Bölüm 796: Ayrılma

“Kuru Taş Avlusu mu?!” Madam derin nefes alırken ifadesi hızlıca değişti: “Genç Efendi, gerçekten oraya gitmek mi istiyorsunuz?”

“Evet, bir göz atmayı planlıyorum.” Li Qiye onayladı: “Avluda onaylamam gereken bir düşüncem var. Ancak hemen döneceğim.”

“Genç Efendi, burada Kuru Taş Avlusu'ndan bahsediyoruz!” Madam'ın zihni ağırlaştı, Genç Efendi'sinin bu konuyu küçümsediğinden endişeleniyordu.

“Avluyu ve onun on iki defin bölgesinden biri olduğunu biliyorum. Orası Taş Tıp Dünyası'ndaki en tehlikeli yer.” Li Qiye gülümsedi.

Nasıl olur da avluyu bilmezdi? Modern zamanda o, herkesten daha bilgiliydi.

Madam çarpık şekilde gülümsedi ve konuştu: “Genç Efendi bunu açıklamak için ‘tehlikeli’ yeterli değil. Burası geri dönüşü olmayan bir yer. Efsanevi Tanrı Krallar bile oradan canlı çıkamayabilir! Ölümsüz İmparatorların bile orada sıkışıp kaldığı hakkında söylentiler var. Neredeyse hayatlarını bile kaybediyorlarmış.”

Kuru Taş Avlusu Taş Tıp Dünyası'ndaki en tehlikeli yerdir. Nesiller boyunca çok sayıda kişi orada can verdi.

Birçoğu on iki defin bölgesini daha önce incelemişti ve eğer her birinin tehlike seviyesi sıralanırsa Kuru Taş Avlusu'nun ilk üçte olduğuna inanıyorlardı.

Bazı yenilmez varlıklar da bunu denemişti. Her ne kadar Göksel Antik Ceset Defin Bölgesi gibi bir yer tamamen ölü ve ceset dolu olsa da birçok kişi oraya kendilerini gömmek istemişti.

Kutu Taş Avlusu'nda ise çok fazla ceset yoktu, ama orada ölü olan gelişimcilerin sayısının, Göksel Antik Ceset Defin Bölgesi'nden bile fazla olduğuna inanan birçok kişi vardı. Üstelik onların arasında Erdemli Örnekler ve yenilmez varlıklar vardı!

Ancak avlu, doğal olarak birçok kişinin oraya gitmek istemesine neden olacak bir sırra sahipti. Ölümsüz İmparatorlar bile gizemi çözmek istese de bu gizem milyonlarca yıldır çözülmemiş olarak kalmıştı!

Li Qiye endişeli Madam'ı gördükten sonra sadece gülümsedi: “Zi Yan, benim için endişelenmene gerek yok. Ben avluya olan bu yolculuk konusunda kendimden oldukça eminim. Üstelik krallığın portalı modern zamandaki birkaç kısa yoldan biri, ama bu kısa yolun başarı şansı çok düşük. Gidip gidemeyeceğimi söylemek hala çok zor.”

Madam, Genç Efendi'sini fikrini değiştirmeye nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Tek yapabileceği güvenle dönmesi için dua etmekti.

“İçeri girip giremeyeceğim fark etmez, ardından Canavar Âlemi'ne gideceğim.” Li Qiye ona söyledi: “Canavar Âlemi'nde tekrar buluşacağız. Zamanı geldiğinde seni Bi'an Canavar Dünyası'na götüreceğim.”

“Bi'an Canavar Dünyası mı?” Madam irkildi ve mırıldandı: “Efsanevi altı antik ölümsüz toprağından biri olan mı?”

Li Qiye hafifçe onayladı: “Evet, Canavar Dünyası kesinlikle kötü bir yer değil ve kesinlikle zamanına değer.”

Madam buna inanmakta zorluk çekti: “Ama Genç Efendi, Canavar Dünyası'nın çok uzun zamandır kayıp olduğunu duydum. Bazıları İlahi Canavar Âlemi'nin yıkımından sonra hiç gözükmediğini bile söylüyor. İmparatorluk mirasları da dâhil birçok tarikat onu bulmayı denese de başarılı olamadı.”

“Evet, biliyorum.” Li Qiye neşeyle gülümsedi: “Ama bu nesil diğerlerinden farklı. Canavar Dünyası bu sefer kaçınılmaz şekilde ortaya çıkacak.”

Madam Genç Efendi'sinin güveni karşısında hafifçe sersemledi. O noktada Canavar Dünyası'nın konumunu bulabileceğini fark etti. Diğer bir deyişle, nerede olduğunu zaten biliyordu.

Ölümsüz İmparatorlar da dâhil, o kaybolduktan sonra birçok kişi orayı aramıştı. Ancak hepsi boşaydı. Sanki birden bire yok olmuştu ve konumu da tamamen gizeme karışmıştı!

Ancak dünya onun altı antik ölümsüz toprağından biri olduğunu biliyordu. Birçok miras ve büyük güç yılların ardından çürümüş olsa bile o yıkılmaz ve sonsuz bir şekilde varlığına devam edecekti!

Bu nedenle gelecek nesillerin büyük ustalarının hepsi problemin kaynağını bulmak istemişlerdi. Kaybolmasının sebebinin ne olduğunu bilmek istediler!

Li Qiye Madam'ın ifadesi karşısında kıkırdadı: “Oraya vardıktan sonra sana etrafı gezdireceğim ve ne tür bir talih kazanacağını göreceğim.”

“Canavar Dünyası'ndan bir talih mi?” Madam şaşırdı ama kendine çok güvenmiyordu. Canavar Dünyası'nın efsanesi ulaşılamazdı ve birçoğu eli boş dönmüştü. Söylemeden edemedi. “Benim için mümkün mü?”

“Kendine güven, kesinlikle yapabilirsin. Üstelik ben de orada olacağım, bu yüzden endişelenmene gerek yok.” Li Qiye gülümsedi. “Ölümsüz Tüketen Kötücül Kavanoz'u Dev Bambu Ülkesi'ne bırak. Bu ülkenin hazinesi, bu nedenle benimle birlikte gelirken onu geri vermelisin. Sana farklı bir hazine bulacağım.”

“Anlıyorum.” Madam başını salladı. Ülkeden ayrıldıktan sonra kavanoz gibi önemli bir hazineyi mutlaka iade edecekti. Sonuçta oranın bir öğrencisiydi ve ülkenin uzun bir geleceğe sahip olmasını umuyordu.

Li Qiye en sonundan Madam'a şöyle dedi: “Git, oradaki meseleler ile ilgilen. Ardından tereddütsüz şekilde gidebiliriz.”

Madam ikinci gün Dev Bambu Ülkesi'ne doğru yola çıkmadan önce Li Qiye'ye doğru eğildi. İlgilenmesi gereken birçok şey vardı. Örneğin tahtın ve dao mirasının varisini bulmak...

Ülkede büyüdüğü için ayrılmak onu üzüyordu. Ama yine de kararlıydı. Her ne kadar onun yöneticisi olamayacak ve hatta ülkede bir yetkisi olamayacak olsa da oranın her zaman bir öğrencisi olacaktı. Bu Li Qiye'nin verdiği bir izindi. Sadece yanında olup onun için çalışmasına ihtiyacı vardı. Büyük Bambu'nun bir öğrencisi olup olmaması önemli değildi.

Aynı zamanda Simya Krallığı gerekli olan Arıtılmış Yeşimleri gömdü ve portal istikrarlı hale geldi. Li Qiye, Kuru Taş Avlusu'na yolculuğa başlayabilirdi.

Ancak bir meydan okuyucu onu engelledi.

“Jian Wushuang burada. Sana meydan okumak istiyor.” Ming Yexue haberleri Li Qiye'ye gönderdi. Jian Wushuang'nin ani meydan okuması hakkında çok fazla şey düşünmedi, sonuçta bu ilk kez olan bir şey değildi.

“O kız gerçekten tekrar deneyecek kadar cesur.” Li Qiye bunu duyduktan sonra kıkırdamadan edemedi.

Gökler tarafından hayranlık duyanlar bile bir kere öldükten sonra dehşete düşerdi. Ama kısa süre içinde Jian Wushuang ona tekrar meydan okumaya gelecek kadar cesurdu. Bu onun yeterince hazırlık yaptığını ve ölüm için de hazır olduğunu gösteriyordu.

“Geçen sefer onu öldürmedin mi?” Ming Yexue meraklıydı. Son seferki savaşı izlemese de Li Qiye'nin kazandığını biliyordu. Aksi halde ona tekrar meydan okumak için gelemezdi.

“Hayır, geçen sefer gerçekten öldü.” Li Qiye nazikçe kafasını salladı: “Bu kız çok gururlu ve inatçı... Bu onun felaketi olacak.”

“Jian Klanı gerçekten inanılmaz. Efsanelerdeki gibi ölü birini diriltmek için bir yolları var!” Ming Yexue övmek zorunda kaldı: “Jian Wushuang'ın bu kadar kibirli olmasına şaşmamalı. Ölmüş olsa da kısa süre içinde bir daha gelmeye cüret edebildi. Bu onun sadece iyileşmediğini, ayrıca çok daha güçlü hale geldiğini gösteriyor.”

“O kızın gerçekten bu kadar gururlu olacak yeteneği var. Ne yazık ki yanlış rakibi seçti.” Li Qiye gülümsedi. Her ne kadar geçmişte Jian Wushuang'dan hoşlanmamış olsa da yeteneğini takdir ediyordu.

“Meydan okumayı kabul edecek misin?” Ming Yexue sordu: “Atam portalın hazır olduğunu, istediğin zaman gidebileceğini söyledi.”

Meydan okumaya rağmen Ming Yexue gerçek bir savaşa gerek olmadığını düşünüyordu. Kazananın kim olacağını biliyordu. Jian Wushuang gerçekten korkutucu yeteneklere sahipti ve Ye Qingcheng gibi biri ile savaşmak için nitelikliydi, ama Li Qiye'ye kıyasla zirveye ulaşamamıştı.

“Gitmeden önce bu konuyu halledeceğim.” Li Qiye çenesini biraz okşadı: “Gidip ona meydan okumayı kabul ettiğimi söyle. Yeri ben seçeceğim ve o da yalnız gelecek! Aksi halde onunla savaşmaya tenezzül etmem.”

Ming Yexue emire uydu ve mesajı Jian Wushuang'a iletti.

Li Qiye için Jian Wushuang gibi bir uzman gerekli değildi. Ancak yine de savaşmayı kabul etmişti. Bu konuyu sona erdirmek istiyordu ve Jian Wushuang gerçekten iyi bir antrenman partneriydi. Düşman ya da dost olması önemli değildi. Gücü ve saldırı potansiyeli Ölüm Mührü için oldukça faydalıydı. Ölüm enerjisini büyük bir miktarda arttırabilirdi. Üstelik eğer Jian Wushuang onu öldürebilse bile gerçek temeline zarar veremezdi.

Gücü yeterliydi, bu nedenle Li Qiye onu ölüm enerjisi için en iyi kaynak olarak görüyordu. Aksi halde nereden ölüm enerjisi toplayacak daha iyi bir rakip bulacaktı?