Bölüm 928: Dao Kılıcı

Editör: Fullbringer

Bahar hatunu sonunda konuştu: “Başlayalım. Eğer Ağaç Ata olamazsan sana iyi bir ders vereceğim!”

Bundan önce Li Qiye sürekli dördü ile alay edip onları kandırmıştı. Ona bir süredir ders vermek istiyorlardı.

“Küçük kız, merak etme, bu fırsatın olmayacak.” Li Qiye gülümsedi. “Sadece hazır ol, ben ufak bir insanım. Dördünüz beni gücendirdiniz bu nedenle tahtırevanımın taşıyıcısı olmaya hazır olun!”

Dört hatun bu cevaptan mutlu değillerdi. Ancak en sonunda buna dayandılar ve kaşlarını çattılar.

Li Qiye gölete baktı ve gülümsedi: “Birçoğunun milyonlarca yıllık rüyası! Sıra bende.” Bununla göletin içine girdi.

“Boom!” Gölete gittiğinde tüm kan göleti volkan gibi patladı. Engin ateşli kan yükseldi ve onu tamamen yuttu.

“Neler oluyor?” Hatunlar ve karanlıktaki atalar bu manzara karşısında afalladı.

 “Açıl!” Li Qiye cevap olarak kükredi. Zihnini açtı ve bir evrensel kanun oluştu. Bu Gök Kubbeden edindiği kanundu. Kendini akıl almaz bir hızda böldü. Farklı dao rünleri oluştu ve bunlar saç telinden daha inceydi.

Bu ipek benzeri dao rünleri hızlıca ateşli kana işledi ve onunla karıştı. Ateşli kan bir iplik ise dao rünleri iğneydi. Dao iğneleri usta ellerin kontrolü altında gibi görünüyordu. Bir model oluşturmak için çabucak bir araya geldiler. Tüm süreç o kadar hızlıydı ki bir anda bitti.

“Buzz!” Dao rünleri ateşli kanı dokumayı bitirdiğinde geri çekilmeye başladı. Geri çekilişleri tüm kanın büyük bir rün dizisi oluşturması ile sonuçlandırmıştı. Bu manzara sanki dao rünleri büyük bir ağa işlenmiş ve içlerinden ateş çıkarmaya başlamış gibi görünüyordu.

Bunu yaptıktan sonra engin kan ateşi çılgınca sanki onu parçalamak istiyormuş gibi Li Qiye'nin bedenine akın etti.

“Em!” Li Qiye kükredi ve kader sarayı açılarak yaşam kazanını çıkardı. Büyük bir patlama ile birlikte ateşli kanı emdi, dipsiz gibi görünürken tüm kan havuzunu tüketmeyi amaçlıyordu.

“Nasıl... Nasıl... Mümkün olabilir?” Tüm izleyenler inançsızlık içinde manzaraya baktı.

Milyonlarca yıldır birçok öğrenci vaftiz geçirmişti. Ancak tüm vaftizler yavaşça kan arıtması ile ilerliyordu. Bu bir tür eğitim gibi nazik bir süreçti.

Li Qiye'ninki kadar şiddetli bir girişim daha önce hiç olmamıştı. Üstelik kanın içinde bir rün dizisinin gizlendiğini de bilmiyorlardı.

“Gümbürtü!” Gölet ve hatta tüm saray Li Qiye'nin tüketmesi ile birlikte sarsılmaya başladı.

Ateşli kanın içinde gizlenen dizi sanki geniş bir okyanusa atılan devasa bir ağ gibiydi. Dao rünleri çılgınca sanki son ana kadar pes etmek istemiyorlarmış gibi hareketlendi.

Bu sırada yaşam kazanı ateşi emiyordu. Kısa süre içinde gölet Li Qiye tarafından kurutuldu.

Ancak burada sona ermedi ve dao dizisini de istedi. Li Qiye daha fazlasını çekti ama dizinin diğer tarafı kan göleti içinde hala gizliydi.

O anda dao rünlerinin çabalarına rağmen diğer yarıyı çıkaramadılar.

Li Qiye bağırdı: “Benim için açıl!” Saraylar birbiri ardına yükseldi. Patlamalar ile birlikte on üç saray dizildi. O anda her şey puslu hale geldi Li Qiye gölet ile birlikte kayboldu.

“Ne?! Bu imkânsız!” Bütün atalar korkmuştu. Hatunlar bile afallayıp birkaç adım geri çekilmişti.

Bu dünyadaki gelişimciler için on iki saray temelde zaten eşsiz olan bir şey iken on üç akıl almazdı. Ancak bu akıl almaz şey gözleri önünde oluyordu.

Bir kişi geniş hiçliğin içinde en sonunda ortaya çıktı; bu Li Qiye idi! Kesin konuşmak gerekilirse bu gerçek bedeni değildi; bu Nirvana Göklerdi. Bu figür şu anki Li Qiye'den çok daha korkutucu ve güçlüydü.

“Buzz!” Nirvana Gökler saldırdı ve dünyayı mühürledi. Tüm atalar ve hatunlar secde etmek için bir dürtü hissetti. Nirvana Göklerin önünde tüm varlıklar korku ve saygı içinde titrerdi.

O anda Li Qiye yüksek gökler gibiydi, her şeyin yöneticisiydi. Evrenin ve sonsuz âlemin tek egemeniydi!

“Boom!” Nirvana Gökler göletin altına gömülü olan dizinin diğer yarısını çekti.

“Gümbürtü!” Bunu yaptıktan sonra tüm gölet patladı. Başlangıçta solmuş olan gölet daha fazla ateşli kan püskürttü. Hiç şüphesiz göletin altında saklı çok daha fazla kan vardı.

Li Qiye'nin yaşam kazanı kanı tüketmeye devam etti. En sonunda kan kazanı tarafından tamamen tüketildi.

O anda dizi de tamamlandı. Gerçekten derin olan tamamlanmış bir ilahi fasıl haline geldiler. Kimse onu algılayamıyordu, sanki bu dünyadaki sonsuz daonun kökeniydi.

“Bu...” Bir ata ayağa kalktı ve tamamlanmış fasılı gördükten sonra afallamış şekilde haykırdı.

Bu fasıl uğuldadı ve kendini Li Qiye'nin yaşam kazanına işledi. Bu sonsuza kadar silinemez bir işlemeydi.

“Bu harika bir duygu…” Li Qiye tüm kan emdikten sonra duygusal şekilde konuştu. Bu üstün ve rahatlatıcı his sanki sonsuz daoyu kontrol ediyormuş gibi hissetmesini sağladı.

“Zzz~” O anda kalın evrensel kanunlar göletin dibinden yılanlar gibi ortaya çıktı. Li Qiye elini uzattı ve kazanına işleyen fasıl aydınlandı. Ruhsal yılana benzeyen bu kanunlar eline dolaştı ve yavaşça bir araya geldi.

“Dum!” En sonunda tüm evrensel kanunlar bir araya gelerek bir kılıç oluşturdu. Bu kılıç mürekkep kadar karanlık bir parıltı yayıyordu. Ancak dikkatli bakıldığında onun inanılmaz miktarda dao rünlerinden yapıldığı görülebiliyordu!

Li Qiye elinde kılıçla iç çekti. Sonsuz dao onun zalim kavraması altındaydı.

Li Qiye kılıcı göğe doğrulttu ve duygusal şekilde mırıldandı: “Dao Kılıcı tıpkı efsanelerde söylediği gibi…” Elindeki kılıç ile çağlar boyunca yenilmezdi!

“Ne...” Bir ata kendini kaybetti ve o an konuşamadı. En sonunda bir şeyler demeyi başardı: “Efsane, efsane gerçek!”

Li Qiye göleti kuruttuğu için herkes şaşırmıştı. Şu andan itibaren gölet sadece kuru bir çukur olacaktı.

O sadece tüm göleti elde etmemiş aynı zamanda efsanevi hazineyi de almıştı.

İlkel toprakların içinde bir sır vardı; kan göletinin içinde kökenlerinin nihai fasılı ve en derin hazinesi saklıydı. Tüm atalar bu fasılı elde eden kişinin öncülleri tarafından tanınacağını ve efsanevi mirası elde ederek Kan Atası olacağını biliyordu.

Bugün Li Qiye sadece bu fasılı elde etmekle kalmayıp efsanevi eşyayı da almıştı! İlkel topraklar her zaman bu kılıcı arzulamıştı ancak asla başarılı olamamışlardı!

“Clank!” Dao Kılıcı evrensel kanunlara geri döndü ve Li Qiye'nin bedeninde kayboldu.

Li Qiye yavaşça dört hatuna ve ardından karanlığa baktı. Sonra da sordu: “Şimdi, sizce Kan Atanız olamaya nitelikli miyim?”

Aniden her yer sessizleşti. Dört hatunun diyecek bir şeyi yoktu. Eğer Li Qiye’nin nitelikli olmadığını söylerlerse bu dünyada kimse bunun için nitelikli olamazdı. Kan Irkından her şeyi elde etmişti!

“Ama… Ama sen bir insansın!” Uzun bir aranın ardından bir ata sonunda konuştu.

İlkel topraklar bir ikilem içindeydi. Bir insanı Kan Atası yapmak nasıl bakılırsa bakılsın uygun değildi.