Bölüm 1053: Kırık Metal

Editör: Kinyas

Jikong Wudi'nin Saygıdeğer Dokuz Kılıcı selamlamaya bizzat gittiğini gördüler. Çok basit bir seremoniydi ancak yine de sarsılmışlardı.

Önceki nesilden bir ata saygıdeğeri daha önce harekete geçerken görmüştü. Üzüntü içinde mırıldandı: “Saygıdeğer Dokuz Kılıcı... Dokuz kılıcı harekete geçtiğinde dünyayı yok ederler. Onu kim durdurabilir ki?”

Herkes her imparatorluk mirasının kendi güç ve kaynaklarına sahip olduğunu bilirdi. Hatta çoğunluğu hala gömülü generalleri hayatta tuttukları da söylenebilirdi.

Ama daha şok edici şey Uzay Ezen Dağ idi. Ölümsüz İmparator Ta Kong, son imparator olduğundan modern zamanlara çok yakındı. Birçok ata hala generallerini tanıyordu ve onların dünyayı ezdiğini görmüştü.

Bu nedenle bu dünyada kalan generaller hala gerçekten güçlüydü. Üstelik bu generaller diğer herhangi bir imparatorluk mirasındakilerden daha gençti.

“Öfkeli İlahi Dağ'ın Yaşlı Ölümsüzü ve Uzay Ezen Dağ'dan Saygıdeğer Dokuz Kılıcı neden ortaya çıktı?” Bu ani olay nedeniyle bir küçüğün aklı karıştı.

“Daoyu korumak için.” Eski nesil açıkça anlıyordu: “Ölümsüz İmparator olma yolu giderek acımasız olacak, bu nedenle Jikong Wudi'nin grubunun arkasındaki en güçlü dao koruyucuları ortaya çıkıyor.”

Bunu duyduktan sonra kalabalık Kötücül Buda'nın tüm dâhileri süpürdüğü savaşı hatırladı. Onun gibi birine karşı sıradan dao koruyucuları bir şey yapamazdı.

Jikong Wudi'nin grubunun tehdit hissettiğini anlamışlardı. Kötücül Buda ve Güney İmparatoru gibi rakipler için şu anki dao koruyucuları sadece çatışmada ölecek kişilerdi. Sadece Saygıdeğer Dokuz Kılıcı gibi varlıklar onlar ile başa çıkabilirdi.

“Ölümlü Kral'ın dao koruyucusunun da burada olduğunu duydum. Bai Jianzhen'den onu kurtardığında ortaya çıkmadığını duymuştum. Bu sefer sonunda Budist Şehri'ne gelmiş.” Çok bilgili bir kişi hızlıca bu haberleri yaydı.

Bu dao koruyucusu hep gizem olmuştu. Kimse kökenini bilmiyordu ve Mücevher Sütun Okulu'ndan olmadığını da düşünenler vardı. Ölümlü Kral dışında kimse onu görmemişti.

Birisi merakla sordu. “Jikong Wudi, Zhan Shi ve Ölümlü Kral'ın dao koruyucuları burada, ya ötekilerinki?”

Kutsal bölge ile iyi ilişkileri olan bir ata cevapladı: “Kılıç Tanrısı Kutsal Bölgesi'nden aşırı güçlü bir atanın da geldiğini duydum ama söylentilere göre Bai Jianzhen atasının korumasını reddetmiş.”

“En kötü konumda olan muhtemelen Göksel İmparator Lin.” Büyük bir karakter yorumladı: “Bana göre genç nesil arasında en zayıf arka planı olan Göksel İmparator Lin olsa da onlarla aynı yüksekliğe ulaşmayı başardı. Bu onu diğerlerinden daha dikkat çekici yapıyor.”

Kimse bu iddiayı reddetmedi. Herkes Göksel İmparator Lin'in sıradan bir aileden geldiğini biliyordu. Buna rağmen güçlü bir ustanın yardımı olmadan ilerlemişti. En sonunda Jikong Wudi'nin grubundan zayıf olmayan biri haline gelmişti. Herkes bu nedenle ona saygı duyuyordu.

“Huh, korkarım Göksel İmparator Lin gelecekteki Cennet'in İradesi savaşında dezavantajlı olacak. Diğerleri böyle güçlü desteklere ve dao koruyucularına sahipken, o yalnız başına. Ayak uydurmak için ne yapacak?” Birisi onun adına üzüldü.

Kalabalık da onayladı ve Lin için üzgün hale geldi.

Bu sırada Li Qiye kayıptı ve kimse onu bulamıyordu. Bu aslında garip değildi çünkü farklı bir zaman alanına girmişti.

Bu alanda geniş bir boşluk vardı. Zaman ve uzay hariç yaşayan varlıklar şöyle dursun, başka bir şey bile yoktu. En sonunda bu boşluğun önünde durdu ve uzağa baktı. Çok uzakta kırık bir çelik parçası vardı.

Ne siyah ne de griydi. Garip bir şekilde rengini ayırt etmek zordu ve metal gölgesiyle de hiçbir benzerliği yoktu. Bunun bir metal parçası olmadığı bile söylenebilirdi.

Li Qiye kıkırdadı ve bu kırık metale bakarken mırıldandı: “Böyle bir harika eşyayı işleyememek çok savurganca bir şey. Eğer Ruh Dağı'ndaki keşişler bunu yapamıyorsa, benimle gelebilirsin.”

Kırık metal tepkisiz şekilde orada kaldı. Li Qiye yavaşça yaklaştı. Yeterince yaklaştığında aniden bir patlama oluştu. Kan denizi belirdi ve dünyayı yuttu. Bir anda bu boyutsal alanı kapladı. Bu kan denizinin içinde sayısız ceset vardı.

Her biri gerçek ve büyüleyici görünüyordu. Bu manzarayı gören herkes korkardı.

Li Qiye bu manzara karşısında gözlerini daralttı. Zihnine odaklandı ve kan denizi cesetler ile birlikte kayboldu. Şu anda, gökyüzünü omuzlayan huzurlu ağaçların yemyeşil manzarası belirdi. Yeşil bitki örtüsü her yerdeydi, cennetin resmi gibiydi.

Ama ardından Li Qiye düşüncesini değiştirdi ve yoğun orman kayboldu. Bir Budist ışığı sayısız mil yayıldı. Devasa bir Buda belirdi ve inanılmaz bir sakinliğe sahipti.

Li Qiye gülümsedi ve düşüncesini tekrar değiştirdi. Ardından sonsuz evrensel kanunlar yukarı yükseldi. Birbirine geçip çılgın bir düzen haline geldiler. Ancak onlar çok derin ve gizemlilerdi. Bu süreç bir süre devam etti ve kanunlar daha fazla dayanamadı. Bir pop sesi birlikte hepsi dağıldı.

“Kırık çömleğe kıyasla hala çok eksiksin. Başarısızlık yine de bir başarısızlıktır, gerçek olan ile kıyaslanmazsın.” Li Qiye yavaşça alay etti.

Yine de kırık metal hala hareketsizdi. Başarısız olduktan sonra hiçbir tepki vermemişti.

“Buda olmak için tek düşünce, İblis olmak için tek düşünce.” Li Qiye gülümsedi: “Sen her ne kadar başarısız bir yaratılış olsan da yine de eşsizsin ve sana ihtiyacım var.”

Ardından kader sarayını açtı ve Dünya mührü dışarı uçtu. Bir anda Parlak Alev Kazanı'na dönüştü. Açıldıktan sonra sonsuz imparatorluk alevi döküldü.

Li Qiye kazanı kontrol etti ve bu alev ile metali eritmeyi denedi. Ancak öfkeli alevlere rağmen metalde değişim olmadı.

Dünya Mührü kazanı kopyalamıştı. Her ne kadar gerçeği ile arasında fark olsa da gücü yine de kudretliydi. Bu tür imparatorluk alevleri büyük bir gücü bile yakabilirdi.

Ancak şu an metali eritmekte başarısız oluyordu.

Li Qiye bağırdı: “Açıl...” Kazan değişti ve sonsuz imparatorluk kudreti her yeri kavurdu. Li Qiye sonunda bir İlahi İmha kullandı. Karmik İmparatorluk Alevi her yeri yaktı.

Bu karmik alevin öfkeli gücü her şeyi yakıp küle çevirebilirdi. Bu ateşin ufak bir kısmı bile bir ülkeyi yok edebilirdi.

Ancak metal bu imhanın karşısında bile değişmeden kaldı. Uzun süre yandıktan sonra, kırmızıya dönmeye başladı.

“İnanılmaz, kesinlikle yeterince sağlam. Elbette, tam olarak istediğim şey bu.” Li Qiye kendine mırıldandı: “Bu dünyada sizi eritebilecek bir alev olmayabilir. Ama şansa bak ki bende bir tane alev var.”

Ardından yeşil lambayı çıkardı. Lamba her an sönebilecekmiş gibi görünen titreyen bir aleve sahipti.

“Hadi!” Li Qiye bağırdı ve lambayı etkinleştirmek için Göz Kamaştırıcı Kırığı kullandı.

“Boom!” Siyah alev her şeyi yaktı. Bu saldırı ile birlikte zaman bile kül oldu. Boşluktaki her şey yok edildi. Hiçbir şey lambanın kara alevini durduramadı. Göklerde ölümsüzler var olsa bile, bu alev onları yanarak kül edebilirdi.

Bu saldırı gerçekten çok güçlüydü, Tanrı Krallar bile yok edilirdi.

Kavurucu alevler ile sürekli kavrulduktan sonra metal parçası sonunda erimeye başladı. Li Qiye erdem kanununu harekete geçirdi ve dört İçsel Fiziği aynı anda ortaya çıktı.

Aynı zamanda saraylarını açarken bir ölümsüz yazıt duyuldu. Dünyadaki en derin kanun ortaya çıkarken kanunların iplikleri eriyen metal parçasından çıktı.

Li Qiye üstün sanatını kullanarak metali arıttı. Bu bölgede ne güneş ne de ay vardı, bu nedenle zamanı söylemek zordu. En sonunda metal Li Qiye tarafından tamamen arıtıldı.

En sonunda tüm saraylarını açtı. Büyük bir patlama ile birlikte bir krallık arkasında sonsuz kan enerjisi ile birlikte belirdi, sanki dünyadaki en güçlü krallık oydu.

Böyle bir kan enerjisi Li Qiye'den değil, Kan İlkel Toprakları'ndaki kan havuzundan ve Kan İblis Kabilesi'nin kan krallığından geliyordu.

Li Qiye mırıldandı: “Bu seni beslemek için mükemmel bir şey.”

Kan havuzu, efsanevi Kan Öncüsü'nden geliyorken, kan krallığı Ölümsüz İmparatorlar tarafından yapılan bir şeydi. Li Qiye bu iki kan türünü arıtırken büyük çaba harcamıştı. Onları kullanmak için bu mükemmel bir fırsattı.

Arıttıktan sonra Fizik Yazıtı'nın farklı rünlerini kullanarak onu tekrar güçlendirdi.