Bölüm 949: Draco Ağacı

avatar
2325 23

Emperor’s Domination - Bölüm 949: Draco Ağacı


 

Bölüm 949: Draco Ağacı

 Editör: Fullbringer

 

Bir süre sonra Li Qiye eskileri anımsamayı kesti ve dükkân sahibini çağırdı. İçkilerin parasını verdi ve onunla konuştu: "Dükkâncı, birkaç günlüğüne Xu Konutunda kalmak istiyorum."

 

Dükkâncı gülümsedi ve başını salladı: "Efendim, korkarım yanlış anladınız. Xu Klanımız burada sadece şaraphaneye sahip, bir hanımız yok. Xu Konutumuz da sadece aile için, konukları ağırlamıyoruz."

 

Li Qiye gülümsedi ve konuştu: "Biliyorum, ama Xu'nun Draco Evinde kalmak istiyorum. Bunu biliyor olmalısın."

 

Dükkâncı bunu duyduktan sonra irkildi Sakinleşti ve kafasını salladı: "Efendim, korkarım çok fazla içtiniz. Xu Konutumuzun içinde bir Draco Evi bilmiyorum."

 

Li Qiye gülümsedi. "Dükkâncı, ben yabancı değilim. Bana Draco Evinin içinde saklanan düdüğü getir. Xu Klanının bir atasal öğretisi var, bun hatırlıyor olmalısın."

 

Bunu duyduktan sonra dükkâncı daha fazla böyle davranamadı. Hafifçe eğildi ve konuştu: "Efendim, lütfen bekleyin.” Ardından hızlıca gitti.

 

Aceleyle gitmeden önce şaraphanesine bir kapalı işareti koydu.

 

Li Qiye sadece orada oturdu ve sessizce bekledi. Uzun süre sonra dükkâncı sonunda döndü. Li Qiye'ye elindeki eski kutu ile baktı.

 

Ardından kutunun içinden bir düdük çıkardı. Bu düdük çok sıradan gibiydi, neredeyse bir çocuğun oyuncağını andırıyordu. Onu Li Qiye'nin ellerine verdi.

 

Li Qiye bu düdüğe baktı ve dükkâncı ile dostça bir şekilde konuşmadan önce onunla oynadı: "Bu düdüğün etkilerini biliyor musun?"

 

Dükkâncı cevap vermedi. Li Qiye gülümsedi ve devam etti: "Ne düşündüğünü biliyorum, benim sahte olduğumdan korkuyorsun. Bu düdüğün iki kullanım şekli var. İlki eğer Xu Klanının başı belaya girerse soyundan gelenler yardım çağrısı yapabilir. Bu ses Ölümlü İmparator Dünyasında birçok miras tarafından duyulacaktır. Diğeri ise kimlik doğrulamak için. Sadece atasal öğretilerinizdeki kişi onu çalabilir."

 

"Yanılıyor muyum?” Li Qiye sessiz dükkâncıya baktı.

 

Dükkâncı bir şey demedi ve Li Qiye'ye baktı. Tavrı çok açıktı.

 

Li Qiye sadece kıkırdadı ve düdüğü dudaklarına yerleştirdi. Diğerlerinin bilmediği bir ritimde onu üfledi.

 

"Screchh...” Bir haykırış ile birlikte bir karga dışarı uçtu.

 

Zamanın yükünü ve dünyanın ağırlığını taşıyabilen korkunç bir aura yaydı. Sonsuz kanun onun önünde secde etti...

 

Düdükten uçtuktan sonra hızlıca kayboldu. Bu düdük tarafından yapılan bir yanılsamaydı, sadece Li Qiye tarafından yapılabilirdi!

 

Bu hayalet kargayı gördükten sonra dükkâncı onun kimliğini sonunda onayladı. Eğildi ve konuştu: "Demek sizsiniz. Atasal öğretilerimiz sadece sizin Draco Evinde kalabileceğinizi belirtiyor."

 

Bir ölümlü olarak doğal olarak Li Qiye'nin kimliğini bilmiyordu. Kara Karganın neyi simgelediğinden de habersizdi, ancak klanlarının atasal öğretileri bu yanılsamayı oluşturabilen kişinin kalabileceği belirtiyordu.

 

Li Qiye nazikçe onayladı. Dükkâncı hızlıca konuştu:  "Lütfen beni takip edin, sizi Drako Evine götüreceğim."

 

Li Qiye dükkâncıyı Kayısı Tepesinden Xu Konutuna takip etti. Bu basit bir binaydı. Bir Tanrı Hükümdar bile onun hakkında özel bir şey göremezdi.

 

Bu bina sadece Xu Atası tarafından değil aynı zamanda Li Qiye tarafından da yapılmıştı. Kim olurlarsa olsunlar ailenin izni olmadan kimse bu binaya giremezdi.

 

Büyük bir kriz durumunda bu bina bilinmeyen bir yere ışınlanabilirdi. Üstelik Xu Klanı Kutsal Şehir ve hatta Li Qiye'nin kendisinden yardım isteyebilirdi!

 

Çok fazla yer kaplasa da kimse burada yaşamıyordu. Dükkâncı Li Qiye ile konuştu: "Tüm gençler Kutsal Şehirde kalıyor. En büyük oğlumu bırakmak istemediğim ve çok yaşlı olduğumdan dolayı geride kalıp şaraphaneyi açıyorum."

 

"Bu kadar yıl geçse de Xu klanınız hala o şaraphaneyi kapatmadı." Li Qiye gülümseyerek konuştu.

 

Dükkâncı yanıtladı: "Bu nesillerdir diğer nesle geçen sembolümüz. Şaraphane orada olduğu sürece Xu Klanımız başarılı olacaktır."

 

Li Qiye sadece gülümsedi. Bu klanın iç meselesiydi. Yorum yapacak durumda değildi.

 

En sonunda dükkâncı onu binanın içinde bir girişe getirdi. O ağır bir tahta kapı ile kapanmıştı.

 

"Efendim Burası Draco Evi." Dükkâncı konuştu.

 

Li Qiye önündeki kapıya bakarken zihninde yakındı. Yıllar geçtikten sonra bile hiç değişmemişti.

 

Her ne kadar önündeki bu giriş tahtadan yapılsa da kimse anahtar olmadan ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar içeri giremezdi.

 

Dükkâncı bir bronz anahtar çıkardı ve onu kapıya koydu. Yüksek sesin eşliğinde kapı yavaşça açıldı.

 

Zengin bir yaşam enerjisi kapı açıldığı an dışarı çıktı. Sanki bedenindeki tüm gözenekler rahatlamış gibi hoş bir his verdi.

 

Bu sözde Draco Evi, sadece tek bir odası olan küçük bir avluydu. Orada başka bir şey yoktu,. Daha doğrusu ortada bulunan yaşlı bir ağaç dışında başka bir şey yoktu.

 

Bu yaşlı ağaç ilk bakışta çok önemli gibi görünmüyordu ama sadece üç metre uzunluğunda olsa da sanki gökyüzünü sırtlamış gibi bir his veriyordu. Kim bilir kaç yıldır oradaydı, yaşlı kökleri çelik kadar sağlamken karanlık kabukları pulları andırıyordu.

 

Gök bile çökse bu ağaç onu kaldırabilirdi.

 

Li Qiye onun etrafında döndü ve en sonunda gözü birkaç yaprağa düştü İfadesi ciddileşti.

 

"Bir Draco Meyvesi eksik." Li Qiye ağaca bakarken konuştu.

 

"Draco Meyvesi..." Dükkâncı da ağaca baktı: "Efendim, bu meyveler nerede? Üzgünüm, yaşlı gözlerim artık iyi göremiyor."

 

Dükkâncı için gösterdi. Dükkâncı anında bir Draco Meyvesi gördü. Seyrek yapraklar arasında gerçekten bir meyve vardı. Bir başparmak büyüklüğündeydi ve olgunlaşmış gibi gözükse de aşağı düşmemişti. Dikkatlice bakılmadığı sürece onu görmek gerçekten zordu.

 

"Onlardan iki tane mi var?" Dükkâncı sordu. Daha önce bu ağaçta büyüyen bu meyveleri fark etmemişti.

 

"Daha önce iki tane vardı. Birisi bir tanesini kopardı mı?" Li Qiye sordu.

 

Aslında bunu umursamıyordu. Sadece Xu Klanının soyundan gelenler ölümlü olduğundan bunu garip bulmuştu. Bu meyveyi toplayamamaları gerekirdi.

 

“Hmm, buna gerçekten dikkat etmedim.” Dükkâncı kafasını salladı: "Bu meyvelerin orada olduğunu da bilmiyordum, bu nedenle eğer birisi onu aldıysa bundan habersizim."

 

Li Qiye meyveye baktı ve sakince sordu: "Herhangi bir yabancı buraya geldi mi? Gelişimcilerden bahsediyorum."

 

Dükkâncı inkâr etmeden önce bir süre düşündü: "Bu olamaz. Efendim, atasal öğretiler gelişimciler ile ilgilenmememiz gerektiğini söylüyor. Üstelik sadece çocuklarımız bu yere girme iznine sahip."

 

Dükkâncı biraz daha düşündü ve ekledi: "Eğer gelişimciler hakkında konuşuyorsak o zaman buraya gelen tek kişi Atasal Hala olabilir. Bu aile kayıtlarımızda yazılan bir şey. Atasal Hala bir süre burada kalmış. Normalde zengin havaya alışamadığımız için burada kalamayız. Sadece Atasal Halamızın bu yerde kaldığını düşünüyorum."

 

"Atasal Halanız hala hayatta mı?" Li Qiye sormak zorunda kaldı.

 

Dükkâncının söylediği Atasal Hala Xu Atasının en küçük kızıydı.

 

O savaş tarafından korkutulan mutlu kız olsa da çok güçlüydü. Savaşın ardından gelişimi Xu Atasının hemen arkasındaydı.

 

"Hmm, gerçekten bilmiyorum. Klanda onun hakkında bir kayıt yok." Dükkâncı başını salladı.

 

Li Qiye konuştu: "Git işini yap. Birkaç gün burada kalacağım. Bir şeye ihtiyacın olursa ne zaman istersen beni bulabilirsin.”

 

Dükkâncı gitmeden önce onayladı.

 

Gittikten sonra Li Qiye yaşlanmış ağacın önünde durdu ve sessizce düşündü. Uzun süre sonra yüzü buruştu ve mırıldandı: "Gizli Ejder Dağları... Antik Ming o zamanlar elinden geleni yapmıştı ancak oradaki şeyi elde edememişti. Karanlık Ejder Hanedanlığı bu bölgeyi yönetmek için burada kurulmuştu O eşya gerçekten açgözlülüğü tetikleyebilecek bir şey."

 

Gizli Ejder Dağları diğerleri için çok tehlikeli olarak görülüyordu ancak Antik Ming bile zamanında oradaki eşyayı istemişti.

 

Gizli Ejder Dağları ve Tanrı Savaşı Dağlarında gömülü büyük bir sır vardı.

 

Geçmişte Karanlık Ejder Hanedanlığının atasal bölgesi olarak Tanrı Savaşı Dağlarının farklı bir ismi vardı. Onlar bu sırrı gömmeye çalışsalar da bunu yapamadan önce yok edilmişlerdi.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr