Bölüm 938: Göğü Koruyan Tarikat

Editör: Fullbringer

Koyu Kırmızı Topraklarda çok fazla sıcak kan dökülmüştü. En trajik savaşların hepsinin burada gerçekleştiği söylenebilirdi.

Li Qiye buraya ne zaman gelse o ruhları hatırlamadan edemiyordu. Bazen zamanın durmasını ve kaybettiği yoldaşları ile kalabilmeyi diliyordu.

Kırık bir nehir kıyısında dururken Li Qiye sessizce akıntıyı dinledi. Ye Chuyun yanında durdu ve rahatlatmak için elini tuttu.

Li Qiye ona baktı ve ardından kırık bölgeyi gösterdi: “Uzak bir çağda bu yerin cesetler ile dolu olduğunu biliyor musun? O kahramanların bedenleri olmasaydı dokuz dünya bugünkü gibi olmazdı.”

“Geçmiş savaşlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.” Ye Chuyun elini tuttu ve konuştu: “Ama ilerlemeye devam etmenizi umuyorum. Atalarımız varislerinin ilerlemeye devam etmesi için çok çalıştı. Sizi böyle üzgün gördüğümde üzülüyorum.”

Li Qiye ilerideki manzarlara bakarken nazikçe iç çekti. O savaş aşırı acımasızcaydı. Çok sayıda general ve en güçlü lejyonundaki askerler bu yerde ölmüştü.

“Gel, Göğü Koruyan Tarikata gidelim.” En sonunda kafasını salladı ve devam etti.

Ye Chuyun ona sessizce eşlik etmeye devam etti. Bazen ona bazı yerleri tanıtarak gülümsemesini umuyordu.

Göğü Koruyan Tarikat tüm Ölümlü İmparator Dünyasında ünü çok uzun zamandır yaygın olan bir mirastı. Üç imparatora sahip olarak prestijlerinin dengini bulmak zordu.

Koyu Kırmızı Topraklarda üç imparatora sahip iki tarikat vardı. Birisi Göğü Koruyan Tarikat iken diğeri Gizemli Bambu Dağı'ydı. Eğer dağ refahı bir miras ise tarikat aşağı doğru ilerleyen bir yamaçtı. Özellikle son birkaç nesilde bu daha da doğruydu. Tarikat uzun süredir düşük profildeydi.

Yine de yüksek statüsü imparatorlarının sayısı nedeniyle değildi, aynı zamanda onların çabalarından kaynaklanıyordu.

Uzak Antik Ming Çağında bir efsane vardı: Göğü Koruyan Tarikatının çok sayıda sefere katıldığı ve çok sayıda dahisinin bu savaşlarda düştüğünü belirtiyordu! Her savaştan sonra ağır bir bedel ödemişlerdi.

İmparatorların Çağının daha öncesinden beri aşırı güçlü bir tarikatlardı. Bazıları onların en çok Tanrı Kral ve Gerçek Tanrı üretenler olduğunu düşünmüştü. Bu dünyadaki üç imparatora sahip en güçlü miras oldukları da iddia ediliyordu.

Eğer bu inanılmaz savaşlara katılıp birçok Tanrı Kral ve dahiyi kaybetmeselerdi belki de eşsiz Yükselen Ölümsüz Tarikatını bile aşarlardı!

Göğü Koruyan Tarikatının insan ırkının gururu ve koruyucuları olduğu söylenebilirdi. Bu nedenle diğer imparatorluk mirasları Göğü Koruyan Tarikatına karşı çok saygılılardı.

Li Qiye ve Ye Chuyun nihayet geldi. Birçok görkemli ilahi tepe gördüler. Tüm bu tepeler göğe doğru sanki tanrıların meskenleriymiş gibi yükseliyordu.

Kim olursa olsun dışarıda bunlara bakarken sanki böcekmiş gibi değersiz hissederdi. Tarikatın atasal bölgesinin üstün momentumu sanki yıldızlar bu bölgenin etrafında dönüyorlarmış gibi hissettiriyordu.

Girişinin hemen dışında dikilmiş bir monolit vardı. Üzerine hiçbir söz işlenmemişti, sadece dokuz göklerin Ölümsüz Hükümdarına aitmiş gibi görünen bir taç görüntüsü vardı.

Li Qiye tarikatın girişinin dışında dururken usulca iç çekti. Sonunda bu kadar yılın ardından buraya dönmüştü.

Ne zaman buraya gelip ayrılsa tarikatın adamları onun seferlerine eşlik ediyordu. Antik Ming Çağı sırasında birçoğu canlı dönememişti.

Bu nedenle daha sonraları kendisini takip etmelerini istemediğinden bu tarikata dönmek istememişti. Öğrencilerini kendi savaş arabasına binerken görmek istememişti.

Ona göre tarikatın Antik Ming Çağındaki son savaştaki fedakarlıkları omuzlamak için çok ağır bir bedeldi. Antik Ming'e karşı olan savaşında onu her zaman desteklemişlerdi.

Lejyonları Antik Ming'e karşı savaşıp sonsuz savaşları atlatmıştı. Birçok ordu Göğü Koruyan Tarikatından geliyordu. Tarikatın çok bedel ödediğini düşündüğünden oraya daha fazla dönmemişti.

Ölümsüz İmparator Zhen Yu ve Ölümsüz İmparator Mu Tian gençken ve zirveyi amaçladıklarında onlara birçok kere yardım etmişti. Yine de İmparatorların Çağı sırasında bu yere adım atmamış ve iki imparatorun yalvarmasını sürekli reddetmişti.

İkisi kapının dışındayken tarikattan bir koruma kafasını salladı ve konuştu: “Dao Arkadaşlarım lütfen geri dönün. Tarikatımız konuklar ile görüşmüyor.”

Li Qiye ona baktı ve konuştu.  “Evet, ama ben konuk değilim.”

Öğrenci ona bakmadan edemezken sordu: “Adınızı öğrenebilir miyim?”

Li Qiye cevap vermedi. Ye Chuyun ile konuştu: “Burada bekle. Onlarla görüşmeye gideceğim.” Ardından taş monolite yalaştı ve zihnini açtı. İki altın evrensel kanun uçtu ve monolite doğrudan ilerledi.

“Buzz!” Sözsüz monolit aniden altın bir ışık ile aydınlandı.

“Clank!” İki evrensel kanun bir kelimeye dönüştü: İmparator...

'İmparator' sözü göz kamaştırıcıydı ve görkemli, kaygısız bir auraya sahipti. Ardından kelime kayboldu ve monolit açıldı Altın bir taç ortaya çıktı; o da iki evrensel kanundan oluşmuştu.

Li Qiye onu aldı ve ciddiyetle kafasına yerleştirdi. Kafasına yerleştirdiğinde altın püsküller belirdi ve yüzünün önünden düştü. Anında huşu uyandıran bir aura yaydılar ve sanki Ölümsüz Hükümdarmış gibi görünmesini sağladılar.

Ye Chuyun, Li Qiye'nin o anki görünümü nedeniyle etkilendi. Herkes o anda ondan etkilenirdi.

Kapıdaki koruma da şok oldu. Monolit uzun yıllardır oradaydı ama böyle bir etkiye sahip olduğunu bilmiyorlardı.

Li Qiye girişteki koruma ile konuştu: “Gidip zili çal, İmparator geri döndü.”

“İmparator geri döndü...” Oradaki öğrenciler şok içinde sarsıldı. Sakinleştiler ve onu sorgualmadan içeri girdiler.

Li Qiye altın tacını giydi ve Göğü Koruyan Tarikatına girdi. Kalbinde tarifsiz bir yük varken bu tanıdık bölgede ilerledi.

“Clanggg~~~” Görkemli bir zil millerce mesafede yankılandı. Tarikatın en derinliklerindeki atalar bile bunu duyabildi.

“Zil! İmparator geri döndü!” Bu uykudaki atalar zil sesi ile uyandı. İçlerinden biri şaşkınlıkla mırıldandı: “Bu gerçek mi?!”

Li Qiye bir tapınağa girdi ve öğrencilere emretmeden önce en yüksek konumda oturdu: “Atalarınıza veya tarikat liderinize beni görmeye gelmesini söyleyin.”

Muhafızlar ürkse de saygısızlık göstermeye cüret edemediler ve çabucak emri yerine getirdiler.

Kısa süre sonra ortaya yaşlı bir adam hızlıca içeri girdi. İçeri girdikten sonra o yerde oturan Li Qiye'yi gördü ve şok oldu. Dikkatlice Li Qiye'ye baktı ve bakışları uzun süre kafasının üzerindeki altın taçta duraksadı.

“Hepiniz gidin.” Düşüncelerini onayladıktan sonra orta yaşlı adam muhafızlara emretti. Hepsi itaat etti ve gitti.

Li Qiye bu adama baktı. Ölümlü dünyadaki bir dükkan sahibi gibi görünen tombul bir adamdı.

Ancak Koyu Kırmızı Topraklarda çok ünlü olduğu için görünüşüne aldanmamak gerekirdi! O Göğü Koruyan Tarikatının "Gök İçin" unvanına sahip lideriydi. Zor Dao Çağı sırasında Erdemli Örnek olmuştu ve huşu uyandıran prestiji her yere yayılmıştı.

Gök İçin, Li Qiye'ye doğru saygıyla eğildi ve konuştu: “Adınızı öğrenebilir miyim?”

“İmparator, Li Qiye!” Li Qiye duygusuzca konuştu: “Amacın nedir?”

“İmparatoru korumak, göğün prestijine muhafızlık etmek...” Gök İçin hızlıca bağırdı ve yere secde etti: “Tarikat büyük imparatorun dönüşünü uygun bir karşılama töreni ile karşılayamadı, bu benim hatamdı.”

Li Qiye nazikçe elini salladı ve konuştu: “Geçmişin zahmetli formalitelerine gerek yok, biz yabancı değiliz.”

Gök İçin büyük bir heyecanla ayağa kalktı. Tarikatlarında gelecek öğrencilerin İmparatorun dönüşünü beklediği hakkında bir efsane vardı.

Amaçları İmparatoru korumak ve göğün prestijine muhafızlık etmekti! Bu inanç nesiller boyu aktarılmıştı!

Ancak yıllar geçmesine rağmen İmparator dönmemişti. Her ne kadar Ölümsüz İmparator Zhen Yu ve Ölümsüz İmparator Mu Tian'ın İmparator hakkında haberleri olsa da o dönmemişti.

Tarikat İmparatorlarını beklerken nesiller boyunca gizli kalmıştı. Sadece İmparatorlarının varlığı ile gerçekten Göğü Koruyan Tarikat kendisi olabilirdi!