkese bir ders olur.”

Bu yorum bazı koruyucuların ve bölüm liderlerinin kaşlarını kaldırmalarına neden oldu. Sonuçta bahsedilen tarikat ne olursa olsun Ölümsüz İmparator tarikatıydı. Şu an, hala İmparator seviyesinde gelişim yöntemlerine sahiptiler, daha önemlisi Ölümsüz İmparator Min Ren’in mirası da vardı. Herkes bu tarikatı aç kaplanlar gibi izliyordu ve saldırmak için doğru anı bekliyordu.

Gerçekçi olarak, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın İmparator Erdem Kanunlarını çalmak için tek yapması gereken koruyucuları harekete geçirmekti, ama şu anki Şeytan Kral bu konudaki görüşlerini hiç açıklamamıştı.

Üst kademedekiler tartışmaya devam ededursun, Li Qiye bu sırada çoktan savaş meydanında duruyordu. Olacakları izlemek için de oldukça kalabalık bir topluluk oluşmuştu. Aslında görmek istedikleri tek şey Du Yuanguang’ın ne çeşit bir işkence ile rakibini yeneceğiydi.

Du Yuanguang da savaş alanına adımını attığında, izleyen öğrencilerden biri bağırdı; “Kıdemli Du, tek savuruşta kellesini uçursana şunun!”

Başka bir haykırış da duyuldu: “Bir kılıç saldırısı onun için fazla merhametli olur. Kıdemli Li’ye ve bizim tarikatımıza ettiği hakaretlerden sonra onu parça parça etmeyecek misin?”

Bir kıdemli de sonunda ağzını açmıştı: Böyle birini öldürmek sadece tarikatımızı kirletir. Küçük Du, galeyana gelme. Ellerini ve ayaklarını kopar tamam ama öldürme. Sonrasında Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın ayağımıza gelip özür dilemesini bekleriz. Tüm Büyük Orta Bölge’ya, hatta tüm Ölümlü Dünya’ya bizim karşımıza çıkmanın sonuçları olduğunu gösterelim.”

Savaş alanında, Li Qiye, Du Yuangang’a sıkılmış bir ifade ile bakıp alay eder gibi konuştu: “Siz Dokuz Aziz Şeytan Kapısı öğrencilerinin iyi olduğu tek şey boş konuşmak mı? Çenenizi boş yere açmakta oldukça uzmansınız gördüğüm kadarıyla.”

Du Yuangang çenesini okşadı, açıkça rakibini küçümsediği görüşüyordu: “Seni ahmak hayvan, kafanı gövdenden ayırmam için tek yapmam gereken kılıcımı bir kere savurmam.”

Li Qiye de normalce cevap verdi: “Eğer dövüşmek istiyorsan, dövüş. Vaktimi harcayıp durma!” Sol eliyle elindeki bıçağı sıkıca kavramıştı. Dikey olarak kaldırıp ucunu Du Yuangang’a doğrulttu ve açıkça beyan etti: “Göster hamleni.”

“Geber!” Li Qiye’nin korkusuz tavrı karşısında iyice öfkelenen Du Yuanguang sonunda hamlesini yaptı. Kılıcını sanki etraftaki havayı bile parçalayacakmış gibi savurdu, yıldırım kadar hızlıydı. Bu sert saldırıya eşlik eden şey Du Yuanguang’ın Li Qiye karşı duyduğu kalbinin derinliklerinden gelen sonsuz nefretti.

Li Qiye geri adım atmadı. Hatta onun yerine ilerlemişti. Attığı her adımla, sol elindeki bıçak adeta ilahi bir yılanmış gibi dans ediyordu ve seri bir şekilde Du Yuanguang’ın kılıç tekniği saptırmıştı.

Arenada birinin etinin kesildiğini belli eden bir ses yankılanmıştı. Du Yuanguang’ın kılıcı Li Qiye’nın kalbini delip geçmese de, sol omzuna girmişti.

“Seni haşere…” Du Yuanguang sırıtıyordu. Ama çok kısa bir süre sonra kılıcı hala Li Qiye’nin sol omzundayken, göz açıp kapayıncaya kadar rakibinin sağ eli hareket etmişti. Du Yuanguang rakibinin kılıcının hareketini görememişti bile.

“Güzel…” Kılıçlar çok hızlıydı; adeta hiçbir şey ile karşılaştırılamayacak gizemli gerçekleri haykırıyorlardı. Kimse kılıçların gidiş yolunu görmemişti. Dokuz Aziz Şeytan Kapısı öğrencileri, Du Yuangang’ın kılıcının rakibine ulaştığını görünce yüksek sesle tezahüratlara başlamışlardı.

Ama ne var ki…

Kılıç Li Qiye’nin sol omzuyla buluştuğu anda, Nan Huairen ve Koruyucu Mo gelmişti. Koruyucu Mo kılıcı görünce var gücüyle haykırdı: “Lütfen kılıcını indir, bağışla onu!”

Bir an sonra, Du Yuanguang’ın boğazından kanlar damlamaya başlamıştı. Aniden kanların fışkırışa dönmesiyle Du Yuanguang’ın bedeni yavaşça yere düşmüştü. Li Qiye acımasızca iki bıçağını fırlattı ve ‘Görünmez Çift Bıçak” tekniğini kullandı.

“Şıp.. Şıp…” Du Yuangang’ın bedeni iki bıçak tarafından adeta büyüleyici bir şekilde kesilmişti. Yere düşmeden önce beş parçaya ayrılmıştı. Savaş alanını kan götürüyordu.

Du Yuanguang’ın gözlerindeki bir anlık parlayış, hissettiği şaşkınlığın ve pişmanlığın ipucuydu. Nasıl düştüğünü anlamamıştı. Li Qiye’nin tekniğinin, Ölümsüz İmparator Min Ren’in kendisi tarafından bilendiğini nerden bilebilirdi? İmparator seviyesi erdem kanunlarıyla kıyaslanamaz olsa bile, Ölümsüz İmparator Min Ren tarafından keskinleştirilen bir dövüş tekniği küçümsenemezdi.

Daha da korkutucu olan şey ise, Li Qiye’nin bu tekniğin gizemli hakikatini nasıl kavrayabilmiş olduğuydu. O antik çağdan beri, sadece imparator ve Li Qiye bu tekniğin arkasında yatan prensipleri tamamen anlamıştı. Bu seviyede bu teknik bir Kraliyet Asili’ni bile katledebilirdi.

Du Yuanguang bu mücadeleye rakibini küçümseyerek çıkmıştı ve herhangi bir savunma düşünmemişti bile. Kendisinin keskin saldırısından kaçınılacağını hayal dahi etmemişti. Li Qiye ise bitirici vuruşunu yapabilmek için sol omzundan feragat etmişti.

Şimdi tüm savaş alanından çıt bile çıkmıyordu. Kahkahalar ve yuhalamalar kaybolmuştu. Sanki zaman durmuş gibi sessizlik çökmüştü.

Nan Huairen’in şaşkınlıktan çenesi yere düşecekti neredeyse. Buraya Li Qiye’yi kurtarmak için var gücüyle koşmuştu ama böyle bir sahneyi rüyalarında bile görse inanmazdı.

Li Qiye büyülü kılıcı omzundan yavaşça çıkarıyordu. Kılıç kemiğine çarptığında bir çatırtı sesi çıksa da, Li Qiye’nin yüzünde hiçbir acı ifadesi yoktu. Sonuçta geçmişte çok daha kötülerini tecrübe etmişti. Kılıcı yere attıktan sonra ringden dışarı çıktı. Kalabalığı hızlıca gözleriyle süzdükten sonra üzgün ve pişman bir ifadeyle mırıldandı: Hala tekniğimde bir şeyler eksik. Bir vuruş için kendimi yaraladığım bir değiş tokuş yapmak zorunda kaldım…”

Nan Huairen’in ağzı hala şaşkınlıktan açıktı. Bu kadar uzun süre ağzının açık kalması çenesindeki kemiklere zarar verebilirdi. Bir gelişimciyi aslen tek kılıcıyla öldürebilmişken hala üzgün müydü? Bu eleman biraz utanmaz çıktı!

Dokuz Aziz Şeytan Kapısı öğrencilerine gelince, onların da şaşkınlıktan ağızlarından çıkan ruhları hala geri dönmemişti. Du Yuanguang akranları arasında bir dahi sayılıyordu, ama rakibi tarafından bir anda kesilip biçilmişti!

Kendine gelen ilk kişi Koruyucu Mo idi. Derhal Li Qiye’nin yarasındaki kanamayı durdurmak için sardı ve ciddi bir şekilde konuştu: “Gidelim, hemen.”

Li Qiye’yi taşıyarak ve peşine de Nan Huairen’i takarak arenadan ayrıldılar.

Li Qiye’yi yere yatırdıktan sonra, Koruyucu Mo da ne yapacağını bilemez şekilde bir kenara oturdu. Şimdi Li Qiye’nin Du Yuanguang’ı nasıl öldürdüğünü düşecek zaman değildi. Dokuz Aziz Şeytan Kapısı öğrencilerinden birini öldürmenin sonuçlarını bildiği için perişan haldeydi. Bu büyük bir felaketti.

Diğer yandan Nan Huairen ise, özel gümüş macun kullanarak Li Qiye’nin yarasıyla ilgileniyordu. Ardından omzunu bandajla sardı. Bunları yaparken de bir  yandan neler olduğunu düşünüyordu.

Nan Huairen’in hala şaşkın bir ifadesi vardı, “Bir Dövüş tekniğinin Geçiçi Saray aşamasındaki bir uzmanı öldürmesi nasıl mümkün oluyor?” Li Qiye’yi pratik yaparken görmüştü ve bunu takdire şayan bulmuştu, ama aslında çok önemsememişti çünkü sonuçta o bir dövüş tekniğiydi.

Li Qiye sandalyeye kurulup rahatlamaya çalışırken, Nan Huairen’in yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce memnun olmuştu.

“Böyle düşünmenin tek sebebi, gerçeği anlamaman.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr