Bölüm 944: Tatlı Kalçalara Şaplak

Editör: Fullbringer

“Kız, Nehir Okulu'nun desteği ile ilgilenmiyorum.” Li Qiye bu öneriyi duyduktan sonra sadece kıkırdadı. “Ancak Nalanda'ya gitmemde beni takip etmeni düşünebilirim.”

Devam etmeden önce ona bakarken duraksadı: “Doğal olarak seni götürme isteğimin nedeni ne seni sevmem ne de güzel olman. Bu sadece Maderşahin Ölümsüz İmparator Xiu Shiu'ya olan hürmetimden.”

“Yardımın için gerçekten minnettarım...” Mei Suyao hızla ayağa kalktı ve Li Qiye'nin ne söyleyeceğine bakılmaksızın ona teşekkür etti.

“Git. Doğruyu söylemek gerekirse, biraz sıkıldım.” Li Qiye ona tek gözü ile baktı ve nazikçe elini salladı.

Ye Chuyun bunu duyduktan sonra şaşırdı. Mei Suyao'nun güzelliği dünyaca ünlüydü. Genç nesil arasında üstün dahiler de dahi herkes onun yanında kalmak isterdi. Bunun birçok kişinin rüyası olduğu bile söylenebilirdi, ancak Li Qiye tam tersiydi; Mei Suyao'dan sıkılmıştı! Onun gibi bir güzelliğin bu şekilde muamele görmesi akıl almazdı.

Mei Suyao aldırmadı. Zarifçe eğildi ve gülümsedi: “Bana ihtiyacın olursa haber ver, hayır demeyeceğim.” Bu neslin üstün güzelliğinin usul sözleri herkesi karşı konulamaz bir şekilde cezbederdi.

Li Qiye ona baktı ardından parmakları ile onu çağırdı: “Kız, buraya gel.”

“Kardeş Li'nin tavsiyeleri mi var?” Mei Suyao yakınlaştı ve kafasını kaldırdı. Gerçekten çok güzeldi. Her bir hareketi ve tavrı ruhları yerinden sökebilirdi.

Kafasını kaldırdığında onun ulaşabileceği bir yere geldi. Belli olan boynu ve rüzgarda dalgalanan siyah saçları kalpleri hızlandıran bir zariflik taşıyordu.

Bu manzara kelimeler ile anlatılamazdı. Bu mükemmel bir tabloydu. Yanda izleyen Ye Chuyun bile biraz afalladı. Gerçekten çok güzeldi.

Ye Chuyun da büyük bir güzellik olarak bilinirdi, ancak Mei Suyao ile arasında büyük bir fark vardı. Ne kadar güzel olursa olsun Mei Suyao'nun önünde soluk kalırdı.

Bir anda Mei Suyao Li Qiye'nin göğsüne düştü.

“Pop! Pa! Pa!” Li Qiye'nin elleri yumuşak ve tatlı kalçaları fırtına gibi tokatladı.

(FN: Li Qiye ne yapıyorsun mübarek.)

Kuyruğuna basılan bir kedi gibi haykırdı ve anında sıçradı. Üstün zarafeti artık görülemiyordu ve karmaşa içindeki yüzünde sadece korku ve kızgınlık vardı.

“Ne yapıyorsun...” Sıçradıktan sonra haykırdı. Durum ne olursa olsun eşsiz doğası ile her zaman sakin kalabilse de şu an bunu yapamıyordu.

İlk defa biri tarafından böyle bir muameleye maruz kalmıştı. Hayır bu ikinci kezdi! İlki de Li Qiye tarafından yapılmıştı.

Onun şok olmuş tavrına nazaran Li Qiye hala sakin şekilde ona baktı ve konuştu: “Kız, sana doğru yolu göstereceğim. Beni baştan çıkarmak istiyorsan bu kadar sevecen davranmana gerek yok. Sadece itaatkar bir şekilde beni dinle ve ben de seni yanıma almayı düşüneceğim. Konu bu tür temkinli, kasıtlı entrikalara gelince, işte o zaman durma zamanı!”

“Dao kalbimi kırmaya çalışmaya gerek yok.” Li Qiye kıkırdadı. “Ben üstesinden gelebileceğiniz bir hedef değilim, kalbimi çalma yeteneğine sahip değilsiniz. Sadece düşün ve itaatkar ol, o zaman seni yanıma almayı düşünebilirim. Sonuçta daha önce fiziksel bir bağımız oldu, bu nedenle başkasının senin gibi güzel bir kadını yanına almasını istemem! Ancak eğer başka planların varsa o zaman benden uzak dur, aksi halde çiçek koparma konusunda merhamet göstermem!”

“Sen...” Mei Suyao aşırı derecede utanmıştı. İlk kez böyle bir muamele gördüğü söylenebilirdi.

Ye Chuyun da aralarında fiziksel bir bağlantı olduğunu duyduğunda şok oldu. Bu sözler diğerlerinin hayal gücünü çıldırtabilirdi.

“Ben kadınlara aşırı acımasız olmayan biriyim.” Li Qiye ilgisizce konuştu: “Aksine, ben her zaman kadınları lehine olmuşumdur, ancak bu bana karşı bir şeyler planlamadıkları durumda geçerli bir şey.”

Li Qiye'nin gözleri daraldı: “Yani demek istediğim benden faydalanmak veya benim hareketlerimi etkilemek istiyorsan bu zor değil. Tek yapman gereken beni dinlemek! Bu sana tarifsiz faydalar getirir! Ancak eğer bal tuzağı kullanmak veya beni manipüle etmek için entrikalar çevirmeye çalışırsan üzgünüm ama bunun için çok gençsin. Ne bunun için niteliğin ne de bunun için gücün var…"

"... Uslu ol ve dinle. Diğer konular umursamam. Ölümsüz İmparator Xiu Shiu'nun hatrına bir şey demeyeceğim ve hem sana hem de Nehir Okuluna büyük faydalar sağlayacağım!”

Bu noktada gözleri soğuklaştı “Ancak eğer senin veya okulun bir planı veya fikri varsa dikkatli olun, aksi halde okulunuza bir gezide bulunurum. O noktada geri dönmemi sağlamanız kolay olmaz!”

Li Qiye Mei Suyao'yu uyarırken oldukça açıktı.

Mei Suyao ve ye Chuyun sessizleşti. Bu zor durumda Ye Chuyun da ne yapacağını bilmiyordu.

Diğerleri için Mei Suyao ulaşılamaz bir tanrıçaydı. Kimse ona saygısızlık yapmaya cüret edemezdi ama Li Qiye bunu umursamıyordu ve istediğini yapıyordu.

“Hatalıydım.” Mei Suyao eğildi ve konuştu: “Kardeş Li beni azarlamak istiyorsa yapabilir. Cezamı kabul etmeye hazırım!”

Bu sefer deminki kışkırtıcı ses tonu olmadan tamamen samimiyetle doluydu. Yine de her zamanki gibi güzeldi. Bu onun için doğaldı.

“Unut gitsin.” Li Qiye ona baktı ve birkaç kişiyi hatırladı. Konuştu: “Git! Gelecekte bana karşı dürüst ol. Bu saçma numaralar ile oynama.”

Mei Suyao hayal kırıklığı içinde iç çekti. Bir kez daha eğildi ve ona son kez baktıktan sonra gitti. Gökyüzünde sürüklendi ve bir anda ufukta kayboldu.

“Kardeş Li, Tanrıça Mei sizden hoşlanıyor.” Tüm bu zaman boyunca sessiz olan Ye Chuyun yorumladı.

Li Qiye sadece gülümsedi ve başını salladı: “Benden hoşlanıp hoşlanmadığı önemli değil. Benden hoşlanan ve benden nefret eden birçok kişi var. Benden hoşlanan güzellikler veya benim hoşlandığım güzellikler fark etmez, eğer benim önümde komplo ve entrikalar yapmaya çalışırlarsa yok olurlar!”

Ye Chuyun da iç çekti. Mei Suyao ve Li Qiye arasındaki konuda onun yorum yapmak için yeri yoktu.

Ancak olduka meraklanmıştı. Aslında ikisi arasında daha önce fiziksel bir bağlantı olduğunu duyan herkes gerçekte ne olduğunu merak ederdi.

“Eğer birisi platoda yükseliyorsa gidip görmek ister misiniz?” Ye Chuyun konuyu değiştirdi.

Li Qiye gülümsedi ve konuştu: “Chuyun, yükseliş benim için önemli değil, ama bu süreçte aydınlanma kazanmak istiyorsan gidip senin için yardım eli uzatabilirim.”

Ye Chuyun yanıtladı: “Aydınlanma istemeye cüret edemem, bu kadere kalmış bir şey.”

Li Qiye nazikçe onayladı. Eğer yükseliş platoda olacaksa bu sefer kesinlikle büyük bir fırtına oluşacaktı.

Mei Suyao gittikten sonra ikisi teknelerinde devam etti. Son iki günde birçok kişi ile karşılaştılar; çoğunluğu gelişim dünyasının genç dahileriydi.

Onların farklı stil ve tarzları vardı. Bazıları taç takıp savaş arabalarını gökyüzünde sürerken bazıları ufukta ilerlemek için uçan kılıçlara biniyorlardı. Hatta bazıları büyük bir yaygara oluşturarak hareket ediyordu...

“Tanrıça Mei'nin Kutsal Şehirde olduğuunu duyudm, bakmak zorundayız!” Bu kişiler Mei Suyao için acele ediyorlardı. Hepsi onun hayranlarıydı.

Mei Suyao'nun yolculuğu düşük profildeydi ama çok ünlüydü ve bir numaralı güzellik olarak kabul ediliyordu. Düşük profilde olsa bile diğerleri onu fark ediyordu.

Bu nedenle genç dahiler yüzünü görebilmek için onun olduğu yere yöneliyordu. Ölümlü İmparator Dünyasında birçok genç bunu yapmak için her şeyini riske atabilirdi.

“Tanrıça Mei'nin cazibesi sınırsız.” Ye Chuyun bu dahilerin hareketlerini gördükten sonra yorumladı.

Li Qiye cevap olarak gülümsedi: “Ebedi Nehir Okulu her zaman çekici güzellikler üretmiştir. Matrikleri Ölümsüz İmparator Xiu Shiu üstün bir kadındı. Bu okulun gücünün bir parçası.”

(FN: "Patriarch" kelimesi "Patrik" olarak çevrildiğinden çevirmenciğin "Matriarch" kelimesini "Matrik" olarak çevirmiş. Daha önce "Maderşahi" yaptığım yerleri "Matrik" kabul edin.)

Ye Chuyun kabul etti. İmparatorun dokuz dünyadaki tüm varlıkları salladığı hakkında efsaneler duymuştu.

İkisi tekneleri ile her zamanki gibi hareket eti ve en sonunda Kutsal Şehir'e ulaştı Kıyıya vardılar ve geri kalan yolu yürüdüler.